15 Temmuz Açıklaması

Kıymetli Basın Mensupları ve Değerli Vatandaşlarımız

Bu gün burada Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunu temsilen 15 Temmuz Hain FETÖ Darbe Girişimi sanıklarının yargılandığı mahkemeyi takip etmek üzere bulunuyoruz.

Başbakanlık ile ilişkili olarak sivil toplum ile Kamu arasında köprü vazifesini üstlenen ve yeni bir kurum olan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu 6701 sayılı kanunla kurulmuştur. 15 Temmuz Darbe girişimi sebebiyle kurumumuz 1 yıl gecikmeyle teşkilatlanmasına başlamış olmasına rağmen ve kısa sürede ikincil mevzuatını hazırlayarak çalışmalarına başlamıştır.

Başkanlığını yaptığım Kurum Türkiye’de insan haklarının korunması ve geliştirilmesi, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi ve ayrımcılıkla mücadele başlıkları altında toplanan belli başlı görevleri vardır.

Malumları olduğu üzere 1960 yılında yapılan darbe girişimi ile 12 Eylül Askeri Darbesi ve 28 Şubat Post Modern Darbesi ile ülkemizde hem demokrasi akamete uğratılmış hem de insan hakları ihlalleri hat safhaya ulaşmıştır. Bu darbe girişimlerinin destekleyicisi uluslararası emperyalist güçler yine ülkemizi bir iç karışıklığa sürüklemek ve milletimizin birlik ve beraberliğini parçalamak için 2016 yılı 15 Temmuzunda silahlı Kuvvetler içerisinde yuvalanmış bir grup FETÖ Terör Örgütünü harekete geçirerek ülkemizde bir darbe girişiminde bulunmuş 250 vatandaşımız şehit olmuş, darbeciler tarafından başta TBMM olmak üzere pek çok kamu kurumu bombalanmış ve ülkemiz milyarlarca lira zarara uğratılmıştır.

İşte biz Kurum olarak FETÖ Darbe Sanıklarının yargılanmış olduğu bu mahkemeyi izlemek üzere buradayız. Konun sonuna kadar takipçisi olacağız.

Daha önce de belirtmiştik. 15 Temmuz gecesi Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkomutan olarak “Halkın gücünün üstünde bir güç tanımadım. Milletimi hava meydanlarına ve meydanlara davet ediyorum.” çağrısı uyarak veya daha önceden sokaklara çıkarak darbecilerin tankları, uçakları ve silahları önüne set olmuş şehitlerimiz ve gazilerimizin ve milletimizin hakkı için buradayız.

Takip ettiğimiz davaların adil bir yargılama ile yürütüldüğü hususunda şüphemiz yoktur.

Emperyalist güçler tarafından 15 Temmuz Hain FETÖ darbe girişimi ile Ülkemizin karışıklığa uğratılması akamete uğrayınca bu sefer de Suriye ve Irakta PKK ve DEAŞ gibi terör örgütleri desteklenerek saldırılarını devam ettirdikleri görülmektedir. Bu sebeple baskı ve zulüm altında kalıp ülkemize sığınan milyonlarca sığınmacının ve roket saldırıları ile can veren vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıların önlenmesi için uluslararası mevzuata uygun biçimde yürütülen ve Silahlı Kuvvetlerimizin Zeytin Dalı Harekâtını da desteklediğimizi açıkladık. Kilis ve Hatay illerimize yaptığımız ziyaretlerde Harekâta olan desteği bildirmiş ve özellikle camiye ve sivil kişilerin kaybına sebep olan saldırıları da kınamıştık.

Bu gün burada yeniden tekrar ediyorum ki; 15 Temmuzdan sonra Türkiye’nin adı Kahraman Türkiye’dir. Kurumumuz 15 Temmuz Darbe Girişiminin karşısında duran tüm sivil toplum örgütleri ve vatandaşlarımızla işbirliğine hazırdır. Özgürce yaşadığımız bu vatan hepimizindir. Vatanımıza birlik ve beraberliğimize sahip çıkmalıyız.

Sözlerimi Mehmet Akif Ersoy’un bir dizesi ile bitirmek istiyorum.

Sahipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.

Saygılarımla.

