Video Bilgi: İstanbul Sözleşmesi

Süleyman Özışık:İstanbul Sözleşmesi dayatılıyor. https://youtu.be/sz2JlXEiJc0

Prof.Dr. Ahmet Şimşirgil:İstanbul sözleşmesinden son perde. https://youtu.be/Q9Pc5qpwxb4

Söz Meydanı: İstanbul sözleşmesi değil! Bizans oyunu. https://youtu.be/4k-UuLDW-oA

Sema Maraşlı / Söz Meydanı:İstanbul sözleşmesi ile neyi imzaladık? https://youtu.be/XwhaTAl3V3U

Ramazan Tan / Söz Meydanı: İstanbul sözleşmesi ve 6284 https://youtu.be/XaTv73IKTWQ

İstanbul sözleşmesi mağduru amca kış günü soğukta arabasında yatıyor: https://youtu.be/-1FOWhlDyR0

Emekli Hakim Av. Aynur Göçmen Söz Meydanında İstanbul Sözleşmesi ve 6284 ün asıl amacını anlatıyor. https://youtu.be/_cA96eeS3kY

İkinci İstanbul Sözleşmesi hayırlı olsun…

18.02.2021 12:26 Mustafa Sabri Beşer
İkinci İstanbul Sözleşmesi hayırlı olsun…
Yeni yasa teklifinin gerekçeleri ne kadar da İstanbul Sözleşmesi’nin hazırlanma gerekçelerine benziyor değil mi?

İstanbul Sözleşmesi ilk konuşulmaya başlandığında “kadına şiddeti önleme” ve “aile içi anlaşmazlıkları çözme” gibi gayet makul gerekçeler ileri sürülmüştü. Ancak ilerleyen süreçte görüldü ki sözleşmenin kadını ve aileyi korumakla uzaktan yakından bir ilgisi yok.

Bugünlerde benzeri bir sözleşme “masum” gerekçelerle milletin başına bela edilmeye çalışılıyor.

AK Parti Grup Başkan Vekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamaya göre yeni bir kanunun hazırlık çalışmaları yapılıyor.

Zengin, hayvanlara yönelik eziyet, kötü muamele, öldürme gibi eylemlerde hapis cezası öngören hayvan hakları ile ilgili yasa teklifine ilişkin açıklamada şu görüşlere yer verdi: “Bu kanunla birlikte Türkiye’de ilk defa hayvanlar artık bir mal olarak görülmekten çıkacak, hukuken bir canlı olarak telakki edilecek. Hayvanları eziyet ederek kasten öldürmek, eziyet etmek, işkence etmek suç haline gelecek. Bu manada bunu yaparken de buradaki kriter tabi insanlarla alakalı işlenen suçlar var. Onlarla ilgili ne yapıyorsak, bunlara bakarak kıyas usulü ile hazırlamaya gayret ettik. Kamuoyu ile ben pek çok maddesini zaten paylaştım. Çok kısa bir süre içinde insanlarımız zaten kanun teklifinin tamamını Meclis’e sunduğumuzda görecekler. Bu manada ben hayvan severlerin de son derece memnun olacaklarını düşünüyorum.”

Yeni yasa teklifinin gerekçeleri ne kadar da İstanbul Sözleşmesi’nin hazırlanma gerekçelerine benziyor değil mi?

Her ikisinde de amaç aynı: Şiddetin ve kötü muamelenin önüne geçmek.

Peki İstanbul Sözleşmesi ile amaçlanan hedefe ulaşılabildi mi?

Maalesef hayır!

Rakamlar, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girdikten sonra kadınlara yönelik şiddetin kat be kat arttığını ayan beyan gösteriyor. Yıkılan aileler, sokakta yaşamak zorunda kalan erkekler, “kadının beyanı esastır” garabeti sonrası yaşanan mağduriyetler ve daha onlarcası İstanbul Sözleşmesi’nin marifetleri arasında…

İstanbul Sözleşmesi, her ne kadar aileyi koruyacağını iddia etse de bu toplumun başına LGBT gibi belayı musallat etti aynı zamanda. Eğer bugün ülkemizin ve toplumun LGBT gibi bir sorunu varsa bu da İstanbul Sözleşmesi’nin yol açtığı problemler arasındadır.

Aynı masum gerekçelerle “hayvan haklarını” korumak iddiasıyla hazırlanan yasanın yarın özellikle, Müslümanların Kurban Bayramlarının başına musallat olacağını ön görememek sadece ve sadece bir aymazlık değil aynı zamanda birilerinin oyununa gelmektir.

Yaptığım dost ve gazeteci istişarelerine göre birileri yasanın çıkmasını dört gözle bekliyor. O birileri sanmayın ki hayvan haklarını savunmak için sabırsızlanıyorlar.

Hayır, o kişilerin hedefinde Kurban Bayramının olduğuna adım gibi eminim. Pek çok sözde hayvansever Kurban ibadetine yönelik imza kampanyası vb. girişimlerde bulunabilmek için yasanın çıkmasını bekliyor. Eğer bu yasa çıkarsa Kurban ibadetini yerine getirmenin bir “suç” haline getirileceğini, Kurban ibadetini yerine getirmenin adeta imkansızlaşması için çığırtkanlık yapacaklarını şimdiden görebiliyorum.

Bu yasayı çıkarmak isteyenlere ya da çıkmasını dört gözle bekleyen sözde “hayvanseverlere” hatırlatmakta fayda var. Biz, kuşu öldü diye bir delikanlının evine taziye ziyaretine giden rahmet peygamberinin ümmetiyiz.

En acısı da AK Parti gibi dini hassasiyetleri olan bir partinin bu oyuna alet olması. AK Parti nasıl ki İstanbul Sözleşmesinde “aldatıldı” ve “kandırıldı” ise hayvan hakları ile ilgili yasa tasarısında da “aldatılıyor” ve “kandırılıyor”.

Müslüman feraset insanıdır. Bu gibi tuzaklara düşememesi gerekir.

Ancak siyasetin getirmiş olduğu bakış açısı maalesef bugün Müslümanları “edilgen” bir hale getirdi.

Bir yerlerde sinsice tezgahlanan “masum” görünüşlü sözleşme ve yasalar maalesef Müslümanların eli ile bu toplumun başına bela ediliyor.

Eğer ikinci bir İstanbul Sözleşmesi ile uğraşmak istemiyorsak daha yolun başında iken aklımızı başımıza devşirelim.

Yoksa bugün İstanbul Sözleşmesini feshetmek için çaresizce haykırdığımız gibi yarın da güya hayvan haklarını koruma amaçlı çıkarılacak yeni yasadan kurtulmanın yollarını arayacağız…

https://www.internethaber.com/ikinci-istanbul-sozlesmesi-hayirli-olsun-2164416y.htm

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan İstanbul Sözleşmesi Çağrısı

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan İstanbul Sözleşmesi Çağrısı
12 Temmuz 2019, Cuma

Son günlerde tartışmaların odağı haline gelen İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin bir çağrı da Memur-Sen Konfederasyonu’nun Kadınlar Komisyonu’ndan geldi. Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın yayımladığı yazılı bir açıklama ile İstanbul Sözleşmesi’nin iptali için Meclis’e çağrıda bulundu. “Toplumsal yaşamımıza etkisi ve Sözleşmenin sonuçları itibariyle çok yönlü ve nitelikli bir tartışmayı beraberinde gerektirmektedir. Türkiye’nin en büyük konfederasyonunu Memur-Sen’in Kadın Komisyonu olarak görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı toplumsal bir sorumluluk ve taşıdığımız değerlerin bir gereği olarak görüyoruz” ifadelerinin yer verildiği açıklamada sözleşmenin bazı ülkeler tarafından kabul görmediği hatırlatıldı.

2011 yılında İstanbul’da imzaya açıldığı için İstanbul sözleşmesi olarak anılan “Kadına Yönelik Şiddetle ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin hazırlık sürecinde yaşanan tartışmaları, ülkelerin argümanlarını ve ülkelerin tavırlarını hatırlamak gerektiğinin vurgulandığı açıklamada “Sözleşme bugüne kadar 46 ülke tarafından imzalanmıştır. Birleşik Krallığı’nda içerisinde yer aldığı 11 ülke sözleşmeyi imzalamış fakat onaylamamıştır. Yine Azerbaycan ve Rusya Federasyonu sözleşmeyi ne imzalamış ne de onaylamıştır. Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya ve Slovak Cumhuriyeti İstanbul Sözleşmesine karşı çıkan ülkelerdir. Türkiye ise sözleşmeyi kamuoyunda yeterince tartışmadan, hukuki ve toplumsal yapımızı denkleme katmadan, çekincesiz olarak imzalayarak onaylayan ilk ülke olmuştur” ifadelerine yer verildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisine İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi çağrısında bulunularak son bulan açıklamanın tam metninde şu ifadeler yer alıyor:

“Sözleşmeyi Çekincesiz İmzalayan Türkiye Temel Sorunları Tartışmadı”

“İstanbul sözleşmesi kadına karşı şiddetin önlenmesinde cinsiyeti merkeze alan, hukuki anlamda bağlayıcı ilk uluslararası metindir. İstanbul sözleşmesinin hazırlık aşamasında yapılan en önemli tartışmalardan birisi ulusal mevzuatların uzlaştırılmasıyla ilgilidir. Bu durum hali hazırda sözleşmeyi çekincesiz imzalayan ve onaylayan bir ülke olarak halen önümüzde duran temel sorunlardan biridir. Zira sözleşme kadına karşı işlenen suçu devlete karşı işenmiş bir suç olarak nitelemektedir ve sözleşmeyi onaylayan devletlerin tüm hukuk yapısında toplumsal cinsiyet eşitliğini merkeze alan bir restorasyon yapmayı zorunlu tutmaktadır.”

