Abdurrahman Dilipak: Hey sen “birey”, sen “gender”!

Hey sen “birey”, sen “gender”!

– Yok, kadınmış, erkekmiş, geçin bunları, anne baba kaldı mı ki, dene nine olsun. Hayal, teyze, amca, dayı, enişte, kayınbirader, kaynana, kayınbaba, enişte, elti de kim oluyor.

Artık toplumsal cinsiyet denen bir bela var. Hey kendini anne-baba zanneden bireyler, haddinizi bilin çocuklarınızın cinsel tercih ve yönelimlerine karşı “nötr kalacaksınız”, cinsel deneyim yaşı 14, anlayışlı olacaksınız. İstanbul Sözleşmesi var artık, Lanzarote var. Bizler çağdaş, özgür bireyler olacağız.

1- “Birey”leri öyle “Allah’ın emri, peygamberin kavli” ile evlendirmek, “1500 yıl öncesinin Arap yaveleri ve gelenekleri ile nikâhlamak” da ne demek oluyor öyle. Kadının tek başına şahitliği yeter, neymiş o Bakara 282, AB neshetti o kuralı. “Yeni normal” dönemde bu böyle.

2- Mihri muaccel, mihri muaccel de ne oluyormuş. AB’nin hükümdarı öyle buyurdu: Süresiz nafaka olacak! O (Bakara, 2/237; Nisâ, 4/4, 20, 24, 25; Mâide, 5/5) de ne oluyormuş. Onlar “tarihsel “şeyler. O gün için getirilmiş normlar onlar “eski”de kaldı. “Yeni yolu tut, eskiyi unut”.

3- Akil-baliğ de nereden çıktı şimdi.

4- Kur’an’da miras konusunda (Haşa) Allah adil davranmamış, AB adaleti sağlıyor.

5- “Fahşa” nereden çıktı şimdi, ayıp, utanmalısınız.. LGBT’ye özgürlük, cinsel tercih, cinsel yönelim konusunda özgürlük getiriyor İstanbul Sözleşmesi, zina ile ilgili 15 ayeti daha hükümsüz kılıyor. 12 ayette “İffet” bahsinden gider. Ne demek “iffet”. “Birey” din ve ahlaktan bağımsız kendi cinsel davranışını ve rolünü belirleyebilir ve karar vermek için cinsel deneyim yapabilir. Bu konuda aile, bireylerin tercihine saygılı, anlayışlı olmalı, nötr olmalı.

6- Nisa 34’de İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı. “erkekler, kadınlar üzerinde sorumlu gözeticidir.” Ne demek. Eşitlik var eşitlik.

7- Kur’an-ı Kerim’de öğüt vermekten söz eden onlarca ayet var. Allah öğüt verir, Peygamber öğüt verir. Aile çocuklarına öğüt vermekle emrolunur. Ama yine de Allah bilir ki, “İnsanların çoğu öğüt dinlemez ve öğütten ve öğüt verenlerden hoşlanmazlar”. Öğüt/Nasihat de yasak, Arabuluculuk (Nisa 128) da yasak, Kur’an emretse de.

Şimdi Nisa 35’i ne yapacağız: (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında barışı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.

Hud, 34’ü ne yapacağız: “Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.”

Nahl, 90’ı ne yapıyoruz: Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşa’dan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. Birileri ayetleri yaşamanın/yaşayamamanın endişesinden daha fazla İstanbul Sözleşmesini nasıl uygularız endişesi ile toplantı üzerine toplantı yapıyor, planlar hazırlıyorsa vay onların haline. En çok neden/kimden korkuyor ya da en çok neyi, kimden istiyorsa bu süreçte belli oluyor. İstanbul Sözleşmesi de bu neslin imtihanı. Kınayanların kınamalarına aldırmadan, sözü eğip-bükmeden yüzümüzü Hakk’a dönüp doğru yolda ileri doğru ilerlemeliyiz.