Av. Süleyman ARSLAN

TİHEK Başkanı

TÜRKİYE TARİHİNE KARA BİR LEKE 28 ŞUBAT POSTMODERN DARBESİ

Öne çıkan

Devlet ile Vatandaşı arasında bir sözleşme olan Anayasanın büyük bölümü insan haklarının korunmasına ayrılmış olup Devletlerin en temel vazifesi hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesidir. Vatandaşları arasında ayrımcı uygulama yapmaması da bu temel görevin bir gereğidir. Milli iradeye dayanmayan güçlerin bizzat veya baskısı ile Devleti oluşturan Yasama Yürütme ve Yargı organları zaman zaman devre dışı bırakıldığı darbe süreçleri ile ülkemiz meclisi, hükümeti ve yargısı ipotek altına alarak devre dışı bırakılmıştır. Malum olduğu üzere 1960 yılında yapılan darbesi, 12 Eylül Askeri Darbesi ve 28 Şubat Post Modern Darbesi ile ülkemizde hem demokrasi akamete uğratılmış hem de insan hakları ihlalleri hat safhaya ulaşmıştır.  1960 ve 1982 Askeri Darbeleri ile Anayasa lağvedilmiş, Milli İrade hiçe sayılmıştır. Yine 28 Şubat Post-modern Darbesi ile Milli irade hiçe sayılarak insan haklarına aykırı uygulamalar yapılmış ve algı operasyonları ile Milletimizin bir kısmı diğer kısmı ile düşman haline getirilmeye çalışılmıştır.
2016 yılı 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz günü milletçe yaşamış olduğumuz emperyalist güç odaklarının desteği ile hain FETÖ Darbe girişimi Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Halkın gücü üzerinde başka bir güç tanımam.” diyerek milletimizi darbecilere karşı durmak üzere hava meydanlarına ve meydanlara çağrısı üzerine milletimizin basireti ve cesareti ile darbe girişimi bastırılmıştır.
Uluslararası emperyalist güçleri, Türkiye’yi iç karışıklığa sürüklemek, milletin birlik ve beraberliğini parçalamak için desteklediğini Silahlı Kuvvetler içerisinde yuvalanan FETÖ mensuplarını harekete geçirerek ülkemizde bir darbe girişiminde daha bulunmuş ve 15 Temmuz darbe girişimine direnen 251 vatandaşımız şehit, 2 bin 734 vatandaşımız da yaralanarak gazi olmuştu. Bu insanlık dışı darbe teşebbüsü temel insan haklarının en önemlisi olan yaşama hakkını da ortadan kaldıran bir vahamete ulaşmıştır. Halkına ihanet eden darbeciler, elinde yalnızca bayrağıyla ihanete karşı duran sivillerin hayat hakkını acımasızca ellerinden almaktan kaçınmamışlardır. Başta TBMM olmak üzere pek çok kamu kurumunu bombalamış, ülkemizi milyarlarca lira zarara uğratmışlardır.
28 Şubat 15 Temmuz Bağlantısı
Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki; 28 Şubat Post-modern darbesi de halkımız tarafından engellenebilseydi, darbeye destek veren tüm güçler kısa sürede yargılanabilseydi 15 Temmuz gecesi yaşanan hain FETÖ Darbe girişimi yaşanmayabilirdi.  O yüzden 28 Şubat Post-modern darbesinin tüm mağdurları ve hukuksuzluklarının bir kısmı giderilmiş olsa da halen Darbenin faillerinin tamamen yargılanması tamamlanmadığı sürece 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi gibi darbe teşebbüslerinin önü tamamen kesilmeyecektir.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ üyelerine yönelik operasyonlarda ortaya çıkan somut bilgilere göre bu kararları veren yargıçların büyük çoğunluğu ya FETÖ üyesi olmaktan tutuklanmış ya da tutuklanmamak için yurtdışına kaçmıştır. Ayrıca bizzat Gülen’in 28 Şubat’ın jakobenlerini desteklemek için Refah-Yol Hükümetini hedef alarak söylediği “Beceremediniz, artık bırakın” ifadesinin dönemin darbeci medyası tarafından manşetlere ve ekranlara taşınması da sürecin ittifaklarını göstermesi açısından somut bir veridir. 28 Şubat darbesi Jakoben antidemokratik ve hukuksuzluğu ilke edinmiş kesimlerle işbirliği yapan FETÖ üyeleri tarafından örtülü şekilde belirli bir uyum içinde gerçekleştirilen bir darbedir. Hedefinde ise dindar ve muhafazakâr insanların varoluşsal değerleri vardır.
Bu ülke üzerinde emelleri olan darbeciler bütün bu yaşananlardan sonra yeni darbe stratejileri ve yöntemleri geliştirdiler. Darbeciler milleti bir arada tutan değerler yıpratılmadan ve sadece siyasete değil bütün kurumlara duyulan toplumsal güven yıkılmadan bu ülkede istedikleri hedeflere ulaşamayacaklarını düşündüler. Bu yüzden yeni dinamikler ve aktörler devreye sokularak başka bir yöntemle yapılacak 28 Şubat darbesi planlandı ve adım adım uygulandı. Öncelikle belirtmek gerekir ki 28 Şubat ilk bakışta göründüğü gibi sadece toplumun bir kesimine (dindarlara) karşı değil top-yekûn bu millete karşı yapılmıştır. Çünkü amaçlanan nihai hedef toplumu kutuplara ayırarak çatıştırmak ve oluşan kaos sonucu ülkeyi tamamen ele geçirmektir.
