Gazze Şikayet Dilekçesi

ANKARA CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA

ŞİKAYETÇİ : (TC: )


ŞÜPHELİ :Fatih ALTAYLI
Mernis adresi

SUÇ :Hakaret (T.C.K m.125), Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama (TCK. M.216), Türk Milletini aşağılama (TCK. m.301)

SUÇ TARİHİ :25.12.2023

KONU :Youtube adlı internet sitesi üzerinden herkesin görebileceği şekilde hakaret eden, halkı kin ve düşmanlığa tahrik edip aşağılayan, Türk Milletini aşağılayan şüpheli hakkında soruşturma açılarak cezalandırılması istemidir.

AÇIKLAMALAR :
1-Tüm dünyanın gözü önünde İsrail Devleti’nin Filistin Halkı’na işlemiş olduğu savaş suçlarını ve katliamları protesto etmek amacıyla ülkemizde birçok STK’nın ve vatandaşın katılımıyla protesto ve yürüyüşler düzenlenmektedir. En son da yine birçok STK’nın ortak çalışması ile 24.12.2023 tarihinde Ankara ”Büyük Gazze Yürüyüşü ve Mitingi”organize edilmiştir. Ben de ayladır Filistin’de yaşanan insanlık dramına tepki göstermek amacıyla birçok vatandaş gibi AKM Metro durağından başlayıp Anadolu Meydanında son bulan bu yürüyüş ve mitinge katıldım.

22.12.2023 ve 23.12.2023 tarihleri arasında gelen şehit haberleri ile milletimiz yasa boğulmuş, 12 vatan evladı toprağa verilmiştir. Söz konusu ”Büyük Gazze Yürüyüşü ve Mitingi” acı haberlerden günler öncesinden organize edilmiş ve günler öncesinden ilan edilmiştir. Gazze gösterileri, Irak’ın kuzeyinden gelen şehit haberlerinin ardından hem Filistin’e destek hem PKK terörünü kınama yürüyüşlerine dönmüştür. Yüzlerce insan hem şehitleri anmak hem de İsrail’in katliamına “dur” demek için bir araya gelmiştir. Ankara’da katılmış olduğum yürüyüşte “Ankara’dan Gazze’ye direnişe bin selam” “Kahrolsun PKK”, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları atılmıştır. Şüpheli, bahse konu etkinliklerde halkın, şehit olan 12 askerimizi andığı, şehitlerin ruhuna fatiha okuduğu, PKK aleyhine sloganlar attığını görmezden gelerek bu hakaretleri yaptığı

https://twitter.com/yenisafak/status/1739217330557608062?t=d5SYd02w0Olw_BGKW9wKQw&s=08
adresindeki linkte görülebilir.

2-Tüm bu yaşananlar üzerine şüpheli Fatih Altaylı, sahibi olduğu Youtube kanalına yüklemiş olduğu video ile benim de bizzat katılmış olduğum mitingdeki insanları hedef alarak birçok hakarette bulunmuştur. Fatih ALTAYLI ülkemizde tanınan bir gazeteci olup Youtube’ta da kendi kanalı üzerinden videolar yayınlamaktadır. 24 Aralık’ta gerçekleşen yürüyüşün ardından 25 Aralık 2023 saat 05.30 sıralarında ” Fatih Altaylı Yorumluyor: 12 Şehit” isimli videosunu yayınlanmış ve milyonlarca kişi tarafından izlenmiştir. ( https://www.youtube.com/watch?v=sKtNwtXwlug)

3-Fatih ALTAYLI’nın videosunun 18’30” da başlayan ifadelerinde; “Gazze yürüyüşü yapılıyor, İsrail kınanıyor. Bugün aynı şey okumuşsundur gazetelerde Ankara’da olmuş. Abi çıkın da bir de PKK’yı kınayın. Şu üzüyor beni kendi evlatlarımıza Gazze kadar üzülmüyor bunlar. Bunlar benim asabımı bozuyor…