8- Hucurat 13’ü ne yapacağız. Allah “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır” buyuruyor. GENDER ne demek oluyor şimdi. “Toplumsal cinsiyet”, “cinsel yönelim”, “cinsel tercih” ne oluyor. Hucurat 13’ü de görmezden gelelim. Yani ya da orada dursun, “bir ölünün arkasından üfleyelim gitsin “mi “nazm-ı celil”i. “Nesli ifsat” değil mi bu, “Yaratılışa ve fıtrata karşı cürüm” değil mi? Bir de “Biz ıslah edicileriz” demiyorlar mı, “iyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir.” (Bakınız: Bakara 11, Şuara 152)

9- Bir de BİREY’imiz var. Din, ahlak, tarih, aile ve gelenekten bağımsız bir şekilde kişilerin “heva ve heveslerini özgürce yaşayacakları, kutsalı olmayan seküler bir karakter”. “Beni babana bırakma” diyen ahlaka, medeniyete, geleneğe ne oldu da “ben varım ve bana kimse karışamaz” diyen bir nesil çıktı ortaya! Kâfirleri dost edinip kendi kardeşlerimizle cebelleşiyor muyuz yoksa!

Onlar, eğer kitabın istişare ve şura yapmayı emrettikleri değilse sizin gerçek dostlarınız değildir. Yola çıktıklarımızı bırakıp, yolda bulduklarımızla yolunuza devam edersek, varacağınız yer bellidir. Bu dünyada yapıp yapmadıklarımız, söyleyip/söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize kendi sırtımızda odun taşıyacağız.

10- Hani “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletecektik İslam’ı”. Ne oldu da “Garbın afakını saran çelik zırhlı duvar”ın muhafızlığına soyunduk, o “medeniyet” dedikleri “tek dişi kalmış canavar”ın “yeni normları”na teslim oluverdik. Bu sözleşmenin, bırakın Kur’an’a uygunluğunu, ne “on emir”e uyar, ne ellerindeki Tevrat’a ve ne de ellerindeki İncil’e! Yeşil tehlikeye karşı İslamofobik BÇG kafalıları, başörtüsü ve İHL zulmüne rağmen bizi Laikleştiremedi ama bir başka birileri, (o FETÖ’nün zihniyet ikizleri) din algısını dönüştürerek, dünya sevgisi ile bizi seküleştirmeye çalışıyor sanki. Anlayana sivrisinek saz! Vs. Vs.

İstanbul Sözleşmesine buradan bakınca sanki örtülü bir “dinde reform” projesi gibi. Aile, kadın, gençlik, herkesi hedef alan dehşetli bir proje. Covid, 5G, Starlink Chip ve Neoralink, GPT3 ile birlikte düşününce, kısırlaştırılmış ve cinsiyetsizleştirilmiş, alamet-i farikaları yok edilmiş bir topluluğa dönüştürülmeye çalışılıyoruz. Bu şekilde dijital diktatörlüğün yolu mu açılıyor.

Selam ve dua ile.

Kaynak: . https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/hey-sen-birey-sen-gender-34061.html

Polonya, İstanbul Sözleşmesine karşı diplomatik atak başlattı

  • Tarık Demirkan
  • Budapeşte / BBC

13 Ekim 2020

eylem
Feministlerin kutsallık izafe ettiği İstanbul Sözleşmesi Polonya’nın haricinde Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Letonya’da tartışmaya açılarak yanlış hükümleri gündeme getirilmişti.

İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen sözleşme, 46 ülke tarafından imzalanmasına, ardından da 34 ülke parlamentosu tarafından onaylanmış olmasına rağmen Polonya, Macaristan, Bulgaristan gibi pek çok ülkede tartışılmaya devam ediyor.

Kadına şiddeti önleme amacıyla 11 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne ABD, Rusya, Kanada, Vatikan, Japonya, Azerbaycan, ve Meksika imza atmadı. 28 ülkenin ise çekince koyarak imzaladığı biliniyor. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak iç hukukuna yansıtmayan ülke sayısı ise (12) onikidir. İstanbul Sözleşmesi Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Letonya’da tartışmaya açılarak yanlış hükümleri gündeme getirildi.

