Öne çıkan

İSLAM VE BATI MEDENİYETİNDE YAŞLI/İHTİYAR YAKLAŞIMI

İSLAM VE BATI MEDENİYETİNDE YAŞLI/İHTİYAR YAKLAŞIMI

Mehmet ALTUNTAŞ

Yaşlı/İhtiyar Kavramı

Sağlık Bakanlığının 2002 tarihli “Yaşlı Sağlığı Programı”nda yaşlılığı biyolojik, fizyolojik, duygusal ve fonksiyonel açıdan olmak üzere farklı şekillerde tanımlamaktadır. Yaşlanmaya bağlı olarak insan vücudunun yapı ve fonksiyonlarında meydana gelen değişiklikler biyolojik yaşlılık; değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkan kişisel ve davranışsal değişiklikler fizyolojik yaşlılık; kişinin kendini yaşlı hissetmesine bağlı olarak yaşam görüşü ve yaşam şeklinin değişmesi duygusal yaşlılık ve aynı yaşta olan bireylerle karşılaştırıldığında toplum içinde fonksiyonlarının devam ettirilememesi ise fonksiyonel yaşlılık olarak adlandırılmaktadır.

İhtiyar kelimesi önceleri yaşlı acuze anlamında kullanıldığı gibi seçme seçilme ehliyetine sahip kişi anlamına da gelmektedir. İhtiyarlık (Yaşlılık) Allah Teâlâ’nın fıtrî bir kanunu, hayat ağacının aldığı son şekildir. Çocukluk, gençlik, olgunluk, dönemi derken ömrü olan herkes kendini ihtiyarlık potasında buluverir. Artık insan bu devrede güçlülük yerine âcizlik, güzellik yerine çirkinlik, ilerleme yerine gerileme, sıhhat yerine hastalık gibi kaçınılmaz hallerle baş başa kalır. Yaşlanmak veya ihtiyarlamak ömrü nasip olan her insanın muhakkak yaşayacağı bir evredir. Bu evreyi nasıl geçireceğimiz büyük oranda daha önce nasıl yaşadığımıza bağlıdır. Geniş ailenin unutturulduğu ve çekirdek ailenin yaygınlaştığı son yüzyılımızda tek başına evinde ölü bulunan hatta cesetleri kokan insan hikâyelerini daha sık duyar olduk. Bu neviden haberler Avrupa ülkelerinde sıradanlaşmış olmasına şaşırmasak da ülkemizde yaşanmaya başlamasına üzülmemek elde değil.

Yaşlılar için geçmişte “ihtiyar” denildiğini, kelimenin anlam değiştirerek, kötü bir anlamı varmış gibi bir algı oluşmuştur. Hâlbuki ihtiyar kelimesi akıl baliğ demektir, aklı başında olan, iradesi elinde olan. Bizim toplumumuz ihtiyarı, yaşlıyı sever. Bazı toplumlarda yaşlıların ötekileştirildiğine, farklı bir ortamda yaşamaya mahkûm edildiğine şahit oluyoruz. İnsan hakları teorisinde çocuklar ve engelliler gibi dezavantajlı gruplar arasında sayılabilen yaşlıların hayatlarında zorluklarla karşılaşmamaları için hem din hem de geleneklerimiz yaşlıya ihtimam gösterilmesini öğütler.

İslam Medeniyetinin Yaşlı/İhtiyar Yaklaşım

İhtiyar ya da yaşlı olarak adlandırdığımız bir dönemi ifade eden kavram her insanın ömrü yeterse yaşaması mukadder bir dönemini ifade eder. Seçme ve seçilme ehliyetine sahip insanın en verimli ve tecrübe dolu çağıdır bu zaman aralığı. İslam medeniyetinin ihtiyara yaklaşımı her canlının değerli görüldüğü bir anlayışla aynı çizgide buluşur. Engelli ve çocuklar gibi dezavantajlı kişilere yaklaşımında bir merhamet ruhu vardır. Mekanik değildir bu yaklaşım. Bu gün sömürge zihniyetin ürünü güney Amerika, Afrika ve Asya’da insanların köleliğinden beslenip temayüz eden ve dünyayı hegemonyasına alan kapitalist materyalist Batı medeniyeti yaşlı insanların bakımı meselesini yalnızca bir konfor meselesi olarak görmekte, baştan atılması gereken ayak bağı olarak gören bir yaklaşıma sahiptir. İslam medeniyeti ise anaya babaya bakmayı bir hak olarak görmekte ve Allahın emri gereği bir ibadet olarak görmektedir. Ne demişti aziz peygamber: Cennet anaların ayakları altındadır. Ahiret inancına sahip bir ihtiyar için bu evre bir vuslat evresi iken materyalizme göre bu evre yaşlı insanı üretmeyen fazlalık olarak görmektedir. Geleneklerimiz ve değerlerimiz bu duyarsızlığın karşısında kendince önlemler almaya çalışıyor ancak batıda kaybolan aile değeri yeniden diriltilmeye çalışılırken, biz de ihtiyar dede, nine anne baba ve torunlardan müteşekkil müreffeh birlikteliğin değerini anlamaya çalışmalıyız.

