10 maddede toplumsal cinsiyet eşitliği nedir?

Aile Akademisi Derneği, son zamanlarda kamuoyunda daha sık tartışılmaya başlayan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını 10 maddede özetleyen bir çalışma yaptı. Çalışmada toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin merak edilen sorulara açık ve anlaşılır cevaplar vermeye çalışılmış.

Aile Akademisi Derneği olarak, son zamanlarda kamuoyunda daha sık tartışılmaya başlayan toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını 10 maddede özetleyen bir çalışma yaptık. Çalışmada toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin merak edilen sorulara açık ve anlaşılır cevaplar vermeye çalıştı.

Ayrıca konuyla ilgili yapılmış başka çalışmalara ve web sitelerine de dipnotlarda yer verilmiş.

Faydalı olması temennisiyle.

Dosyayı PDF formatında indirmek için aşağıdaki dosyayı tıklayınız.

10 Soruda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

10_maddede_toplumsal_cinsiyet_esitligi_0.pdf erişimi için tıklayın

İşte o soru ve cevaplar:
1. Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin (TCE) Anlamı
Feminist gruplar cinsiyeti ikiye ayırmaktadır. Onlara göre bir doğuş-tan getirdiğimiz biyolojik cinsiyet (sex) bir de sonradan kazandığımız cinsiyet vardır. Sonradan kazanılan cinsiyete toplumsal cinsiyet (gender) denilmektedir. Kadınla erkeğin sosyal rol ve davranışlarının sebebi doğuştan getirdiği farklılıklar değildir. Bu nedenle kadınlık ve erkeklik davranışları yeniden kurgulanıp değiştirilebilir. Kadınlara bugün bildiğimiz geleneksel anlamdaki erkeklik rolleri, erkeklere de kadınlık rolleri yüklenebilir. Bugün yapılmaya çalışılan şey de budur. Bunun farkında olan akademisyenlerden biri olan Harvard Üniversitesi’nden Dr. Brizendine buna ilişkin şöyle söylemektedir:
“Oysa bize insanlardaki cinsiyet ayrımının ailelerin çocukları kız ya da erkek olarak yetiştirmelerinden kaynaklandığı öğretilmişti. Bugün bunun tamamen doğru olmadığını biliyoruz.”, “Özgür irade ve politik olarak doğru davranmak adına biyolojinin beyin üzerindeki etkisini görmezden gelmeyi deniyoruz, kendi doğamızla savaşıyoruz”[1]
Gerçekten de TCE bilimsel bir temelden çok, ekonomik ve politik amaçlara sahiptir. Kadın ve erkeğin biyolojik farklılıklarının sosyal rol ve davranışlarını da biçimlendirdiğini gösteren pek çok bilimsel araştırma yapılmıştır. Ne var ki, bu tür çalışmaları yapan akademisyenlerin sesi kısılmakta, dışlanmakta ya da görmezden gelinmektedir. Bu ise en çok “ayrımcılık” sopası kullanılarak yapılmaktadır.
2. Toplumsal Cinsiyet Ayrımcılığının Anlamı
