Gazze Soykırımı Suç Duyurusu

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI’NA
İHBAR EDENLER :
1. İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER)
Molla Gürani M. Ş. Pilot Mahmut Nedim S. No:5 Kat:4 Fatih İstanbul
2. Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (ÖZGÜR-DER)
3. Uluslararası Hukukçular Birliği (UHUB)
4. Hukukçular Derneği
5. Hukukçu Kadınlar Derneği

ŞÜPHELİLER :
1. İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog
2. Başbakan Benjamin Netanyahu
3. Başbakan Yardımcısı / Adalet Bakanı Yariv Levin
4. İçişleri Bakanı – Moşe Arbel
5. Savunma Bakanı Yoav Gallant
6. İstihbarat Bakanı Gila Gamliel
7. Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir
8. Dışişleri Bakanı Eli Cohen
9. Genelkurmay Başkanı General Herzi Halevi
10. Kara Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Kobi Barak
11. İsrail Hava Kuvvetleri General Amir Eshel
12. İsrail Deniz Kuvvetleri Komutanı Aluf Eli Sharvit
13. Tespit edilecek diğer şüpheliler…
ADRESLERİ : İşgal altında bulunan Filistin Toprakları
SUÇ : TCK 76. madde Soykırım, TCK 77 madde İnsanlığa karşı Suçlar, Kasten Öldürme, İşkence, Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma, Konut Dokunulmazlığının İhlali, Hırsızlık ve resen tespit olunacak başkaca suçlar
SUÇ TARİHİ : 7 Ekim 2023 ve devam eden günler