İslam Medeniyeti hem İslam dininin emir buyrukları, Allah Rasülünün bize kadar tevatüren gelen Kurana göre yaşadıkları, uyguladıkları ve sözleri ile İslamı kabul edip iman etmiş Türk, Arap ve İran vb milletlerin kültürlerinden, geleneklerinden ibaret bir birikimden oluşmaktadır. Ziya Gökalp millî kültürü meydana getiren din, ahlâk, hukuk, rasyonel faaliyetler, estetik, dil, ekonomi ve teknik gibi unsurların değişik milletlerin ortak hayatında aldığı şekle medeniyet diyor.

İslam medeniyeti anne karnından, bebekliğe oradan yaşlılığa ve daha sonra mezara kadar her aşamada insanı, insan olmaya davet eder ve esas olarak hüznü ve sefilliği değil bu dünyada refahı ve mutlu olmayı amaçlar. İslam’da ahiret inancı bu dünyada sefil yaşamanın gerekçesi değil bu dünyayı cennete çevirmenin gerekçesidir.

İslâm hukukuna göre cizye, İslâm devletinin Müslüman olmayan vatandaşından askerlik hizmeti karşılığında alınan bir vergidir. Bu bakımdan kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve din adamları bu vergi ile yükümlü değildir. Burada yaşlılara pozitif ayrımcılık yapılarak ihtimam gösterildiği görülmektedir.

Cahiliye devrinde yapılan savaşlarda Araplar çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden hasımlarına acımasızca saldırır, esirleri çok defa işkence ederek öldürürlerdi. Çocukları ok atmak için hedef tahtası gibi kullanır, esirlerin organlarını kesip işkence ederlerdi. Hz. Peygamber, savaşın hedefini îlâ-yı kelimetullah (Allah’ın adını yüceltmek için cihad) olarak belirledi ve bütün bunları yasakladı. Mesela o, Hayber Gazvesi’ne çıkarken ashabına ganimet için değil Allah için savaşacak olanların ordusuna katılabileceğini söylemişti. Düşmanların çocuk ve kadınlarının, savaşa katılmayan yaşlı, hasta ve din adamlarının öldürülmesini, hayvanların ve mahsullerin yağmalanmasını, ağaçların kesilmesini, öldürülen düşman askerlerinin organlarının kesilmesini yasakladı.

Kısa sürede Afrika’dan İspanya’ya, Balkanlardan Çin’e kadar yayılan İslam’ın insanın ruhuna hitap eden yönü ile bunu başardığı söylenebilir. Arap ve Endülüs Emevi Devleti ve Selçuklu Osmanlı Türk Devleti geleneklerinin insanlığa kazandırdığı medeniyetin bu günkü Batı Medeniyetini derinden etkilemiş olduğu konuyla ilgili tarihçilerin ekseriyetince kabul edilmektedir. 17. Yüzyıldan itibaren Avrupa’da yaşanan Reform ve Rönesans’ın etkisi ile maddi ve teknik zenginliğin kapılarını aralayan Batı bu gün emperyalizmin ve kapitalizmin gücü ile küresel güç haline gelmiş ve başat kültür olarak kendi değerlerini insanlığa dayatmaya başlamıştır.