Ayrımcılık, feminist örgütlerin tasarladıkları kadın ve erkek modelini gerçekleştirebilmek için en sık kullandıkları gerekçedir. “Ayrımcılık” oldukça kullanışlı bir gerekçedir çünkü içinde gerçeklikler taşır. Bu gerekçeye dayanarak ulusal ve küresel politikalar yapılmakta, uluslararası sözleşmeler imzalanmakta ve hukuk sistemi değiştirilmektedir. Hâlbuki “ayrımcılık” kavramı altında kadın-erkek arasındaki biyolojik temelden kaynaklanan kimi farklılıklar da yok sayılmaktadır. Bugün genetik mühendisliği alanındaki gelişmeler, biyolojik temelde de müdahaleler yapılacağının bir işareti olarak görülebilir.
Diğer taraftan kadının iş dünyasında ve özellikle cinsellik endüstrisinde maruz kaldığı sömürü yeterince ele alınmamakta, hatta TCE savunucuları tarafından kadının cinsellik endüstrisindeki uğradığı sömürü “seks işçisi” kavramıyla meşrulaştırılmakta, tahkim edilmektedir.
3.Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucularına Göre
Din Bir Ayrımcılık Kaynağıdır Toplumsal cinsiyeti tanımlarken resmi belgelerde geçen “toplum” kavramı toplumsal cinsiyet eşitliği savunucuları tarafından başka metinlerde ayrıntılı olarak açıklanmaktadır. Bu yaklaşıma göre, özellikle geleneksel değer yargıları, örf ve dinin ayrımcılığın asıl kaynakları olduğu iddia edilmektedir.
Burada sadece bazı uygulamaların eleştirilmediğine, toptan bir karşı duruşun olduğuna dikkat çekmek gerekir. Örneğin, toplumsal cinsiyet eşitliği savunusu yapan temel metinlerden birinde şu ifadeler yer almaktadır: “…bu dinlerin dayattıkları toplumsal cinsiyet kalıp yargılarını ve eşitsiz cinsiyet ilişkilerini sorgulama; kısacası din olgusuyla bir hesaplaşma gereksinmesiyle yüz yüze olduklarını düşünüyorum.”
4. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucularına Göre Aile Kadın İçin Tehlikeli Bir Kurumdur
Toplumsal cinsiyet eşitliği savunucuları aileyi bir tehdit ve tehlikeli bir mekân olarak görmektedir. Çünkü onlara göre aile, erkek egemen kültürün devamını sağlayan ataerkil bir kurumdur. Bu sebeple feminist perspektifle yapılan araştırma ve haberlerde aile şiddetin üretildiği bir mekân olarak tanıtılmakta ve aile şiddet kavramı ile birlikte anılmaktadır.
Örneğin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın da bileşenleri arasında olduğu Türkiye’de Aile İçi Şiddet araştırmasında bu açık bir şekilde ifade edilmektedir. “Araştırma sonuçları hem kadınlar hem de toplum tarafından en güvenli ortam olarak düşünülen ailenin aslında kadınlar için güvenli bir ortam olmadığını göstermektedir. 10 kadından 4’ünün birlikte yaşadıkları erkekler tarafından şiddete maruz kalmaları, aile ortamının kadınlar için tehdit edebilecek bir kurum haline dönüştüğünü göstermektedir.
Bu durum çalışmanın bulguları dikkate alınarak, Türkiye’nin temel politikalarından birisi olan ailenin güçlendirilmesi politikasının, kadının güçlendirilmesi bakış açısı ile yeniden değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.” Halbuki dikkatli bir şekilde incelendiğinde, bu araştırmalarda manipülasyon, algı yönetimi ve çarpıtmaların kullanıldığı görülmektedir.

5. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Cinsel Özgürlük Söylemi
Toplumsal cinsiyet eşitliği savunucuları namus kavramını ataerkil bir kavram olarak ele almaktadır. Buna göre namus kavramı kadının erkek tarafından kontrol edilmesini sağlayan; ayrımcılık ve şiddet üreten bir kavram olarak ifade edilmektedir. Bu yüzden kadın hareketlerinin talepleriyle TCK’dan edep, ırz, namus haya gibi kavramlar çıkarılmıştır.[5] Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları, kadının “annelik rolüne”yapılan vurguyu tehlikeli olarak değerlendirmektedir. Son yıllarda özellikle üreme teknolojilerindeki ilerlemeler kadının annelik rolünü en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Evlenmeden (sperm bankaları) doğurmadan (yapay rahim)ve emzirmeden (süt bankaları) mümkün olabilecek bir “anneliğin” imkânları var edilmeye çalışılmaktadır. Hatta bugün yumurta bankalarının da devreye girmesiyle “erkek” ve “kadına” ihtiyaç duyulmadan çocuk üretiminin mümkün olduğu söylenebilir.
6. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikalarını Kimler Desteklemektedir?
TCE hem pek çok Batılı devlet hem de pek çok Batılı uluslararası kurumlar tarafından desteklenmektedir. Bunlar arasında Almanya Büyükelçiliği, ABD Büyükelçiliği, Avrupa Birliği, Ford Vakfı, Rockefeller Vakfı, Fransa Büyükelçiliği, İsviçre Büyükelçiliği, Soros Vakfı, Norveç Büyükelçiliği, Danimarka Büyükelçiliği gibi kurumlar bulunmaktadır.
Ulusal ve küresel sermaye TCE’nin desteklenmesine özellikle büyük önem vermektedir. Türkiye’de TÜSİAD TCE’nin en güçlü destekçileri arasındadır. TÜSİAD TCE’yi yaygınlaştırmak için bünyesinde bir çalışma grubu da oluşturmuştur. Ayrıca ismini de (Türk Sanayici ve İş Adamları Derneği) “adam” kelimesinin “ayrımcı” olduğu gerekçesiyle geçtiğimiz yıl değiştirmiştir.
Ulusal ve küresel sermayenin toplumsal cinsiyet eşitliğini desteklemesinin arkasında kadının istihdamının arttırılıp “ucuz iş gücü” oluşturulması yatmaktadır.
7. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Cinsel Yönelim
Biyolojik cinsiyetten farklı olarak, heteroseksüel, homoseksüel ve biseksüel olmak üzere 3 farklı cinsel yönelim tanımlanmaktadır. Heteroseksüel, karşı cinsiyetteki bireylere cinselve romantik anlamda ilgi duymayı, Homoseksüel aynı cinsiyetteki bireylere cinsel ve romantik anlamda ilgi duymayı ifade etmektedir. Erkek homoseksüellere gay, kadın homoseksüellere lezbiyen denmektedir. Biseksüel ise hem aynı hem de karşı cinsiyetteki bireylere cinselve romantik anlamda ilgi duyma olarak ele alınır.
LGBTİQ+’nın Açılımı Nedir?
Farklı cinsel yönelimleri kullanmak için kullanılan bir kısaltmadır. L (Lezbiyen) kadın olup kendi cinsine cinsel ve romantik ilgi duyan, G (Gey) erkek olup kendi cinsine cinsel ve romantik ilgi duyan, B (Biseksüel) hem aynı, hem karşı cinse cinsel ve romantik ilgi duyan, T (Transeksüel) operasyon geçirerek bedenlerini karşı cinsiyetin bedenine dönüştüren, İ (İnterseks) bedenleri ve üreme sistemleri tam olarak erkek ya da kadın üreme sistemi olmayan, Q (Questioning) henüz LGB olup olmadığına karar verememiş bireyleri, + ise kendini herhangi bir cinsiyet kimliğinde tanımlamayan bireyleri ifade etmek için kullanılır.
