Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, ayrımcılığın önlenmesi ile bu ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermek, işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek ve bu konuda ulusal önleme mekanizması görevini yerine getirmek amacıyla 20 Nisan 2016 tarihli ve 6701 sayılı “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu” ile kurulmuştur.

İkibinli yıllarda kurulmuş olan Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının 2005 yılında başlattığı bir projenin sonucu olarak 1993 tarihli BM Paris Prensiplerine[1] uygun olması amacıyla idari ve mali özerkliğe sahip bir kurum kurulması kararlaştırılmıştır.

Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığının öncülüğünde Birleşmiş Milletler ve Avrupa Konseyinin insan hakları ile ilgili sözleşmelerine taraf olması dolayısıyla kurulması zorunlu olarak öngörülen ulusal insan hakları kurumu[1] kurulması fikri 2005, 2009 ve 2011 yıllarında yapılan taslak çalışmalarda çeşitli formatlarda düşünülmüştür. Nihai olarak Türkiye İnsan Hakları Kurumu adıyla 21 Haziran 2012 tarihli ve 6332 sayılı “Türkiye İnsan Hakları Kurumu Kanunu” ile kurularak hayata geçirilmiştir. Daha sonra kurum, BM İşkence ve Kötü Muamelenin önlenmesi amacıyla 9 Aralık 2013 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile ulusal önleme mekanizması işlevine sahip olmuş olmuştur. Özel bütçeli bir idare olan Kurumun adı, ayrı bir kurum olarak kurulması çalışmaları devam etmekte olan Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurumu ile birleştirilerek 20 Nisan 2016’da değişmiş ve şimdiki halini almıştır.

6701 Sayılı Yasa ile kurulan TİHEK, kurul üyelerinin belirlenmesi ve 15 Temmuz olayları nedeniyle 11 kişiden oluşan karar alma organı olan Kurul bir yıl gecikmeli olarak 25 Mayıs 2017 tarihinde ilk toplantısını yaparak Kurum başkanı belirlenmiş ve faaliyetlere başlamıştır. Kurumsal organizasyonu açısından iki bölümden oluşmaktadır: 1) Kurum karar organı olan Kurul ve genel görevler ile karar alma dışında kanunda verilen görevlerin yerine getirilmesini teminen icrai işlerin görüldüğü benzer kurumlarda Genel Sekreterlik olarak adlandırılan (2) Başkanlık biriminden oluşmaktadır. Kurulun başkanı aynı zamanda Kurumunda temsilen başkanıdır. Son düzenlemeler ile Kurul üyeleri, Başkan ve ikinci Başkan Cumhurbaşkanlığı tarafından belirlenmektedir. TİHEK’in Kurucu ilk Başkanı Av. Süleyman ARSLAN dır. [3]

Kurumun 3 temel görevi bulunmaktadır. (1) İnsan haklarını korumak ve geliştirmek, (2) kişilerin eşit muamele görme hakkının güvence altına alınması için çalışmak, (3) işkence ve kötü muameleyle etkin mücadele etmek misyonu ile çalışmalarına başlayan TİHEK, insan haklarının korunması ve güçlendirilmesinde yürüttüğü çalışmaları, evrensel ve yerel değerlerimizi bağdaştıran politika ve kararlarıyla güvenilir, etkin ve saygın bir kurum olarak ülkemizin insan hakları ve demokratik değerlerin yaşatılması ve korunması için önemli bir değere sahiptir.

TİHEK ülkemizin imzalamış olduğu Uluslararası Sözleşmeler ile korunan aynı zamanda Türk ve İslam Medeniyetinin temellerinde de yer alan adalet, hak ve eşitlik gibi değerler ve erdemlerin milli kodlarla hayata geçirilerek dünyanın sayılı örnek ülkeleri arasına girmesi için ekonomik ve hukuki reformların hayata geçirilmesi açısından da dikkate alınması gereken kurumlardan biridir.

TİHEK klasik bir devlet kurumundan ziyade nevi şahsına münhasır sivil toplum ile diyalog halinde sivil ruhla hareket eden, ancak hak ve özgürlükleri garanti altına alınmış huzurlu vatandaşı ile güçlü bir devlet ve mutlu milletin varlığı için ülkemizde yaşayan insanlar, vatandaşları ile Devlet arasında bir köprü fonksiyonuna haiz melez bir kurumdur.


[1] https://www.tihek.gov.tr/bm-ve-ulusal-insan-haklari-kurumlari

[2] 20 Aralık 1993’te BM Genel Kurulunda kabul edilen Paris Prensipleri, “ulusal kurumlar” olarak da anılan ulusal insan hakları kurumlarının taşıması gereken niteliklere dair çerçeveyi belirleyen temel bir metindir.