Batı Medeniyetinde Yaşlı Kadın

Batı medeniyetinin yaşlıya bakışına dair bir örnek de Cadı avı olarak adlandırılan kültün ortaya çıkmasıdır. Ortaçağ Avrupasında cadı avı hadisesine otlarla tedavi yöntemleri araştıran büyücü olarak adlandırılan yaşlı ve çirkin kadınların konu olması tesadüf değildir. Cadı avı kültünden, Kıta Avrupası’nda, 13 üncü ve 17 inci yüzyılları arasında özellikle Katolikliğe özgü bir fenomen olarak bahsediyoruz. Cadı aslında tam anlamıyla bir büyücü değildir. Kast edilen, kadının döneme özgü yeteneklerine paralel olarak atfedilen unsurlarla şekillenen bir cadıdır. Bu sebeple de cadı avının kurbanı olan kişiler genellikle ebelikle ya da otlarla uğraşan, çirkin ve yalnız yaşayan, yaşlı ya da dul kadınlardan oluşuyordu. Bu kadınlar şeytanla işbirliği yapmak ve Sabbat’ta bir araya gelerek “sapkın ve korkunç” ayinler yapmakla suçlanırdı.

Farkında değiliz ancak Batı medeniyeti yaşadığı bu buhranı aşmak için arayışta. Yeniden aile değerlerini bulmaya çabalıyor. Dindarlığın %10 lara gerilediği pek çok Avrupa ülkesi yaşlanan insanları bakımı için kurumlar kurup onları kendi başlarına terk ediyor. Pek çok Alman emeklisi Türkiye’ye gelerek otellerde emekli maaşları ile zamanlarını geçiriyorlar ve bu politika Alman Devleti tarafından da teşvik ediliyor.

Avrupa’da Yaşlı Bakımı

Avrupa’da sosyal durum giderek değişiyor, toplum yaşlanıyor, boşanmalar artıyor, bir kadın başına düşen ortalama çocuk sayısı azalıyor, kadınların iş piyasasındaki katılımı artıyor, emeklilik yaşı artıyor. Bütün bunlar evdeki yaşlıya bakacak genç aile ferdi noksanlığına sebep olacağından bakım hizmetlerine ciddi ihtiyaç doğuracaktır. Avrupa yaşlanan nüfusu ve küçülen işgücüyle emekli aylığı, yaşlıların bakımı, sağlık sistemleri gibi konularda pek yakında çok büyük ekonomik güçlüklerle yüzleşmek zorunda kalacak. 21. yüzyıla girerken Avrupa nüfusunun %17’si 65 yaşının üzerindedir. 2025 yılında bu oranın %20’yi aşacağı tahmin edilmektedir.

Avrupa’da, bakım evlerinin maliyetleri yüksek, fonksiyonelliği az olduğundan son yıllarda hızla evde bakım hizmetleri yaygınlaştırılmaya çalışılıyor. Yunanistan ve İtalya’da bakım evleri çok azdır ve yaşlı nüfusun hızlı artışı aile fertleri için büyük bir sorun yaratmaktadır. Bunun çözümü olarak maddi durumu iyi olan aileler yurt dışından insanlar getirtmekte veya yabancı gurbetçilerden destek almaktadırlar.

Kanguru Ev Modeli: Dede, Nine, Çocuklar ve Torunlar Bir Evde

Ülkemizde çekirdek aile modelinin yaygınlaşması ile büyük aile modeli ve buna dayanan aile değeri zarar görmüş, bireyler egoistleşmiş ana babanın torunları ile kalabileceği evler yerine kentlerde dar ve ruhsuz evler türetilmiştir.

Son yıllarda yaşlı bireylerin korunması ve bakımı amacıyla yeni bakım modelleri üretilmektedir. Ülkemizde özellikle Anadolu’da yüzyıllardır süregelen yaşam modellerini referans alan “Kanguru Ev Tipi” bakım türü yine son dönemlerde en çok tartışılan modellerden birisi olmuştur. Kanguru Evler, ortak bir yaşam alanına açılan ve karma nüfus gruplarını barındıran bir yapılaşmayı amaç edinmektedir. Bu nedenle değişik sosyo-ekonomik gereksinimleri olan nüfus grupları bir arada dayanışma içinde yaşamın daha kolay sürdürülebilir olmasını sağlayabilmektedir.

Hollanda da muhafazakâr Hükümet partisi (CDA) Hıristiyan Demokratlar Birliği parçalanan ailenin korunması amacıyla bir proje yarışması düzenlenmiş. Türk asıllı bir mimarın Anadoluda halen yaşayan geleneklerimizden esinlenerek ürettiği ev projesi ödül kazanmaya değer bulunuyor. Bu projenin adı “Kanguru Ev Modeli”.

Muhterem Prof. Dr. Faruk Beşer de bir yazısında Hollanda’da tanıştığı adı geçen Türk mühendisin, İslamî değerlerden hareketle böyle bir proje üzerinde çalıştığını, “Kanguru Ev tipi” dediği bu ev tipinin Hollandalıların çok dikkatini çektiğini ve bu sebeple basının adeta ilgi odağı haline geldiğinden bahsetmekteydi.