AÇIKLAMALAR :
1- İsrail uzun yıllardan bu yana Filistin topraklarını işgal etmek sureti ile bugüne kadar binlerce insanı öldürmüş, birçok insanı yaralamış, sakat bırakmış; mallarına zarar vermiş ve onları evsiz bırakmıştır. İsrail bunun da ötesinde işgal ettiği Filistin topraklarında büyük bir ambargo ve kuşatma uygulamış, birkaç yılda bir gerçekleştirilen ve sistematik hale gelen bombardımanlarla Gazze halkına insani yardımların ulaşmasını engelleyerek büyük bir insanlık suçu işlemiştir. (Bkz. MAZLUMDER Gazze Raporu, https://istanbul.mazlumder.org/tr/main/yayinlar/yurt-disi-raporlar/19/gazze-raporu/516 Çevrimiçi:18.10.2023)
2- Gazze halkına yıllardır uygulanan ambargo ve sistematik ölüm ve işkence eylemleri karşısında İsrail’in uygulamış olduğu ambargoyu delmek amacıyla 7 Ekim 2023 günü İzzettin El Kassam Tugayları tarafından başlatılan karşı saldırıyı bahane eden işgalci İsrail güçleri silahsız ve savunmasız Gazze halkını havadan ve karadan hedef gözetmeksizin bombalamaya başlamıştır.
3- İşgalci İsrail, hava saldırısı ile yetinmeyip Gazze halkına giden insani yardımları durdurduğu gibi İsrail Savunma Bakanı 9 Ekim 2023 tarihinde yaptığı açıklamada “Gazze şeridinin tam ablukaya alınacağını ve bölgeye elektrik, yakıt ve su sağlanmayacağını” kamuoyuna duyurmuştur. (https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israil-savunma-bakani-gallant-gazze-tamamen-ablukaya-alinacak/3012491)
4- İsrail Savunma Bakanı aynı zamanda Gazze halkını insan gibi görmediklerini açıkça deklare etmiş ve yaptığı açıklamada “İnsansı hayvanlar ile savaşıyoruz” diyerek Gazze halkı özelinde tüm Filistin halkına devlet olarak bakış açılarını açıkça ortaya koymuştur. (https://news.sky.com/video/israel-hamas-war-we-are-not-animals-says-palestinian-prime-minister-in-appeal-to-netanyahu-12985419)
5- Bu süreçte İsrail hiçbir hedef gözetmeksizin okul, cami ve hastane gibi savaşta dahi mutlak surette korunması gereken insanların topluca bulundukları alanları bombalamak ve doğrudan sivilleri hedef almak suretiyle binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına sebebiyet vermiştir. (https://www.nbcnews.com/news/world/live-blog/israel-hamas-war-live-updates-rcna120252)
6- Uluslararası toplumun tüm baskılarına rağmen bu tutumundan vazgeçmeyen İsrail 10 günden fazla bir süredir Gazze halkını açlık ve sefalete mahkûm etmiştir. İsrail Savunma Bakanı kendi x hesabından yapmış olduğu açıklamada “Gazze’ye insani yardım değil, patlayıcı girecek. Hamas elindeki rehineleri serbest bırakmadığı sürece Gazze’ye girmesi gereken tek şey, bir gram insani yardım değil, Hava Kuvvetleri’nden gelen yüzlerce ton patlayıcıdır.” diyerek Gazze halkını topyekûn ölüme mahkûm etme amacıyla hareket ettiklerini ikrar etmiştir.(https://x.com/itamarbengvir/status/1714340519487176791?s=20)
7- İsrail tüm bu savaş suçlarını işlerken havadan ve karadan yaptığı bombalama eylemlerinde kimyasal silah olarak kabul edilen ve savaşan unsurlara karşı dahi kullanılması yasak olan fosfor bombası kullanmak suretiyle açık ve inkâr edilemez bir savaş suçu işlemiştir. Bölgede bulunun Anadolu ajansı muhabirleri Türkiye ve dünyaya servis ettikleri fotoğraf ve video görüntüleri ile fosfor bombasının kullanıldığını tespit etmişlerdir. Ayrıca Uluslararası Af Örgütü de yapmış olduğu açıklamada fosfor bombasının kullanıldığını teyit etmiştir. (https://www.youtube.com/watch?v=kAPpPrAy5_M)
8- Dünya tarihinde savaşlarda düşman unsurlarının tümden yok edilmesi, direncinin kırılması amacıyla kitlesel ölümlere yol açan kimyasal silahlar geliştirilmiş ve birinci ve ikinci dünya savaşları başta olmak üzere birçok savaşta bu silahlar kullanılmıştır. Birinci dünya savaşının akabinde kimyasal silah kullanımını önlemek amacıyla Birleşmiş Milletler öncülüğünde 1925 tarihli Cenevre Protokolü tanzim edilmiştir. Bu protokolün ruhuna sadık kalınarak 1993 yılında Paris’te imzalanan Kimyasal Silahların Geliştirilmesinin, Üretiminin, Stoklanmasının ve Kullanımının Yasaklanması ve Bunların İmhası ile İlgili Sözleşme 4238 sayılı Kanun ile TBMM’de kabul edilmiş, 10.04.1997 tarih ve 22960 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanarak bir iç hukuk normu haline gelmiştir. Bu anlaşma ile kimyasal silahların üretilmesi ve kullanılması tümden yasaklanmış ve bu silahların kullanımı bir “insanlık suçu” olarak tanımlanmıştır.
9- Kimyasal silahlar sadece savaşan unsurların değil etki alanındaki tüm canlıların yaşamlarını etkileyerek kitlesel ölümlere yol açması ve tüm canlı yaşamının yok edilmesini amaçladığından üretimi ve kullanılması tümden yasaklanmış ve 188 ülke tarafından bu anlaşma imzalanarak “kimyasal silah karşıtlığı” insanlığın ortak değeri olarak benimsenmiştir.
10- Tüm dünya İsrail tarafından işlenen insanlık suçlarını izlerken suçlarının yaptırımsız kalacağından emin olan İsrail 17 Ekim 2023 günü insanlık tarihinin en karanlık, vicdan sızlatan eylemlerinden birine imza atmış, çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan ve bu insanların bombalanmayacağı düşüncesi ile sığındıkları hastaneyi bombalamak suretiyle henüz tam rakam belli olmasa da çoğu çocuklardan oluşan 600’den fazla insanın ölümü ve binlerce insanların yaralanmasına sebebiyet vermiştir.(https://tr.euronews.com/2023/10/17/gazze-saglik-bakanligi-israilin-hastane-saldirisinda-en-az-500-kisi-oldu)
