Modern cahiliyenin vegan sapkınlığı can aldı!

Modern cahiliyenin vegan sapkınlığı can aldı!
18 aylık oğlu Ezra O’Leary’nin ölümüne neden olduğu iddiasıyla yargılanan vegan anne Sheila O’Leary, birinci derece cinayetten suçlu bulundu.

Modernliğin kurguladığı bir dünyada yeni ritüeller, kültler, bağımlılıklar ortaya çıkıyor. İnsanın yeniden tanımlanması ve la-dini bir yeryüzünün inşa edilmesi için büyük çaba harcayan batı modernleşmesi dünyanın canını okuyor!

İnsanın özünden yaşadığı kopuş bireyselliğin ve kimlik krizinin en temel sebebi. Bu durum karşısında insanlar için yeni bir takım arayışlara girişiyorlar. Tabi ki hiçbir kaide ve yol gösterici yok. Vaziyet böyle olunca ortaya çok acı neticeler çıkıyor.

Veganizm yeni bağımlılık türlerinden en popüler olanları arasında. Hayvanlarla ilişkili her şeyin kullanımına karşı çıkan veganlar, beslenmelerinde hayvan eti (kümes hayvanları ve balıklar dahil), inek, keçi veya diğer hayvanlardan elde edilen sütler, yumurtalar, bal ve diğer hayvansal yan ürünleri tüketmezler. Örneğin, bir vejetaryen dahi kırmızı et yemeyebilir fakat peynir tüketebilir. Bir vegan ise bunlar dâhil olmak üzere bal, tereyağı, süt vs. hiçbir hayvansal besin tüketmez.

Hayvan sömürüsüne karşı çıkmak iddiası adına ticari olarak hayvansal ürünlerin kullanımını sonlandırmak isteyen veganizm sadece bir beslenme tercihi değil. İdeolojik bir yönelim olarak da ifade edilebilecek veganlık teorisyenleri tarafından “yaşam biçimi” olarak lanse ediliyor.

Hayvanlara yönelik zorbalık nasıl tasvip edilmesi mümkün değilse veganlığın tercih ettiği yolda aynı şekilde tasvibi mümkün olmayan bir zorbalığı içeriyor. Veganların çok büyük bir kısmına göre hayvansal gıda ve ürün tüketenler cinayet işliyor.

ABD’de yaşanan bir hadise ise veganlığın nasıl bir sapma olduğunu gözler önüne serdi. 18 aylık çocuğunu sadece çiğ sebze ve meyveyle besleyen ve ölümüne sebep olan Shelia O’Leary isimli vegan bir anne, çocuğuna yeterli gıda sağlamadığı gerekçesiyle birinci derece cinayetten suçlu bulundu.

Ezra isimli bebeğin 18 aylıkken 7 aylık bir bebek kadar kiloda olduğu mahkemenin alt başlıklarından olurken, ölen bebeğin tam 1 haftadır hiçbir şekilde beslenmediği ortaya çıktı.

Maide Suresi 87. ayet-i kerimede belirtilen husus oldukça önemli: Ey iman edenler, Allah’ın sizin için helal kıldığı güzel şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Şüphesiz Allah, haddi aşanları sevmez.

Rabbimiz tarafından konulan ölçü haddi aşmamayı öngörüyor. Haddi aşıp hayvanlara zorbalık edecek işler yapanlar ile hayvansal ürün tüketimini cinayet olarak görenler arasında hiçbir fark yok. İnsanı var eden Rabbinin çizdiği yol dengeli ve sağlıklı bir yaşam için temel kaideleri sunuyor. Modern cahiliyenin vegan sapkınlığı ise 18 aylık bir bebeği canından ediyor.

Babasını ilaçlı sütle uyuttu ve…

Zonguldak’da evde bir erkekle yakaladığı kızına tokat atan temizlik işçisi babaya, kızının şikayetçi olması üzerine 740 lira para cezası verildi.

ZONGULDAK’ın Devrek İlçesi’nde belediye temizlik işçisi 43 yaşındaki Sefer B., evde bir erkekle yakaladığı kızı 19 yaşındaki E.B.’ye Tokat attı.