[3] https://www.tihek.gov.tr/suleyman-arslan/

Geçmişten Günümüze İnsan Hakları Belgeleri*

• Hammurabi Kanunları, (İ.Ö. 2000)

• Medine Sözleşmesi (622)

• Veda Hutbesi * (632)

• Magna Charta Libertatum, (19 Haziran 1215)

• Augsburg Din Barışı ve Hoşgörü Bildirgesi (25 Eylül 1555)

• Fatih Sultan Mehmet Ahidnamesi (28 Mayıs 1463)

• Hollanda Bağımsızlık Bildirgesi (26 Temmuz 1581)

• Nantes Fermanı (13 Nisan 1598)

• Mayflower Sözleşmesi, (11 Kasım 1620)

• İngiliz Haklar Bildirgesi, (Petition of Rights), (17 Haziran 1628)

• İngiltere’nin Özgür Halkının İlk Anlaşması,(Birinci Leveller Bildirgesi), (1647)

• İngiltere’nin Özgür Halkının Anlaşması, (Leveller Sonuç Bildirgesi), (1 Mayıs 1649)

• Habeas Corpus Bildirgesi (1679)

• İngiliz İnsan Hakları Bildirgesi (Bill of Rights), (1689)

• Pul Kanunu Kongresi Bildirgesi, (19 Ekim 1765)

• Kolonilerin İlk Kongre Bildirgesi (14 Ekim 1774)

• Virginia İnsan Hakları Bildirgesi (12 Haziran 1776)

• ABD Bağımsızlık Bildirgesi, (14 Temmuz 1776)

• Northwest Kuralları, (13 Temmuz 1787)

• Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi, (3 Eylül 1791)

• Amerikan Haklar Bildirgesi, (15 Aralık 1791)

• İspanyol Halkının Politik Anayasası, (19 Mart 1812)

• Halkın Sözleşmesi (Çartizm Bildirgesi) (1848)

• Alman Halkının Temel Hakları, Alman İmparatorluğu Anayasası, (1849)

• Emek Şovalyelerinin Anayasası, (1878)

• Erfurt Programı (Alman Sosyal Demokrat Partisi Programı),(20 Ekim 1891)

• Cebri Çalıştırma Hakkında 29 Sayılı ILO Sözleşmesi, (28 Haziran 1930)

• Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Amaçları Hakkında Bildirge (Ek Deklarasyon), (1944)

• Birleşmiş Milletler Anlaşması (Başlangıç Bölümü), (26 Haziran 1945)

• Amerikan İnsan Hakları ve Ödevleri Bildirisi, (2 Mayıs 1948)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin 87 Sayılı Sözleşme, (9 Temmuz 1948)

• Birleşmiş Milletler, Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (9 Aralık 1948)

• Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, (10 Aralık 1948)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Teşkilatlanma ve Kollektif Müzakere Hakkı Prensiplerinin Uygulanmasına Müteallik 98 Sayılı Sözleşme, (1 Temmuz 1949)

• İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Sözleşme (=İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi), (4 Kasım 1950)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Eşit Değerde İş İçin Erkek ve Kadın İşçiler Arasında Ücret Eşitliği Hakkında 100 Sayılı Sözleşme, (29 Haziran 1951)

• Birleşmiş Milletler, Sığınanların Statüsüne İlişkin Sözleşme (28 Temmuz 1951)

• İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin I Bölümü İçerisinde Yer Almayan Bazı Hak Ve Özgülüklerin Uygulanmasına İlişkin 1 No’lu Protokol) (20 Mart 1952)

• Birleşmiş Milletler, Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşme (20 Aralık 1952)

• Birleşmiş Milletler,Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar (30 Ağustos 1955)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Cebri Çalıştırmanın İlgasına Dair 105 Sayılı Sözleşme (25 Haziran 1957)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, İş ve Meslek Yönünden Ayrım Hakkında 111 Sayılı Sözleşme, (25 Haziran 1958)

• Birleşmiş Milletler, Çocuk Hakları Bildirgesi, (20 Kasım 1959)

• Birleşmiş Milletler, Eğitimde Ayrımcılığa Karşı Uluslararası Sözleşme (14 Aralık 1960)

• Avrupa Sosyal Şartı (=Avrupa Sosyal Haklar Sözleşmesi) (18 Ekim 1961)

• İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( İnsan Hakları Divanına İstişari Mütalaa Vermek Yetkisi Tanıyan 2 No’lu Protokol) (6 Mayıs 1963)

• İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( Ek 1’nolu Protokolde Yeralan Haklardan Başka, Bazı Hakları Ve Özgürlükleri Güvence Altına Alan 4 No’lu Protokol) (16 Eylül 1963)

• Birleşmiş Milletler, Her Çeşit Irk Ayrımcılığının Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme, (21 Aralık 1965)

• Birleşmiş Milletler, Ekonomik, Toplumsal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi (16 Aralık 1966)

• Birleşmiş Milletler, Toplumsal Gelişme ve Kalkınma Bildirgesi (11 Aralık 1969)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, İşletmelerde İşçi Temsilcilerinin Korunması ve Onlara Sağlanacak Kolaylıklar Hakkında 135 Sayılı ILO Sözleşmesi (2 Haziran 1971)

• Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 22 ve 40. Maddelerini Değiştiren 5 Sayılı Protokol (20 Aralık 1971)
• Birleşmiş Milletler, İnsan Çevresi Konferansı (Stockholm Deklarasyonu) (1972)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, İstihdama Kabulde Asgari Yaşa İlişkin 138 Sayılı Sözleşme, (6 Haziran 1973)

• Birleşmiş Milletler, Olağanüstü ve Silahlı Çatışma Hallerinde Kadınların ve Çocukların Korunmasına Dair Bildiri (14 Aralık 1974)

• Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Sonuç Bildirgesi (Helsinki Belgesi) (1 Ağustos 1975)

• Birleşmiş Milletler, Özürlü Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (9 Aralık 1975)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Kamu Hizmetlerinde Örgütlenme Hakkının Korunmasına ve İstihdam Koşullarının Belirlenmesi Yöntemlerine İlişkin 151 Sayılı Sözleşme, (7 Haziran 1978)