TCE ve cinsel yönelim savunucuları arasında güçlü bir iş birliği söz konusudur. Toplumsal cinsiyet eşitliği savunusu yapan pek çok metinde aynı zamanda cinsel yönelim savunusu da yapılmaktadır. Feminist örgütlerin Türkiye’de en önemli kazanım olarak gördükleri İstanbul Sözleşmesi’nin 4. maddesinin 3. fıkrası eşcinsellik ve biseksüelliği de güvence altına almaktadır. Ayrıca Türkiye’deki en eski eşcinsel dernek olan KAOS GL’nin yayınladığı fon rehberinde 79 devlet ve STK bazındaki uluslararası örgüt LGBT çalışmalarının yaygınlaşması için fonlama yapmaktadır.
Bu örgütlerin büyük bir kısmı aynı zamanda TCE çalışmalarını da desteklemektedir. Bu bakımdan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği çalışmaları aynı zamanda LGBT örgütlerinin üzerinden gideceği yolun taşlarını da döşemektedir.
8. Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği (ETCEP) Projesi Nedir?
TCE politikaları bakanlıklar arası bütünleşik bir politika olarak uygulandığı için her bakanlık kendi hedef grubuna yönelik çalışmalar planlamakta ve uygulamaktadır. Bunların Milli Eğitim politikalarındaki örneklerinden birisi ETCEP’tir. ETCEP-Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi dir.
“Yeniden yazmaya var mısın?” sloganıyla toplumsal kadın erkek rollerinin yeniden yazılmasını hedeflemekte ve bunu da öğrenciler üzerinden gerçekleştirmektedir. 2 yıl boyunca pilot uygulama olarak 10 ilde, 40 okulda yürütülmüş, 57.000 öğrenciye ulaşılmıştır. Projenin pilot uygulama sonrasında sürdürülebilirliğinin sağlanacağı çeşitli yetkililer tarafından ifade edilmiştir.
Proje British Council ve AB tarafından finanse edilmektedir. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı 6 Ocak 2019 tarihinde yaptığı açıklamada, ” Bakanlığımızın gündeminde bu alanda devam etmekte olan bir proje yoktur.” ifadesine yer verilmiştir. Ancak bu açıklama tatmin edici değildir.
9. Türkiye’de TCE Politikalarının Yasal Dayanakları Nelerdir?
Türkiye, uluslararası mevzuatlar çerçevesinde TCE eşitliği politikasını bakanlıklar üstü bir ana bir politika haline getirmiştir. Türkiye’nin, 2011 Mayıs ayında ilk imzacısı olduğu, kısa adı “İstanbul Sözleşmesi/Konvansiyonu” olan uluslararası sözleşme bu perspektife dayanmaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 5 yıllık TCE Ulusal Eylem Planı (2008-2013) hazırlamış ve uygulamış ve TCE politikasına dayalı uluslararası belgeleri esas alan kanun ve yönetmelikler çıkarmıştır. 2012 yılında ise İstanbul Sözleşmesi’ne dayanarak “Aileyi Koruma ve Kadına Şiddeti Önleme Kanunu” çıkarılmıştır. Bu kanun, özellikle “kadının beyanının delil ve belge aranmaksızın esas kabul edilmesi” sebebiyle kamuoyunda tepki çekmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları, sadece Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın yürüttüğü bir politika olarak değil, bakanlıklar arası bütünleşik bir politika olarak uygulanmaktadır.
Bu uygulama Ulusal Eylem Planı’nda ve AB müktesebatında “Gender Mainstreaming” stratejisi olarak isimlendirilmekte ve toplumsal cinsiyet eşitliği ilişkilerinin gündelik yaşama yansıtılması için politik karar alıcıların gerçekleştirdiği etkinlikleri entegre eden politik ve teknik bir süreç olarak açıklanmaktadır. Örneğin devletin yaptığı dokuzuncu ve onuncu kalkınma planları TCE’ye duyarlı olarak yapılmıştır.
10. TCE Politikalarına Neden Karşı Çıkılmalıdır ve Neler Yapılabilir?