Kızının şikayeti üzerine, ’Basit kasten yaralama’ suçundan hakkında dava açılan Sefer B.’ye 740 lira para cezası verildi.

Geçen 1 Mart’ta meydana gelen olayda Sefer B., iddiaya göre Sabah kalktığında kızını odasında bir erkekle aynı yatakta gördü. Sefer B., yanına çağırdığı kızına tokat attı. Sefer B., daha sonra kızıyla karakola giderek o gün evde ilişkiye girdiği kişi ve daha önce ilişkiye girdiği 2 kişi hakkında şikayetçi oldu. Karakolda ifade veren kızı ise kendi isteği ile ilişkiye girdiğini söyleyip kendisine tokat atan babasından şikayetçi oldu.

DARP VE CEBİR İZİNE RASTLANMASA DA

Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonunda cinsel saldırı suçlamasında 3 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verirken, Sefer B.’nin, ’Alt soya karşı basit kasten yaralama’ suçundan cezalandırılmasını istedi. İddianamede, Sefer B.’nin kızı E.B.’yi tokat atarak dövdüğü, E.B. hakkında olaydan 2 gün sonra alınan adli raporda vücudunda darp ve cebir izine rastlanmasa da tokat atılması neticesinde oluşan yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte kabul edilmesinin gerektiği ifadesi yer aldı.

DURUŞMALARA KATILMADI

İddianame doğrultusunda Sefer B. hakkında, Sulh Ceza Mahkemesi’nde 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sefer B., kızına kızdığı için tokat attığını söylerken, E.B. iki duruşmaya da katılmadı. Karar duruşmasında hakim, zorla getirilme kararına rağmen adresi saptanamadığı için duruşmalara gelmeyen E.B.’nin ifadesinin dosyaya katkı sağlamayacağına hükmetti.

740 LİRA CEZAMahkeme, Sefer B.’ye önce 180 gün karşılığı 3 bin 600 lira verdiği para cezasını, daha sonra kızının davranışları nedeniyle haksız tahrik altında eylemi gerçekleştirdiği gerekçesiyle 37 gün karşılığı 740 liraya düşürdü.

kizina-tokat-atan-babaya-740-tl-ceza-4540270.jpg

’İLAÇLA BENİ UYUTUP EVE ERKEK ALMIŞ’

Karara tepki gösteren Sefer B., 15 yıl önce boşandığı ilk eşinden olan kızının velayetinin annesinde olduğunu ve yıllar sonra geçen Aralık’ta annesini terk edip yanına geldiğini söyledi. Sefer B., 2.5 yıl önce ikinci evliliğini yaptığı eşiyle kızını çok sevdiklerini, onu düştüğü durumun içinden kurtarmak için çabaladıklarını, ancak başlarına bu olayın geldiğini belirtti. Olay günü eşinin köye gittiğini, kızının sütüne uyku ilacı atarak kendisini uyutup eve erkek aldığını ileri süren Sefer B., şöyle konuştu:

“Sabah uyandığımda odada yakaladım. ’Niye böyle yaptın?’ dedim. ’İstemeyerek oldu’ dedi. Bir tokat attım. Emniyete giderek durumu bildirdim. Kızımı fuhuş bataklığından kurtarmak istedim. Ama o benden şikayetçi oldu. Duruşmalara hiç gelmedi. Ama mahkeme bana böyle bir ceza verdi. Kendi kızımı korumayacak mıyım? ’Bir tokat attım’ diye bu cezayı haketmedim. Haksız yere verilen bir ceza. Başka birisi aynı durum karşısında benim yaptığımdan daha kötüsünü yapardı. Hakime bunları söyledim. ’Öfkeyle bir tokat attım’ dedim. Hakim de ’Yasa bu şekilde’ dedi.”