• Birleşmiş Milletler, Kitle İletişim Araçlarının Barışın ve Uluslararası Anlayışın Güçlendirilmesine, İnsan Haklarının Geliştirilmesine ve Irkçılık, Apartheid ve Savaş Kışkırtıcılığı ile Mücadele Edilmesine Katkıda Bulunması ile İlgili Temel Prensipler Bildirgesi (22 Kasım 1978)

• Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Çeşit Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi, (18 Aralık 1979)

• Afrika İnsan ve Halklarının Hakları Şartı, (26 Haziran 1981)

• Birleşmiş Milletler, Din ve İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlük ve Ayrımcılığın Kaldırılması Bildirisi (25 Kasım 1981)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Hizmet İlişkisine İşveren Tarafından Son Verilmesi Hakkında 158 Sayılı Sözleşme (2 Haziran 1982)

• Birleşmiş Milletler, Ölüm Cezası İle Karşılaşanların Haklarının Korunmasını Güvence Altına Alacak Tedbirler Bildirgesi (25 Mayıs 1984)

• Birleşmiş Milletler, İşkence ve Diğer Zalimce, İnsanlık Dışı veya Onur Kırıcı Davranış veya Cezalandırmalara Karşı Sözleşme, (10 Aralık 1984)

• İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol (Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin 6 No’lu Protokol) (1 Mart 1985)

• Birleşmiş Milletler,Yargı Bağımsızlığına Dair Temel Prensipler (29 Kasım 1985)

• Birleşmiş Milletler, Suçtan ve Yetki İstismarından Mağdur Olanlara Adalet Sağlanmasına Dair Temel Prensipler Bildirisi (29 Kasım 1985)

• İşkencenin ve İnsanlık Dışı ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine İlişkin Avrupa Sözleşmesi (26 Haziran 1987)

• İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesine Ek Protokol ( Çeşitli Konulara İlişkin 7 No’lu Protokol (1 Kasım 1988)

• Birleşmiş Milletler, Herhangi Bir Biçimde Tutuklanan veya Hapsedilen Kişilerin Korunmasına İlişkin Prensipler Bütünü (9 Aralık 1988)

• Birleşmiş Milletler Hukuk Dışı ve Keyfi İnfazların Etkin Biçimde Önlenmesi ve Soruşturulmasına İlişkin Prensipler (24 Mayıs 1989)

• Birleşmiş Milletler, Çocuk Haklarına Dair Sözleşme, (20 Kasım 1989)

• Birleşmiş Milletler, Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesine, Ölüm Cezasının Kaldırılmasını Amaçlayan İkinci Seçmeli Protokol (15 Aralık 1989)

• Birleşmiş Milletler, Avukatların Rolüne İlişkin Temel İlkeler Bildirgesi (7 Eylül 1990)

• Birleşmiş Milletler, Savcıların Rolüne Dair Yönerge, (7 Eylül 1990)

• Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı (21 Kasım 1990)

• Birleşmiş Milletler, Mahpuslara Karşı Davranışlara Dair Temel Prensipler (14 Aralık 1990)

• Birleşmiş Milletler, Özgürlüğünden Yoksun Bırakılmış Küçüklerin Korunması İçin Kurallar (14 Aralık 1990)

• Birleşmiş Milletler, Çevre ve Kalkınma Rio Deklarasyonu, (1992)

• Birleşmiş Milletler, Ulusal veya Etnik, Dinsel veya Dilsel Azınlıklara Mensup Olan Kişilerin Haklarına Dair Bildiri (20 Aralık 1993)

• Birleşmiş Milletler, Kadınlara Karşı Şiddetin Tasfiye Edilmesine Dair Bildiri, (20 Aralık 1993)

• İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin Oluşturduğu Denetim Mekanizmasının Yeniden Yapılanmasına İlişkin 11 Nolu Ek Protokol (11 Mayıs 1994)

• Birleşmiş Milletler, Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Planı, (5-13 Eylül 1994)

• Avrupa Konseyi, Ulusal Azınlıkların Korunması İçin Çerçeve Sözleşme, (1 Şubat 1995)

• Birleşmiş Milletler, Kopenhag Toplumsal Kalkınma Deklarasyonu, (6-12 Mart 1995)

• Birleşmiş Milletler, Pekin Deklarasyonu, (15 Eylül 1995)

• Birleşmiş Milletler, İnsan Yerleşimleri Konferansı Habitat II, İstanbul Deklarasyonu, (3-14 Haziran 1996)

• Avrupa Konseyi, İnsan Hakları Ve Biyotıp Sözleşmesi (Kasım- 1996)

• Çocuk haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi (9 Haziran 1999)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Çalışmaya İlişkin Temel Hak ve İlkeler Deklarasyonu,(19 Haziran 1998)

• Uluslararası Çalışma Örgütü, Çok Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin 182 Sayılı Acil Eylem Sözleşmesi, (17 Haziran 1999)

• Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Avrupa Güvenlik Şartı, (19 Kasım 1999)

[*]  http://www.hakis.org.tr/insan_haklari (10 Ekim 2002)

[1] Niyazi Kahveci, İnsan Hakları ve İslam, TDV Yayını, Ankara, 1995. S.45-49.  Medine sözleşmesinin bir ölçüde farklı bir başka Türkçe tercümesi için Bkz: Ahmet Gürkan, İslam Kültürünün Garbı Medenileştirilmesi, Ankara:3, b. (Tarihsiz), s. 74-80.