* Ülkemizde “toplumsal cinsiyet eşitliği” temel bir politika olmasına rağmen, bu kavramın ne anlama geldiğiyle, toplumsal sonuçları ve değerlerimizde yaratacağı erozyonla pek ilgilenilmemektedir.
* “Toplumsal cinsiyet eşitliği” diye bir şeyin mümkün olup olama-yacağı ya da bu kavramın bilimsel mi yoksa politik bir argüman mı olduğu konuları tartışılmamıştır.
* Toplumsal cinsiyetin kültür tarafından şekillendiğini savunan aktivist ve kuramcıların bize hangi kültürün toplumsal cinsiyet algısını esas almamızı önerdiği tartışılmamaktadır. Önerilen cinsiyet algısının doğruluğu bir hipotezden ibarettir.
* TCE’nin en iyi uygulandığı ülkelerde (İzlanda, Finlandiya, İsveç, Norveç) kadın ve aileye yönelik problemler önlenebilmiş değildir. Aksine kadına yönelik şiddet, boşanma, intihar, bağımlılık oranları oldukça yüksektir.
*Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine dayalı politikalar erkek ve kadını birbirine karşı rekabete yöneltmekte ve çatışma dilini kullanmaktadır.
* Kendi kültür ve medeniyet kodlarına uygun olmayan ve muhtevası tam irdelenmeden ve de araştırılmadan uygulanan politikalar kadına yönelik sorunları çözmeyecek, bilakis artıracaktır. Nitekim İstanbul Sözleşmesi’nin imzalandığı 2011yılından bu yana kadın cinayetleri giderek artmaktadır.
* Toplumsal cinsiyet gelenek/örf/din gibi kaynakları “ayrımcılık” üreten bir tehdit olarak tanımlayıp, çocuğun, Batılı feminist ve LGBTİ lobisinin kadınlık ve erkeklik anlayışına göre yetişmesine hizmet edecektir. Böylelikle toplumun tamamı sömürüye açık hale gelecek, bu sömürüye direnme odakları devreden çıkarılacaktır. Böylelikle yeni yetişecek nesiller seküler, hedonist, materyalist değerler sistemini içselleştirmiş, kendi değerlerine yabancılaşmış şekilde yetişecektir.
Neler Yapılabilir?
* TCE’yi esas alan tüm yasal anlaşmalardan ve çalışmalardan bir an önce vazgeçilmelidir. Nitekim Hırvatistan’da İstanbul Sözleşmesi’nin imzalanması geniş ölçekli tepkilerle karşılanmış, Macaristan, üniversi-telerdeki toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları programını yasakla-mış, Bulgaristan Anayasa Mahkemesi ise İstanbul Sözleşmesi’nin anayasaya aykırı olduğuna karar vermiştir.
* Kadın ve erkeğin cinsiyet kimliğinden kaynaklanan farklılıkların sosyal yaşamda ne gibi farklılıklara yol açacağı konusu ajite edilmeden bilimsel ve ilmi veriler ışığında değerlendirilmelidir.
* Kadın ve erkeklik rollerine ilişkin yerleşik algılara toptancı bir şekilde yaklaşılmamalıdır. Olumlu algı ve uygulamalar desteklenmeli, olumsuz algı ve uygulamalar değiştirilmeye çalışılmalıdır.
* Cinsiyet ayrımcılığının kaldırılmasının yolu kadının erkeklik, erkeğin de kadınlık rollerine yaklaştırılması değildir. Bu, cinsiyet ayrımcılığının değil, cinsiyetler arasındaki farklılığın kaldırılmasına hizmet eder. Erkeğin de kadının da yapabileceği ortak iş, görev ve roller olduğu gibi cinsiyet farklılıklarından kaynaklı olarak her bir cinsiyetin daha kolay ve doğasına uygun iş ve görevlerin de söz konusu olabileceği hesaba katılmalıdır.
* Kendi değer ve medeniyetimize dayalı olarak kadının ve erkeğin uğradığı haksızlıkların önüne geçecek teoriler, modeller geliştirilmeli ve bunların uygulama alanları geliştirilmelidir.
http://aileakademisi.org/arastirma/10-maddede-toplumsal-cinsiyet-esitligi-nedir