’PARAYI ÖDEYEMEM’

Belediyede taşeron firmada 850 lira ücretle çalıştığını ve verilen para cezasını ödeyecek durumda olmadığını anlatan Sefer B., “220 lira kira veriyorum. Elektrik, su derken zor geçiniyoruz. Mümkün değil pu parayı ödeyemem. Zaten karara itiraz edeceğim. Kızım duruşmalara katılmadan hakimin bu kararı vermesi usulsüz. Yargıtay da kararı onarsa o zaman gerekirke 3-4 ay içeride yatacağım” diye konuştu.

Kızını 15 yıl sonra ilk kez gördüğünde çok sevindiğini belirten Sefer B., “Ama şimdi yaşadıklarımız beni çok üzdü. Olaydan sonra polis eşliğinde annesine teslim ettim. Ama oradan da ayrılmış. Kız arkadaşlarıyla bir evde kaldıklarını duydum. Polise bildirdim, bulamadılar” dedi.

Kaynak

İstanbul Sözleşmesi Türkiye açısından ikinci SEVRdir

“İstanbul Sözleşmesi Türkiye açısından ikinci SEVRdir.” Mehmet Yaman

MALUMLARI OLDUĞU ÜZRE, KISACA “İSTANBUL SÖZLEŞMESİ” OLARAK ADLANDIRILAN SÖZLEŞMENİN ASIL ADI, “KADINLARA YÖNELİK ŞİDDET VE EV İÇİ ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE BUNLARLA MÜCADELE HAKKINDAKİ, AVRUPA KONSEYİ SÖZLEŞMESİ” DİR.
BU SÖZLEŞME 11.5.2011 TARİHİNDE İMZAYA AÇILMIŞ OLUP, İLK İMZA KOYAN, O ZAMANIN BAŞBAKANININ BİLGİSİ DAHİLİNDE DIŞİŞLERİ BAKANIMIZDIR VE BU SÖZLEŞMEYİ, HERHANGİ BİR ÇEKİNCE KOYMADAN İMZALAMIŞTIR.
BU SÖZLEŞMEYE TOPLAM 15 AVRUPA KONSEYİ DEVLETİ İMZA KOYMUŞ OLUP, DİĞER DEVLETLERİN MESELA, 27 ÜYELİ AVRUPA BİRLİĞİ’NİN 14 TANESİNİN İMZASI VARDIR, 13 TANESİNİN İMZASI BULUNMAMAKTADIR. İMZALAYANLARDAN BAZILARI DA, ÇEKİNCE KOYARAK İMZALAMIŞLARDIR. İMZA SEREMONİSİ, 8.9.2011 TARİHİNDE, YANİ BİZİM İMZAMIZDAN 4 AY SONRA TAMAMLANMIŞTIR.
HANİ DERLER YA, “ZEHİR ALTIN KASEDE, ÇEŞİTLİ REVERANSLARLA SUNULURSA FARKEDİLMEZ” DİYE!..
AYNEN ONUN GİBİ, BU SÖZLEŞMENİN ADINI OKUYUNCA, HEPİMİZ KAYITSIZ ŞARTSIZ KABUL EDER VE “BU ADI TAŞIYAN BİR SÖZLEŞMEYE, İMZAYI İLK DEFA BİZ ATARIZ” DA, DERİZ. BİZ DE İŞTE ÖYLE YAPTIK, CİDDİ VE TARİHİ BİR DEVLETİN MES’ULLERİ OLARAK!..
BU SÖZLEŞME TOPLAM 81 MADDE OLUP, BİR ÇOK MADDELERİNİ TENKİT ETMEMİZ MÜMKÜNKEN, VAKTİN DARLIĞI SEBEBİYLE, SÖZLEŞMENİN HEPSİNİ DEĞİL DE, ÖZELLİKLE BİZİM İÇİN TUZAK OLAN MADDELERİNİ GÖZDEN GEÇİRELİM:
1 – SÖZLEŞMENİN 3. MADDESİNDE, “KADINA YÖNELİK ŞİDDET” TARİFİ YAPILMIŞ OLUP, “PSİKOLOJİK VEYA EKONOMİK ACI VEYA ISTIRAP VEREN VEYA VEREBİLECEK OLAN, cinsiyete dayalı her türlü eylem ve BU EYLEMLERLE TEHDİT ETME, ZORLAMA VEYA KEYFİ OLARAK ÖZGÜRLÜKTEN YOKSUN BIRAKMA, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet anlamına gelir” DENEREK, EKONOMİK ACI VE IZDIRAP VERECEK OLAN HER TÜRLÜ OLAYLA, BUNLARLA TEHDİT ETME İŞLEM VE EYLEMLERİNİ DE, “CİNSİYETE DAYALI ŞİDDET” OLARAK, NİTELEMEKTEDİR.
BURADA GEÇEN “EKONOMİK ACI VE IZDIRAP” DEYİMLERİ, FEVKALADE MUĞLAK OLUP, BİR ESKİ HAKİM OLARAK, BU DEYİMLERİN, UYGULAMADA ÇOK FARKLI VE ERKEKLER ALEYHİNE, CİDDİ MAHRUMİYETLERE SEBEP OLABİLECEK KARARLARA VESİLE OLABİLECEĞİNİ ÖNGÖRÜYOR VE BAZI MESLEKTAŞLARIMIZDAN DA, BU KONUDA HİÇ BEKLENMEDİK BOYUTLARDA, KARARLARIN ÇIKTIĞINI DUYUYORUZ.