Ama ULAN ALÇAKLAR, ULAN ŞEREFSİZLER, ULAN AŞAĞILIK HERİFLER… Bizim evladımızın Gazze’dekiler kadar değeri yok mu? O da değerli o da değerli hiçbir şey demiyorum. Ulan bir gün de onları kınayın be, bir gün de onlar için yürüyün be. Gazze için ortalığı ayağa kaldırdınız. Bir gün de kendi şehitlerinize üzülün ya. Hala 12 şehidimiz var, Gazze diyorlar. Ben buna deliriyorum. ”
demiştir.
Yapmış olduğu paylaşımda sanki Filistin’de yaşanan olayları şehitlerimizden daha çok önemseniyormuş, kendi evlatlarımıza Gazze kadar üzülmediğimiz gibi bir algı oluşturmak için kin ve nefret içeren söylemlerde bulunmuş, halkı bölmeye çalışmıştır. Oysaki şehit haberlerinin gelmesi ile söz konusu yürüyüşler Filistin’e destek ve şehitlerimizi anma yürüyüşlerini dönüşmüş, şehitlerimiz için Kur’an okunmuştur. Fatih Altaylı tarafından Ankara’da ve İstanbul’da sokakları ‘‘Kahrolsun PKK’’ sözleri ile inleten, içlerinde benim de olduğum on binlerce kişiye çok ağır hakaretler edilmiştir.
Söz konusu videoda şüpheli, beni ve binlerce vatandaşı hedef alarak ”ULAN ŞEREFSİZLER”, ” ULAN ALÇAKLAR”, ”ULAN AŞAĞILIK HERİFLER” şeklinde hakaretlerde bulunmuştur. Söz konusu videoya ”https://www.youtube.com/watch?v=sKtNwtXwlug ” linki üzerinden ulaşılabilir. Söz konusu videonun 18:57 -19:04 dakika arasında söz konusu sözleri sarf ederek alenen bana ve binlerce kişiye hakaret etmiştir. Bu sözlerden dolayı şahsen incindim ve kötü hissettim.

2- Paylaşıma ilişkin görüntülerle de sabit olmak üzere şüpheli tarafından bana ve binlerce kişiye karşı hakaret (TCK 125) suçu işlenmiştir.

TCK’ nun 125. Maddesi:
“Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden … veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. ” hükmünü amirdir. Linkini paylaşmış olduğum videodan da görüleceği üzere şüpheli tarafından şeref ve saygınlığımı rencide edebilecek somut fiil ve isnatlarda bulunulmuştur. Şüpheli tarafından hakaret suçunun işlendiği sabittir.
İnternet üzerinden yazı, yorum veya görüntü yoluyla işlenen ve hakaret teşkil eden fiilde mağdurun ismi açık bir şekilde belirtilmemiş olabilir. Mağdurun isminin kim olduğunun belli olmadığı hallerde, mağdurun nasıl belirleneceğine ilişkin kanuni karineler mevcuttur. Kanuni karineye göre; hakaret suçunun işlenmesinde mağdurun ismi açıkça belirtilmemiş veya isnat üstü kapalı geçiştirilmiş olsa bile, eğer niteliğinde ve mağdurun şahsına yönelik bulunduğunda duraksanmayacak bir durum varsa hem ismi belirtilmiş ve hem de hakaret açıklanmış sayılır (TCK m.126). Somut olayda şüpheli tarafından benim de aralarında bulunduğum söz konusu mitinge katılan tüm vatandaşlar tereddüte yer vermeyecek şekilde hedef alınmıştır.
Ayrıca söz konusu video Youtube adlı internet sitesi üzerinden paylaşılmış olup alenen hakaret suçu işlenmiş olduğundan TCK Md. 125/4 uyarınca verilecek cezanın artırılması gerekmektedir.