İslam ve doğu geleneğinde yeralan geniş aile modelini yeniden kazanmak için hazırlanan Kanguru evleri olarak tabir edilen bu mimari projeye göre göre büyük ölçekli birbiriyle ilişkili evler yapılmalı. Bu yapılacak evlerde, dede, nine, çocuklar ve torunlar hep birlikte bir çatı altında yaşamalı. (CDA) partisi milletvekili Mirjam Sterk’e göre bu proje en ideal çözüm.

Projeye göre “Kanguru evler” birbirine bağlı olacak şekilde iki farklı evden oluşması, anne baba ve çocukların üst katta, yaşlı ve bakıma muhtaç olanların birinci katta kalacak şekilde iki kattan oluşması, veya yan yana yapılacak iki evin tek girişi olması, bağımsız ayrı ayrı evlerin birlikte ve tek çatı altında olması kısaca tüm ailenin kalabileceği büyüklükte bir ev olması öngörülmüştür.

Mirjam Sterk “Bu ev modelinin hem dede ve nine için hem de aile reislerin için en ideal ev modeli olduğu, anne ve babanın huzur içerisinde işine gidip çalışabileceğini söyledi. Yine anne ve babanın dede ve nineye de bakabileceklerini ve böylelikle bakım sorunun azalacağını” söylüyor. İslam Medeniyetinin öngördüğü bu çözüm halen yaşatılırken kıymeti anlaşılmamış olabilir ancak Hollanda, Danimarka ve Norveç gibi sosyal ve ekonomik açıdan müreffeh ülkeler bizim unutturmaya terk ettiğimiz bu değerleri keşfetmeye ve uygulamaya çalışmaları manidardır.

Her yaşlıya evde bakmak mümkün müdür?

Yaşlıları huzurevlerinde bakımevlerinde terk edilmiş halde bırakmak yerine mümkün olduğunca kendi evlerinde, aile ortamlarında zamanlarını geçirmelerini sağlamaya, onların bakım ve ihtiyaçlarını kendi ailelerinin içinde karşılamaya çalışmak gerekir. Ancak ileri derecede demans-geriatri hastası olan yaşlıların bakımı teknik olarak mümkün olmaması halinde ise yaşlıları huzurevlerinde, yaşlı bakım evlerinde ağırlanması onların sağlıkları için daha iyi olabilecektir. Hayatının son yıllarını Alzheimer alzaymır (alzheimer) rahatsızlığına duçar olan anneanneme bakan annemin ona bir çocuk gibi yemek yedirmesini unutmam. Tıpkı bir çocuk gibi onunla ilgilenir ve gönlünü alırdı. Bir huzurevine terk etmeyi düşünmez ve bunu kendisi için kabul edilemez bir davranış addederdi.

Aile ve Sosyal Politikalardan sorumlu Bakan da bir açıklamasında “Yaşlı bakım evleri ve huzurevleri konusunda politika değişikliğine gittiklerini belirtti ve yaşlıların daha çok ev ortamına yakın, sosyal hayatın içinde bakımını planladıklarını, bunun gelenek ve göreneklere daha uygun olduğunu düşündüklerini ifade etti.” Bu gerçekten takdir edilmesi gereken bir yaklaşımdır.

Kuranı Kerim ve Hadislerde Yaşlılık

Kur’an-ı Kerîm’de ihtiyarlık/yaşlılık ile ilgili ayetler yeralmaktadır. İnsanın hem bebeklik evresinde hem de yaşılık evresinde acziyetine şöyle dikkat çekilmektedir. “Sizi topraktan, sonra nutfeden (sperma), sonra alâkadan yaratan, sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizi güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız -ki daha önce vefat edenler de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için yaşatan O’dur. Umulur ki düşünürsünüz!”

“Sizi Allah yarattı. Sonra sizi vefat ettirecek, daha önce bilgili iken hiçbir şeyi bilmez hale gelsin diye sizden bazı kimseler ömrün en zayıf (erzeli’l-ömr) çağına kadar yaşatılacak. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir ve her şeye kadirdir.” (Nahl Suresi 70. Ayet)

PeygamberEfendimiz (sav) de: Allahım! Âcizlikten, tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve cimrilikten… sana sığınırım ”

“Allah’ım!… İhtiyarlığın bunaklığına (erzeli’l-ömr) düçar olmaktan sana sığınırım” dualarıyla ihtiyarlığın bu müşkil halinden Allah’a sığınmıştır.