28 Şubat darbesinin hedeflerinden biri de o dönemde kendilerini darbenin faili zanneden yargı, medya, üniversiteler, sendikalar, meslek odaları ve ordudur. Bu kurumların hepsi millete karşı olan bir sürecin parçası olarak kendilerine duyulan toplumsal güveni kaybettiler. Darbeyi planlayanların istediği tam olarak buydu. Ama darbecilerin asıl kayıpları bu değildi. Dindar olanları tasfiye ettiklerinde yerine kendinden olanları yerleştirerek kadrolaşmalarını gerçekleştireceklerini sanıyorlardı. Hiç de öyle olmadı. Bütün kurumlarda boşalan kadrolar adeta bukalemun gibi renk değiştirebilen FETÖ yandaşlarınca dolduruldu. Acaba Çevik Bir, bin yıl sürmesini planladığı darbesinin geleceğini FETÖ’cülerin yuvalandığı bir orduya emanet etmeyi planlamış mıydı?
Yine 28 Şubat Döneminde FETÖ elebaşının 28 Şubat’ın başaktörlerinden birisi olan Çevik BİR’e yazdığı utanç verici mektubuyla “tüm okullarını ne zaman istenirse devretmeye hazırız” demesi yine FETÖ ile 28 Şubat arasındaki ve 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi arasındaki bağlantı için önemli bir işarettir.
21 yıldır 28 Şubat hukuksuzluğu sürmektedir.
28 Şubat Post Modern Darbe’nin üzerinden tam 25 yıl geçti. Darbenin baş aktörlerinden de olan dönemin generallerinden biri “gerekirse bin yıl sürecek” diyerek ifade ettiği 28 Şubat Post Modern Darbesi; ülkemizin sosyal, kültürel, eğitim, ekonomik ve siyasi hayatına ağır bedeller ödetmiştir. Milletimizin hafızasında acı ve silinmez insanlık dışı izleri hâlâ devam etmektedir.
Kadınların başörtüsü olduğu için okullara sokulmadığı, dinini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü günün adıdır 28 Şubat. Türkiye’nin yakın tarihine kara bir leke düşüren 28 Şubat Post-modern darbesi, küresel şer odaklarının Anadolu topraklarında her şeyden önce İslam’ı ve Müslümanlığı boğarak ülkenin yönetimini dizayn etme çabasının ürünüydü. Askerî vesayetin toplum iradesini ipotek altına aldığı süreçte halkın oylarıyla işbaşına gelen Necmettin Erbakan, Başbakanlık koltuğundan indirildi.
28 Şubat Post-modern darbesini yaşayan toplum medyada manipülasyon ve dezenformasyon içeren haberlerle halkın algısı biçimlendirilmeye çalışıldı, psikolojik harp taktikleri bir bir uygulandı. Sincan’da tanklar yürütülerek antidemokratik biçimde, irtica bahanesiyle Refahyol Hükümeti silahlı güçler tarafından istifaya zorlandı, milyonlarca insan fişlendi, yerinden yurdundan edildi. Başörtülü kadınların okuması, çalışması engellendi. İşten atılanlar, sürgün edilenler, işkenceye uğrayanlar, cezaevlerine konulanlar oldu. Siyasi, sosyal ve ekonomik boyutlarını da içinde barındıran bu darbe milyonlarca insanı mağdur etti, derin izler bıraktı. 28 Şubat Post-modern darbesinin bu yıl 25 inci yılı. Yıllar içinde birçok mağduriyet giderildi ama darbenin etkisi hâlâ devam ediyor. Bu etkinin bir boyutu da cezaevlerinde yaşanıyor. 28 Şubat mahkumları denilen, 90’lı yıllarda cezaevine konulan yüzlerce mahkum bulunuyor. Darbenin 25 inci yıldönümünde 28 Şubat’ın cezaevindeki mağdurları “Bu son 28 Şubat olsun!” diyorlar. Sayıları azalmış olsa da halen mağdur durumda cezaevlerinde hapis yatmaktadırlar. Hatta bazıları kendilerini mahkum eden FETÖ cü hakimlerle aynı cezaevinde kalmaktadırlar.
28 Şubat Yargı Kararları İptal edilmelidir.
Post-modern Darbe olan 28 Şubat döneminde algı operasyonları ile bağımsız yargıya yakışmayacak şekilde anti demokratik güç odaklarından brifing alan bir takım yargıç ve savcılar 15 Temmuz Hain FETÖ Darbe girişimi sonrası FETÖ üyesi olmakla yargılanmış ve mahkum olmuşlardır. Bu sebeple 25 inci yıldönümünde lanetle andığımız 28 Şubat 1997 tarihinde başlayan 28 Şubat Post-modern darbe sürecinde işkence ve kötü muamele gören, haksız yargı kararlarıyla kamudan ihraç edilen kamu görevlileri ve mahkum edilen siviller için yeniden yargılanma yolu açılmalıdır. Bu yolun açılabilmesi için öncelikle halen hapiste olan mazlumların yeniden yargılanabilmesi için bir kanun maddesi ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmalıdır.
28 Şubat mağdurlarının dosyaları yeniden incelenip adaletin tesisi için çok geç de olsa bir adım atılmalıdır.
28 Şubat 2022
Mehmet Altuntaş