Ailenin Korunması Hakkı

İnsan Hakları Bağlamında Ailenin Korunması Hakkı Sempozyumu Bildiri Çağrısı

II. İNSAN HAKLARI SEMPOZYUMU

Sempozyum Konusu: “İnsan Hakları Bağlamında AİLENİN KORUNMASI HAKKI”

ANKARA / 02-04 MAYIS 2019

Sempozyum Bildiri Çağrısı

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu (TİHEK); “Birleşmiş Milletler (BM) Ulusal İnsan Hakları Kurumlarının Statüsüne İlişkin Paris Prensipleri” doğrultusunda 6701 sayılı Kanunla kurulmuş, idari ve mali özerkliğe sahip bağımsız bir kamu kurumudur. Kurumun temel misyonu, “insan onurunu temel alarak insan haklarının korunması ve geliştirilmesidir”.

TİHEK, BM Evrensel İnsan Hakları Beyannamesinin 16. maddesi ile diğer uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve ulusal mevzuatta yer alan “ailenin korunması hakkı”nı insan haklarının genelini etkileyen en temel haklardan biri olarak değerlendirmekte ve önemsemektedir.

“Ailenin Korunması”, uluslararası insan hakları sözleşmelerinde ve ulusal mevzuatta toplum ve devlete bir görev olarak yüklenmiştir. “Ailenin korunması hakkı”, hem birinci kuşak haklardan kişisel hakları ifade eden “negatif statü” hakları, hem ikinci kuşak haklar olarak sosyal ve ekonomik hakları ifade eden “pozitif statü” hakları arasında yer alan bir hak kategorisidir. Kalkınma hakkına etkisi de dikkate alındığında, ailenin, üçüncü kuşak dayanışma hakları arasında da korunan bir hak olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenlerle, ailenin korunması hakkı insan haklarının her boyutunu ilgilendiren vazgeçilmez öneme haiz bir haktır.

Buna karşılık, uygulamada ailenin korunamadığı görülmektedir. Aile içi güç mücadelesi öne çıkmakta; aile bireyleri arasında sevgi, saygı, rol, hak ve görev dengesi bozulmakta; aile içi şiddet ve istismar yaygınlaşmakta; çocuklar sağlıklı kimlikler oluşturamamakta ve gelecekleri her geçen gün daha çok kararmakta; bireyler aile dışında çözüm yolları aramakta; evlenme oranları azalırken boşanma oranları hızla artmakta; toplumdaki dejenerasyon ve devletlerin aileyi korumak için aldığı yanlış tedbirler veya ihmaller krizi daha da derinleştirmektedir.

Bu nedenlerle TİHEK, akademik yayın ve sempozyum yoluyla ailenin korunması hakkındaki literatüre katkıda bulunmayı, yaşanan sorunlara çözüm aramayı ve bu konuda gündem oluşturmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda, 2-4 Mayıs 2019 tarihlerinde Ankara’da “İnsan Hakları Bağlamında Ailenin Korunması Hakkı” konulu bir sempozyum gerçekleştirecektir.

Sempozyumda tebliğ sunmak isteyenlerin bildiri özetlerini 20 Şubat 2019 tarihine kadar sempozyum@tihek.gov.tr adresine e-posta aracılığı ile aşağıda belirtilen yazım kurallarına uygun olarak iletmeleri gerekmektedir.

Sunulmak üzere kabul edilen bildiri özetleri sempozyum kitapçığında yer alacaktır. Belirtilen tarihte tam metinleri teslim edilmeyen tebliğler kabul edilmemiş sayılacak ve sempozyuma dahil edilmeyecektir. Sempozyumda sunulan bildiriler bir kitap halinde basılacaktır. Ayrıca, Sempozyumda sunulma imkânı bulunamayan tebliğler hakem değerlendirme süreçlerini başarılı şekilde tamamlamak kaydıyla Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Akademik Dergisi’nin 2. sayısında yayımlanabilecektir. Sempozyuma katılım ücretsizdir.

SEMPOZYUM ÖNEMLİ TARİHLERİ

Bildiri Özetlerinin Son Teslim Tarihi : 20 Şubat 2019
Kabul Edilen Bildiri Özetlerinin İlanı : 25 Şubat 2019
Bildiri Tam Metinlerinin Son Teslim Tarihi : 20 Mart 2019
Kabul Edilen Tebliğlerin İlan Tarihi : 5 Nisan 2019
Sempozyum Tarihi : 2-4 Mayıs 2019