“Sözleşmenin orijinal metninde “aile” ibaresi geçmediği halde sözleşme Türkçeye çevrilirken sözleşmenin adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olarak çevrilmiştir. Sözleşmenin çevirisinde gözetilen “aile” hassasiyeti maalesef sözleşme imzalanırken gözetilmemiştir.”

“Sözleşmede Yer Alan Kavramlar İnsanın Varoluşuna Saldırıdır”

“Açıklıkla söyleyebiliriz ki; Batı’da üretilen kadın söyleminin temelinde kadınların evrensel endüstriyel düzene entegre edilmesine yönelik stratejiler vardır. İstanbul Sözleşmesi müzakerelerinde Türkiye delegesinin beyan ettiği üzere, İstanbul sözleşmesinin gündeme ve vücuda gelmesinde önemli motivasyonlardan birisi finansal kaygılardır. Hatta Türkiye delegesi, Avrupa Konseyinin kadına karşı şiddeti bu kadar gündeme getirmesinde kadının şiddet gördüğünde ortaya çıkan iş gücü kaybının etkisinin oldukça fazla olduğunu beyan etmiştir.”

“Sözleşmeyi kadına karşı şiddetin önlenmesinin tek yolu olarak göstererek layüselleştiren zihniyetin gözden kaçırdığı nokta şu ki bu sözleşme halen birçok ülkede oldukça sıcak bir şekilde tartışılmaya devam etmektedir. Tartışmaların odağında duran “toplumsal cinsiyet eşitliği” ,“cinsel yönelim”, “cinsel eğilim”, “toplumsal cinsiyet kimliği” gibi kavramlar dün olduğu gibi bugün de aynı tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Çünkü bu kavramlar sadece biyolojik cinsiyete değil adeta insanın varoluşuna saldıran bir zemini inşa etmektedir.”

“Sözleşmeye Yönelik Tepkiler Haklı Gerekçelere Dayanmaktadır”

“Sözleşmenin tartışıldığı toplantılarda ülkemizi temsil edenlerin oldukça alışık olduğu bu tartışmaların bugün ülkemizde geniş bir kamuoyu nezdinde yapılmasından duydukları rahatsızlığı anlamak da mümkün değildir. Oysa Rusya, ‘partnerler arası şiddet’ ifadesinde partnerler aynı cinsten olabilir diyerek sözleşmeye karşı çıkarken, Vatikan ‘toplumsal cinsiyetin’ uluslararası hukukta karşılığı olmayan bir tanım olduğu gerekçesi ile itiraz etmiştir. İsveç ve İngiltere’nin ise, kadına uygulanan her şiddeti insan hakları ihlali olarak görmenin sakıncalı olduğuna dair şerhlerini hatırlamak gerekir. Bulgaristan geçen yıl sözleşmenin anayasalarına aykırı olduğuna hükmetti. Aynı süreçte Hırvatistan, sözleşmenin eşcinsel evliliklerini legalize etmeye imkan tanıyacağı, ‘cinsiyet ideolojisi’ üretmek istediği ve Hıristiyan değerlerine aykırı olduğu gerekçesiyle güçlü bir direniş göstermişti.”

“Almanya, mevcut hukuklarında, ailenin önemi ve insani nedenlerle oturma izinlerini önkoşulları ve yasal sonuçları farklılığı gerekçesi ile madde 59’u uygulamama hakkını saklı tutarak sözleşmeyi ancak Şubat 2018 de imzalamıştır. Polonya Cumhuriyeti, sözleşmeyi ancak Polonya Cumhuriyeti Anayasası ilkelerine ve hükümlerine uygun olarak uygulayacağını beyan etmiştir.”

“Genelde sözleşmeye getirilen eleştirilerin odağında farklı cinsel yönelimlerin meşrulaştırılması ve aile kurumunun zayıflatılması yer almıştır. Bir tarafta aileyi Türk toplumunun temeli olarak tanımlayan anayasa, öte tarafta çiftleri, aynı evde yaşayan ve cinsiyetlerine bakılmaksızın şiddete karşı korumayı esas alan uluslararası bir metin. Bu iki metnin hukuki olarak da toplumsal olarak da çatışma üretmemesini beklemek mümkün değildir. Bu yönü ile kamuoyunda sözleşmeye; aileyi zayıflatan, farklı cinsel yönelimleri akredite ederek nesli ifsat eden bir anlaşma olarak tepki gösterilmesi haklı gerekçelere yaslanmaktadır.”

sidikaaydin1“Toplumsal Cinsiyet Kavramı Kültürel Değişimin Aracıdır”

“Bu bağlamda Memur-Sen olarak bugüne kadar İstanbul sözleşmesinin tematik yapısından, bağlayıcı bir hukuk metni olarak içerdiği muğlak kavramlarına, hukuk sistemimizde meydana getireceği sorunlardan, aile yapısında yaratacağı sosyal maliyetlere kadar bu meseleyi çok yönlü olarak birçok platformda dile getirdik. Bu çalışmalarımıza örnek olarak dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı KSGM’ne, İstanbul Sözleşmesine dair ilettiğimiz değerlendirme ve eleştirilerimizi ve ayrıca “2018-2023 Kadının Güçlenmesi Strateji Eylem Planı”na dair ortaya koyduğumuz değerlendirmelerimizi anabiliriz.”

“İstanbul Sözleşmesine dair eleştirilerimizde: “toplumsal cinsiyet” kavramının diğer tüm kavramlar kadar kültürel değişimin aracı olarak kullanıldığını belirtmiştik. İstanbul sözleşmesinde cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesi için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması düşüncesinin diğer cinsel yönelimlerin birer kimlik olarak akredite edilmesi, meşrulaşmaya araç kılınması riskini barındırdığı uyarısında bulunmuştuk. Buna mukabil, Sözleşmede şiddet sorununa cinsiyet temelli yaklaşımın merkezileştirilmesine dikkat çekmiş, şiddetin nedenlerinin din, gelenek ve örfe indirgenmesini eleştirmiştik.”

“Kadının güçlenmesi 2018-2023 Strateji Belgesi ve Eylem Planı taslak metninde belirlenen altı temel politika başlığının her birinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin anaakımlaştırılmasına dair bariz etkiyi görmüş ve eleştirilerimizi ifade etmiştik.”

“Hali hazırda uygulanmaya devam eden Strateji Belgesi ve Eylem Planında, kadınların eğitim ve sağlık sektörlerine gösterdikleri mesleki ilgi bir sorun olarak tespit edilmekte, kadın ve erkeklerin mesleklere eşit oranda pay edilmesi ideal durum olarak resmedilmekte idi. Ailevi sorumluluklar kadının güçlenmesinin önünde bir engel olarak zikredilmekte, kadının güçlenmesi ve cinsiyetçiliği ortadan kaldırmanın ölçüsü olarak eşitlik kavramı merkeze alınmakta idi.”

“Eşitlik fetişizmi karşısında adalet kavramını, toplumsal yaşamın dinamiklerini tahlil ederken de cinsiyete dayalı toplumsal rolleri analiz ederken de merkeze almanın daha uygun olduğu kanaatimizi beyan etmiştik. Ayrıca toplumsal cinsiyet gibi muğlak bir kavram ile toplumsal yaşam içerisinde cinsiyet temelli ayrımcılığın ve şiddetin ortadan kalkacağı ve adaletin tesis edileceği ön savına da şüphe ile baktığımızı deklare etmiştik.”

Birçok platformda dile getirdiğimiz gibi bu belgedeki kadını aileden yalıtarak var etme bilincinin problematiğine işaret etmiş, ‘Toplumsal rollerin dağılımındaki fıtri farklılıkları görmezden gelerek salt eşitlik arayışı içinde değerlendirmenin aile kurumunun geleceğine dair kaygı uyandırmaktadır.’ tespitinde bulunmuştuk.