Şüphelinin kullandığı ifadelerin hakaret teşkil ettiği aşağıda bir iki örnek sunduğum yerleşik yargı içtihatları ile de sabittir;

Yargıtay Onsekizinci Ceza Dairesi 02.06.2016 tarih 2015/28830 E.ve 2016/12180 K. Sayılı; Tanık xxx’ın AA Cumhuriyet Başsavcılığı’ndaki beyanında ”resmi üniformalı şoför abime belamısın ulan şerefsiz diyerek, eliyle birkaç kez vurdu” şeklindeki anlatımı ile katılan hakkında 10.04.2008 tarihli Adli Tabiplik raporundaki bulgular da değerlendirildiğinde sanığın hakaret ve yaralama eylemlerinin sabit olduğu anlaşılmasına karşın, kanuna uygun olmayan gerekçe ile sanık hakkında mahkumiyet yerine beraat kararı verilmesi kanuna aykırıdır.

Yargıtay Onsekizinci Ceza Dairesi 07.10.2015 tarih 2015/4399 E. ve 2015/6764 K. Sayılı; “Sanığın, eski eşi Talip A.’ın cep telefonuna gönderdiği mesajda yazdığı “o iftiralarını sana ve bunu yaptıran i… avukatlarına yedirmezsem asıl namussuzum…, pislik, namussuz, şerefsiz, al hadi bu mesajı da al kaç para getirir diye koş avukatına hemen” şeklindeki hakaretinin, katılanlara (mesajın gösterilmesini isteme suretiyle) iletilme kastının açıkça ortaya konulması nedeniyle, yüze karşı hakaret kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden ihtilat yokluğu gerekçesiyle beraat hükmü kurulması kanuna aykırıdır.”

Yargıtay Onsekizinci Ceza Dairesi 17.04.2018 tarih 2018/1949 E. ve 2018/5652 K. Sayılı; Sanığın, katılana hitaben söylediği “kafirlerin çayını içmem, şerefsiz” sözünün ne şekilde “Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı” söylendiği açıklanmadan, yetersiz gerekçeyle TCK’nın 125/3-b maddesinin uygulanması kanuna aykırıdır.

Şüpheli; eylemi ile hem tarafıma hakaret etmiş hem halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme ve aşağılama suçunu, hem de Türk Milletini aşağılama suçunu işlemiştir.
İzah edilen gerekçeler bağlamında hukuka aykırı eylemin cezasız kalmaması ve şüphelinin, şahsıma yönelik suça sebebiyet veren eylemlerinin soruşturmaya tabi tutulması ve yapılacak soruşturma sonunda dava açılması ve cezalandırılması gerekmektedir.
İzah edilen gerekçeler bağlamında hukuka aykırı eylemin cezasız kalmaması ve şüphelinin, şahsıma yönelik suça sebebiyet veren eylemlerinin soruşturmaya tabi tutulması ve yapılacak soruşturma sonunda dava açılması ve cezalandırılması gerekmektedir.

SONUÇ VE TALEP: Yukarıda arz, izah edilen ve re’sen gözetilecek nedenlerle;

Şüpheli hakkında ilgili suçlardan iddianame düzenlenerek kamu davası açılmasını ve şüphelinin atılı suçlardan cezalandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim. 27.12.2023

Müşteki

MIKO PELED

MIKO PELED kimdir?

MIKO PELED YAZAR VE AKTİVİST

Generalin Oğlu ve Adaletsizlik kitaplarının yazan Miko Peled, 1961’de Kudüs’te tanınmış bir Siyonist ailede dünyaya geldi. Dedesi İsrail Bağımsızlık Bildirgesi’ni imzalayan 40 kişiden birisiydi. Babası Matti Peled, 1948 İsrail Bağımsızlık Savaşı’nda savaşmış, 1967’de İsrail’in Gazze’yi, Golan Tepelerini, Sina’yı ve Batı Şeria’yı işgali ile sonuçlanan Altı Gün Savaşı’nda general olarak görev yapmıştır. General Peled, yaşamının ilerleyen dönemlerinde barış eylemcisi oldu ve FKÖ (PLO) ile İsrail diyaloğunun lider bir savunucusu oldu.