2 – YİNE 3. MADDENİN (b) FIKRASINDA, “aynı evi paylaşsa da paylaşmasa da, eski veya şimdiki eşler veya PARTNERLER arasında meydan gelen her türlü fiziksel, cinsel, psikolojik veya EKONOMİK şiddet eylemi anlamına gelir” DENMEKTEDİR.
BURADA GEÇEN PARTNER DEYİMİ, KİMLERİ KAPSIYOR? GERÇEKLER IŞIĞINDA, BU DEYİMİN, “CİNSEL TERCİHLERİNE GÖRE, ERKEK ERKEĞE HOMOSEKSÜEL İLİŞKİLERDE BULUNAN KİŞİLER” İ KAPSADIĞINI GÖRMELİYİZ.
BÖYLECE, HOMOSEKSÜEL İLİŞKİLER DE, YASAL TEMİNAT ALTINA ALINMIŞ, BİR EŞ SEVİYESİNDE HAKLARA SAHİP OLMUŞ BULUNUYOR, BU SÖZLEŞMEYLE. BU HOMOSEKSÜELLER DE, EKONOMİK OLARAK BİRBİRLERİNE BAĞLI VE SORUMLU HALE GELİYORLAR VE AİLE İÇİ ŞİDDET SUÇU KAPSAMINA GİRİYOR. TABİİ BU DA, HOMOSEKSÜEL HAYATIN, YASAL KORUMA ALT YAPISI DEMEKTİR. YANİ BU SÖZLEŞMEYLE, YASAL OLARAK BU İLLET KORUNMUŞ OLUYOR.
OYSA BİZİM İNANÇ SİSTEMİMİZDE ŞİDDET REDDEDİLEN VE CEZALANDIRILMASI GEREKLİ BİR HALDİR.

3 – Bu sözleşmenin 4/3. madde ve fıkrasında; “Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Yapmama” başlığı altında, “CİNSEL TERCİH/YÖNELİM” de sayılmakla, her türlü sapıklık, açıkça meşrulaştırılmıştır.
YANİ HOMOSETSÜELLİK VEYA LEZBİENLİK, BİR TEMEL HAK OLUYOR, ENGELLENEMİYOR VE BU TİPLER, DİĞER NAMUSLU İNSANLARLA HER YERDE VE HER ŞEKİLDE EŞİT OLUYOR.

4 – Sözleşmenin Türkçe metninde, her ne kadar “aile” kelimesi geçiyorsa da, orijinal metinde, aile kelimesi “domestic” olarak geçmektedir ki, domestik kelimesi, normal bir aileyi değil, “EV İÇİ HER TÜRLÜ ARKADAŞLIĞI-ORTAK EV ARKADAŞLIĞI” nı da içerir. Çeviri bizi yanıltmasın.
Herhangi bir ihtilafta esas olan, orijinal metindeki kelimelerin gerçek anlamları olup, ELİMİZDE BULUNAN METİNDEKİ “AİLE” DEYİMİNİ “EV İÇİ HER TÜRLÜ ARKADAŞLIK” OLARAK ANLAMALIYIZ.
Yani bu ortak ev arkadaşlığı, erkek erkeğe cinsel birliktelik amaçlı, her türlü beraberliği de kapsamaktadır.