“Her Alanda Uygulanmaya Çalışılan Bu Sözleşme Durdurulmalıdır”

“İstanbul sözleşmesini münferit birkaç sonuç üzerinden tartışmak bizi doğruya ulaştırmaz. Zira bu sözleşmeyle, tümüyle yeniden restore edilecek bir hukuk yapısından ve her sene İstanbul Sözleşmesi Uzmanlar Komitesi tarafından sigaya çekilecek bir idari mekanizmadan bahsediyoruz. Bugün göçten, örgütlenmeye, eğitimden, istihdama, er erbaşlara verilen “Mehmetçik İçin Yurttaşlık Eğitimi”nden, KASAUM’lara, kamu görevlilerine verilen hizmet içi eğitime değin hemen her alanda anaakımlaştırılan bu sözleşme derhal durdurulmalıdır. İstanbul sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesinde alternatifsiz ve vazgeçilemez bir anlaşma değildir. Küresel bir sorun olan şiddete karşı geleneği, örfü, dini olağan şüpheli ilan etmek bizi hiçbir yere vardırmayacaktır.”

“İstanbul Sözleşmesi İle Ulaşılmak İstenen Sonuç Son Derece Yıkıcıdır. Türkiye İstanbul Sözleşmesinden Çekilmelidir”

“Toplumu ifsad eden, aileyi hedef alan İstanbul sözleşmesi ile ulaşılmak istenen sonuç son derece yıkıcıdır. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi milletçe bu büyük ve kapsamlı saldırıyı önlemek için harekete geçilmelidir. Cinsiyetsizleştirmeden eşcinselliğe kadar her türlü sapkınlığı kadına karşı şiddeti önleme parantezine alarak meşrulaştırmak bu topluma yapılacak en büyük kötülüktür. O nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisini bu konuda göreve çağırıyoruz. Türkiye İstanbul Sözleşmesinden çekilmelidir. Sözleşmeyi dayanak kılarak çıkarılan ve bahsettiğimiz sakıncalı sonuçları doğuran düzenlemeler de iptal edilmelidir. Kadına karşı şiddeti ve kadınların yaşadığı her türlü sorunu çözmek için istişareye dayalı çalışmalar yapılmalı, sosyal tarafların görüş ve önerileri alınmalıdır.”

https://www.memursen.org.tr/memur-sen-kadinlar-komisyonundan-istanbul-sozlesmesi-cagrisi

https://www.memursen.org.tr/memur-sen-kadinlar-komisyonundan-istanbul-sozlesmesi-raporu

https://www.memursen.org.tr/memur-sen-kadinlar-komisyonundan-istanbul-sozlesmesi-cagrisi

TÜRK AİLE HUKUKU TARİHÇESİ

TÜRK AİLE HUKUKU TARİHÇESİ / H.Cem KANIBİR (Türkolog)

Kanun tarihimizde aile hukukunu düzenleyen üç kanun vardır.

1) Hukuk-ı Aile Kararnâmesi (1917-1919)

2) 743 sayılı Türk Kanun-ı Medenîsi (1926-2002)

3) 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (2002-…)

Hukuk-ı Aile Kararnâmesi’nin Ana Hatları:

18 yaşını bitirmiş erkekler ile 17 yaşını bitirmiş kızlar ailelerinin izni olmaksızın evlenebilir.

9 yaşın altında evlilik yasaktır. 9-18 yaş arası evlilikler ailelerin iznine bağlıdır.

Erkek için ikinci kadın yasağı nikah akdine konulabilir olmuştur.

Zorlamayla evlilikler de boşanmalar da geçersiz kılınmıştır.

Erkeğin sarhoş iken yaptığı talâk (boşama) geçersiz kılınmıştır.

Kadınların, erkeği boşayabilme sebepleri genişletilmiştir.

Geçimsizlik durumunda boşanmadan önce arabulucu heyet görevlendirilmektedir.

Nafaka ve velayet konuları bu kararnâmede yoktur. Bunlara dair hükümler farklı mahkemelerde Hanefi-Şafi-Hanbeli-Maliki fıkıh yaklaşımlarına göre farklı farklı kararlar halinde verilmiştir.

743 sayılı (Atatürk dönemi) Türk Kanun-ı Medenî’sinin (aile hukukuna dair kısımlarının) Ana Hatları:

ATATÜRK DÖNEMİ TÜRK MEDENİ KANUNU’NDAKİ AİLE HUKUKU HÜKÜMLERİ / H. Cem KANIBİR (Türkolog)

Atatürk dönemi 743 sayılı Türk Medeni Kanunu, birilerinin iddia ettiği gibi bir gecede İsviçre Medeni Kanunu’nun çevirisi olarak değil Türk toplumunun milli, dini ve kültürel değerlerine uygun olarak Mecelle temel alınarak 11 ay 3 günde hazırlanmış ve yürürlüğe girmiştir.

Bu gerçek, dönemin Türk Kanunu Medenisi, Mecelle ve İsviçre Medeni Kanunu’nun üçlü karşılaştırılmasıyla açıkça görülebilecekken tarihi, tevatür üzerinden duyumla öğrenme kolaycılığı ve çeşitli siyasi grupların gerçekleri kendi çıkarlarınca oraya buraya bükme hastalığı nedeniyle bu mümkün olmamaktadır.

Atatürk sonrası dönemde 1998’den itibaren ve de özellikle 2001 yılından sonra yapılan değişikliklerle ortaya çıkan ve 2002’de yürürlüğe sokulan 4721 sayılı mevcut Medeni Kanun, İstanbul Sözleşmesi ve onun iç hukuktaki uzantısı olan 6284 sayılı iftira kanununun da devreye girmesiyle birlikte aile hukukundaki sorunların kaynağı durumuna gelmiştir. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı iftira kanunu iptal edilmeli ve Atatürk dönemi Medeni Kanun hükümleri yeniden geçerli kılınmalıdır.

Kanunu Medeni’nin Tatbiki (Madde 1) Kanun, lafziyle veya ruhiyle temas ettiği bütün meselelerde mer’idir. Hakkında kanuni bir hüküm bulunmayan meselede hakim örf ve adete göre, örfü adet dahi yok ise kendisi vazıı kanun olsaydı bu meseleye dair nasıl bir kaide vazedecek idiyse ona göre hükmeder.

Medeni Haklardan İstifade: (Madde 8 ) Her şahıs medeni haklardan istifade eder. Binaenaleyh kanun dairesinde haklara ve borçlara ehil olmakta herkes müsavidir.

Rüşt: (Madde 11) Rüşt, on sekiz yaşın ikmaliyle başlar. Evlenme, kişiyi reşit kılar.

Kazai Rüşt: (Madde 12) On beş yaşını ikmal eden küçük, kendi rızası ve ana ve babasının muvafakatı ile mahkemei asliyece mezun kılınabilir. Vesayet altında ise vasi de dinlenir.

Sıhrî Hısımlık: (Madde 18) Karı ve kocadan her birinin kan hısımları diğerinin aynı derece sıhrî hısımları olur. Evlenmenin zevaliyle, sıhri hısımlık zail olmaz.

Kanuni İkametgah: (Madde 21) Kocanın ikametgahı karının ve ana ve babanın ikametgahı velayetleri altındaki çocuğun ve mahkemenin bulunduğu yer vesayet altındaki kimsenin ikametgahı addolunur. İkametgahı belli olmayan kimsenin karısı veya kocasından ayrı yaşamağa mezun olan kadın kendisine ayrı bir ikametgah ittihaz edebilir.

Nişanlanma: (Madde 82) Nişanlanma, evlenmek vaadiyle olur.

Nişanı Bozmanın Neticesi:
(1) Maddi tazminat: (Madde 84) Nişanlılardan biri, muhik bir sebep yok iken nişanı bozduğu veya iki taraftan birine atfedilecek bir kusur yüzünden nişan bozulduğu takdirde taksiri olan taraf; diğer tarafa, ana ve babasına veya bu hususta onlar gibi hareket eden sair kimselere hüsnü niyet ile ve nikahın icra olunacağı kanaati ile ihtiyar ettikleri masarife mukabil münasip bir tazminat vermeğe mecburdur.

(2) Manevi tazminat: (Madde 85) Bir taraf kendi kusuru olmaksızın nişanın bozulmasından şahsen fahiş bir surette mutazarrır olmuş ise hakim onun zararı manevisini telafi için münasip bir tazminat hükmedebilir.

Evlilik Yaşı:

[1926’daki hüküm] (Madde 88) Erkek onsekiz ve kadın onyedi yaşını ikmal etmedikçe evlenemez. Şu kadar ki hakim, fevkalade hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni onbeş yaşını ikmal etmiş olan erkek ve kadının evlenmesine müsaade edebilir. Ana ve baba ve vasi de dinlenir.