Medyada, gün boyu birçok kişinin cansız bedeni görüntülenirken Filistin Sivil Savunma Sözcüsü Mahmud Basal saldırı sonrası yaptığı açıklamada, “Hastane katliamı tarihimizde eşi benzeri olmayan bir olaydır. Geçmiş savaşlarda ve günlerde trajedilere tanık olsak da, bu gece yaşananlar her anlamıyla soykırımdır. Suskunum.” ifadesini kullanarak dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bu vahşetin boyutunu ortaya koymuştur.
11- 7 Ekim 2023 günüden suç duyurusu dilekçemizi savcılığa sunduğumuz ana kadar İsrail tarafından Filistin halkına karşı açık bir soykırım yürütülmekte ve insanlığa karşı suçlar işlenmektedir. Söz konusu eylemler Cenevre Sözleşmesi ve eki protokoller gereği açıkça savaş suçu niteliğindedir.
12- Sözleşme gereği “Çarpışmalarda doğrudan yer almayan bireysel sivillere ya da sivil nüfusa karşı kasten saldırı yöneltme, Savunmasız veya askeri hedef oluşturmayan kent, köy, yerleşim yeri veya binaları bombalama veya bu yerlere herhangi bir araçla saldırma, İşgalci devletin kendi sivil nüfusunun bir bölümünü işgal ettiği topraklara doğrudan veya dolaylı olarak nakletme veya işgal edilen topraklardaki nüfusun tamamını veya bir kısmını devlet sınırları içinde veya dışında sürme veya nakletme” açık ve ağır bir savaş suçu sayılmıştır.
Sözleşmeye göre binalara, malzemelere, tıbbi birimlere ve ulaşım araçlarına ve uluslararası hukuka uygun olarak Cenevre Sözleşmelerindeki ayırt edici amblemleri kullanan personele karşı kasten saldırı yöneltme eylemi de savaş suçu olarak sayılmış özellikle savaşların bir parçası olmayan çocuklara özel statü tanınarak her ne surette olursa olsun çocukların hedef alınması açıkça yasaklanmıştır.
13- Tüm bu uluslararası sözleşmelere rağmen İsrail Filistin halkını topyekûn yok etme ve özellikle Gazze şeridinden sivil halkı sürgün etme gayesi ile doğrudan sivil insanları, özellikle çocukları hedef almak suretiyle Gazze halkına karşı açık bir soykırıma girişmiştir.
Sivil halkın elektrik, su ve gazının kesilerek insani yardım koridorunun dahi kapatılmış olması topyekûn bir ölüm hedefi ile hareket ettiğinin açık göstergesidir. Savaşın masumları çocukların açık hedef haline getirilmesi ve tüm Filistin halkına yönelik kullanılan “insansı hayvanlar” sözü dahi söz konusu suçu işleyen şüphelilerin amaçlarını açıkça ortaya koymaktadır.
14- Türk Ceza Kanunu 13. maddesinin birinci fıkrasında “İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçların vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi halinde, Türk kanunları uygulanır.” denilerek yer ve zaman olgusundan bağımsız olarak belirli suçların Türkiye’de soruşturulması ve faillerin cezalandırılması hükme bağlanmıştır.
Türk Ceza Kanununun “Soykırım” başlıklı 76. maddesinde “Bir plânın icrası suretiyle, millî, etnik, ırkî veya dinî bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi maksadıyla, bu grupların üyelerine karşı aşağıdaki fiillerden birinin işlenmesi, soykırım suçunu oluşturur.” denilmektedir.
Bu madde kapsamında “Kasten öldürme”, “Kişilerin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verme”, “Grubun, tamamen veya kısmen yok edilmesi sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya zorlanması” suçları soykırım suçu olarak tanımlanmıştır.
15-Yine TCK’nın “İnsanlığa Karşı Suçlar” başlıklı 77. maddesinde “Aşağıdaki fiillerin, siyasal, felsefî, ırkî veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plân doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur.” denilmektedir. Bu maddedeki amaç doğrultusunda “Kasten öldürme”, “Kasten yaralama” suçlarının işlenmesi insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmiştir.
16- İşgalci İsrail şu ana kadar tüm uluslararası sözleşmeleri, insanlığın ortak birikimi olan vicdani değerleri hiçe sayarak Gazze özelinde tüm Filistin halkını yok etmek amacıyla tüm kutsal kitapların lanetlediği eylemleri yapmaktan geriye durmamıştır. Bu eylemler açık ve inkâr edilemez bir soykırım ve insanlığa karşı suçtur.
17- Yaptığımız araştırmalarda bazı çifte vatandaşlık sahibi Türk vatandaşlarının 7 Ekim ve sonraki tarihlerde İsrail’de askerlik yapmak amacıyla ülkelerine gittikleri, sosyal medya hesaplarından işlenen insanlık suçlarına ortak olduklarına dair açıklama ve paylaşımlar yaptıkları tespit edilmiştir. Suça iştirak eden aynı zamanda Türk vatandaşı olan bu kişilerin savcılığınızca tespit edilerek şüpheli sıfatıyla dosyaya dahil edilmesini ayrıca talep ediyoruz.
18- Suç duyurusu dilekçesinin altında imzası bulunan sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve gönüllüleri olarak tüm dünyanın gözü önünde cereyan eden söz konusu suçların faillerinin cezalandırılması amacıyla savcılığınıza suç duyurusunda bulunuyoruz.
Her ne kadar TCK’nın 13/2 fıkrasında “birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine bağlıdır.” denilmekte ise de bu düzenleme kovuşturma koşulu olup soruşturma yapılmasına mani değildir. Başsavcılığınızca gerekli soruşturmanın yapılarak faillerin tespit edilmesini, delillerin toplanmasını ve Adalet Bakanı’ndan bu hususta görüşünün sorularak failler hakkında kamu davasının açılmasını talep ederiz.