Yayımlayan => https://www.kayserianahaber.com/mehmetaltuntankaleminden-darbelervensanhaklarhlalleri-_d16650.html

https://www.kayserianahaber.com/mehmetaltuntankaleminden-darbelervensanhaklarhlalleri-_d16650.html

Cumhurbaşkanı: At izi it izine karıştı – Yeni Şafak 2016

Cumhurbaşkanı: At izi it izine karıştı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ ile mücadelede bazı kişilerce sergilenen yanlış tutumu eleştirdi. “Ben bir şey atayım da tutar’ diyenler var” ifadelerini kullanan Cumhurbaşkanı, “At izi it izine karışmış vaziyette. Bu tür şeylerden uzak kalmak lazım” görüşünü dile getirdi.
Haber Merkezi 07 Eylül 2016, 11:35 Yeni Şafak

FETÖ ile mücadele konusunda değerlendirmede bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bazı iddiaların ortaya atılmasının yanlış olduğunu söyledi.
“FETÖ’den ihraç edilenleri kriptolar seçti, asıl kriptolar ise hale görevde” iddiaları sorulan Cumhurbaşkanı, “Bunu söyleyenler kendilerine göre doğru da söyleyebilirler. Ama şu var ki at izi, it izine karışmış vaziyette. ‘Ben bir şey atayım da nasılsa tutar’ diyenler var. Bazıları böyle yapıyor. Bunlar doğru şeyler değil. Bu tür yanlışlıklardan uzak durmak lazım” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı, bazı suçlamalarla tutuklanan birtakım kişilerin işle hiç akalası olmadığını da belirterek, “O insana yaftayı yapıştırıyorlar” dedi.

https://www.yenisafak.com/gundem/cumhurbaskani-at-izi-it-izine-karisti-2526756

Yorum: At izini it izine karıştıranlar 28 Şubat Darbesi ile 15 Temmuz Darbe girişiminin arkasında olan karanlık güçlerdir

https://www.ahaber.com.tr/gundem/2016/09/07/erdogan-at-izi-it-izine-karistihttps://www.ahaber.com.tr/gundem/2016/09/07/erdogan-at-izi-it-izine-karisti

http://haberler.com/erdogan-uyardi-hukumet-harekete-gecti-at-izi-it-8773018-haberi/http://haberler.com/erdogan-uyardi-hukumet-harekete-gecti-at-izi-it-8773018-haberi/

https://www.sondakika.com/haber/haber-erdogan-su-an-bildiklerimi-soylemeyecegim-ama-8992497/https://www.sondakika.com/haber/haber-erdogan-su-an-bildiklerimi-soylemeyecegim-ama-8992497/

“At izi, it izine karıştı” sözünü Reis ne için demiş?