BİLDİRİ YAZIM KURALLARI

  • Bildiri özetleri, Türkçe ve İngilizce olarak iki dilde gönderilmelidir.
  • Bildiri özetleri, Times New Roman fontu ile 1,5 satır aralığı kullanılarak 12 punto ile yazılmalı, 500-600 kelime aralığında olmalıdır. Anahtar kelimeler (keywords) 5 kelimeyi geçmemelidir.
  • Bildiri özetinde araştırmanın yöntemi ve muhtemel bulgularına yer verilmelidir.
  • Kabul edilen tam metinler en az 2500 kelimeden oluşmalıdır.
  • Kullanılan şekil ve tablolar bildiri özetinin ekinde ayrı olarak gönderilmelidir.
  • Türk Dil Kurumu’nun imlâ kılavuzu esas alınmalı, yabancı sözcükler yerine olabildiğince Türkçe sözcükler kullanılmalıdır. Türkçe’de alışılmamış sözcüklerin metin içerisinde kullanımı zorunlu ise, kelimenin ilk geçtiği yerde yabancı dildeki karşılığı parantez içinde Türkçe ve İngilizce olarak verilmelidir.
  • Başlık en fazla 10-12 kelimeden oluşmalı, Türkçe ve İngilizce olarak sunulmalıdır.
  • Burada değinilmeyen konular için APA yazım şartlarına başvurulabilir.
  • Bildiri özetleri sempozyum@tihek.gov.tradresine e-posta aracılığı ile gönderilecektir. Bildiri özetlerinin en son 20 Şubat 2019 tarihine kadar ulaştırılması gerekmektedir. Katılımcılara en geç 25 Şubat 2019 tarihi itibarı ile bildirilerinin kabul/ret durumları bildirilecektir.

BİLDİRİ KONU BAŞLIKLARI

A. Toplumun Temel Dinamiği Olarak Aile

  • Tarihten Günümüze Kültürlerde Aile Kavramı
  • Ailenin Temel Fonksiyonları
  • Birey Kimliğinin Gelişiminde Ailenin Rolü
  • Toplumun İnşasında Ailenin Rolü
  • İnsan Haklarını Geliştiren Bir Kurum Olarak Aile
  • Aile Kurumu ve Dinler
  • Okullarda Aile Eksenli İnsan Hakları Eğitiminin Gerekliliği
  • Medyanın Evlilik ve Ailenin Korunması Yönünde Teşvik Edilmesine Dair Politikalar Geliştirilmesi
  • Medyanın Ailenin Korunmasındaki Rolü
  • Göç ve Ailenin Korunması
  • Mülteci Aileler

B. Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri ve Ailenin Korunması Hakkı

  • BM Binyıl Kalkınma Hedefleri ve Aile
  • Sürdürülebilir Kalkınma Aracı ve Hedefi Olarak Sürdürülebilir Aile
  • Evliliği Özendirici ve Aileyi Koruyucu Devlet Politikaları ve Uygulamalar (Ülke Uygulamaları)
  • Sürdürülebilir Aile İçin Yapılması Gerekenler ve Gerekli Kurumlar (Dünya Örnekleri)
  • Sürdürülebilir Kalkınma ve Ailede Yaşlılık
  • Madde Kullanımı, HIV ve AIDS’le Mücadele ve Sağlıklı Bireylerin Yetiştirilmesinde Ailenin Desteklenmesi
  • Ailenin Korunması İçin Küresel İşbirliği: Karşılaşılan Zorluklar

C. İnsan Hakları Hukuku Bağlamında Ailenin Korunması Hakkı

  • Ailenin Korunması Hakkının Kapsamı ve Hukuki Boyutları
  • İnsan Hakları Hukukunda Evlenme ve Aile Kurma Hakkı
  • Türk Hukukunda Ailenin Korunması ve Aile Hayatına Saygı Hakkı
  • İnsan Hakları Hukukunda Ailenin Korunması ve Aile Hayatına Saygı Hakkı
  • Ailede Hak ve Yükümlülükler
  • Ailenin Kurulamamasında veya Çözülmesinde Etkili Olan Hukuki Düzenlemeler
  • İnsan Hakları Hukukunda Çocuk ve Aile
  • Velayet ve Vesayet Hukuku Bağlamında Ailenin Korunması
  • Uluslararası Velayet/Soybağı Sorunları (Çocuk Kaçakçılığı, Farklı Din Mensubu Ailelere Verilen Evlatlıklar vb. gibi)
  • Boşanma ve Boşanma Sonrası Ortaya Çıkan İnsan Hakları Sorunları ve Bunların Önlenmesi İçin Alınabilecek Tedbirler (Boşanma Mağduru Çocuklar, Çocuk Haczi, Süresiz Nafaka vs. )
  • İnsan Hakları Hukukunda Evlilik Birliğinin Korunması ve Aile Arabuluculuğu
  • Genç Yaştaki Birlikteliklerden Doğan İnsan Hakları Sorunları ve Çözüm Önerileri
  • Türkiye’de Yaşayan Yabancıların Evliliklerinden Doğan Hukuksal Sorunlar ve Çözüm Önerileri
  • Yabancı Kadınların Türk Erkeklerle Olan Evliliği veya Fiili Birliktelikleri Nedeniyle Doğan Hukuksal Sorunlar ve Çözüm Önerileri