Geleneksel aile kavramına son vermek, eşcinsel ilişkileri ve evlilikleri cesaretlendirmekle suçlanan sözleşmenin metninde değişiklikler talep eden ülkelerin sayısı da artıyor.

Bu konudaki son gelişme, son olarak Polonya’da gündeme geldi.

Basına yansıyan hükümet kaynaklı haberlere göre, Polonya, İstanbul Sözleşmesi’nin revizyonu için öncelikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri nezdinde diplomatik bir atak başlattı.

Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Pawel Jablonski, konunun basına yansıması üzerine Polonya diplomasisinin “aile haklarının korunması” amacıyla uluslararası bir çalışma başlattığını Twitter mesajıyla doğruladı.

Polonya Dışişleri Bakanlığı, hangi ülkelerle görüşmeler yapıldığı konusunda ayrıntılı bilgi vermese de, olayı soruşturan basın, Çekya, Slovakya, Hırvatistan ve Slovenya ile konunun görüşüldüğünü bildiriyor.

Macar yetkililer, Polonya’dan kendilerine ortak hareket etme teklifi gelip gelmediği üzerine bir açıklama yapmadılar.

Sözleşmeye neden karşı çıkılıyor?

Polonya’daki radikal muhafazakâr gruplar bir süredir hükümet üzerinde, 2015 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi için baskı uyguluyorlar.

Muhafazakâr gruplar, İstanbul Sözleşmesi’ne, geleneksel aile kavramına zarar verdiği kaygısı ile karşı çıkıyor. Sözleşmedeki kadın erkek eşitliği vurgusunu ve kadın haklarının korunmasına yönelik önlemleri bu kaygıya gerekçe gösteriyorlar.

Muhafazakârlar, eşitlik vurgusuna ve kadını korumaya yönelik önlemlere temelde karşı olmadıklarını vurgulasalar da, sözleşmenin klasik aile kavramını geri plana itip, eşcinsel birliktelikleri desteklediğini öne sürüyorlar.

Sözleşmeye karşı çıkan muhafazakârlara göre kadınlara karşı gündeme gelen şiddetin nedeni, kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal eşitsizlik değil, alkolizm, porno, ailelerin dağılması, boşanmaların artması ve bunlarla beraber gündeme gelen sosyal sorunlar.

Muhafazakârlar, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar ele alınmasını istiyorlar.

Sözleşme metnine, geleneksel aile kavramının, yani “bir erkek, kadın ve çocuklardan” oluşacak aile yapısının korunmasını destekleyecek vurgular eklenmesini istiyorlar.

Yine bu talepler arasında çocukların korunması, kürtajın engellenmesi gibi madde önerileri de var.

Önerilen en önemli maddelerden biri; sözleşmenin eşcinsel birliktelikleri bir aile olarak değerlendirmemesi isteğini içeriyor. Eşcinsel birliktelikle kurulan ilişkilerin, aile haklarından, çocuk yetiştirmekten ve mirastan mahrum bırakılması talep ediliyor.

eylem

İstanbul Sözleşmesi AB içinde yeni bir fay hattı mı oluşturacak?

Sözleşmeye karşı en sert tepki şimdiye kadar Polonya’dan gelmiş olsa da, daha önce Türkiye, Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan’dan da hükümetler düzeyinde sözleşmeye karşı eleştirel açıklamalar yapılmıştı.

İngiltere gibi Avrupa Konseyi üyesi 11 ülke, sözleşmeye imza atmış ancak henüz onaylamamıştır.

İngiltere dışında, bu ülkelerin tamamı Orta ve Doğu Avrupa’da yer alıyor. Bu durumun, Polonya’nın girişiminin yankı bulabilme ihtimalini güçlendirdiği değerlendiriliyor.

Polonya, bu diplomasi atağıyla, Avrupa Konseyi içinde muhafazakâr kesime öncülük etmek, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olan kesimlerin desteğini arkasına almak ve Avrupa Birliği içinde sözleşmenin nihai olarak onaylanmasını önlemek istiyor.