Doğrusu, tarih boyunca insan yaşlanmayı geciktirmek için türlü yollara başvursa da buna muvaffak olamamışlardır. Günümüzde bir takım estetik ameliyat ve tedavilerle vücutta yüzeysel bir iyileştirme yapılabiliyorsa da, bedendeki çöküşün ve bedenin zaman içinde tükenmesinin önüne geçilememektedir. Nitekim Peygamber efendimiz de bu duruma şöyle vurgu yapmaktadır:

“Ey Allah’ın kulları tedavi olunuz! Zira Allah Teâlâ ihtiyarlık hariç her hastalığın bir şifasını yaratmıştır.”

Aslında insan ihtiyarlayınca bu dünyada ebedi kalma arzusu ile depreşir. Firavunun yaptığı gibi cesetlerini mumyalatarak ölümsüz olacaklarını sanırlar. Ancak ebedî hayatın yaşanacağı ahirete hazırlıklı olanlar için ölüm; ruhun kafesten kurtularak ebedî âleme göçmesi ve dünya meşakkatlerinden sıyrılması demektir. İhtiyarlık ise aslında bu vuslat halinin son basamağıdır.

Yaşlıların toplum içindeki konumlarını böyle değerlendiren İslâm onlara bir çocuktan daha fazla itina gösterilmesini istemektedir. Buna göre yaşlıların incelmiş duyguları rencide edilmemeli, yaşlılıktan dolayı vuku bulabilecek bir takım halleri hoş karşılanmalı ve onların hayır duaları alınmalıdır. Ayrıca, piri fani olarak da adlandırılan ihtiyarların varlığının, rızkımızın genişlemesine vesile olduğu, bela ve musibetlere karşı birer kalkan vazifesi gördüğü unutulmamalıdır. Zira Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Zayıf ve düşkünlerinize dikkat ediniz! Zira siz ancak düşkünleriniz sayesinde yardım görür ve rızıklanırsınız.”

“Beli bükülmüş ihtiyarlar, süt emen bebekler ve otlayan hayvanlar olmasa idi üzerinize (bela ve) azap yağardı.”

Bu nedenle yaşlı kimselerin varlıklarına tahammül edememek, onlardan tiksinmek, bir an önce ölmelerini arzu etmek gibi menfi tavır ve düşüncelerin İslâm ahlâkında yeri yoktur. Dolayısıyla gerçek müminin çevresindeki yaşlıları, hele hele ihtiyar peder ve validesini tahkir edecek davranışlarda bulunması, onları huzur evi adıyla açılmış kimsesizler yurduna bırakması düşünülemez. Aksine onların huzur içerisinde hayatlarını devam ettirebilmeleri için imkân nisbetinde yanı başlarında hizmetlerine koşturması gerekir. Dolayısıyla bugünün genci -Allah ömür verirse- kendisi de yaşlanacak ve yaptığı hizmetin karşılığını mutlaka görecektir. Efendimiz (sav) buyuruyor ki:

“Allah Teâlâ, yaşından ötürü bir ihtiyara saygı gösteren gence, yaşlılığında hizmet edecek kimseler lutfeder.

Bir başka hadîs-i şerîfte de saçı sakalı ağarmış pîr-i fâni Müslümana saygı göstermenin Allah Teâlâ’ya duyulan saygı ve tazimden ileri geldiği ifade edilmektedir.

Bunun yanında Resûlullah (sav) gerek dünyevi gerekse uhrevi hususlarda ihtiyarlara daima kolaylık sağlanmasını tavsiye etmiştir. Malum olduğu üzere namazı çok uzatan imamı uyarırken yaşlı kimselere şöyle atıfta bulunmuştur:

“Sizden biriniz, insanlara namaz kıldırdığı zaman, hafif tutsun. Çünkü onların arasında zayıf, hasta ve yaşlılar vardır…”

Yine Enes bin Mâlik’in nakline göre, birgün Hz. Peygamber’i görmek isteyen yaşlı bir adam gelmişti. Ahâli ona yol açmakta ağır davranmıştı. Bunun üzerine Nebiyy-i Muhterem (sav) “Küçüğümüze merhamet etmeyen büyüğümüze hürmet göstermeyen bizden değildir” buyurmuştur.