NETİCE İ TALEP : Yukarıda izah edilen sebeplerle;
1. 7 Ekim 2023 tarihinden bugüne kadar dilekçemizde zikredilen eylemleri gerçekleştiren ve tarafımızca bir kısmı tespit edilebilen tüm şüpheliler hakkında gerekli tahkikat ve soruşturmanın yapılarak ilgili suçlar ve resen tespit olunacak başkaca suçlar sebebiyle haklarında kamu davasının açılmasını,
2. Söz konusu suçların işlenmesinde yetki ve sorumluluğu olan ve emir komuta zinciri içerisinde doğrudan suça iştirak eden diğer faillerin de tespiti ile şüpheli sıfatı ile soruşturma dosyasına dahil edilmesini,
3. Sosyal medya hesaplarından İsrail’in işlediği suçlara ortak olduğunu ilan eden Türk vatandaşı şüpheliler hakkında doğrudan soruşturma başlatılarak haklarında kamu davası açılmasını ve ayrıca şüpheliler ile aynı pozisyonda bulunan diğer şüphelilerin İçişleri Bakanlığı, emniyet ve istihbarat birimleri ve Dış İşleri Bakanlığı’ndan sorularak isimlerinin tespiti ile haklarında kamu davası açılmasını,
İhbar eden sıfatı ile aşağıda isim ve imzaları bulunan kişi ve kurumlar adına talep ederiz. 19/10/2023
İhbar Eden
MAZLUMDER Genel Başkanı Av. Kaya KARTAL