Bazı analistler, Avrupa Birliği içinde devam eden, hukuk devleti, mülteci ve azınlık hakları konularına şimdi de İstanbul Sözleşmesi’nin eklendiğini ve bu konunun Avrupa Birliği için önemli fay hatlarından birini oluşturacağını değerlendiriyor.

Kayak: BBC

İlgili haber:

Kadına şiddeti önleme kılıfıyla 11 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne ABD, Rusya, Kanada, Vatikan, Japonya, Azerbaycan, ve Meksika imza atmadı. 28 ülkenin çekince koyarak imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak iç hukukuna yansıtmayan ülke sayısı ise (12) onikidir. Feministlerin kutsallık izafe ettiği İstanbul Sözleşmesi Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Letonya’da tartışmaya açılarak yanlış hükümleri gündeme getirildi.

https://m.yeniakit.com.tr/amp/haber/1415649/istanbul-sozlesmesine-karsi-guc-birligi-cagrisi

6284 sayılı yasanın mimarından itiraf!

YÖK Başkan vekilliği/üyeliği, Saadet Partisi GİK üyeliği ve genel başkan Temel Karamollaoğlu’nun danışmanlığını yapan ve halen Hacı Bayram Veli Üniversitesinde öğretim üyesi Prof. Dr. İzzet Özgenç İstanbul Sözleşmesi’nin gereği olarak hazırlanan 6284 sayılı yeni devrim yasasının kendisi tarafından hazırlandığı/yazıldığını sonunda itiraf etti.

Aileleri dağıtan, şiddet olaylarını ve boşanmaları artıran, delil ve belge aranmaksızın uzaklaştırma (sürgün) ve tedbir kararları verilen, arabuluculuk ve uzlaşmayı yasaklayan, ceza hukukunda karşılığı bulunmayan yeni suç tipleri (psikolojik, duygusal ve ekonomik şiddet) ihdas eden, İstanbul Sözleşmesi’nin gereği olarak hazırlanan 6284 sayılı yeni devrim yasasının kendisi tarafından hazırlandığı/yazıldığını Prof. Dr. İzzet Özgenç sonunda itiraf etti.

14.01.2020 tarihinde sosyal medyadan yayınladığı mesajında, “6284 sayılı kanunun redaksiyonu (hazırlayan/yazan) görevim dolayısıyla şahsım hakkındaki psikiyatrik bir vaka olarak ele alınması gereken tezviratlara…” şeklinde ifadelerde bulunarak, bugüne kadar defalarca yazmamıza, cevap beklememize, basının röportaj ve canlı yayın taleplerini reddetmesine, duymazlıktan/görmezlikten gelmesine rağmen “Mızrak çuvala sığmaz” misali 6284 sayılı kanunu hazırladığını itiraf etmek zorunda kalmıştır. Her ne kadar eleştirileri psikiyatrik vaka olarak tanımlasa da uzmanlık alanı olmadığından iddiası ciddiye alınmaz. Ancak erbabı ve uzmanının teşhis ve tespitleri önem arz eder.

6284 sayılı yasa ve yönetmeliği ile uygulama sonuçlarına yönelik itirazlarımıza/eleştirilerimize hukuki cevaplar verilmesi gerekmektedir. YÖK Başkan vekilliği/üyeliği, Saadet Partisi GİK üyeliği ve genel başkan Temel Karamollaoğlu’nun danışmanlığını yapan ve halen Hacı Bayram Veli Üniversitesinde öğretim üyesi, Bezmialem Vakıf Üniversitesinde mütevelli üyesi olan Sayın Özgenç’e mimarı olduğu yasa hakkında sorularımızı tekrarlıyoruz. Hukuk zemininde cevapladığı takdirde köşemizde yayınlayacağız:

6284 sayılı özel ceza yasası, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile hukukun temel ilkelerine uyumlu mudur?