Gonca Yayınevi’nin FETÖ operasyonlarında basılarak yayınlarına el konması üzerine Hasan Başpehlivan’ın konuyu 40 yıllık arkadaşı olan Cumhurbaşkanı’na iletiyor. Çin gezisinde olan Cumhurbaşkanı ise o meşhur söylemi dile getiriyor…

Yakın zamanda “At izi, it izine karıştı” Söylemi ile ülkede yapılan OHAL ve Fetö operasyonlarında haksız kişilerinde mağdur edildiğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o sözü neden söylediği ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 40 yıllık arkadaşı olan Hasan Başpehlivan ‘ın yaşadığı mağduriyet ibretlik nedeni ile Reis’i aradığı ifade edildi.

Geçmiş dönemlerde Fetö’ cülerin Gonca Yayınları adı altında bir şirket kurduğunu söyleyen Başpehlivan bu şirketi mahkeme kararıyla çok zaman önce kapatıldığını dile getirdi.

Başpehlivan:

“Fetö, operasyonu olunca polisler bizim dükkanı kapatmaya geldiler. Polislere baskın anında durumu izah ettik. Mahkeme kararlarını gösterdik. Ama polisler mahkeme kararını dinlemediler. Avukatlarımızın devreye girmeleri üzerine kapatmayı bir müddet ertelettik” dedi.

Başpehlivan daha sonra:

“Polis baskını olduğu gün bir arkadaşım vasıtasıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ a ulaştım. Kendisi de o gün uçaktaymış, Çin’e seyahat ediyormuş. Mağduriyetimizi dile getirdim. O da sağ olsun bizimle ilgilendi” dedi.

Çin gezisi dönüşü ise Cumhurbaşkanı uçakta gazetecileri yaptığı açıklamada:

“Bu olay sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan Fetö operasyonu kapsamında At izi, iti izine karışmasın” dedi.

https://www-netgaste-com.cdn.ampproject.org/v/s/www.netgaste.com/amp/haber/2512622/at-izi-it-izine-karisti-sozunu-reis-ne-icin-demist-izine-karisti-sozunu-reis-ne-icin-demishttps://www-netgaste-com.cdn.ampproject.org/v/s/www.netgaste.com/amp/haber/2512622/at-izi-it-izine-karisti-sozunu-reis-ne-icin-demis?amp_js_v=a6&amp_gsa=1&usqp=mq331AQKKAFQArABIIACAw%3D%3D#aoh=16289200114370&referrer=https%3A%2F%2Fwww.google.com&amp_tf=%251%24s%20alan%C4%B1ndan&ampshare=https%3A%2F%2Fwww.netgaste.com%2Fhaber%2F2512622%2Fat-izi-it-izine-karisti-sozunu-reis-ne-icin-demishttps://www-netgaste-com.cdn.ampproject.org/v/s/www.netgaste.com/amp/haber/2512622/at-izi-it-izine-karisti-sozunu-reis-ne-icin-demis?amp_js_v=a6&amp_gsa=1&usqp=mq331AQKKAFQArABIIACAw%3D%3D#aoh=16289200114370&referrer=https%3A%2F%2Fwww.google.com&amp_tf=%251%24s%20alan%C4%B1ndan&ampshare=https%3A%2F%2Fwww.netgaste.com%2Fhaber%2F2512622%2Fat-izi-it-izine-karisti-sozunu-reis-ne-icin-demis

28 ŞUBAT POSTMODERN ASKERİ DARBESİ 1000 YIL SÜRMESİN

28 Şubat 2021 17:30

Türkiye’de, 1960 yılından itibaren, neredeyse her on yılda bir darbe gerçekleştirilmiştir. Demokrasinin askıya alındığı bu darbeler sonucu TBMM ve siyasi partiler kapatılmış, millet iradesi hiçe sayılmış, başta yaşam hakkı olmak üzere, temel insan hakları çiğnenmiştir. Bu darbelerden birisi de pek çok insan hakları ihlali ile sonuçlanan ve yüzbinlerce insanın mağdur olmasına neden olan ve diğer klasik anlamdaki darbelerden farklı özellikleri bulunması nedeniyle “Postmodern” olarak adlandırılan denilen 28 Şubat Askeri Darbesidir.