Ayrıca Mekke’nin fethinde Hz. Ebû Bekir yaşlı babası Ebû Kuhâfe’yi Müslüman olmak için Hz. Peygamber’in huzuruna götürünce, Resûlullah (sav) “- Şu ihtiyarı buraya kadar yormayıp evinde bıraksaydın ben onu ziyaret ederdim” buyurur. Hz. Ebû Bekir ise: – Onun size gelmesi daha uygundur, diye cevap verir. Efendimiz (sav) ‘in ihtiyar Ebû Kuhâfe’ye olan bu nazik davranışı Hz. Ebû Bekir’e karşı iltifatının yanında yaşlı insanlara duyduğu saygının bir ifadesi olarak görülmelidir.

Diğer taraftan Peygamber efendimiz savaş için gönderdiği mücahitlerine tavsiyede bulunurken, kadınlar ve çocuklar yanında ihtiyarlara da dokunmamalarını emretmiştir.

Dünya Yaşlanma Konseyi

İstanbul Merkezli Dünya Yaşlanma Konseyi Örgütü Türkiyede Gerontolog Dr.Kemal Aydın
öncülüğünde 2009 yılında kurulmuştur. Dünya Yaşlanma Konseyi Genel Başkanı Dr. Kemal Aydın, 20 yıldır bu konuda çalışma yürüten nadir isimlerden birisidir. ellinin üzerinde ülkeden imzalar alındı ve dünyaya model olacak şekilde çalışma yürütmektedir.

1 Ekim “Birleşmiş Milletler Dünya Yaşlılar Günü” dolayısıyla Dünya Yaşlanma Konseyi’nin ortak organizasyonuyla gerçekleştirilen program ve projelerle ülkemizde yaşlıların hakları anlatılmakta ve Yaşlı Dostu Kentler projeleri ile yaşlar açısından yaşanabilir kentler oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Sonuç

İslam kadını genç olsun yaşlı olsun erkeğin eşi olarak görür ve insan onuru açısından eşit görür. Bunu hem Kuranı Kerim de hem de hadisi şerifler ile sahabenin yaşantılarından görürüz.

Mehmet ALTUNTAŞ

*Not: Bu makale Kırklar Kulübü yayınları arasından “İslam Medeniyeti ve Batı Medeniyeti Arasındaki Kırk Fark” adlı çalışmada yeralan 40 makaleden birisidir.

En uygun fiyatla 11 TL ye almak için>> https://www.ehlisunnetkitap.com/islam-medeniyeti-ve-bati-medeniyeti-arasindaki-kirk-fark

ANNE, BABA VE YAŞLI HAKLARI KONULU ŞİİR VE RESİM YARIŞMASI

İNSAN HAKLARININ KORUNMASI VE GELİŞTİRİLMESİ BAĞLAMINDA ANNE, BABA VE YAŞLI HAKLARI KONULU ŞİİR VE RESİM YARIŞMASI

Türkiye İNSAN HAKLARI VE EŞİTLİK KURUMU RESİM, KOMPOZİSYON VE ŞİİR YARIŞMA ŞARTNAMESİ

ADI: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı özel ve devlet okulları öğrencileri arası resim, kompozisyon ve şiir yarışması.

KONUSU: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tüm okullarda öğrenim gören öğrencileri katılımıyla İlköğretim öğrencileri için İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Bağlamında Anne, Baba ve Yaşlı Hakları” konulu resim ve şiir yarışması,Ortaöğretim ve Lise öğrencileri için İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Bağlamında Anne, Baba ve Yaşlı Haklarıkonulu resim, kompozisyon ve şiiryarışması.

TÜRÜ: Şiir, kompozisyon ve resimkategorilerinde

AMACI: Yarışma vasıtasıyla Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda öğrenim gören öğrencilerin insan haklarına bakış açılarınıgeliştirmek, anne, baba ve yaşlı haklarınınöneminivurgulamak, anne, baba ve yaşlıhakları açısından diğer insanlarınhaklarının korunması bilincini oluşturmakve tümbu alanlarda farkındalığı artırmak amacı güdülmektedir.

HEDEF KİTLE: Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel İlköğretim, Ortaöğretim ve Liselerde öğrenim gören öğrenciler.

YARIŞMA ZAMANI: 15 Ekim30 Ekim

KATILIM KOŞULLARI: İlköğretim,Ortaöğretim ve Lise eğitim kurumlarında öğrenim görmek.