Masumiyet karinesinin bir sonucu olan Ceza Muhakemesinin temel prensiplerinden en önemlisi “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır”, (affirmanti incumbit probatio) ispat yükü, iddia eden üzerindedir, suçta ve cezada kanunilik ilkeleriyle, adil ve doğru yargılanma hakkı, lekelenmeme hakkı karşısında 6284 sayılı yasayla getirilen düzenlemelerle aykırılık oluşturmakta mıdır?

Hukuk tarihinde “delil-belge aranmaz” şeklinde başka bir yasada benzer bir hüküm mevcut mudur? Yerel mahkemelerin, tedbir talepleri üzerine delil ve belge aranmaksızın karar vermeleri karşısında açıklama, gerekçe veya yasada değişiklik yapılmasını düşünüyor musunuz?

2019 yılı itibariyle yılda 550.000 tedbir kararı verilmesi (uzaklaştırma/yaklaşmama vd.) yasanın amacına uygun mudur? 2016 tarihli Meclis Komisyon Raporu’nda açıklanan eleştiriler dikkate alınmalı mıdır?

İstanbul Sözleşmesi ve sözleşmenin gereği olarak hazırlanan 6284 sayılı yasanın yürürlüğü tarihinden itibaren işlenen kadın cinayet oranının yaklaşık % 500 artması ile boşanmaların artışı ve evliliklerin azalmasına bu sözleşme ve yasanın uygulanmasının etkisi bulunmakta mıdır?

Cinayet suçu faillerinin bir kısmının eşzamanlı intihar etmesi olgusu bu yasanın uygulanması sonucu ile bağlantılı mıdır?

6284 sayılı yasanın dünyada EŞİ ve BENZERİ var mıdır? Diğer ülkelerde uygulama örnekleri nelerdir?

Babayı/kocayı ve diğer erkek aile bireylerini konutundan/ailesinden/çocuklarından 1 aydan 6 aya kadar ve tekrarlanan her başvuruda yeniden aynı sürelerde uzaklaştırmak (sürgün) ve tazyik hapisleri kişiyi ıslah etmekte midir? Ailelerin dağılmasına ve şiddettin artmasına mı sebebiyet vermektedir?

6284 sayılı yasa ve yönetmeliğinde “UZLAŞMA ve ARABULUCULUK” hükümlerinin uygulanmasının yasaklanması ile inanç değerlerimizi nasıl tevil ediyorsunuz?

“Eğer karı koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının ailesinden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah karı koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır.” (Elmalılı Hamdi Yazır Meali-Nisa 35)

Kanunlardaki 48 ayrı suç tipinde uzlaşma hükümlerinin uygulanması mümkün iken, aile ve eşler arasında uzlaşma yasağının amacı nedir? Şikâyetten vazgeçme hakkının tanınmaması ile beklenen hukuki yarar nedir?

Kralların bile girmemesi gereken son kale olan ailenin içine kamu gücünün bu denli sokulması doğru mudur?

Feminist önderlerden Av. Canan Arın ve Hülya Gülbahar “ ..biz çıkartırdık, noktasına virgülüne kadar biz yazdık “ ifadelerine ne diyeceksiniz? Mimarı olduğunuz 6284 sayılı yasayı “Türk Ceza Hukuku Mevzuatı” kitabınıza almamanızın saiki nedir?

6284 sayılı yasada tanımlanan “psikolojik (duygusal) ve ekonomik şiddet” suçlarının ceza genel hükümlerinde karşılığı var mıdır? “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” ile bağdaşmakta mıdır? Aile çöküyor. Toplum atomize ediliyor. Ahlaki erozyon hızla devam ediyor. Parçalanan ailelerin çocuklarının feryatları yeri/göğü inletiyor. Babasız veya itibarı yerle bir edilen insanların çocuklarından sağlıklı bir nesil bekleyebilir miyiz? Sayın Prof. Dr. İzzet Özgenç beyefendi, 6284 sayılı yasanın mimarı olmanız hasebiyle halkımızın merak ettiği şimdilik bu soruları hukuki bir üslupla cevaplandırmanızı bekliyoruz.

Kaynak: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sefa-saygili/6284-sayili-yasanin-mimarindan-itiraf-31103.html