1993 Karanlık olaylar yaşandı. 28 Şubat darbesinin Başlangıç Sesleri 1993 Yılında Duyulmaya başlandı.

Ülkemiz 1990lı yıllarda demokrasisi ve insan hakları açısından bir cadı kazanına dönüşmüştü. 17 Nisan 1993 te Turgut ÖZAL’ın ani ölümünden önce de ülkemizde çok sayıda karanlık cinayetler işlendi ve suikastlar gündem oldu. “Son Darbe 28 Şubat” kitabında Mehmet Ali BİRAND bu cinayetleri sayar. Özellikle 1993 yılında işlenen cinayet ve suikastlar yeni bir dönemin başlangıcını haber veriyordu. 24 Ocak 1993, Uğur MUMCU evinin önünde öldürüldü, 28 Ocak 1993, Jack Kamhi roketle saldırıya uğradı ölümden döndü. Yine Turgut ÖZAL’ın ölümünden iki ay önce 17 Şubat 1993 te Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref BİTLİS içinde bulunduğu uçak düşerek öldü. Mehmet Ali BİRAND’a göre “17 Nisan 1993 te Turgut Özal’ın ani ölümünden sonra ülke 28 Şubat sürecine doludizgin sürüklenecekti..”, 28 Şubat 1997 günü alınan MGK Kararları Türkiye’nin siyasi tarihini uzun yıllar olumsuz yönde etkilemiştir.

Muğla Cumhuriyet Başsavcısı Ertem Türker’in Okuduğu “Savcılar Laiklik Bildirisi” süreci başlatan işaret fişeğidir.

Milletin iradesi ile seçilmiş meşru Hükümeti alaşağı etmeyi hedefleyen 28 Şubat Postmodern Darbe Sürecinin gerçekte ne zaman başladığı konusu ile ilgili çeşitli görüşler öne sürülmüş olsa da dikkate alınması gereken önemli bir tarih de 23 Nisan 1994 tür. Bu tarihte, Adalet Bakanlığı’nca Antalya’da düzenlenen “Yargı ve Cezaevleri Sorunu” konulu toplantıya katılan 76 il cumhuriyet başsavcısı, 8 DGM başsavcısı ve terör cezaevi bulunan 8 ilçenin cumhuriyet savcısının oy birliğiyle ‘Laiklik Bildirisi’ yayımlanmıştır. Bu bildiri sonrasında dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan GÜREŞ Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bildiriden duyduğu memnuniyeti dile getirmişti. Bu ve benzeri açıklamalar Yargının açıkça nasıl baskı altına alındığını, siyaset ve yargı camiasından bazı isimlerin de bu baskıyı kabullendiğini göstermektedir.

Darbeciler yargılandılar ve yargı süreci halen devam ediyor.

28 Şubat 1997 tarihinde yayınlanan Postmodern bir Darbenin fitilini ateşleyen bildiri üzerinden 23 yıl geçti. Darbe sorumlusu sanıklar hakkındaki soruşturma tamamlanıp 22 Mayıs 2013’te dava açılmıştır. Ankara 5 inci Ağır Ceza Mahkemesince görülen 28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanıklı davada, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı ve Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir’in de aralarında bulunduğu 21 sanığın müebbet hapse çarptırılması, 68’inin beraatı, 14 sanık hakkındaki davanın ise düşürülmesine ilişkin gerekçeli karar 3 Temmuz 2018 de açıklandı. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi, 28 Şubat davasında Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen hükmü hukuka uygun buldu. 28 Şubat davası dosyası halen Yargıtayda bulunuyor.

28 Şubat Postmodern darbe sürecinin en önemli aktörlerden biri de 15 Temmuz Hain Darbe girişiminde bulunan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) dür.

FETÖ, 28 Şubat Darbesine her yönüyle lojistik ve maddi destek vererek toplum üzerinde yerleşmesi ve etkisini daha fazla göstermesi için gerekli tüm çalışmaları onlarla birlikte yapmış bir örgüttür. 28 Şubat Darbesi ile 15 Temmuz Darbe girişimini gerçekleştirmek isteyen güçler ve amaçları açısından ciddi benzerlikler vardır. 16 Nisan 1997’de FETÖ lideri Fetullah Gülen, 16 Nisan 1997 tarihinde katıldığı bir televizyon programında 28 Şubat Darbesini yapanları “Asker daha demokrat.” ifadelerini kullanarak övmüş ve desteklemiştir.4 Zamanın meşru hükümeti için “emaneti iade edin, çekilin!”, darbeciler için ise “asker daha demokrat.” beyanında bulunan, anti-demokratik MGK Kararları için de “İslami usullere göre değerlendirildiğinde bu bir içtihattır, hata yapsalar bile sevap alırlar” zırvalığını yapan da bizzat örgüt lideri olmuştur.