5 – Sözleşmenin 4/4. madde ve fıkrasıyla, gerek bu sözleşme ve gerekse başka şekillerde olsun, “KADINLARIN LEHİNE ALINACAK HER TÜRLÜ TEDBİR, AYRIMCILIK SAYILAMAYACAK.”
BU TEDBİRLERİN ANAYASAYA, KANUNLARA UYGUN OLMA ŞARTI DA ORTADAN KALKIYOR, 4. MADDENİN BU FIKRASIYLA. ÇÜNKÜ ANAYASAMIZIN 90. MADDESİ BU ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERİN BİZİM KENDİ KANUNLARIMIZIN ÜSTÜNDE OLDUĞUNU VE VATANDAŞIMIZA, BU SÖZLEŞMELERİN KANUNLARIMIZLA ANAYASAMIZA AYKIRI OLDUĞUNU İDDİA EDEREK DAVA AÇMA HAKKI VERMİYOR. SADECE, İKTİDAR BU SÖZLEŞMELERİ KENDİ ELİYLE FESHEDEBİLİR.
YANİ KARI-KOCA ADAYLARININ KENDİ ARALARINDA YAPACAKLARI BAZI SÖZLEŞMELER DE, BU SÖZLEŞMEYE AYKIRILIKLA İPTAL EDİLECEK, MAHKEMELERDE.
Yani İstanbul Sözleşmesindeki müeyyideleri göze almak zorundadır, evlenecek olanlar!.. Aksi halde, ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalması melhuzdur.
Bu sözleşme bizi, KENDİ MİLLİ BENLİĞİMİZDEN VE AHLAKİ DEĞERLERİMİZDEN KOPARARAK, AVRUPA BİRLİĞİ UĞRUNA, AİLE SINIRLARIMIZ YIKILMIŞ, AHLAKİ DEĞERLERİMİZİ ÇÖKERTMİŞ VE KADIN ERKEK, KARŞI CİNSLERLE DEĞİL DE, BİRBİRLERİYLE, HOMOSEKSÜEL VE LEZBİYEN İLİŞKİLERİN TEŞVİKİ !..

6 – Sözleşmenin 7. maddesinde, “alınan tedbirler, ulusal insan hakları kuruluşları ve sivil toplum örgütleri gibi, tüm aktörleri kapsar,” denmekte olup bununla, cinsel tercihler (homoseksüel ilişkiler) i de kapsayan her türlü özgürlükle ilgili dernek, vakıf gibi koruyucu kurumların oluşturulması da, teminat altına alınmaktadır.

7 – Sözleşmenin 9. maddesinde; “Sivil Toplum Kuruluşları ve Sivil Toplum” başlığı altında:
“Taraflar, kadına yönelik şiddetle mücadelede, aktif olan ilgili sivil toplum kuruluşları VE SİVİL TOPLUMUN ÇALIŞMALARINI, HER DÜZEYDE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUR, TEŞVİK EDER VE DESTEKLER VE BU KURULUŞLARLA ETKİN İŞBİRLİĞİ TESİS EDER” diyor.
Bu madde gereğince, o zamanın Aile Bakanı Fatma Şahin, 236 kadın derneği ile masaya oturup, 6284 sayılı yasa tasarısını hazırladı.
Toplumsal cinsiyet eşitliğini savunduğunu iddia eden derneklerin çoğunluğu, PKK ve LBTG destekçisi derneklerdi.