[2] Kahveci, a.g.e. s.50-52.


İstanbul Sözleşmesi mağdur ediyor: TEPKİ ÇOK ÇÖZÜM YOK

İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiğinden bu yana toplumun yapısıyla uyuşmadığı için büyük tepkilere neden oldu. Zaman geçtikçe tahribatı daha çok hissedilen sözleşmeye her kesimden tepkiler çığ gibi. Şu ana kadar 750 bin erkeğin evden uzaklaştırıldığı ifade edilirken yaşanan sorunlara henüz bir çözüm bulunamadı.

Kamuoyunda ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” yaşattığı tahribatla büyük tepkilere neden oluyor. Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hem kadın cinayetleri hem de boşanmalar arttı. Ayrıca bu süre zarfında 750 bin erkek evden uzaklaştırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘İstanbul Sözleşmesi nas değildir’ sözlerinin üzerinden aylar geçmesine rağmen hiçbir adım atılmadı. Kamu başdenetçisi Şeref Malkoç ise ‘şikâyet gelirse gerekeni yaparız’ dedi. Kamuoyunun ısrarlı tepkilerine rağmen sözleşmenin yaşattığı tahribata çözüm bulunamaması ise tepki çekiyor.

KADIN CİNAYETLERİNİ ARTTIRDI

İstanbul Sözleşmesine dayandırılarak 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı ‘Aileyi Koruma ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’, kadına yönelik şiddeti azaltmadığı gibi kadın ölümlerini arttırdı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından açıklanan verilere göre 2012 yılında 201 kadın öldürülürken, 2018 yılında bu sayı 440’a çıktı. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise koruma talep edilen davaların sayısı 2012 yılında 138 bin iken 2017 yılında bu sayının 207 bine yükseldiği görüldü.

BOŞANMALAR ARTTI EVLİLİKLER AZALDI

Boşanma sayısı, 2008 yılında 99 bin 663, 2009 yılında 114 bin 162, 2010 yılında 118 bin 568, 2011’de 120 bin 117, 2012’de 123 bin 325, 2013’te 125 bin 305, 2014’te 130 bin 913, 2015’te 131 bin 830, 2016’da 126 bin 164 düzeyindeydi. Böylelikle 10 yılda boşanan toplam çift sayısı 1 milyon 218 bin 458’e ulaştı.

750 BİN ERKEK EVDEN UZAKLAŞTIRILDI

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na yansıyan verilere göre son iki buçuk yılda tam 746 bin 336 baba evinden koparıldı. Kanun kapmasında 2017’de 295 bin 618, 2018’de 358 bin 499, 2019’da Nisan ayına kadar ise 92 bin 219 erkeğe evden uzaklaştırma cezası verildi. Bu sayının yılsonuna kadar 1 milyona yaklaşacağı tahmin ediliyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ İÇİN EYLEMLER YAPILDI

Bugüne kadar İstanbul Sözleşmesinin iptali için onlarca ilde yüzlerce kişinin katıldığı basın açıklamaları yapıldı. Aile çalıştayları ve konferanslar düzenlendi. Gazeteciler konuyu günlerce köşelerine taşıdı, gazeteler onlarca manşet attı. Ayrıca binlerce kişinin katılımıyla sosyal medyada kamuoyu oluşturuldu ve Türkiye’nin gündemine sözleşmenin zararları anlatıldı. Tüm bu çabalara rağmen tepkiler görmezden gelindi. Toplumu ifsad etmek için Avrupa Birliğinden fon alan sözde kadın derneklerinin sözleri dinlendi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NAS DEĞİLDİR

İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projelerinden duyulan rahatsızlık, İstanbul’da bazı STK’ların ve kanaat önderlerinin de katıldığı istişare toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletildi. Konuyla ilgili olarak toplumda oluşan rahatsızlık ve meydana gelen hassasiyeti anladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” sözlerini kullanmıştı. Bu sözlerin üzerinden yaklaşık altı ay geçmesine rağmen konuyla ilgili herhangi bir adım atılmadı.

“EŞLER AYRILSIN DİYE KANUN ÇIKARMIŞIZ”

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç geçtiğimiz aylarda “Eşler tartıştığında kadın, karakola telefon açıp şikâyette bulunduğunda koca evden uzaklaştırma alıyor. Bu da öfkeyi ve kadına şiddeti körüklüyor. Biz eşleri barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun çıkarmışız” demişti. Şeref Malkoç’un bu açıklamaları İstanbul Sözleşmesinin yaşattığı tahribattan dolayı mağdur olanlar tarafından takdir toplamıştı. Sözleşmenin iptali için umutlanan mağdurlar aradan aylar geçmesine rağmen umduğunu bulamadı.

“BİZE MÜRACAAT GELDİĞİ TAKDİRDE İNCELEMEYE ALIRIZ”

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, İstanbul Sözleşmesine ilişkin yeni bir açıklama yaptı. Malkoç, “Toplumda hangi sıkıntılar varsa biz de ister istemez alakadar oluyoruz. İstanbul Sözleşmesi konusunda bize müracaat geldiği takdirde incelemeye alırız. Resen inceleme yetkimiz yok ama vatandaş istediğinde müdahil oluyoruz. Çok konuşuldu ama bize başvuru gelmedi. Bir değişiklik yapılması gerekirse partilere ve TBMM’ye öneride bulunabiliriz. Buradaki problem sözleşme imzalanırken veya bununla ilgili yasa düzenlenirken toplumda yeterince tartışılmaması. Meclisin gündemine geldi ve geçti. Aileyi, çoluk çocuğu yani milyonları etkiliyor. Bulgaristan, Macaristan gibi ülkeler imzalamadı. ‘Uluslararası bir sözleşmedir tartışılmaz’ deniliyor. Tamam da bu toplumun yararına mı, değil mi? Bunu irdelememiz lazım. 50-100 şikâyet geldiği takdirde gerekli çalıştayları yaparız. Bu konuda ciddi bir raporlama bile yok. Sözlü kültüre sahibiz ama bunu yazıyla aktarmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

KDK’YE NASIL BAŞVURU YAPILIR?

Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvuruları internet, posta, e posta veya faks yoluyla yapabilirsiniz. İnternet üzerinden şikâyetlerini iletmek için www.ebasvuru.ombudsman.gov.tradresinden girmeniz ve sayfadaki formu doldurmanız yeterli. Posta yoluyla şikâyetlerini iletmek isteyenler ise şikâyet dilekçelerini “Kavaklıdere Mah. Zeytindalı Caddesi No:4 Çankaya/ANKARA” adresine gönderebilir. Şikâyetini elektronik posta yoluyla yapmak isteyenler iletisim@ombudsman.gov.tradresine şikâyet dilekçelerini gönderebilir. Faks için ise (312) 465 22 65 numarasına şikâyet dilekçesini gönderebilirsiniz. Faks ve elektronik posta ile başvuru yapanların 15 gün içerisinde belgelerin aslını kuruma ulaştırması gerekiyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Türkiye ile birlikte, hali hazırda 13 ülkenin taraf, 25 ülkenin imzacı olduğu Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) 1 Ağustos 2014 tarihi itibari ile yürürlüğe girdi. Sözleşmenin aileye yönelik içeriği ve eşcinsellikle ilgili kısımları birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Tepkilere rağmen feminist kadın örgütlerinin desteğiyle yasalaştı. Yürürlüğe girdiği günden beri kadına yönelik şiddet ve boşanmalar da arttı.

Kayak: https://dogruhaber.com.tr/mobil/haber/625952-istanbul-sozlesmesi-magdur-ediyor-tepki-cok-cozum-yok/

Abdurrahman Dilipak: Hey sen “birey”, sen “gender”!

Hey sen “birey”, sen “gender”!

– Yok, kadınmış, erkekmiş, geçin bunları, anne baba kaldı mı ki, dene nine olsun. Hayal, teyze, amca, dayı, enişte, kayınbirader, kaynana, kayınbaba, enişte, elti de kim oluyor.

Artık toplumsal cinsiyet denen bir bela var. Hey kendini anne-baba zanneden bireyler, haddinizi bilin çocuklarınızın cinsel tercih ve yönelimlerine karşı “nötr kalacaksınız”, cinsel deneyim yaşı 14, anlayışlı olacaksınız. İstanbul Sözleşmesi var artık, Lanzarote var. Bizler çağdaş, özgür bireyler olacağız.

1- “Birey”leri öyle “Allah’ın emri, peygamberin kavli” ile evlendirmek, “1500 yıl öncesinin Arap yaveleri ve gelenekleri ile nikâhlamak” da ne demek oluyor öyle. Kadının tek başına şahitliği yeter, neymiş o Bakara 282, AB neshetti o kuralı. “Yeni normal” dönemde bu böyle.

2- Mihri muaccel, mihri muaccel de ne oluyormuş. AB’nin hükümdarı öyle buyurdu: Süresiz nafaka olacak! O (Bakara, 2/237; Nisâ, 4/4, 20, 24, 25; Mâide, 5/5) de ne oluyormuş. Onlar “tarihsel “şeyler. O gün için getirilmiş normlar onlar “eski”de kaldı. “Yeni yolu tut, eskiyi unut”.

3- Akil-baliğ de nereden çıktı şimdi.

4- Kur’an’da miras konusunda (Haşa) Allah adil davranmamış, AB adaleti sağlıyor.

5- “Fahşa” nereden çıktı şimdi, ayıp, utanmalısınız.. LGBT’ye özgürlük, cinsel tercih, cinsel yönelim konusunda özgürlük getiriyor İstanbul Sözleşmesi, zina ile ilgili 15 ayeti daha hükümsüz kılıyor. 12 ayette “İffet” bahsinden gider. Ne demek “iffet”. “Birey” din ve ahlaktan bağımsız kendi cinsel davranışını ve rolünü belirleyebilir ve karar vermek için cinsel deneyim yapabilir. Bu konuda aile, bireylerin tercihine saygılı, anlayışlı olmalı, nötr olmalı.

6- Nisa 34’de İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı. “erkekler, kadınlar üzerinde sorumlu gözeticidir.” Ne demek. Eşitlik var eşitlik.

7- Kur’an-ı Kerim’de öğüt vermekten söz eden onlarca ayet var. Allah öğüt verir, Peygamber öğüt verir. Aile çocuklarına öğüt vermekle emrolunur. Ama yine de Allah bilir ki, “İnsanların çoğu öğüt dinlemez ve öğütten ve öğüt verenlerden hoşlanmazlar”. Öğüt/Nasihat de yasak, Arabuluculuk (Nisa 128) da yasak, Kur’an emretse de.

Şimdi Nisa 35’i ne yapacağız: (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında barışı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.

Hud, 34’ü ne yapacağız: “Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.”