Kudüs’te dünyaya gelen Miko Peled son derece politik bir ortamda büyüdü. Genç bir vatansever olan Peled, İsrail Savunma Güçlerindeki Özel Kuvvetler Komando Birliği için gönüllü oldu, daha sonra pişmanlık duymaya başladı. 1997’de Kudüs’teki yeğeni Smadar’ın (12 yaşında) ölümü, intikam yoluyla değil, anlayış yoluyla adalete başvuran bir adamın olağanüstü, kişisel öyküsünün başlangıç noktasıydı; yüreğini değiştiren bir anlayış ve onu barış yanlısı bir aktivist hayatına açtı.

İsrail, Japonya ve Amerika’da eğitim gören Peled, İsrail ve Filistin arasında banşı sağlamaya, İsrail’in ayrım duvannı yıkmaya ve İsrail ve Filistinlilere eşit haklan savunmaya adamış bir yazar. Amerika Birleşik Devletleri ve başka ülkelerde üniversitelerde dersler vermiş ve çok sayıda radyo programında yer almış bir konuşmacıdır. Şu an BAU International University Washington, D.C.de de öğretim üyeliği yapmaktadır.

MIKO PELED AUTHOR AND ACTIVIST

Miko Peled, author of The General’s Son and Injustice, was born in Jerusalem in 1961 into a well-known Zionist family. His grandfather (Dr. Avraham Katsnelson) was one of the 40 people to sign the Israeli Declaration of Independence. His father, Matti Peled, fought in the 1948 Israeli War of Independence, and was a general in the Six Day War of 1967, when Israel invaded Gaza, the Golan Heights, the Sinai, and the West Bank. Later in his life, General Peled became a peace activist, a leading proponent of an Israeli dialog with the PLO (Palestine Liberation Organization).

Miko Peled, born and raised in Jerusalem, grew up in a highly political environment. As a young patriot, he volunteered for the Special Forces Commando unit in the Israeli Defense Forces, a service that he came to regret later. The death of his 12-year-old niece Smadar in 1997 in a suicide attack in Jerusalem marks the turning point in the life story of a man who chose to strive for justice not through revenge, but through understanding an understanding that transformed his heart, and ushered him into a singular life of pro-peace activism.

Educated in Israel, Japan, and the United States, Miko Peled authors a blog that is dedicated to creating peace between Israelis and Palestinians, to tearing down Israel’s separation wall, and advocating equal rights for Israelis and Palestinians. He is an accomplished public speaker who has lectured at universities in the United States and elsewhere and has appeared on numerous radio talk shows. Currently he is a lecturer at BAU International University.

Askerlik yapmadığı gerekçesiyle işe alınmayan memurun zaferi

Askerlik yapmadığı gerekçesiyle işe alınmayan memurun zaferi
Haber girişi: 22 Ocak 2006 05:01, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hüseyin Yüksel, askerliğini yapmadığı gerekçesiyle atandığı işe alınmadı. Askerliğini yaptı, sonuç yine değişmedi. Konuyu Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı çözdü. Yüksel şimdi görevinin başında.

Askere gitmediği gerekçesiyle işe alınmayan zabıta memuru uzun süredir yürüttüğü hak mücadelesini kazandı. Hüseyin Yüksel, Söke Belediyesi’ne atanmasına rağmen askerliği öne sürülerek işe alınmadı. Bunun üzerine askere giden Yüksel, vatani görevini tamamladıktan sonra tekrar belediyeye müracaat etti; fakat sonuç değişmedi. Başına gelen haksızlığı hazmedemeyen Yüksel, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na müracaat etti. Danıştay’ın daha önce verdiği benzer bir kararı dayanak gösteren İnsan Hakları Başkanlığı, Yüksel’in atamasının iptal edilmesini hukuka aykırı buldu. Söke Belediyesi’ne bir yazı gönderen Başbakanlık, Yüksel’in işe alınmasını istedi. Bunun üzerine belediye Yüksel’i işe aldı. Bu karar yeni bir içtihat oluşmasına imkan sağladı. Türkiye’de sıkça yaşanan ?askerliğini yapmayan işe giremez’ teamülü Başbakanlık nezdinde insan haklarına aykırı bir tutum olarak kayıtlara girdi.