D. Aile Sorunlarının İnsan Haklarına Etkisi

  • Aile İçinde Yaşanan Sorunlar ve Çözüm Yolları
  • Aile İçi İstismarın Önlenmesi
  • Ailede Şiddet Kültürüne Devletin Müdahalesi
  • Evlilik ve Boşanma İstatistiklerinin Ailenin Korunması Hakkı Bağlamında Değerlendirilmesi
  • Boşanmayı Tetikleyen Faktörler ve Ailenin Sürdürülmesi İçin Alınabilecek Tedbirler
  • Psikolojik ve Sosyolojik Açıdan Boşanma ve Çocuk
  • Aile Sorunları ve Suça Sürüklenen/Evden Kaçan Çocuklarla İlişkisi
  • Çeşitli Açılardan Evlenme Yaşı Kaynaklı Sorunlar ve Yaş Temelli Ayrımcılık
  • Pozitif Ayrımcılığın Uygulama Sorunları ve Kontrol Mekanizmaları
  • Dezevantajlı Grupların Aile İçinde Yaşatılması (Yaşlılar, Engelliler Vb.)
  • Devletin Aileye ve Aile Bireylerine Getirebileceği Sorumluluklar
  • Ailenin Kurulmasında ve Korunmasında Toplum ve Devlete Düşen Yükümlülükler (Kişi, Kurum, Medya, İnsan Hakları Mekanizmaları vs.)

DÜZENLEME KURULU

  1. Süleyman ARSLAN Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı
  2. Mesut KINALI Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu İkinci Başkanı
  3. Mehmet ALTUNTAŞ Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kurul Üyesi
  4. Mehmet Emin GENÇ Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kurul Üyesi
  5. Dr. Halil KALABALIK Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kurul Üyesi
  6. Prof. Dr. M. Refik KORKUSUZ Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi
  7. Prof. Dr. Hasan Tahsin FENDOĞLUHacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi
  8. Prof. Dr. Fatma Beğlü DİKEÇLİGİLİstanbul Gelişim Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim üyesi
  9. Doç. Dr. Ali ARSLAN Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi
  10. Dr. Öğretim Üyesi Abdullah ACARNecmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi
  11. Dr. Öğretim Üyesi Mustafa YAYLA Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi
  12. Dr. Öğretim Üyesi Müşerref YARDIMNecmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi öğretim üyesi
  13. Dr. Öğretim Üyesi Yusuf SAYINNecmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi
  14. Dr. Öğretim Üyesi Murat TÜMAYMedeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi
  15. Nesrin AFŞAR ÇELİK Kültür Bakanlığı Müşaviri (Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Eski Müsteşarı)
  16. Öğretim Görevlisi Muhterem DİLBİRLİĞİPolis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi

SEMPOZYUM SORUMLULARI

  1. Emre YILDIZ İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Birimi Koordinatörü Telefon: 0312 4227847
  2. Ertuğrul YAZAR İnsan Hakları ve Eşitlik Uzmanı Telefon: 0312 4227832
  3. Ezgi KAŞKAVAL OKYAY İnsan Hakları ve Eşitlik Uzmanı Telefon: 0312 4227838
  4. Sümeyye Zehra GÜLEÇ KAYIŞ İnsan Hakları ve Eşitlik Uzmanı Telefon: 0312 4227836

Symposium Announcement

Annonce du Symposium

إعلان الندوة