Nahl, 90’ı ne yapıyoruz: Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşa’dan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. Birileri ayetleri yaşamanın/yaşayamamanın endişesinden daha fazla İstanbul Sözleşmesini nasıl uygularız endişesi ile toplantı üzerine toplantı yapıyor, planlar hazırlıyorsa vay onların haline. En çok neden/kimden korkuyor ya da en çok neyi, kimden istiyorsa bu süreçte belli oluyor. İstanbul Sözleşmesi de bu neslin imtihanı. Kınayanların kınamalarına aldırmadan, sözü eğip-bükmeden yüzümüzü Hakk’a dönüp doğru yolda ileri doğru ilerlemeliyiz.

8- Hucurat 13’ü ne yapacağız. Allah “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır” buyuruyor. GENDER ne demek oluyor şimdi. “Toplumsal cinsiyet”, “cinsel yönelim”, “cinsel tercih” ne oluyor. Hucurat 13’ü de görmezden gelelim. Yani ya da orada dursun, “bir ölünün arkasından üfleyelim gitsin “mi “nazm-ı celil”i. “Nesli ifsat” değil mi bu, “Yaratılışa ve fıtrata karşı cürüm” değil mi? Bir de “Biz ıslah edicileriz” demiyorlar mı, “iyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir.” (Bakınız: Bakara 11, Şuara 152)

9- Bir de BİREY’imiz var. Din, ahlak, tarih, aile ve gelenekten bağımsız bir şekilde kişilerin “heva ve heveslerini özgürce yaşayacakları, kutsalı olmayan seküler bir karakter”. “Beni babana bırakma” diyen ahlaka, medeniyete, geleneğe ne oldu da “ben varım ve bana kimse karışamaz” diyen bir nesil çıktı ortaya! Kâfirleri dost edinip kendi kardeşlerimizle cebelleşiyor muyuz yoksa!

Onlar, eğer kitabın istişare ve şura yapmayı emrettikleri değilse sizin gerçek dostlarınız değildir. Yola çıktıklarımızı bırakıp, yolda bulduklarımızla yolunuza devam edersek, varacağınız yer bellidir. Bu dünyada yapıp yapmadıklarımız, söyleyip/söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize kendi sırtımızda odun taşıyacağız.

10- Hani “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletecektik İslam’ı”. Ne oldu da “Garbın afakını saran çelik zırhlı duvar”ın muhafızlığına soyunduk, o “medeniyet” dedikleri “tek dişi kalmış canavar”ın “yeni normları”na teslim oluverdik. Bu sözleşmenin, bırakın Kur’an’a uygunluğunu, ne “on emir”e uyar, ne ellerindeki Tevrat’a ve ne de ellerindeki İncil’e! Yeşil tehlikeye karşı İslamofobik BÇG kafalıları, başörtüsü ve İHL zulmüne rağmen bizi Laikleştiremedi ama bir başka birileri, (o FETÖ’nün zihniyet ikizleri) din algısını dönüştürerek, dünya sevgisi ile bizi seküleştirmeye çalışıyor sanki. Anlayana sivrisinek saz! Vs. Vs.

İstanbul Sözleşmesine buradan bakınca sanki örtülü bir “dinde reform” projesi gibi. Aile, kadın, gençlik, herkesi hedef alan dehşetli bir proje. Covid, 5G, Starlink Chip ve Neoralink, GPT3 ile birlikte düşününce, kısırlaştırılmış ve cinsiyetsizleştirilmiş, alamet-i farikaları yok edilmiş bir topluluğa dönüştürülmeye çalışılıyoruz. Bu şekilde dijital diktatörlüğün yolu mu açılıyor.

Selam ve dua ile.

Kaynak: . https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/hey-sen-birey-sen-gender-34061.html

#HayvanHakkıDeğilİstismarı

Önce insan hakları derken nereye geldik? Hayvan hakları yasası bir akıl tutulması mı? Türkiye kobay ülke mi?

İnsan hakları önce gelir diyerek söze başlayalım. İnsanın hayvanları çevreyi koruması insanın yaratanına diğer insanlara ve canlılara karşı sorumluluğu insanın eşrefi mahlukat olmasından kaynaklıdır. Hayvanlar Allah’ın yarattığı birer canlıdırlar ancak onlar elbette aynı zamanda bir şey (eşya) yani maldır. Ya sahibi vardır ya da vahşi yani sahipsizdir. Koruma konusuyla ilgili olarak hayvanları ayırmak doğru değildir. Bazı hayvanlar candır onları korumak gerekir deyip karınca, yılan, domuz, ayı, geyik vs hayvanları avlayalım, öldürelim yok edelim demek ne kadar doğrudur?

Şunu bilelim ki insan yaşamı ve onuru esastır. Sahipsiz ve vahşi hayvanlar insanlara zarar verirse bunlar haşeredir. Toplum adına devlet gücünü kullanan belediyeler önlemini alır. Zararlı hayvanlar sahipli ise sahipleri sorumludur tazminatı onlar öder. Hayvan sahipsiz ise tazminatı belediyeler öder. Hayvanlar arasında vahşi ve evcil ayrımı yapılabilir. Evcil hayvanlar arasında ayrım yapılması yanlıştır. Eşek, inek, koyun, kedi, köpek bir farkı yoktur.