29 yaşındaki Hüseyin Yüksel, başından geçenleri Zaman’a anlattı. Yüksel, 1999’da Devlet Memurluk Sınavı’nı kazandı. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı’nca 2001’de Söke Belediyesi’ne zabıta memuru olarak atandı. Ancak dönemin belediye yönetimi, atamayı, ?askerliği’ gerekçe gösterip kabul etmedi. Belediye yetkilileri Yüksel’e ?Önce askerliğini yap.? dedi. Yüksel’in ataması askerlik dönüşünde de gerçekleşmedi. Gerekçe olarak ?kazandığı hakkın iptal edilmesi’ gösterildi. Belediyeden Devlet Personel Başkanlığı’na gönderilen yazıda askerlik nedeniyle atamanın yapılamadığı, kışlada geçirdiği süre zarfında karşı dava açma zamanının da aşıldığı vurgulandı. Hakkının gasp edildiğini düşünen Yüksel, çareyi Başbakanlık’a mektup yazmakta buldu. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na defalarca mektup yazan Yüksel, sürekli durumunun kötüye gittiğini anlattı. Hatta bir mektubunda ?Adaletinize olan inancım sonsuz; ancak artık dayanacak gücüm kalmadı. Vereceğiniz karar ya yeniden doğuşum olacak ya da beni rahmetli anneme kavuşturacak.? ifadelerini kullandı.

Art arda gelen mektuplara kayıtsız kalmayan Başbakanlık, kurumlarla gerekli yazışmaları yaptı. Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nü de devreye sokan İnsan Hakları Başkanlığı, Yüksel’in atamasında bir mahzur olmadığına ilişkin bir yazı hazırladı. Bir yandan Danıştay’da benzer konularda karar olup olmadığını inceleyen Başbakanlık, 2004’ün Aralık ayına ait bir kararın Hüseyin Yüksel’in durumuna benzediğini belirledi. Hazırlanan yazı ve bu karar Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü’nün yorumuyla birlikte Söke Belediyesi’ne gönderildi.

Hüseyin Yüksel’in işe alınmasını isteyen yazıda özetle şöyle denildi: ? Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu’nun 2.12.2004’te verdiği E-2002/1154 ve K-2004/1947 No’lu kararında: 657 sayılı kanunun 48. maddesinde askerlik durumu itibarıyla A-6 bendinde yer alan üç halden birine durumu uyanların devlet memurluğuna girebilmelerinin olanaklı kılındığı, maddenin B-2 bendi gereğince aranabilecek özel şartlar A bendinde sayılan genel şartlara aykırı olamayacağından kurumların genel, objektif düzenleyici nitelikteki idari tasarruflarıyla bu yönde hükümler getirilemeyeceğinden ?erkek adaylar için askerlik hizmetini yapmış olmak şartının aranmasının hukuka aykırı olduğu’ sonucuna vardığı tespit edilmiştir.?

Teşekkür mektubu yazdı

İşe başlayan zabıta memuru Yüksel, ilk gün İnsan Hakları Başkanlığı’na teşekkür mektubu yazdı. Yüksel’in övgü dolu mektubundan bazı satırlar şöyle: ? Halka büyük bir hoşgörü ve sağduyuyla olan yaklaşımlarınızdan, vatandaşın dert ve sıkıntılarına büyük bir titizlikle eğilip var gücünüzle çalışmalarınızdan ve maddiyatı yetersiz vatandaşa, devletimize yük olmadan, kendi bütçenizden yardımcı olarak vatandaşın arkasında devletimizin olduğunu hissettirerek devletimize olan güvenin artmasına sebep olduğunuz için teşekkürlerimi arz ederim.?