Evlilik Yaşı:
[15.06.1938’deki hüküm] (Madde 88) Erkek on yedi, kadın on beş yaşını ikmal etmedikçe evlenemez. Şu kadar ki hakim, fevkalade hallerde ve pek mühim bir sebebe mebni on beş yaşını ikmal etmiş olan bir erkeğin veya on dört yaşını bitirmiş olan bir kadının evlenmesine müsaade edebilir. Karardan önce ana, baba veya vasinin dinlenmesi şarttır.

Küçükler Hakkında Kanuni Mümessillerin Rızası: (Madde 90) Küçük, ana ve babasının veya vasisinin rızası olmadıkça evlenemez. Evlenmenin ilanı esnasında ana ve babadan yalnız biri velayeti haiz ise onun rızası kafidir.

Hısımlar ile Evlilik Yasakları: (Madde 92) Aşağıdaki kimseler arasında evlenmek memnudur (yasaktır):
1 – Nesep sahih olsun olmasın usul ve füruu arasında, ana baba bir veya baba bir yahut ana bir kardeşler arasında, bir kimse ile amca, dayı, hala ve teyzesi arasında.
2 – Sıhriyet hısımlığını tevlit etmiş olan evlenme feshedilmiş veya vefat yahut boşanma ile zail olmuş ise bile karı ile kocanın usul ve füruu ve koca ile karının usul ve füruu arasında,
3 – Evlatlık ile evlatlık edinen ve bunlardan biriyle diğerinin koca veya karısı arasında.

Kadın İçin İddet Müddeti: (Madde 95) Kocasının vefatı veya boşanma sebebiyle dul kalan yahut evliliğinin butlanına hükmedilen kadın; vefattan, boşanmadan veya butlan hükmünden itibaren üç yüz gün geçmedikçe tekrar evlenemez.

Mükerrer Evlenmede Bekleme Süresi: (Madde 96) Boşanma ile birbirinden ayrılmış olan karı ve koca, hakim tarafından tayin olunan memnuiyet müddeti içinde, tekrar evlenemez. Karı ve koca birbirleriyle evlenmek isterlerse, bu müddet hakim tarafından kısaltılabilir.

Evlenme Beyanı Mercii: (Madde 98) Beyan için evlenecek erkeğin ikametgahı belediyesine ve köylerde ihtiyar heyetine müracaat olunur.

Evlilikte Dini Merasim: (Madde 110) Evlendirme memuru merasimin hitamı üzerine derhal karı ve kocaya bir evlenme kağıdı verir. Evlenme kağıdı ibraz edilmeden, evlenmenin dini merasimi yapılamaz.

İmtizaçsızlık: (Madde 134) Aralarında müşterek hayatın çekilmez bir hale gelmesini mucip olacak derecede şiddetli bir geçimsizlik başgösterdiği takdirde karı kocadan her biri, boşanma davasında bulunabilir. Eğer geçimsizlik, iki taraftan birine daha ziyade kabili isnat ise boşanma davasını ikame hakkı ancak diğer tarafa aittir.

Boşanmada Kusurlu Tarafın Yeniden Evlenmesi İçin Bekleme Süresi: (Madde 142) Boşanma hükmünde kabahatli olan tarafın (başkasıyla) yeniden evlenememesi için hakim, bir seneden az ve iki seneden fazla olmamak üzere bir müddet tayin eder.

Boşanmada Maddi ve Manevi Tazminat: (Madde 143) Mevcut ve hatta muntazar bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kabahatsız karı veya kocanın, kabahatli olan taraftan münasip maddi bir tazminat talebine hakkı vardır. Bundan başka boşanmaya sebebiyet vermiş olan hadiseler kabahatsiz karı veya kocanın şahsi menfaatlerini ağır bir surette haleldar etmiş ise, hakim manevi tazminat namiyle muayyen bir meblağ dahi hükmedebilir.

Nafaka: (Madde 144) Kabahatsiz olan karı yahut koca, boşanma neticesi olarak büyük bir yoksulluğa düşerse diğeri boşanmaya sebebiyet vermemiş olsa dahi kudreti ile mütenasip bir surette bir sene müddetle nafaka itasına mahküm edilebilir.

İrat: (Madde 145) Bir mukavele veya hüküm ile kendisine maddi ve manevi tazminat veya nafaka olarak bir irat tahsis edilmiş olan karı veya koca, yeniden evlenirse bu irat kat’olunur. Yoksulluğu sebebiyle kendisine nafaka tayin edilmiş olan karı veya kocanın yoksulluğu zail olmuş veya hissolunacak derecede azalmış ise, borçlunun talebi üzerine nafaka kat veya tenzil olunur. Borçlunun mali kudreti nafaka miktarına nazaran azaldığı surette dahi aynı hüküm caridir.

Velayet: (Madde 148) Boşanma veya ayrılık vukuunda hakim, ana ve babayı dinledikten sonra hakkı velayetin kullanılmasına ve ana ve baba ile çocuklar arasındaki şahsi münasebetlere dair iktiza eden tedbirleri ittihaz eyler. Çocuk kendisine tevdi edilmemiş olan taraf, kudretine göre onun infak ve terbiye masraflarına iştirak ile mükelleftir. Çocuk ile icabı hale muvafık surette şahsi münasebatta bulunmak hakkını da haizdir.

Velayet Sonrası Yeni Hadiseler: (Madde 149) Ana veya babanın başkasiyle evlenmesi, başka bir yere gitmesi, ölümü gibi bir halin tahaddüsünde hakim, resen veya ana ve babadan birinin talebi üzerine hadisenin iktiza ettirdiği tedbirleri ittihaz eyler.

Boşanma ve Usulü Muhakemesi: (Madde 150) 1-Hakim, boşanma veya ayrılık için sebep gösterilen hadiseleri mevcudiyetlerine vicdanen kani olmadıkça sabit addedemez.

Aile Reisi: (Madde 152) Koca, birliğin reisidir. Evin intihabı karı ve çocukların münasip veçhile iaşesi, ona aittir.

Reis Muavini ve Danışmanı: (Madde 152) Kadın, müşterek saadeti temin hususunda gücü yettiği kadar kocasının muavin ve müşaviridir. Eve, kadın bakar.

Soyadı: (Madde 153) Karı, kocasının aile ismini taşır.

Birliğin Temsili: (Madde 154) Birliği koca temsil eder. Mallarını idare hususunda karı koca hangi usulü kabul etmiş olursa olsun koca, tasarruflarından şahsen mesul olur.

Temsilde Kadının Hakları: (Madde 155) – Evin daimi ihtiyaçları için koca gibi kadın dahi birliği temsil hakkını haizdir. Karının … tasarruflarından koca mesuldür.

Kadının Temsil Yetkisini Kötü Kullanması: (Madde 156) Karı, kanunen haiz olduğu temsil salahiyetini sui istimal eder yahut kullanmaktan aciz olursa koca, bu salahiyeti kendisinden tamamen veya kısmen nezedebilir.

Kadının Temsil Yetkisinin İadesi: (Madde 157) Hakim, karının talebi üzerine nez’in sebepsiz olduğunu isbat etmesi şartiyle salahiyetini iade eder.

Kadının Temsil Yetkisi Aşımı: (Madde 158) Koca sarahaten veya zımnen izin vermedikçe karı, kanunen haiz olduğu temsil salahiyetini, aşamaz.

Karının Meslek veya Sanatı: (Madde 159) Karı koca mallarını idare için hangi usulü kabul etmiş olursa olsun karı, kocanın sarahaten veya zımnen müsaadesi ile bir iş veya sanat ile iştigal edebilir. Kocanın izinden imtinaı halinde, karı, kendisinin bir iş veya bir sanat ile iştigal etmesi birliğin veya bütün ailenin menfaati icabı olduğunu ispat ederse bu izin, hakim tarafından verilebilir.

Kocanın Karısını Mal Varlığı Davasında Temsil Sorumluluğu: (Madde 160): …Emvali şahsiyesi hakkında üçüncü şahıslar ile mütehaddis davalarda karıyı, koca temsil ile mükelleftir.

Evlilik Birliğinin Korunması: (Madde 161) Karı kocadan biri; aile vazifelerini ihmal eder yahut diğerini tehlikeye, hacalete veya zarara maruz bırakırsa müteessir olan taraf hakimin müdahalesini talep edebilir. Hakim, kabahatli olan tarafa vazifelerini ihtar eder ve bu ihtar semeresiz kalırsa birliğin menafiini sıyaneten (korumak için) kanunda muayyen tedbirler ittihaz eyler.

İcra: (Madde 165) Karı koca, evlenmenin devamı müddetince kanunen muayyen haller haricinde yekdiğerine karşı cebri icra talebinde bulunamaz.

