AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Güzeldi, güzeldi.
Şimdi, Sayın Başkan, tek tek anlatacağım ama gerçekten çok üzgünüm böyle bir sunumla karşılaştığım için. Sayın Sunat da söyledi ama sizin Kurumunuz bir sivil toplum kuruluşu değil, bir devlet kurumu. Görev tanımınız da kuruluş kanununuzda belirtilmiş. Bu kuruluş kanunu da KEFEK’ten Komisyondan geçmişti. 9’uncu maddesinde de geniş bir şekilde yetkileriniz tanımlanmış. Ayrımcılığı önlemekle, insan hakları ihlallerini resen incelemekle, işkence ve kötü muameleyle mücadele etmekle Kurumunuz görevli, başlıca görevleri bunlar ama Kurumunuzun yani yapılan çalıştaylarda, etkinliklerde bakıyorum, tabiri caizse Kurumunuzun içinde resmen kadının adı yok. Sanırım, sizin çalıştay konuşmasında bir ifadeniz var: “Kadın cinayeti diye özelleştirmeye gerek yoktur.” Değil mi? “Erkekler de cinayete kurban gidiyor.” diyorsunuz. Peki, şimdi, binlercesinin içinden bir örnek vermem gerekirse, Haziran 2020’de Merve Konukoğlu 20 yaşındayken Elâzığ’da annesiyle boşanan öz babası tarafından kendisiyle görüşmek istemediği bahanesiyle başından silahla vurularak öldürüldü. Şimdi, Kurumunuzun… Bu örnek üzerinden şunu sormak istiyorum: Öldürülen 20 yaşındaki kişinin adı Merve değil de Mehmet olsaydı sizce cinayetin işlenme ihtimali neydi? Ya da yine aynı sebepten, babanın değil de annenin elinde silahla oğlunun evine gitme ihtimali neydi? Sanırım, bu sorum aslında sunumunuzun da cevabı olacak ama biraz daha devam edeceğim.
Sürekli, yaşlı, engelli vatandaşlarımızdan ve bunlarla ilgili olan detaylı çalışmalarınızdan bahsediyorsunuz ama şiddete gelince kadından bahsetmekten tereddüt ediyorsunuz, bunun sebebi ne anlayamadım. “Aileyi koruyamayan bir toplum, kadını koruyamaz.” diyorsunuz. Peki, ailenin içinde olmayan kadın ne olacak? Şiddet gördüğünde onu koruma hakkınız yok mu?
Bütün sempozyumlarınızda ailenin korunmasından bahsediyorsunuz, ailenin korunması, ailenin korunması, hiçbirinde kadının adı yok. Yine, diyorsunuz ki: “Ailenin korunması, evrensel bir insan hakkıdır.” Değildir efendim. Bir kere ailenin korunması bir özgürlük değil bir politikadır. “Tüm kişi, kurum ve kuruluşlardan ve devletten ailenin korunmasını isteme hakkına sahiptir bir toplumu oluşturan kişi. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu ailenin korunmasını, insan haklarının genelini etkileyen en temel haklardan biri olarak değerlendirmektedir.” diyorsunuz ama aslında, başlıca temel haklar ailenin korunmasından ziyade yaşam hakkıdır, kişi dokunulmazlığıdır, özel hayatın gizliliğidir, güvenliğidir.
Yine, aile içinde şiddetten bahsediyorsunuz. Kadının adı yok dediğimiz, evli değilse… Mesela üniversite öğrencisi vardı, Pınar Gültekin, öldürülmüştü. Bu ne olacak? Dikkatinizi çekmiyor mu bu cinayetler?
Yine diyorsunuz ki: “Bugün, İstanbul Sözleşmesi’ne evrilen süreçte insan hakları bağlamında aile kurumunun ihmal edildiği görülmektedir.” İstanbul Sözleşmesi’nin hangi maddeleri aile kurumuna zarar veriyor ve neden veriyor? Peki, korumasız kalan kadının şiddete mecbur bırakıldığı bir aile yapısının topluma nasıl yarar sağlayacağını düşünüyorsunuz?
Yine diyorsunuz ki: “Kadın haklarının korunması için sağlıklı ve güçlü ailelere ihtiyaç vardır.” Kadının korunması için, Sayın Başkan, iyi yasalara, iyi uygulamalara ve güçlü bir dayanışmaya ihtiyaç vardır ama asıl ihtiyaç olan da siyasi iradedir değerli arkadaşlar.
Yine diyorsunuz ki -gerçekten şok içerisinde okudum- “Evlilik oranları azalırken boşanma oranları ve nikâhsız beraberlikler artmaktadır. İnsan fıtratına aykırı sapkın ilişkilerin belli çevreler tarafından kasıtlı şekilde meşrulaştırılmaya çalışılması aile kurumuna yönelik ana tehditler arasında yer almaktadır.” İnsan hakkıyla ilgilenmesi gereken bir kurumun boşanmayla ya da nikâhla ne alakası var, ben anlamadım. Yine de madem rahatsızsınız boşanmalardan, sebeplerine baktınız mı, acaba yüzde kaçı şiddetten bitmiş biliyor musunuz? Aileyi yıkan boşanmalar değil, aslında şiddetin ta kendisi Sayın Başkan. Verilere göre Türkiye’de boşanma oranı yüzde 25, Amerika’da yüzde 45, İngiltere’de yüzde 40, Avustralya’da yüzde 43. Demek ki gelişmişlikle, sağlıklı toplumla boşanma arasında bir ilişki yok. Üstelik yüzde 25’le Özbekistan, yüzde 14’le İran bize şunu düşündürüyor: Şiddete maruz kalan kadınların evliliğe mahkûm olduğu ülkelerde boşanma oranları aksine daha da azalıyor gibi geliyor. Demek ki boşanmayı engellemek yerine boşanma sebeplerine odaklanmak lazım ki bu da insan hakkıyla ilişkili olmadığından bana göre sizin görev tanımınızda değil.