GAZZE İÇİN GOLDENSTONE RAPORU VE MAVİ MARMARA GERÇEĞİ

Öne çıkan

GAZZE İÇİN GOLDENSTONE RAPORU VE MAVİ MARMARA GERÇEĞİ
Mavi Marmara Gemisine Sadırı (Gaza Flotilla Raid) hadisesi nedir? diye bir soru sorulduğunda ne cevap verebilirim diye düşündüm. Gelecek kuşaklar için tarihe kayıt düşmek ve Gazze’ye yardım için yola çıkan Mavi Marmara Yardım Gemisini ve ona ve yolcularına yapılan saldırıyı çocuklarıma ve torunlarıma anlatmak isterim, bu benim vicdan borcumdur.

Bu yazı Kırklar Kulübü yayınlarından Mavi Marmara’ya Kırk Selam kitabında yeralan makalelerden biridir. Kitabı alıp tüm makaleleri okumak için
👉https://40lar.com/939/

Mavi Marmara Gemisi on yıllar sonrasında tarihte hafızalara kazınan önemli sembollerden birisi olmaya aday. Bu sembol; vicdanını, aklını ve insanlığını kaybetmemiş bir grup insanın insanlık tarihine bir armağanıdır.
Her dinden ve milletten insanın içine bindiği bir gemi, bir özgürlük gemisi yola çıktığında ne olacağını tam olarak kestiremiyordu. Zalimin zulmüne itiraz eden ve açık hava hapishanesine dönüşmüş bir toprağın mazlum insanlarına el uzatan bir avuç insanın uluslararası vicdan hareketiydi bu. Sonuçta bu yolda ölmeye değil ölüme açık hava cezaevine dönüştürülmüş Gazze halkına ve çocuklara destek vermeye gittiler ama uluslararası sularda haksız biçimde öldürüldüler. Ruhlar o yolda şahadetle buluştular sonsuzluğa uzandılar. BM İnsan hakları Komisyonunun hazırladığı ve Gazze’de insan hakları ihlalleri yaşandığını tespit eden 15 Eylül 2009 tarihli Goldstone Raporu yayınlandıktan yaklaşık sekiz ay sonra oldu olaylar hem de.
Mavi Marmara Yardım Filosuna Saldırı Olayı 8 Nisan 2010 da Amerika Birleşik Devletlerinde altı ay süren misafirliğin ardından ülkeme dönmenin huzurunu yaşadığım sırada yaşandı. O günlerde Amerikan kamuoyunun nasıl da yanıltıldığını, TV kanallarının tek taraflı yayınlarıyla Filistinlileri terörist gösterip, İsrail’in yapmış olduğu saldırıları görmezden gelmesi de ağrıma gitmişti. Amerikan halkı sanki bir kutu içerisinde hapsedilmiş bir civciv gibi, dış dünyadan haberleri gösterildiği kadarıyla görebiliyordu. Son on yılda sosyal medya gelişti artık pek çok konunun saklanması gerçekten zor. Ancak facebook, twitter ve youtube gibi sosyal medya platformlarının küresel güçler tarafından kendi lehlerine ve mazlum ülkeler aleyhine manipüle edildiği veya bu ihtimalin kuvvetli olduğu yönünde kanaatim var.
Şu husus açıktır ki, Mavi Marmara Uluslararası bir yardım organizasyonudur. 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye insani yardım götürürken uluslararası sularda İsrail silahlı güçleri tarafından saldırıya uğradı ve yardım organizasyonuna ait gemide bulunan bir grup silahsız insan şiddet gördü ve dokuz sivil insan öldürüldü. Komor Adalarının bayrağını taşıyan gemi içindekilerle birlikte İsrail’in Aşdod Limanına götürüldü ve orada birtakım muameleye tabi tutuldu. İçinde Yunan, İspanyol, Türk, Müslüman, Hıristiyan ve Musevi her çeşit insan olduğuna herkes şahit oldu. Bir grup Müslüman Türkün ön plana çıkıp cesaret göstermesi sonucu şehit olmaları bu özelliğini değiştirmez.