Hayvan hakları kanunu tasarısı bir akıl tutulmasıdır. Aslolan İnsandır. Önce insan hakları gelir.
Elbette kasti ve işkenceyle hayvan öldürmek kabul edilemez. Bir canlıya Hayvana işkence yapmak insan onuruna ve haysiyetine yaraşmaz. Bu insanın görevi ve sorumluluğudur. Lakin kurt, ayı, domuz ve köpek sürüleri insanlara saldırsa ve öldürse onların sorumluluğundan bahsedilemez. Sorumluluğu yoksa “hayvan hakları” yasası demek bile bir skandaldır. Akıl tutulmasıdır. Hayvanları korumak insanların sorumluluğudur. Hayvanların insanlara zarar vermesi durumunda hayvanlar değil sahibi olan insanlar, sahibi yoksa toplum adına görevli belediye zabıta polis gibi kurumlar sorumludur. Aslolan insan hayatı ve onurudur. Hayvanlar canlıdır ancak sonuç itibariyle bir maldır insanlar için vardır.

Evinde vahşi köpek besleyen insanın sorumluluğu ne olacak? Hayvan hakları tabiri yanlış hak karşılığı sorumluluk da olmalı. İnsan hayvanı istismar etti 2 yıl hapis vereceksin de köpek insanı ısırdı ceza verebilecek misin? Çocuğu öldürdü ne yapacaksın?

Barınaklar iyileştirilsin, sokaklarda kedi ve köpek olmasın. Hayvan alım satımı yasaklansın. Hayvanların sırtından ajitasyon yapıp para kazananlara, hayvanlarını serbest bırakanlara ve yasaklı ırk besleyenlere, ulu orta besleme yapanlara hapis cezası gelsin.

Tasarıda hayvana çarpan sürücünün ehliyetine bir yıl süreyle el konulması teklifi var.
İşledikleri suç trafik kayıtlarına işlenmeli diyor.
Otobanda hızla giderken önüne hayvan çıktı diye duran hayatını ve yakındaki araçtakilerin hayatını tehlikeye atar.

Kendini ve insanları değil hayvanı seç diyor kanun yoksa ehliyetin gider, cezalar alırsın.
Allah uzun yıl şoförlerine yardım etsin kanun çıkarsa yandılar.
Ayrıca bu sebepten kazalar da artacaktır.
Bir hayvan öleceğine elli tane insan ölsün diyor kanun.

Gece karanlıkta yola bir insan çıkmışsa ona çarpan kişinin ehliyetine el konuluyor mu?
Hiç böyle bir şey duymadım.
Hayvan insanın önüne çıkarak onun hayatını tehlikeye atacak ölümden dönen adama ceza yazılacak,
Bu tasarı iyi niyetli hazırlanmamış.

Video: Hayvanları Can kabul eden yasa. https://amp.dw.com/tr/hayvan%C4%B1-can-kabul-eden-yasa-%C3%A7%C4%B1kacak-m%C4%B1/a-52107029

Hayvanın birine yemek verdin. Seni sevmeyen biri gitti tenha da ilaç verdi kedi öldü. Hapis yatacaksın. İftiraya kapı açacak. Sonra herkes hayvanlardan uzak olacak.

Hayvana sucu onlemenin yolu başıboş hayvanları sokaktan toplamaktır, Amerikayı yeniden fethetmeye gerek yok, gelişmiş ülkeler bunu bu sekilde yapıyor. Ülke Hindistana benzedi, acilen hatadan donulmeli. https://t.co/ZGl82IgMa6

6284′ ü okumadan çıkarıp, insanları mağdur ettiniz. Bu yasayı çıkarırken bi zahmet okuyun, kaş yapalım derken göz çıkarmayın. @TBMMresmi #HayvanHakkıDeğilİstismarı

O kadar dedim bu dernekler yasaklı köpek ırklarının serbestliği için uğraşıyorlar diye. Eğer o yasa çıkarsa pitbull vahşetlerini çok duyarız.

Hayvansever denilenkesim sadece İT sever. Niye kedi – köpek hayvan da, inek, keçi, kuzu, horoz, tavuk, kaz, ördek, eşek, at, vs hayvan değil mi?
Şehrin ortasında apartmanda evde İT besleyen kimse hangi duygularını tatmin eder, merak konusu?

TBMM deki kanun taslağını buradan okuyabilirsiniz.
İlk teklifi sunan CHP
O taslak üzerine Ak Partili vekiller de imza atmış
HDP yasanın çıkması için çabalıyor.
Bu ortaklık yine halkın başına iş açacak https://t.co/ZdbKYTC6jZ

Olumlu yönleri olmakla birlikte madde 12 ye göre, önceki kanunda yasak olan, hayvanlarla cinsel ilişki serbest bırakılıyor. Bir de kısırlaştırma meselesi çok vurgulanıyor teşvik gibi.

Hayvan Hakları yasa tasarısının tehlikeli maddeleri:
Hayvanlar insan gibi kabul edilip “kabahatler kanununa” göre değil TCK ile cezalandırılacak.
Cezalar ertelenmeyecek, para cezasına çevrilmeyecek kişinin siciline işlenecek. https://t.co/eqNlN7n62j

Bu yasa tasarısı ile balın içine zehir katmışlar bir kaç iyi maddesi var.
“Yunus parklarının kapatılması, yeni hayvanat bahçelerinin yasaklanması, atlı faytonculuğun yasaklanması… gibi
Temel kurgusu insana karşı hayvan üstünmüş gibi algıyla istismar

Tasarıda hayvana çarpan sürücünün ehliyetine bir yıl süreyle el konulması teklifi var.
İşledikleri suç trafik kayıtlarına işlenmeli diyor.
Otobanda hızla giderken önüne hayvan çıktı diye duran hayatını ve yakındaki araçtakilerin hayatını tehlikeye atar

Kendini ve insanları değil hayvanı seç diyor kanun yoksa ehliyetin gider, cezalar alırsın.
Allah uzun yıl şoförlerine yardım etsin kanun çıkarsa yandılar.
Ayrıca bu sebepten kazalar da artacaktır.
Bir hayvan öleceğine elli tane insan ölsün diyor kanun

Süresiz nafaka ve genç evlilik mağdurlarının senelerdir sorununu çözemeyenler hayvan hakları için yasa çıkarmaya hazırlanıyormuş. Sormak lazım; Bu insanların köpekler kadar değer ve hakları yokmu.?