Yine diyorsunuz ki: “Kadına yönelik şiddet veya erkeğe yönelik şiddet tanımlamalarıyla kadın veya erkekler arasında düşmanlık oluşturulmamalı; ailelerin parçalanmasına yol açılmamalı, cinsiyet ayrımcılığı tırmandırılmamalıdır.” Sunumunuzdan okuyorum. Peki, o zaman şu gerçeği göz ardı ediyorsunuz galiba Sayın Başkan: Bu ülkede kadınlar, erkekler tarafından şiddet görüyor, nokta. Dünya bununla mücadele ediyor.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK – Teşekkür ediyoruz.
AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Bitiriyorum.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK – “Nokta” deyince…
AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Kadının, hakkını savunması, erkek düşmanlığı değildir. Zira mücadelemiz erkeklerle değil, ataerkil bir toplum yapısıyla ve bu toplumsal cinsiyet eşitsizliğine inanan zihniyetle ilintilidir, sizin sunumunuz da bu zihniyetin ne yazık ki bir örneği.
Yine -yani inanamıyorum- kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadelenin ön planda tutulduğu bir durumda, evde bulunan yetişkin erkek ve çocukların geride kalmasından bahsediyorsunuz. Bir hatırlatma yapacağım, bu ülkede hâlâ kız çocukları okula gönderilsin diye mücadele veriliyor Sayın Başkan. Böyle bir yerde nasıl korunuyorlar diye erkeklerin geride kaldığını savunabiliyorsunuz? Keşke az önce -dinlediniz de gerçi- Sayın Aile Bakanını dinleseydiniz, dinlediniz belki de anlamışsınızdır bunun yanlış olduğunu.
Demişsiniz ki: “Sadakatsizlik bir hak değil, bir insan hakları ihlalidir.” İnsan hakkından ne anlıyorsunuz, ben hakikaten anlamadım, bir insan hakkı ihlali varsa o da kadına yönelik şiddettir, kadına yönelik şiddet bir insan hakkı ihlalidir ve biz kadına yönelik şiddeti bir insan hakkı ihlali olarak tanımlayan İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma girişiminde bulunduk.
Son olarak…
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK – En son…
AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Son, son, bitiyor.
Siz de sorun bu soruyu çok merak ediyorum. “6284” diyor Sayın Başkan sunumda “Kanunun eksik ve kötü düzenlemeler ve uygulamalar içermesinden dolayı beklenenin aksine kadın cinayetlerini artırdığı araştırmalarla ortaya konmuştur.” Yani “6284 geldiğinden beri kadın cinayetlerinin oranı artmıştır.” diyor, ben buna yorum yapmıyorum, pes diyorum sadece.
SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Hakikaten yani…
AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Ben anlamadım ya da inşallah yanlış anlamışımdır.
Diyorsunuz ki “İftiraya uğrayan kişiler hakkında uzaklaştırma kararı verilirken -erkeklerden bahsediyorsunuz sanırım- yani kadına şiddet uygulayan erkek uzaklaştırıldığında uzaklaştırma yerine konuk etme tedbiri düzenlenmelidir.” Yani “konuk etme” deyince dövmeyecek mi bu erkek? Bizim şiddet gösteren kimseyi konuk etmeye niyetimiz yok Sayın Başkan, sizin de lütfen olmasın.
“Uzlaşmacı mekanizmalar geliştirilmeli.” diyorsunuz. Az önce Sayın Bakan da söyledi, uzlaşmaya karşıyız, bunu kabul etmiyoruz, aile ara buluculuğu ailenin korunması değil, kadınların şiddete uğraması bir insan hakkı ihlalidir Sayın Başkan.
Bu sefer son, bunu da bilgilendirme amacıyla söylüyorum, hakikaten bilgilenelim.
BAŞKAN ÖZNUR ÇALIK – Aysu Hanım, nasıl bakıyorum size gördünüz mü?
AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Çok teşekkür ederim, naziksiniz.
“Süresiz nafaka adil değil.” diyorsunuz. Şimdi, acaba biliyor musunuz erkekler de nafaka alabiliyor, sadece kadınlar almıyor? Bir araştırma yapılmış 2019’da, isterseniz sizinle paylaşırım, akademisyenlerin araştırması, yüzde 66’ya yakın bir dosya incelenmiş nafakayla ilgili ve 0 ve 500 TL arasında nafakaya hükmediliyor ve bu aralıktaki nafakaların ortalaması da 262 TL, tüm bu aralıklar için mahkemelerce verilen nafaka miktarının ortalamasıysa 370 TL. Süresiz nafakayla ilgileneceğinize, bence nafaka miktarlarının insanca yaşam düzeyinde olup olmadığıyla ilgilenin İnsan Hakları Kurumu olarak ve nafakaları ödememek için mal kaçıran erkeklerle ilgilenin diyorum.
Teşekkür ederim ve sizi tüm samimiyetimle istifaya davet ediyorum. Çok üzgünüm bu sunumu gördüğüm için.
Teşekkürler Sayın Başkan.
https://www5.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.mv_goruntule?pTutanakId=42624