YARIŞMA KOŞULLARI:

a) Resim: 35X50 cm boyutundaki resimkâğıdıkullanılacaktır. (arka yüzü kullanmayacaktır) Sulu boya, pastel boya, kuru boya, guaş vb. boya malzemesi kullanılabilir, her türlü resim tekniği serbesttir.
b) Şiir: Beyaz çizgisiz dosya kâğıdına (arka yüzey kullanılmayacaktır) bir sayfayı geçmeyecek şekilde serbest türde öğrencinin kendi el yazısı ile mürekkepli veya tükenmez kalem ile okunaklı olarak yazılacaktır.
c) Kompozisyon: Beyaz çizgisiz dosya kâğıdına (arka yüzü kullanılmayacaktır) 2 sayfayı geçmeyecek şekilde öğrencinin kendi el yazısı ile mürekkepli veya tükenmez kalem ile okunaklı olarak yazılacaktır.

Eserler özgün nitelikte olacaktır. Yayımlanmış, başka herhangi bir yarışmaya katılmış, ödül kazanmış/kazanamamış, dereceye girmiş/girememiş eserler bu yarışmaya katılamaz. Bu durumun tespiti halinde yarışmacı tüm haklarından feragat etmiş sayılır. Ödül kazanmış ise geri alınır.

Eserlerin ön yüzündeki metne zarar vermeden kâğıtların arka yüzüne öğrencinin adı ve soyadı, okulun adı, ili, sınıfı ve numarası, okul telefon iletişim bilgilerimutlaka yazılacaktır.

YARIŞMA BAŞVURU VE TESLIM YERI:Resim, kompozisyon ve şiirler katılımcı öğrenciler tarafından öğrencisi oldukları Okul Müdürlüklerine 31.10.2018 tarihine kadar teslim edilecektir. Yarışmaya katılım için herhangi bir form doldurmaya gerek yoktur. Okullar katılım sağlayanöğrencilerden eserlerini imza karşılığında teslim alacaktır. Başvuru ile ilgili detaylı bilgi www.tihek.gov.tradresinden duyurular başlığında duyurulacaktır.

YARIŞMA TAKVİMİ:

Bu özel şartname, 21 Eylül 2018 tarihine kadar tüm okullara gönderilecektir. Eserlerin okul Müdürlüklerine teslimi:31.10.2018

Eserlerin Okul Müdürlüklerinde değerlendirilmesi: 1- 9 Kasım 2018

Eserlerin İl Milli Eğitim Müdürlükleritarafından değerlendirilmesi: 12 – 16 Kasım 2018

Eserlerin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunagönderilmesi: 21 Kasım 2018

DEĞERLENDİRME ŞEKLİ:

İlk değerlendirme, ilgili okul Müdürlüklerince alanında uzman öğretmenlerden oluşturulan eser seçici kurultarafından yapılacak olup, okul genelinde birinciliğe layık görülen eserler (ilköğretim, ortaöğretim ve lise düzeyinde; resim, kompozisyon ve şiir için ayrı ayrı) belirlenecektir.

İkinci değerlendirme İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından alanında uzman öğretmenlerden oluşturulan komisyon tarafından yapılacak olup, il genelinde birinciliğe layık görülen eserler (ilköğretim, ortaöğretim ve lise düzeyinderesim, kompozisyon ve şiir için ayrı ayrı) belirlenecektir.

Üçüncü değerlendirme Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ve Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından oluşturulan Değerlendirme Kurulu tarafından Ankara’da yapılacaktır.

İllerde dereceye giren eserler İl Milli eğitim Müdürlükleritarafından 21 Kasım Çarşambagünü mesai saati sonuna kadar, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, Kocatepe Mahallesi Yüksel Cad. No:23 06420 Çankaya /ANKARA adresinegönderilecektir.

Belirtilen tarihten sonra gönderilen eserler değerlendirmeye alınmayacaktır.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu yarışma hakkında her türlü değişiklik yapma hakkına sahiptir.

Yarışmaya katılan tüm öğrenciler yarışmaşartnamesinde yer alan şartları kabul etmiş sayılırlar.

DEĞERLENDİRME KURULU

Değerlendirme Kurulu, Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Birimi tarafından belirlenecek üç üye ile Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce görevlendirilecek, her kategori için konusunda uzman iki üyeden oluşturulacaktır.

Eserler İlköğretim, Ortaöğretim ve Lisekategorilerinde olmak üzere ayrı ayrı değerlendirilecektir.