Mal Ayrılığı Rejimi: (Madde 170) Karı koca, evlenme mukavelenamesi ile kanunda muayyen diğer usullerden birini kabul etmedikleri takdirde veya kabul edip de kanunda gösterilen sebeplerden birinin hüdusu halinde, aralarında mal ayrılığı cereyan eder.

Mülkiyet, İdare ve İntifa Hakları: (Madde 186) Karı kocadan her birinin bütün mallarının mülkiyet ve idare ve intifa haklarını muhafaza etmesine, mal ayrılığı denir. Karı, mallarının idaresini kocasına bırakmış olduğu takdirde evliliğin devamı müddetince hesap sormaktan vaz geçtiği ve mallarının bütün gelirini ev masrafına karşı kocasına bıraktığı farz olunur. Karı, kocasına bıraktığı idare hakkını her zaman geri alabilir ve geri almak hakkını iskat etmesi muteber değildir.

Borçlar: (Madde 187) Mal ayrılığı usulünde koca, evlenmeden evvelki borçlarından ve evliliğin devamı sırasında gerek kendisi gerek evlilik birliğinin mümessili sıfatiyle edilen borçlardan şahsan mesuldür. Karı, borcunu ödemekten aciz kalan kocası veya kendisi tarafından aile masrafları için edilen borçlardan mesuldür.

Gelir ve Kazanç: (Madde 189) Karı kocadan her birinin mallarının geliri ve kendi kazançları, kendisine aittir.

Karı Kocanın Masrafa İştiraki: (Madde 190) Koca, karısının münasip bir derecede aile masrafına iştirakini isteyebilir. İştirakin miktarında ihtilaf ederlerse her biri iştirak miktarının tesbit edilmesini, mahkemeden isteyebilir.

İdare: (Madde 196) Birliğe giren malları koca idare eder ve idare masrafı kendisine ait olur. Karı ancak evlilik birliğini temsildeki salahiyeti nisbetinde idare hakkını haizdir.

Mirasın Reddi: (Madde 200) Kadın, bir mirası ancak kocasının rızasiyle reddedebilir. Koca, razı olmazsa karı sulh mahkemesine müracaat edebilir.

Evlat Edinme: (Madde 253) Evlat edinme hakkı en az kırk yaşında olup ta nesebi sahih, füruu bulunmayanlara münhasırdır. Evlat edinen kimsenin evlatlıktan en az onsekiz yaş büyük olması şarttır.

Çocuğun Velayetini İcra Hakkı: (Madde 263) Evlilik mevcut iken ana ve baba, velayeti beraberce icra ederler. Anlaşamazlarsa, babanın reyi muteberdir.

Velayetin Kapsamı: (Madde 264) Karı kocadan birinin vefatı halinde, velayet, sağ kalana ve boşanma halinde çocukların tevdi olunduğu tarafa, ait olur. Çocuk, ana ve babasına riayete mecburdur… Çocuğun adını, ana ve babası kor.

Mesleki Terbiye: (Madde 265) Ana ve baba, çocuğun mesleki terbiyesini sevk ve idare eder ve mümkün mertebe kuvvet ve kabiliyetini ve arzularını nazara alır.

Dini Terbiye: (Madde 266) Çocuğun dini terbiyesini tayin ana babaya aittir. Ana babanın bu husustaki hürriyetini tahdit edecek her türlü mukavele muteber değildir. Reşit, dinini intihapta hürdür.

Uslandırma Hakkı: (Madde 267) Ana baba, çocuklarını tedip (yola getirme/uslandırma) hakkına maliktir.

Velayet Hakkının İptali: (Madde 274) Velayeti ifadan aciz veya mahcur olan yahut nüfuzunu ağır surette sui istimal eden veya fahiş ihmalde bulunan ana ve babadan, hakim, velayet hakkını nez edebilir.

Boşanma Sonrası Velayeti Alan Tarafın Sorumluluğu: (Madde 279) Evliliğin zevalinden sonra velayeti haiz olan karı veya koca, hakime çocuğun mali vaziyetini gösterir bir müfredat defteri vermeğe ve servetinde ve keyfiyeti tenmiyesinde ehemmiyetli bir tebeddül husule geldiği takdirde, onu da, bildirmeğe mecburdur.

Sahih Olmayan Nesep: (Madde 290) Nesebi sahih olmayan çocuğun anası, doğuran kadındır. Babası, tanıma veya bir hüküm ile tahakkuk eder.

Nesibi Gayrı Sahih Çocuk: (Madde 292) Birbirleriyle evlenmeleri memnu (yasak) olanlardan veya evli kadınların zinasından doğan çocuk, tanınamaz.

Evlenme Vaadiyle Kandırma: (Madde 305) Baba, anaya münasebeti cinsiyeden evvel, evlenmek vadetmiş veya onunla münasebeti cinsiyesi kanuni bir cürüm yahut onun üzerindeki nüfuzunu sui istimal teşkil eylemiş veya münasebeti cinsiye zamanında ana henüz küçük idiyse; ana için manevi bir tazminat karşılığı olarak, bir meblağ hükmolunabilir.

Velayetin Taksimi: (Madde 313) Çocuk, babanın velayeti altında ise ana, çocukla icabı hale göre şahsi münasebetleri idame hakkını haizdir. Mahkeme, doğrudan doğruya veya ananın talebi üzerine; çocuğun, muayyen bir yaşa kadar ananın ve bu yaştan sonra babanın velayeti altında kalmasını emredebilir.

Geçim Nafakası: (Madde 315) Herkes, yardım etmediği surette zarurete düşecek olan usul ve füruuna ve erkek ve kız kardeşlerine muavenet ile mükelleftir.

Ev Reisinin Yetki ve Sorumlulukları:
(Madde 318) Aile halinde yaşayan mütaaddit kimseler üzerinde ev reisliği, kanuna veya akte veya örfe göre, reis olan kimseye aittir. Reislik hakkı, kan veya sıhri hısım sıfatiyle yahut işçi, çırak, amelede olduğu gibi bir akit sebebiyle birlikte yaşayanların kaffesi üzerinde caridir.

(Madde 319) Birlikte yaşayan kimseler, evin kaidelerine tabidir; bu kaidelerde her birinin menfaati adilane bir surette gözetilmiş olmak lazımdır. Birlikte yaşayan kimselerden her biri bilhassa talim ve terbiyeleri sanatları yahut dini ihtiyaçları için muktazi hürriyetten istifade ederler. Evin reisi, birlikte yaşayanların evdeki eşyasını, kendi eşyasına karşı göstereceği aynı ihtimam ile muhafaza etmek ve emniyet altında bulundurmakla mükelleftir.

(Tam Metin: https://mevzuat.gov.tr/mevzuatMetin/5.3.743.pdf)

2002’de yürürlüğe sokulan Feminist zihniyet dayatması 4721 sayılı MEVCUT Medenî Kanun’un tepesindeki BAŞ KANUN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’YLE BİRLİKTE (Evlilik açısından) Ana Hatları:

Atatürk dönemi 743 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda eski eşin herhangi bir akrabası ile evlenmek yasak iken mevcut kanunda eski eşin sadece üst soyu (ana-baba) ve alt soyu (oğlu-kızı) ile evlilik yasak diğerleri mesela eski eşin kardeşiyle evlilik serbest.

İkâmetgâhı erkeğin belirleme hakkı yok. Kadın beğenmezse kadın için boşanma sebebi.

Genç evliler geriye dönük incelemeyle hapiste. 17 yaş altı evlilik tecavüz sayılıyor ve sadece erkek cezalandırılıyor.

Evlilik sonrası 300 günlük iddet müddeti süresi mahkeme kararıyla kaldırılabiliyor.

Eski eşlerin birbirleriyle tekrar evlenmeleri için bekleme süresi yok.

Resmi evlilik belgesi ibraz edilmeden dini evlilik merasimi yapılamaz.

Boşanma davasını ağır kusurlu olan da açabilir.

Boşanmada kusurlu tarafın başkasıyla evlenirken bekleme süresi yok.

Tazminatı AĞIR ve TAM KUSURLU olsa bile fiilen ve herhalükârda kadın kazanır.

Kadın, dava devam ederken tedbir, bitince yoksulluk nafakası adıyla her durumda SÜRESİZ nafaka alır. (Atatürk dönemi kanunda ise erkek AĞIR KUSURLU ise ve AZAMİ yani en fazla 1 yıla KADAR nafaka ödeyebilir.)

Eski eşlerden erkek yeniden evlenirse nafaka ödeme zorunluluğu bitmez. (Atatürk dönemi kanununda eski eşlerden herhangi birisi yeniden evlenirse nafaka ödeme zorunluluğu BİTER.)

Velayet fiilen daima kadına verilir. (Atatürk dönemi kanuna göre çocuğa daha iyi bakabilecek olana verilir.)