Mavi Marmara sivil bir organizasyondur. Gönüllü olarak yola çıkan gemiye binen insanlar bu gemiye zorla bindirilmediler. Gönüllü olarak yardım organizasyonuna katılan insanlar herhangi bir devletin vatandaşı olsalar da o ülkelerden bağımsız bireylerin yer aldığı Mavi Marmara sivil bir organizasyondur. Türkiye’den hareket eden gemiye ne devlet ne de hükümet yetkilileri müdahale etmiştir. Pek çok görüşü bir arada barındıran bir Parti olan AK Parti de organizasyonu farklı değerlendirenler olsa da gemi uzaktan gözlendi. Farklı görüşler söylense de geminin hareketine karşı bir baskı gelmediği kanaatindeyim.
Mavi Marmara deyince aklıma şehitler, Bülent Yıldırım, Ebubekir Kurban, Hakan Albayrak, Furkan Doğan, Mavi Marmara Risalesinde “O güzel insanlar o güzel gemilere binip gittiler…” diyen Bülent Akyürek geliyor. Bülent ağabey Mavi Marmara Risalesini gemiye binemememsinin kefareti sayıyordu. Ya şehit Furkan Doğan’a ne demeli. Gençliğinin baharında bu vicdan gemisine binerek biz ihtiyarlamış ruhlara can verdi.
Mavi Marmara Gemisi Gazze’ye yardım götürmek için yola çıktığı tarihten 8 ay önce Gazze’de insan hakları ihlallerini ortaya seren bir rapor yayınlandı. Gladstone Raporu olarak nam salan rapor Richard Goldstone tarafından hazırlandığı için bu adı aldı. Rapor kısaca İsrail’in Gazze’de yaptığı insanlık dışı saldırıları özetliyordu. 27 Aralık 2008 tarihinde, İsrail’in dünyanın gözü önünde Gazze’ye saldırması dünya kamuoyunun büyük tepkisini çekti. BM İnsan Hakları Komisyonu, Gazze’de meydana gelen olayların araştırılması için 3 Nisan 2009 tarihinde 4 kişiden oluşan bir Araştırma Komisyonu kurdu. Komisyonun Başına Güney Afrika eski Anayasa Mahkemesi Başkanı ve Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi eski Savcısı olan Richard Goldstone getirildi. BM İnsan Hakları Konseyi İsrail’in Gazze’ye düzenlediği askeri operasyonları ‘savaş suçu’ olarak adlandıran ‘Goldstone Raporu’nu kabul etti. 47 ülkenin üye olduğu Konsey’de, İsrail aleyhine kullanılan 25 oyla İsrail’in suçlu olduğu kabul edildi. AB ülkelerinin çoğunluğu ve ABD İsrail lehine oy kullandılar.
Rapor 2010 yılında Filistin Platformu İmar ve Dayanışma Derneği tarafından Türkçe olarak yayınlandı. Bu eser Platformun da ilk yayını ve internet sitesinde yer almaktadır. Yine Platformun Goldstone Raporu ve Uluslararası Hukuk adıyla raporu ve uluslar arası mevzuatın analiz edildiği bir ikinci yayını daha bulunmaktadır.
2010 yılında yaşanan insanlık dışı bir saldırı ile BM in İnsan Hakları Komisyonunca hazırlanan ve Gazze’de yaşanan saldırıların bir insan hakları ihlali sayan Raporunun ortak yanı olmaz mı diye düşündüm. BM Güvenlik Konseyinde zorda olsa alınan tüm aleyhte kararları hiçe sayan bir anlayışın hüküm sürdüğü mevcut uluslar arası düzen açısından elbette Goldstone Raporu çok önemli. Ancak şurası da açık ki ne bu Raporu önemsiz kılacak, yok sayacak yorumlara ne de aşırı kutsama yoluna gidilmelidir diye düşünüyorum.
Amacım bu yazıda hem Mavi Marmara Yardım Gemisine yapılan saldırı olayını hatırlamak, hatırlatmak ve Goldstone Raporunu da bu vesileyle tanıtmaktır. Elbette ülkemizde Mavi Marmara Davası adıyla yargı süreci işlemektedir. Süreci aşağı yukarı herkes takip ediyordur. Bu konuda iyimserim. İHH gibi uluslararası sivil toplum kuruluşları ve onlarca avukatın takip ettiği dava görülmeye devam ediyor. Saldırıyı gerçekleştirenler yaptıklarının bir insanlık suçu olduğunu kabul etmek zorunda kalacaklar. En azından uluslararası hukuku ve insan haklarını hiçe sayan zalim anlayış yaptıklarının cezasız kalmayacağını görmüş olacak.
Mavi Marmara’ya yolcu olanlara selam olsun…

Mehmet Altuntaş
7 Temmuz 2014

https://40lar.com/939/