Söke Belediye Başkanı Necdet Özekmekçi ise konuyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: ? Bu hadise benden önceki dönemde oldu. Personelimiz bir hukuk mücadelesine girişti. Biz de kendisine gerekli yardımları sağladık. İnsan Hakları Başkanlığı’nın aldığı tavsiye kararını hemen uygulayarak işe başlattık.?

https://www.memurlar.net/haber/37941/askerlik-yapmadigi-gerekcesiyle-ise-alinmayan-memurun-zaferi.html

Bir Toplumun Çökertilmesi İçin

Doç. Dr. Latif Tarbak dan 10 maddelik “Bir Toplumun Çökertilmesi” analizi.*
*1. Müslüman Bir Toplumu Çökertmek İstiyorsanız önce ev hanımlığını ve anneliği değersizleştirin ki evde ana kalmasın. Evde ana kalmayınca nesiller televizyonun ve internetin emzirip büyüttüğü ruhsuz, kimliksiz ve merhametsiz nesiller olarak yetişsin.*
*2. O toplumun babalarını borca, kredi kartı batağına, geçim derdine, işsizliğe ve açlığa mahkûm edin ki ne eşlerine, ne evlatlarına, ne de ailelerine ayıracak vakitleri kalsın. Taksit ödemekten, kirayı denkleştirme derdinden, çocuklarının okul masraflarını düşünmekten başka bir şey düşünmeye mecalleri kalmasın.*
*3. Evliliği pahalılaştırıp, nikâhsız birlikteliği ucuzlatın ki genç nesiller haram yollara tevessül etsin. Zinayı kolaylaştırıp evliliği zorlaştırın ki nesiller, flörtün, ahlaksızlığın pençesinde eriyip gitsin. Aile politikalarıyla, nafaka kanunlarıyla, pozitif ayrımcılıkla aileye darbe üstüne darbe indirin ki toplumun çekirdeği çürüyüp gitsin.*
*4. Helal lokmayı ve helal kazancı zorlaştırın ki midelere giren haram lokmalarla o toplumun kimliğini, özünü, ruh kökünü ve karakterini değiştirebilesiniz. Faizli esnaf kredileriyle, evlilik ve düğün kredileriyle, BESLER’le, piyangoyla, promosyonlarla bir şekilde herkesi faize ve harama bulaştırın, hiç olmazsa faizin tozuna bulaştırın ki o toplum Allah’ın yardımını ve muhafazasını kaybetsin. Midelere giren haram lokmalar, duaların ve ibadetlerin kabul olunmasına engel olsun.*
*5. O toplumun âlimlerini, hocalarını, imamlarını itibarsızlaştırın ki toplumu derleyip toparlayacak, onlara rehberlik edecek, istikamet belirleyecek olan âlimlere güven kalmasın. Onları kendi aralarında birbirine düşürün, halkın önünde tartıştırın, her birine farklı bir şey söyletin ki halkın nazarında itibarları zedelensin. İmamları ve hocaları komedi filmlerinin ve fıkraların başkarakteri haline getirip gözden düşürün ki kriz anlarında rehberlik yapıp safları tahkim edecek kimse kalmasın. Cemaatleri, dernekleri, tarikatları asli vazifelerinden uzaklaştırıp ihale kovalama ve kadro yerleştirme derdine düşürün, onlarla ilgili kafalarda soru işaretleri ve korkular üretin ki toplumu irşad edecek kimse kalmasın.*
*6. Öğretmenleri itibarsızlaştırın ki öğrencileri bile onları ciddiye almasın ve onların üzerinde hiçbir yaptırımları kalmasın. Velilerin fırçaladığı, talebesinin hakaret ettiği, yöneticisinin kıymet vermediği sıradan memurlara dönüşsünler. Sonunda ne bir nesil yetiştirebilecek heyecanları, ne toplumu ıslah edebilecek aşkları, ne de zorluklarla başa çıkabilecek azimleri kalsın.*
*7. O toplumu dizilerden, yarışma programlarından, yemek, evlilik ve magazin programlarından başlarını kaldıramayacak hale getirin ki gerçek hayatla bağları kopsun. Diziler vesilesiyle ahlaksızlığı yasak aşk, zinayı seviyeli birliktelik, adatmayı sıradan bir iş olarak gösterin ki toplumun temelleri sarsılsın.*
*8. Müslüman siyasetçilere güveni sarsın ki Müslümanlar ve İslami siyaset, toplumun nazarında bir umut ve bir alternatif olmaktan çıksın. Siyasi söylemi her daim İslami söylemin üstünde tutun ki hedefler, idealler ve yola niçin çıkıldığı zamanla unutulsun. Siyasi farklılıkları İslami birlikteliklerin önüne geçirin ki gerektiğinde toplumu tek saf haline getirecek hiçbir şey kalmasın.*
*9. Peygamberi dini alanın dışına itin ki halkın İslami yaşamında yegâne örnek ortadan kalksın. Sürekli bize Kur’an yeter deyin ki Peygamberin sözünün yerine kendi aklınızı koyup toplumu istediğiniz gibi yönlendirebilesiniz ve Kitap’ı kafanıza göre yorumlayabilesiniz. Geleneği, geçmiş birikimi itibarsızlaştırın ki o toplumun geleceğini de yok edebilesiniz. Bidatleri ve hurafeleri yaygınlaştırın ki hakikati perdeleyebilesiniz.*
*10. Özellikle sakallıların, başörtülülerin, namazlıların yalan söylemesini, iftira atmasını, haksızlık yapmasını, kul hakkına girmesini, sözünde durmamasını, borcunu ödememesini harama bulaşmasını, kirlenmesini örselenmesini ve yıpranmasını sağlayın ki toplumun Müslüman kimliğe zerrece güveni kalmasın.