ÖDÜLLER:

İLKÖĞRETİM OKULLARİ ÖDÜLLERİ

Birincilik ödülü (Resim): Dizüstü Bilgisayar

Birincilik ödülü (Şiir):Dizüstü Bilgisayar

İkincilik ödülü (Resim):Dijital Fotoğraf Makinası ( yarı profesyonel )

İkincilik ödülü (Şiir):Dijital Fotoğraf Makinası ( yarı profesyonel )

Üçüncük ödülü (Resim) : Tablet

Üçüncülük ödülü (Şiir): Tablet

ORTAÖĞRETIM OKULLARI ÖDÜLLERİ

Birincilik ödülü (Resim): Dizüstü Bilgisayar

Birincilik ödülü (Şiir): Dizüstü Bilgisayar

Birincilik ödülü (Kompozisyon) : Dizüstü Bilgisayar

İkincilik ödülü (Resim): Dijital FotoğrafMakinası ( yarı profesyonel )

İkincilik ödülü (Şiir): Dijital Fotoğraf Makinası ( yarı profesyonel )

İkincilik ödülü (Kompozisyon): Dijital Fotoğraf Makinası ( yarı profesyonel )

Üçüncülük ödülü (Resim) : Tablet

Üçüncülük ödülü (Şiir): Tablet

Üçüncülük ödülü (Kompozisyon): Tablet

LİSE ÖDÜLLLERİ

Birincilik ödülü (Resim): Dizüstü Bilgisayar

Birincilik ödülü (Şiir): Dizüstü Bilgisayar

Birincilik ödülü (Kompozisyon) : Dizüstü Bilgisayar

İkincilik ödülü (Resim): Dijital Fotoğraf Makinası ( yarı profesyonel )

İkincilik ödülü (Şiir): Dijital Fotoğraf Makinası ( yarı profesyonel )

İkincilik ödülü (Kompozisyon): Dijital Fotoğraf Makinası ( yarı profesyonel )

Üçüncülük ödülü (Resim) : Tablet

Üçüncülük ödülü (Şiir): Tablet

Üçüncülük ödülü (Kompozisyon): Tablet

TELİF HAKKI

Yarışmada ödüle değer bulunan eserlerin baskı ve sayısal kopyaları, tüm telifhaklarıyla, kişinin izni olması kaydıyla,Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna ait olacaktır.TİHEK, ödüle değer bulunan ve bulunmayan tüm eserleri, etkinliklerinde, eğitim faaliyetlerinde, sergileme, afiş, katalog, broşür, kitap vb. her türlü tanıtım ve her türlü süreli ve süresiz yayınlarda kullanma, gösterme ve medyada yayınlama hakkı da dâhil olmak üzere eser sahibinin ismi ile birlikte kısmen veya tamamen kullanma hakkına sahiptir. Öte yandan bu haklar ödüle değer bulunmayan eserlerin sahibi tarafından kullanılmasına engel değildir.

ESERLERİN İADESİ

Ödüle değer bulunmayan eserler talep halinde bir kopyası saklanarak ilgilisine iade edilebileceği gibi kullanılmaya gerek bulunmaması ve ilgilisi tarafından iade istenmemesi durumunda üç ay sonra tamamen imha da edilebilir.

ÖDÜLLERİN DAĞITIMI

Resim, Kompozisyon ve Şiir Yarışmasının Ödül töreni ve içeriği okullara, Kasım ayındaTürkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu tarafından bildirilecektir.

YARIŞMA TAKVIMİ:

Bu özel şartname, 21.09.2018 tarihine kadartüm okullara gönderilecektir.

Eserlerin Okul Müdürlüklerine teslimi 31Ekim 2018

Eserlerin Okul Müdürlüklerinde değerlendirilmesi 19 Kasım 2018

Eserlerin İl Milli Eğitim Müdürlükleritarafından değerlendirilmesi 12 – 16 Kasım 2018

Eserlerin Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumundadeğerlendirilmesi 26 – 30 Kasım 2018

İLETİŞİM BİLGİLERİ: Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu, İnsan Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Birimi, Kocatepe Mahallesi Yüksel Cad. No:23 Kızılay 06420Çankaya / ANKARA

Tel: 0 312 422 78 00 / 0 312 422 78 28

Faks: 0 312 313 78 99

Kaynak: http://tihek.gov.tr/ilkogretim-ortaogretim-ve-liselerarasi-resim-siir-ve-kompozisyon-yarismasi/index.html