Kırsalda, köy yerinde özellikle Doğu’da kötü kullanmaya çok müsait bir kanun.
PKK destekçisi HDP bu kanunu niye bu kadar istiyor olabilir?
Onlara destek vermeyen halka çok rahat zulmedebilirler bu kanunla hayvana şiddet uygulayan bir kişi bir daha hayvan edinemeyecek .
Düşünün köy yerinde komşusunu kıskanan birisi onun ineğine zarar verip sonra ineğine şiddet uyguladı diye şikayet etse adam hem hapse girecek hem de bir daha hayvan besleyemeyecek
Köylüleri birbirine düşürme kanunu. https://t.co/i4SWvBkTCL

Hayvan Hakları Kanunu konuşulurken 13 kedinin zehirlenmesinin tesadüf olduğuna inanmamız bekleniyor. Kedilerin zehirlendiğini HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu duyurdu ve kanun çıkmadığı için öldürüldüklerini söyledi.

Yeni yasa şunu getiriyor! Köpek size hırlasa, siz de hoşt deseniz kendinizi hapiste bulacaksınız!#HayvanHakkıDeğilİstismarı

Sahipli ya da sahipsiz hayvanı kasten öldüren 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası.
Bunların hangi hayvanlar olduğu belirtilmemiş.
Umarım ilerde sivrisinek öldürdüğümüz için 8 yıl ceza almayız.

Benim en çok korktuğum kurban Bayramında milyonlarca insan Allah’a ibadet maksadıyla koyun, keçi, inek, montofon kesiyor olmasının tehdit olması ve bu itperst sapkınların Müslümanların ibadet için hayvana eziyet işkence yapıyor diye kurban kesenlere hapis cezası istemeleridir.

Bundan sonra belediyeler sivrisinek ilaçlaması yapmaz artık. Her yeri sivrisinekler saracak. E buna ve hamam böceklerine haşere deyip öldürmek eziyet etmek zehir ilaçları satmak da suç sayılmalıdır. Fare zehiri satan işyerleri derhal kapatılmalı, zehir satanlar 1 yıldan 3 yıla hapse atılmalıdır. Günlerini görsünler hayvan, can katilleri aşağılık insanlar.

Tecavüz suç, işkenceyle öldürme suç dersin, işkence suç dersin sorun çözülür zaten. Hatta 2012 tasarısında sadece öldürme suç değilken; tecavüz ve işkence suç olacaktı da sırf sokaktan köpekler toplanacak diye STKlar isyan edip geçirmedi. Aşağıdaki haber 2012 tasarısı.

2012 tasarısı

HayvanHaklarıYasasıHemen diyenler yasanın kaç maddesini biliyorsunuz?Çıkarılmak istenen yasaya göre belediye saldırgan köpekleri barınakları alamayacak hayvanlarla ilgili kanuna uymayan Belediye Başkanı ceza alacak. Biz de her zaman zehri balın içeni katıp yedirmeyi başarırlar.
Bu tam bir faşizm. Hayvanı insandan üstün tutacaklar.
Şu an belediyeler saldırgan sokak hayvanları barınaklara alıyorlar ki doğrusu bu fakat kanunla yasaklanacak.
İnsana karşı hayvan tercihi HayvanFaşizmineHayır

Nüfus kırımı için aileleri dağıtan, doğum karşıtlığı yapan Küreselci çetenin maşası Feministler, zoofili üzerinden kedi-köpek ikâmesi ve Kurban Bayramı düşmanlığı peşindedir. Hayvan hakları bahanedir!

Bizim insanımız hayvan sever ve hayvanlara kötü muamele eden hiç bir zaman hoş görülmez.
Nadir olarak vicdansız bazı tiplerin yaptığı şiddet üzerinden tüm toplumu etkilecek kötüye kullanmaya müsait böyle bir kanun çıkarmak hayvanlara şiddeti de artıracaktır.

“Kadına şiddet” teklifini reddedememiştik. Bedeli, aile oldu. Bu teklifi reddedemezsek bedeli insanlığımız olabilir. Her şeye rağmen “hayır” demek bizim elimizde.” Mücahit Gültekin.

Hayvana şiddet haberlerinin ve Hayvan Hakları Kanunun hem küresel boyutu var hem de ülkelerin halkına yansıyan farklı boyutlr var.
Bizde HDP boyutu var.
Başıboş köpeklerin çıkaracağı problemler var.
vs vs
Küresel yönünü Mücahit Gültekin çok iyi anlatmış. Bu yazının okunması lazım.

https://islamianaliz.com/m/3636/hayvana-siddet-haberleri-ne-anlama-geliyor-yukselen-hayvan-sevgimizin-psiko-politik-bir-analizi