BU MADDENİN UYGULAMASINA İLİŞKİN, ÇOK YAKINLARDA MECLİSTE YAPILMIŞ BULUNAN ÇALIŞMALARA, KİMLERİN DAVET EDİLDİĞİNE İLİŞKİN RESMİ YAZININ BİR FOTOKOPİSİNİ ARZ EDİYORUZ.
BU YAZININ KATILIMCILAR BÖLÜMÜNÜ İNCELEDİĞİMİZDE HER ÇEŞİT LGBT VE PKK DESTEKLEYİCİSİ DERNEKLERİN DE ÇAĞIRILDIĞINI GÖRÜRÜZ.
HEYHAT Kİ, MİLLETİN TEMEL DEĞERLERİNİ TEMSİL EDEN SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ VAR MI ACABA, BU KONUDA VE VARSA NEREDE?..

8 – Türkiye, İstanbul Sözleşmesinin gereğini yerine getirmek üzere, 2012 Eylül ayında yürürlüğe giren, “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu” adlı 6284 s. lı kanunu, dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in, çoğunluğunu yukardaki derneklerin oluşturduğu feminist kadın dernekleriyle birlikte hazırlayarak çıkardı.
9 – Bu sözleşmenin 12. maddesinin 1. fıkrasında; “kadınlar ve erkekler için, ALIŞILAGELMİŞ ROLLERİN BULUNDUĞU DÜŞÜNCESİNE DAYANAN ÖN YANGILARI, ÖRF VE ADETLERİ, GELENEKLERİ VE HER TÜRLÜ FARKLI UYGULAMALARI ORTADAN KALDIRMAK AMACIYLA, KADIN VE ERKEKLERE İLİŞKİN TOPLUMSAL VE KÜLTÜREL DAVRANIŞ MODELLERİNDE DEĞİŞİM SAĞLAMAK İÇİN GEREKLİ TEDBİRLERİ ALIR” denmektedir.
Burada “KADINLAR VE ERKEKLER İÇİN ALIŞILAGELMİŞ ROLLER” deyimiyle, inanç ve ahlaki değerlerimizle örf ve adetlerimizin getirdiği, karı-koca sorumluluk ilişkileri tamamen inkar edilmekte ve toplumumuzun, inanç referanslarımızda bulunan tarihi sorumluluk anlayışından uzaklaştırılması istenmektedir.
Yani evin içinde, karı-koca mesuliyetlerine ilişkin tüm inanç verileri, altüst edilmektedir. Eşler birbirinden bağımsız ve sorumsuz olacaklar, bu maddeye göre.

10 – Yukardaki 12/1. madde ve fıkrasında, “ortadan kaldırmak” olarak yapılan tercümenin asıl metindeki karşılığı, “kökünden kazımak” tır, aslında. Yani inanç ve ahlak anlayışlarından kaynaklanan her türlü duyguların ve karşı çıkışların tamamı kökünden kazınacaktır, bu maddeyle. Ama, tercümede bu gerçek mana gizlenmiş.
Lütfen bu maddeyi tekrar okuyalım. Yani kadın ve erkeğin aile içindeki rolleri ve karşılıklı görevleri tamamen kalkıyor.
Aile içinde, birbirine karşı bağımsız, sorumsuz ve herkesin istediği gibi yapıp edeceği bir ortam oluşturuluyor ki, bu bizim için, ciddi bir kaos ortamı demektir. “VE NE KADAR İNANÇ DEĞERLERİ, ESKİ ÖRF VE ADETLER İLE GELENEKLER VARSA, BUNLARIN KÖKÜ KAZINACAK, AİLE KUTSİYETİ VE MAHREMİYETİ DİYE BİR ŞEY KALMAYACAK” diyor, sözleşme.

11 – 12. maddenin 5. fıkrasında; “taraflar (yani Türkiye), KÜLTÜR, GELENEK, GÖRENEK, DİN VEYA SÖZDE “NAMUS”UN İŞBU SÖZLEŞME KAPSAMINDAKİ HER HANGİ BİR ŞİDDET EYLEMİ İÇİN, MAZERET OLUŞTURMAMASINI SAĞLAR” denmektedir.
Bu sözleşmeyle, 1 ve 2 numaralı başlık altlarında anlattığımız; “CİNSEL YÖNELİM,” ADI ALTINDA TOPLANAN BÜTÜN SAPIKLIKLAR (homoseksüellik, biseksüellik, lezbiyenlik vs. gibi), HAYATIN HER ALANINDA KORUMA ALTINA ALINMIŞ BULUNMAKLA, bu tür kişiler, size ev kiralamak için geldiklerinde, bu gerekçelerle veremeyeceğinizi bildirmeniz halinde, “toplumsal cinsiyet ayrımı yapma” suçlamasıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.