EZBERLENMİŞ AMA YANLIŞ OLAN 27 CÜMLE

EZBERLENMİŞ AMA YANLIŞ OLAN 27 CÜMLE...

Onlar da can
Köpekler Allah’ın sessiz kullarıdır
Köpekleri kısırlaştırıp sokağa geri bırakarak bu sorunu çözebiliriz
“İnsan tüm canlıların üstündedir” anlayışından nefret ediyorum
Köpekler uyutulsun diyenler önce katilleri, sapıkları, tecavüzcüleri engellesin
Köpekleri uyutun da görün bakalım başınıza deprem, sel gibi ne felaketler gelecek
İşiniz gücünüz yok mu? Rahat bırakın şu hayvanları
Köpekleri besliyorum bana saldırmıyor, siz de onları besleyin
Tüm hayvanlar eşit yaşam hakkına sahiptir
Başıboş köpekler yüzünden ölenler var evet ama bu sorun görevini yapmayan belediyeler yüzünden var
Ben de parktaki gürültücü çocuklarınızdan şikayetçiyim
İnsan en kötü canlı
Barınaklar ölüm kampı
Köpekler sokaklarda insanlardan korkuyor ve o yüzden saldırıyor
Köpeklerden gördüğüm insanlığı insanlardan görmedim
Başıboş insan daha tehlikeli
Köpeklerden şikayet edeceğinize siz önce çocuklarınıza hayvan sevgisi öğretin
Köpekler kötü insanları hisseder ve saldırır
Kısır köpek saldırmaz
Avrupa’da başıboş köpek yok diyorlar. Bu onların sorunu
Birlikte yaşayacağız Köpeklerin yaşam alanlarını işgal ettik, şehirlerde yaşamak onların da hakkı
Hayvan sevmeyen insan sevemez
Başıboş köpekler depremde çok can kurtardı
Köpekler toplatılsın diyenler dış güçlerle ilişkili
Köpeklerin tedavisi için IBAN verip para isteyenlerin hepsi çok iyi insanlar
Her okul, her site, her kurum bir köpek sahiplense bu sorun çözülür