Pek çok hak ihlalleri giderildi, mağduriyetlerin bir kısmı halen devam ediyor.

28 Şubat Postmodern Darbe sürecinde hak ihlalleri yaşanmış, vatandaşlarımız eğitim, özlük, ticaret, memuriyet hakları başta olmak üzere birçok haktan mahrum bırakılmıştır. Son on yılda, Yükseköğrenimde ve kamuda kılık kıyafet yasağı gibi hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için önemli adımlar atılmıştır. Ancak akademisyen, yazar, sendika, sivil toplum kuruluşları ile TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu TİHEK ve Kamu Denetçiliği Kurumu (KDK) gibi kurumların da vurguladıkları gibi tarafından o dönemde yaşanan insan hakları ihlalleri ve ayrımcılık yasağı ihlallerinden kaynaklı mağduriyetlerin halen devam ettiği ifade edilmektedir.

Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumunun 27 Şubat 2020 tarihli basın açıklaması da bu manada çok önemli öneriler içermektedir.

TİHEK adına REFAHYOL Döneminin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan’ın da Müsteşar yardımcılığı ve bir süre müsteşarlığını da yapmış olan Sayın Mesut KINALI’nın açıklamasına göre 28 Şubat mağduriyetlerin giderilmesi ile ilgili bu güne kadar yapılanları sıraladıktan sonra yapılması gerekenleri de şu şekilde belirtmektedirler: “Son yıllarda Yükseköğrenimde ve kamuda kılık kıyafet yasağı gibi bazı hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için önemli adımlar atılmıştır. Örneğin; okullarda ve kamuda başörtüsü yasağı kaldırılmış, 5525 Sayılı yasa ile bir bölüm memurun işine geri dönmeleri sağlanmıştır.”

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen halen hakları ihlal edildiğini söyleyen bir kısım mağdurların taleplerine de kulak vermek ve bu taleplerin gereğini yerine getirmek başta yargı, yürütme ve yasama olmak üzere herkesin üzerine düşen önemli bir görevdir. 28 Şubat Post-Modern Darbesinin neden olduğu insan hakları ihlalleri ve halen devam eden mağduriyetlerin bir an önce giderilmesinin de bir insan hakkı talebi olduğu kuşkusuzdur.

Mehmet ALTUNTAŞ
Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Üyesi


28 Şubat mağdurları serbest bırakılsın

28 Şubat mağdurları serbest bırakılsın

Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Bıyıklı, “28 Şubat mağdurlarını içeri atan hakimler şu an hapishanelerde. Oyunları gün yüzüne çıkmıştır. 28 Şubat mağdurları dışarı çıkmalıdır.” dedi.

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Genel Başkanı Mahmut Bıyıklı, yazarlar, 28 Şubat mağduru aileler ve vatandaşlar ile Üsküdar Mihrimah Sultan Camisi önünde basın açıklaması yaptı.

Bıyıklı, yeni 28 Şubat’ların yaşanmaması için Hükümet’in çalışmalarını desteklediklerini belirtti. Şu an 600’e yakın kişinin 28 Şubat dönemi yargılamaları sonucunda halen hapiste olduğunu kaydeden Bıyıklı, “28 Şubat mağdurlarını içeri atan hakimler şu an hapishanelerde. Oyunları gün yüzüne çıkmıştır. 28 Şubat mağdurları dışarı çıkmalıdır.” diye konuştu.

28 Şubat mağdurları arasında 15 Temmuz darbe girişimine direnenlerin olduğunu da hatırlatan Bıyıklı, bunların en önemli örneklerinden birisinin şehit Halil Kantarcı olduğunu anımsattı.

Akademya dergisi adına açıklama yapan Kubilay Karadeniz de 28 Şubat mağdurları için yeniden yargı yolunun açılması gerektiğini söyledi. Bu konuda bir imza kampanyası başlattıklarını da bildiren Karadeniz, 2 milyon imzaya ulaşmayı hedeflediklerini vurguladı.

Muhabir: Ünal Gündoğdu

10.03.2018

İSTANBUL