12 – 13. madde, “Taraflar, İşbu sözleşme kapsamındaki, her türlü şiddetin ve farklı tezahürlerinin önlenmesi gerektiğinin, toplum içinde anlaşılması ve buna ilişkin farkındalığın artırılması amacıyla, başta kadın örgütleri olmak üzere, ulusal insan hakları kurumları ve bunlara denk organları, sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içerisinde, düzenlik aralıklarla ve her seviyede farkındalık yaratma kampanyaları geliştirir veya yürütür,” demektedir.
Yani, cinsel eğilim (homoseksüel) ve aile fertlerinin alışılagelmiş rollerinin değiştirilmesi (karı-koca sorumluluk ve görevleri ) adı altında, her türlü homoseksüel, lezbiyen ilişkilerle, aile içindeki birliktelik huzurunu sağlayan her türlü duygu ve düşüncelerin altüst edilmesine sebep olacak tüm dernekler ve vakıflar korunacak, geliştirilecek ve onlarla sık sık toplantılar yapılacaktır, bu maddeye göre.
Yani sistemli bir biçimde, ailenin ve toplumun tüm değerlerden uzaklaştırılması, tüm insan cinsinin, hayvan topluluklarında bile görülmeyen, zevklerine ve tercihlerine göre, kadın kadına, erkek erkeğe birbirleriyle cinsel ilişkilerin geliştirilmesi anlayışları geliştirilecek, tabir caizse, insanların hayvanlardan da aşağı bir hayat sürmesine çalışılacaktır.
Tabii, bu homoseksüel ve lezbiyen ilişkilerin geliştirilerek, kadının hayatından erkeği, erkeğin hayatından da kadını çıkarmak suretiyle, meşru üremelerin de önüne geçilecek, toplumda çocuk olmayacak, bunun yerini kedi ve köpek beslemeleri alarak, uzun zaman içinde insanların sayısı bitirilecektir.
Tabii bu yok oluşta, savaş ve katliamlar ile, çeşitli hastalıklardan ölümler de, önemli görevler almış olacaklar ki, bir taraftan da dünya insanları bu sarmal ihanetin cenderesi içinde ve siyasal, sosyal, sağlık ve tarımsal
alanların tümünde, çok çeşitli tezgahlar bu amacın emrinde dönmektedir.
Dünya çapında bu uygulama hızlandırılarak, Siyonizm’in insan topluluklarını yok ederek, dünya insanlarının toplam 500 milyona indirgenip kuracakları “Dünya Krallığı” efsanesine doğru, hızla yol alınacaktır.

13 – Sözleşmenin 14. maddesi, “eğitim” başlığı altında, “bu sözleşme kapsamına giren “HER TÜRLÜ CİNSİYET ROLLERİ” (erkek erkeğe cinsi ilişkiler) ile, “BUNLARA SAYGI” hususunda her türlü eğitimin, müfredat programlarına eklenmesini ve bu konuda çeşitli kurumlarla eşgüdümlü çalışılmasını” emretmekte olup, böylece ilkokuldan itibaren çocukların erkek erkeğe ve kadın kadına cinsel ilişkileri hoş görüp, gereğinde tercihini buna göre yapabileceği anlayışı, küçüklükten beyinlerine yerleştirilmiş olacaktır.
14 – Sözleşmenin 16. maddesi, “bu cinsel yönelimlere ve tercihlere (homoseksüel ilişkilere) yönelenlere karşı oluşacak şiddet eylemlerinin önlenmesi ve şiddete başvuranların eğitimiyle” ilgili tedbirlerin alınmasını emrediyor.
15 – Sözleşmenin 17. maddesi, bu konuda özel sektör ve medya kuruluşlarını da görevlendiriliyor.
Sair maddeler, daha başkaca bir sürü tedbirleri içermektedir.
16 – Sözleşmenin 36. maddesinin başlığı, “Tecavüz dahil olmak üzere, cinsel şiddet” başlığını taşımakta, 1/b fıkrasındaki “kişilere KARŞI TARAFIN RIZASI OLMAKSIZIN diğer cinsel nitelikli eylemlerde bulunmak” eylemini, 3. fıkrasında, “EŞLERE VEYA PARTNERLERE KARŞI İŞLENEN EYLEMLER İÇİN DE GEÇERLİ OLMASINI SAĞLAMAK ÜZERE, GEREKLİ HUKUKİ VE DİĞER TEDBİRLERİ ALIR” demekle, partner deyimi adı altında, kadın erkek her türlü cinsel birleşimi artık normalleştirmiş ve eş cinselleri de eşleriyle aynı kategoride zikrederek, eşleriyle de, onların rızaları dışında cinsel ilişki kuramayacaklarını, kurarlarsa açıkça cinsel şiddet uygulama suçunu işleyecekleri anlatılmakta olup, Ankara Barosu avukatlarından birisi ben Mağrib devletine gelirken, eşinin telefonla polise yaptığı, “eşim bana zorla bana tecavüz etti” ihbarıyla, bu suçlamayla hapse atılmıştı.
Yargıtay üyeleri de, “bu sözleşme iptal edilmediği müddetçe, biz bu konudaki kararları onaylamak zorundayız” demektedirler.

17 – 48. maddede, “TARAFLAR (sözleşmeyi imzalayan devletler), İŞBU SÖZLEŞME KAPSAMINDAKİ ŞİDDET EYLEMLERİNDE ARABULUCULUK VE UZLAŞMA DA DAHİL, ZORUNLU ALTERNATİF UYUŞMAZLIK ÇÖZÜM SÜREÇLERİNİ YASAKLAMAK ÜZERE, GEREKLİ HUKUKİ VE DİĞER TEDBİRLERİ ALIR” denmektedir.
Yani bu madde, anlaşamayıp kavga eden bu kişiler arasında, ARABULUCULUK VE UZLAŞMA YAPILMASINI YASAKLIYOR. İlla kavga devam edecek ve mahkemelere intikal edecek. Bu çok tehlikeli ve toplum fertlerini uzlaşma ve anlaşmaya değil, kavga ve mahkemelerde sürünmelere ve aile birlikteliğini ortadan kaldırmaya sevk edecek, yıkıcı bir maddedir.

18 – 80. MADDESİ, “İMZA KOYANLARIN İSTEDİĞİ ZAMAN, KONSEY GENEL SEKRETERİNE TEK TARAFLI OLARAK YAPACAĞI BİLDİRİMLE BU SÖZLEŞMEYİ KENDİ YÖNÜNDEN FESHEDEBİLECEĞİ” Nİ YAZMAKTA OLUP, BU MADDEYE GÖRE BİZ İSTERSEK, HEMEN KAYITSIZ ŞARTSIZ BU SÖZLEŞMEYİ FESHEDEBİLİRİZ.
EFENDİM,
ARACILIĞINIZLA, İNANÇ VE AHLAK DEĞERLERİMİZİ TAMAMEN ALTÜST EDEN VE MİLLİ BİR FELAKET OLAN, ŞİMDİLİK HENÜZ ÇOK FARKEDİLMEYİP, İLERDE “BİZ NE YAPTIK!” VAVEYLASIYLA BAĞIRACAĞIMIZ BU SÖZLEŞMENİN KALDIRILMASINI, SAYGIDEĞER CUMHURBAŞKANIMIZDAN TEKRAR VE ISRARLA TALEP EDİYORUZ, KENDİLERİNİ SEVEN VE TAKDİR EDEN BİR VATANDAŞ OLARAK.
UZAKTAN ANCAK BU KADAR!..
SAYGILARIMLA!..
20.7.2019
Mehmet Yaman
Casablanca-Mağrib