Kadın, hakim kararını çiğneyerek çocuğu babaya göstermediğinde velayet el değiştirmez, çocuk haczi parasını da erkek öder. (Atatürk dönemi kanununda çocuk haczi yok. Çocuk kadındaysa ve kadın çocuğu babaya göstermiyorsa velayet el değiştirir. Çocuğa ödenen iştirak nafakasını çocuk için kullandığını kadın hakime belgelemek zorunda, velayetin belli bir yaşa kadar anneye sonra babaya verilmesine karar verilebilir.)

Aile reisi erkek değil ve yok. Dolayısıyla kadın da reis muavini (yardımcısı) ve müşaviri (danışmanı) değil. Çift başlılık var.

Kadın kızlık soyadını da taşıyabilir. Çocuğun velayeti kendisinde olan boşanmış kadın çocuğa kendi kızlık soyadını verebilir.

Evlilik birliğini koca temsil etmez.

Kadın yaptığı iş/meslek nedeniyle kocasından izin almak zorunda değildir. Pavyonda çalışacağım dese ve kocası kabul etmese bu durum kadın açısından boşanma ve erkekten tazminat alma nedenidir.

Kocanın karısının mal varlığını temsil etme yetkisi yoktur.

Mal ayrılığı değil mal birliği rejimi vardır. Örneğin ev taksidini, araba taksidini erkek ödese de yarı pay kadına aittir.

Kadın aile geçimine dair masraflara katılmak zorunda değildir. (Yani bunu düzenleyen bir hüküm yoktur.)

Ailenin mallarını kocanın idare etme hakkı tanınmamıştır.

Kadın mirası reddetmek için kocasının iznini almak zorunda değildir.

Çocuk yetiştirilirken karı-koca arasında ihtilaf çıkarsa son söz babanındır hükmü YOKTUR.

Çocuk, ana-babasına riayete mecburdur, çocuğun dini terbiyesini tayin ana-babaya aittir. Ana babanın bu husustaki hürriyetini sınırlayacak (İstanbul Sözleşmesi gibi) her türlü mukavele geçersizdir maddeleri YOKTUR.

Ana-baba çocuklarını tedip (yola getirme/uslandırma) hakkına sahiptir, hükmü YOKTUR.

Atatürk dönemi kanunda ev ahalisinin evin reisi olan erkek/baba tarafından konulan ev kurallarına uymakla yükümlüdür, hükmü YOKTUR.

Kadın beyanı esas tutulur.

İstanbul Sözleşmesi mağdur ediyor: TEPKİ ÇOK ÇÖZÜM YOK

İstanbul Sözleşmesi yürürlüğe girdiğinden bu yana toplumun yapısıyla uyuşmadığı için büyük tepkilere neden oldu. Zaman geçtikçe tahribatı daha çok hissedilen sözleşmeye her kesimden tepkiler çığ gibi. Şu ana kadar 750 bin erkeğin evden uzaklaştırıldığı ifade edilirken yaşanan sorunlara henüz bir çözüm bulunamadı.

Kamuoyunda ‘İstanbul Sözleşmesi’ olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi” yaşattığı tahribatla büyük tepkilere neden oluyor. Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hem kadın cinayetleri hem de boşanmalar arttı. Ayrıca bu süre zarfında 750 bin erkek evden uzaklaştırıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘İstanbul Sözleşmesi nas değildir’ sözlerinin üzerinden aylar geçmesine rağmen hiçbir adım atılmadı. Kamu başdenetçisi Şeref Malkoç ise ‘şikâyet gelirse gerekeni yaparız’ dedi. Kamuoyunun ısrarlı tepkilerine rağmen sözleşmenin yaşattığı tahribata çözüm bulunamaması ise tepki çekiyor.

KADIN CİNAYETLERİNİ ARTTIRDI

İstanbul Sözleşmesine dayandırılarak 2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı ‘Aileyi Koruma ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’, kadına yönelik şiddeti azaltmadığı gibi kadın ölümlerini arttırdı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından açıklanan verilere göre 2012 yılında 201 kadın öldürülürken, 2018 yılında bu sayı 440’a çıktı. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise koruma talep edilen davaların sayısı 2012 yılında 138 bin iken 2017 yılında bu sayının 207 bine yükseldiği görüldü.

BOŞANMALAR ARTTI EVLİLİKLER AZALDI

Boşanma sayısı, 2008 yılında 99 bin 663, 2009 yılında 114 bin 162, 2010 yılında 118 bin 568, 2011’de 120 bin 117, 2012’de 123 bin 325, 2013’te 125 bin 305, 2014’te 130 bin 913, 2015’te 131 bin 830, 2016’da 126 bin 164 düzeyindeydi. Böylelikle 10 yılda boşanan toplam çift sayısı 1 milyon 218 bin 458’e ulaştı.

750 BİN ERKEK EVDEN UZAKLAŞTIRILDI

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu’na yansıyan verilere göre son iki buçuk yılda tam 746 bin 336 baba evinden koparıldı. Kanun kapmasında 2017’de 295 bin 618, 2018’de 358 bin 499, 2019’da Nisan ayına kadar ise 92 bin 219 erkeğe evden uzaklaştırma cezası verildi. Bu sayının yılsonuna kadar 1 milyona yaklaşacağı tahmin ediliyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ İÇİN EYLEMLER YAPILDI

Bugüne kadar İstanbul Sözleşmesinin iptali için onlarca ilde yüzlerce kişinin katıldığı basın açıklamaları yapıldı. Aile çalıştayları ve konferanslar düzenlendi. Gazeteciler konuyu günlerce köşelerine taşıdı, gazeteler onlarca manşet attı. Ayrıca binlerce kişinin katılımıyla sosyal medyada kamuoyu oluşturuldu ve Türkiye’nin gündemine sözleşmenin zararları anlatıldı. Tüm bu çabalara rağmen tepkiler görmezden gelindi. Toplumu ifsad etmek için Avrupa Birliğinden fon alan sözde kadın derneklerinin sözleri dinlendi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NAS DEĞİLDİR

İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği projelerinden duyulan rahatsızlık, İstanbul’da bazı STK’ların ve kanaat önderlerinin de katıldığı istişare toplantısında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletildi. Konuyla ilgili olarak toplumda oluşan rahatsızlık ve meydana gelen hassasiyeti anladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” sözlerini kullanmıştı. Bu sözlerin üzerinden yaklaşık altı ay geçmesine rağmen konuyla ilgili herhangi bir adım atılmadı.

“EŞLER AYRILSIN DİYE KANUN ÇIKARMIŞIZ”

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç geçtiğimiz aylarda “Eşler tartıştığında kadın, karakola telefon açıp şikâyette bulunduğunda koca evden uzaklaştırma alıyor. Bu da öfkeyi ve kadına şiddeti körüklüyor. Biz eşleri barıştırmak yerine ayrılsın diye kanun çıkarmışız” demişti. Şeref Malkoç’un bu açıklamaları İstanbul Sözleşmesinin yaşattığı tahribattan dolayı mağdur olanlar tarafından takdir toplamıştı. Sözleşmenin iptali için umutlanan mağdurlar aradan aylar geçmesine rağmen umduğunu bulamadı.

“BİZE MÜRACAAT GELDİĞİ TAKDİRDE İNCELEMEYE ALIRIZ”

Kamu Başdenetçisi Şeref Malkoç, İstanbul Sözleşmesine ilişkin yeni bir açıklama yaptı. Malkoç, “Toplumda hangi sıkıntılar varsa biz de ister istemez alakadar oluyoruz. İstanbul Sözleşmesi konusunda bize müracaat geldiği takdirde incelemeye alırız. Resen inceleme yetkimiz yok ama vatandaş istediğinde müdahil oluyoruz. Çok konuşuldu ama bize başvuru gelmedi. Bir değişiklik yapılması gerekirse partilere ve TBMM’ye öneride bulunabiliriz. Buradaki problem sözleşme imzalanırken veya bununla ilgili yasa düzenlenirken toplumda yeterince tartışılmaması. Meclisin gündemine geldi ve geçti. Aileyi, çoluk çocuğu yani milyonları etkiliyor. Bulgaristan, Macaristan gibi ülkeler imzalamadı. ‘Uluslararası bir sözleşmedir tartışılmaz’ deniliyor. Tamam da bu toplumun yararına mı, değil mi? Bunu irdelememiz lazım. 50-100 şikâyet geldiği takdirde gerekli çalıştayları yaparız. Bu konuda ciddi bir raporlama bile yok. Sözlü kültüre sahibiz ama bunu yazıyla aktarmamız lazım.” ifadelerini kullandı.

KDK’YE NASIL BAŞVURU YAPILIR?

Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvuruları internet, posta, e posta veya faks yoluyla yapabilirsiniz. İnternet üzerinden şikâyetlerini iletmek için www.ebasvuru.ombudsman.gov.tradresinden girmeniz ve sayfadaki formu doldurmanız yeterli. Posta yoluyla şikâyetlerini iletmek isteyenler ise şikâyet dilekçelerini “Kavaklıdere Mah. Zeytindalı Caddesi No:4 Çankaya/ANKARA” adresine gönderebilir. Şikâyetini elektronik posta yoluyla yapmak isteyenler iletisim@ombudsman.gov.tradresine şikâyet dilekçelerini gönderebilir. Faks için ise (312) 465 22 65 numarasına şikâyet dilekçesini gönderebilirsiniz. Faks ve elektronik posta ile başvuru yapanların 15 gün içerisinde belgelerin aslını kuruma ulaştırması gerekiyor.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

Türkiye ile birlikte, hali hazırda 13 ülkenin taraf, 25 ülkenin imzacı olduğu Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi (İstanbul Sözleşmesi) 1 Ağustos 2014 tarihi itibari ile yürürlüğe girdi. Sözleşmenin aileye yönelik içeriği ve eşcinsellikle ilgili kısımları birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Tepkilere rağmen feminist kadın örgütlerinin desteğiyle yasalaştı. Yürürlüğe girdiği günden beri kadına yönelik şiddet ve boşanmalar da arttı.

Kayak: https://dogruhaber.com.tr/mobil/haber/625952-istanbul-sozlesmesi-magdur-ediyor-tepki-cok-cozum-yok/

Abdurrahman Dilipak: Hey sen “birey”, sen “gender”!

Hey sen “birey”, sen “gender”!

– Yok, kadınmış, erkekmiş, geçin bunları, anne baba kaldı mı ki, dene nine olsun. Hayal, teyze, amca, dayı, enişte, kayınbirader, kaynana, kayınbaba, enişte, elti de kim oluyor.

Artık toplumsal cinsiyet denen bir bela var. Hey kendini anne-baba zanneden bireyler, haddinizi bilin çocuklarınızın cinsel tercih ve yönelimlerine karşı “nötr kalacaksınız”, cinsel deneyim yaşı 14, anlayışlı olacaksınız. İstanbul Sözleşmesi var artık, Lanzarote var. Bizler çağdaş, özgür bireyler olacağız.

1- “Birey”leri öyle “Allah’ın emri, peygamberin kavli” ile evlendirmek, “1500 yıl öncesinin Arap yaveleri ve gelenekleri ile nikâhlamak” da ne demek oluyor öyle. Kadının tek başına şahitliği yeter, neymiş o Bakara 282, AB neshetti o kuralı. “Yeni normal” dönemde bu böyle.

2- Mihri muaccel, mihri muaccel de ne oluyormuş. AB’nin hükümdarı öyle buyurdu: Süresiz nafaka olacak! O (Bakara, 2/237; Nisâ, 4/4, 20, 24, 25; Mâide, 5/5) de ne oluyormuş. Onlar “tarihsel “şeyler. O gün için getirilmiş normlar onlar “eski”de kaldı. “Yeni yolu tut, eskiyi unut”.

3- Akil-baliğ de nereden çıktı şimdi.

4- Kur’an’da miras konusunda (Haşa) Allah adil davranmamış, AB adaleti sağlıyor.

5- “Fahşa” nereden çıktı şimdi, ayıp, utanmalısınız.. LGBT’ye özgürlük, cinsel tercih, cinsel yönelim konusunda özgürlük getiriyor İstanbul Sözleşmesi, zina ile ilgili 15 ayeti daha hükümsüz kılıyor. 12 ayette “İffet” bahsinden gider. Ne demek “iffet”. “Birey” din ve ahlaktan bağımsız kendi cinsel davranışını ve rolünü belirleyebilir ve karar vermek için cinsel deneyim yapabilir. Bu konuda aile, bireylerin tercihine saygılı, anlayışlı olmalı, nötr olmalı.

6- Nisa 34’de İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı. “erkekler, kadınlar üzerinde sorumlu gözeticidir.” Ne demek. Eşitlik var eşitlik.

7- Kur’an-ı Kerim’de öğüt vermekten söz eden onlarca ayet var. Allah öğüt verir, Peygamber öğüt verir. Aile çocuklarına öğüt vermekle emrolunur. Ama yine de Allah bilir ki, “İnsanların çoğu öğüt dinlemez ve öğütten ve öğüt verenlerden hoşlanmazlar”. Öğüt/Nasihat de yasak, Arabuluculuk (Nisa 128) da yasak, Kur’an emretse de.

Şimdi Nisa 35’i ne yapacağız: (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında barışı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.

Hud, 34’ü ne yapacağız: “Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.”

Nahl, 90’ı ne yapıyoruz: Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşa’dan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. Birileri ayetleri yaşamanın/yaşayamamanın endişesinden daha fazla İstanbul Sözleşmesini nasıl uygularız endişesi ile toplantı üzerine toplantı yapıyor, planlar hazırlıyorsa vay onların haline. En çok neden/kimden korkuyor ya da en çok neyi, kimden istiyorsa bu süreçte belli oluyor. İstanbul Sözleşmesi de bu neslin imtihanı. Kınayanların kınamalarına aldırmadan, sözü eğip-bükmeden yüzümüzü Hakk’a dönüp doğru yolda ileri doğru ilerlemeliyiz.

8- Hucurat 13’ü ne yapacağız. Allah “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır” buyuruyor. GENDER ne demek oluyor şimdi. “Toplumsal cinsiyet”, “cinsel yönelim”, “cinsel tercih” ne oluyor. Hucurat 13’ü de görmezden gelelim. Yani ya da orada dursun, “bir ölünün arkasından üfleyelim gitsin “mi “nazm-ı celil”i. “Nesli ifsat” değil mi bu, “Yaratılışa ve fıtrata karşı cürüm” değil mi? Bir de “Biz ıslah edicileriz” demiyorlar mı, “iyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir.” (Bakınız: Bakara 11, Şuara 152)

9- Bir de BİREY’imiz var. Din, ahlak, tarih, aile ve gelenekten bağımsız bir şekilde kişilerin “heva ve heveslerini özgürce yaşayacakları, kutsalı olmayan seküler bir karakter”. “Beni babana bırakma” diyen ahlaka, medeniyete, geleneğe ne oldu da “ben varım ve bana kimse karışamaz” diyen bir nesil çıktı ortaya! Kâfirleri dost edinip kendi kardeşlerimizle cebelleşiyor muyuz yoksa!

Onlar, eğer kitabın istişare ve şura yapmayı emrettikleri değilse sizin gerçek dostlarınız değildir. Yola çıktıklarımızı bırakıp, yolda bulduklarımızla yolunuza devam edersek, varacağınız yer bellidir. Bu dünyada yapıp yapmadıklarımız, söyleyip/söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize kendi sırtımızda odun taşıyacağız.

10- Hani “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletecektik İslam’ı”. Ne oldu da “Garbın afakını saran çelik zırhlı duvar”ın muhafızlığına soyunduk, o “medeniyet” dedikleri “tek dişi kalmış canavar”ın “yeni normları”na teslim oluverdik. Bu sözleşmenin, bırakın Kur’an’a uygunluğunu, ne “on emir”e uyar, ne ellerindeki Tevrat’a ve ne de ellerindeki İncil’e! Yeşil tehlikeye karşı İslamofobik BÇG kafalıları, başörtüsü ve İHL zulmüne rağmen bizi Laikleştiremedi ama bir başka birileri, (o FETÖ’nün zihniyet ikizleri) din algısını dönüştürerek, dünya sevgisi ile bizi seküleştirmeye çalışıyor sanki. Anlayana sivrisinek saz! Vs. Vs.

İstanbul Sözleşmesine buradan bakınca sanki örtülü bir “dinde reform” projesi gibi. Aile, kadın, gençlik, herkesi hedef alan dehşetli bir proje. Covid, 5G, Starlink Chip ve Neoralink, GPT3 ile birlikte düşününce, kısırlaştırılmış ve cinsiyetsizleştirilmiş, alamet-i farikaları yok edilmiş bir topluluğa dönüştürülmeye çalışılıyoruz. Bu şekilde dijital diktatörlüğün yolu mu açılıyor.

Selam ve dua ile.

Kaynak: . https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/hey-sen-birey-sen-gender-34061.html

Polonya, İstanbul Sözleşmesine karşı diplomatik atak başlattı

  • Tarık Demirkan
  • Budapeşte / BBC

13 Ekim 2020

eylem
Feministlerin kutsallık izafe ettiği İstanbul Sözleşmesi Polonya’nın haricinde Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Letonya’da tartışmaya açılarak yanlış hükümleri gündeme getirilmişti.

İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen sözleşme, 46 ülke tarafından imzalanmasına, ardından da 34 ülke parlamentosu tarafından onaylanmış olmasına rağmen Polonya, Macaristan, Bulgaristan gibi pek çok ülkede tartışılmaya devam ediyor.

Kadına şiddeti önleme amacıyla 11 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne ABD, Rusya, Kanada, Vatikan, Japonya, Azerbaycan, ve Meksika imza atmadı. 28 ülkenin ise çekince koyarak imzaladığı biliniyor. İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak iç hukukuna yansıtmayan ülke sayısı ise (12) onikidir. İstanbul Sözleşmesi Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Letonya’da tartışmaya açılarak yanlış hükümleri gündeme getirildi.

Geleneksel aile kavramına son vermek, eşcinsel ilişkileri ve evlilikleri cesaretlendirmekle suçlanan sözleşmenin metninde değişiklikler talep eden ülkelerin sayısı da artıyor.

Bu konudaki son gelişme, son olarak Polonya’da gündeme geldi.

Basına yansıyan hükümet kaynaklı haberlere göre, Polonya, İstanbul Sözleşmesi’nin revizyonu için öncelikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri nezdinde diplomatik bir atak başlattı.

Polonya Dışişleri Bakan Yardımcısı Pawel Jablonski, konunun basına yansıması üzerine Polonya diplomasisinin “aile haklarının korunması” amacıyla uluslararası bir çalışma başlattığını Twitter mesajıyla doğruladı.

Polonya Dışişleri Bakanlığı, hangi ülkelerle görüşmeler yapıldığı konusunda ayrıntılı bilgi vermese de, olayı soruşturan basın, Çekya, Slovakya, Hırvatistan ve Slovenya ile konunun görüşüldüğünü bildiriyor.

Macar yetkililer, Polonya’dan kendilerine ortak hareket etme teklifi gelip gelmediği üzerine bir açıklama yapmadılar.

Sözleşmeye neden karşı çıkılıyor?

Polonya’daki radikal muhafazakâr gruplar bir süredir hükümet üzerinde, 2015 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi için baskı uyguluyorlar.

Muhafazakâr gruplar, İstanbul Sözleşmesi’ne, geleneksel aile kavramına zarar verdiği kaygısı ile karşı çıkıyor. Sözleşmedeki kadın erkek eşitliği vurgusunu ve kadın haklarının korunmasına yönelik önlemleri bu kaygıya gerekçe gösteriyorlar.

Muhafazakârlar, eşitlik vurgusuna ve kadını korumaya yönelik önlemlere temelde karşı olmadıklarını vurgulasalar da, sözleşmenin klasik aile kavramını geri plana itip, eşcinsel birliktelikleri desteklediğini öne sürüyorlar.

Sözleşmeye karşı çıkan muhafazakârlara göre kadınlara karşı gündeme gelen şiddetin nedeni, kadınlar ve erkekler arasındaki toplumsal eşitsizlik değil, alkolizm, porno, ailelerin dağılması, boşanmaların artması ve bunlarla beraber gündeme gelen sosyal sorunlar.

Muhafazakârlar, İstanbul Sözleşmesi’nin tekrar ele alınmasını istiyorlar.

Sözleşme metnine, geleneksel aile kavramının, yani “bir erkek, kadın ve çocuklardan” oluşacak aile yapısının korunmasını destekleyecek vurgular eklenmesini istiyorlar.

Yine bu talepler arasında çocukların korunması, kürtajın engellenmesi gibi madde önerileri de var.

Önerilen en önemli maddelerden biri; sözleşmenin eşcinsel birliktelikleri bir aile olarak değerlendirmemesi isteğini içeriyor. Eşcinsel birliktelikle kurulan ilişkilerin, aile haklarından, çocuk yetiştirmekten ve mirastan mahrum bırakılması talep ediliyor.

eylem

İstanbul Sözleşmesi AB içinde yeni bir fay hattı mı oluşturacak?

Sözleşmeye karşı en sert tepki şimdiye kadar Polonya’dan gelmiş olsa da, daha önce Türkiye, Bulgaristan, Hırvatistan ve Macaristan’dan da hükümetler düzeyinde sözleşmeye karşı eleştirel açıklamalar yapılmıştı.

İngiltere gibi Avrupa Konseyi üyesi 11 ülke, sözleşmeye imza atmış ancak henüz onaylamamıştır.

İngiltere dışında, bu ülkelerin tamamı Orta ve Doğu Avrupa’da yer alıyor. Bu durumun, Polonya’nın girişiminin yankı bulabilme ihtimalini güçlendirdiği değerlendiriliyor.

Polonya, bu diplomasi atağıyla, Avrupa Konseyi içinde muhafazakâr kesime öncülük etmek, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olan kesimlerin desteğini arkasına almak ve Avrupa Birliği içinde sözleşmenin nihai olarak onaylanmasını önlemek istiyor.

Bazı analistler, Avrupa Birliği içinde devam eden, hukuk devleti, mülteci ve azınlık hakları konularına şimdi de İstanbul Sözleşmesi’nin eklendiğini ve bu konunun Avrupa Birliği için önemli fay hatlarından birini oluşturacağını değerlendiriyor.

Kayak: BBC

İlgili haber:

Kadına şiddeti önleme kılıfıyla 11 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’ne ABD, Rusya, Kanada, Vatikan, Japonya, Azerbaycan, ve Meksika imza atmadı. 28 ülkenin çekince koyarak imzaladığı İstanbul Sözleşmesi’ni imzalayarak iç hukukuna yansıtmayan ülke sayısı ise (12) onikidir. Feministlerin kutsallık izafe ettiği İstanbul Sözleşmesi Bulgaristan, Macaristan, Slovakya, Romanya ve Letonya’da tartışmaya açılarak yanlış hükümleri gündeme getirildi.

https://m.yeniakit.com.tr/amp/haber/1415649/istanbul-sozlesmesine-karsi-guc-birligi-cagrisi

19 sivil toplum kuruluşu: İstanbul Sözleşmesi iptal edilmeli!

19 sivil toplum kuruluşu,  İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için  bir araya gelerek destek bildirisi yayımladı.

İstanbul Sözleşmesi iptal edilmeli!

İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi adına toplumun her kesiminden çağrılar yükselmeye devam ediyor. Milli güvenlik sorunu haline gelen İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için farklı dünya görüşlerine sahip 19 sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek ortak bir bildiriye imza attı. Bildiride, “İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı çıkarılan 6284 sayılı kanun, aile hukukundaki sorunların günümüzdeki ana kaynağıdır” denildi.

Binlerce ailenin parçalanmasında büyük rol oynayan, toplumun temel yapısını bozan İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi için toplumun her kesiminden destek gelmeye devam ediyor. 19 sivil toplum kuruluşu (STK) İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için bir araya gelerek destek bildirisi yayımlandı. Bildiride, İstanbul Sözleşmesi’nin toplum üzerinde oluşturduğu sorunlar, yaşanan mağduriyetler, sözleşmenin iptal edilmesinin gerekçeleri ve sorunların çözümleri üzerinde duruldu.  STK’lar tarafından yayımlanan ortak bildiride İstanbul Sözleşmesi’nin bir milli güvenlik sorunu olduğu dile getirildi. Bildiride; “İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı çıkarılan 6284 sayılı kanun, aile hukukundaki sorunların günümüzdeki ana kaynağıdır. Kültürel kodlarımıza tamamen aykırı biçimde Toplumsal Cinsiyet, Cinsel Yönelim ve Toxic Masculanity (Zehirli Erkeklik) zihniyetine dayanan feminist bir dille yazılmış bu sözleşme, cinsel ayrımcılık içerdiğinden sayısı 5 milyonu aşmış devasa bir mağdur kitlesi oluşturmuş durumdadır. Evlilikler hızla azalırken, boşanmalar ise aksine hızla artmaktadır. Süresiz nafaka uygulaması, nafaka hapisleri, çocuk hacizleri mağduriyetlerin başında gelmektedir” ifadeleri kullanıldı.

CİNSEL BÖLÜCÜLÜK YAPAN DERNEKLER KAPATILMALIDIR

Aile Bakanlığı’nın logosunda erkek-kadın ve çocuk figürlerinin yer almasına rağmen erkeklerin sorunlarına dair çözüm üreten bir birimin olmadığı hatırlatılan bildirinin devamında; “Bakanlık bünyesindeki Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne ek olarak Erkek Sorunları Genel Müdürlüğü’nün de kurulması çok daha dengeli ve gerçekçi aile politikalarının oluşturulup uygulanmasını sağlayacaktır. Şiddeti sadece tek bir cinsiyet üzerinden ele alıp toplam şiddet olayları içinden sadece bu kısmını cımbız ve büyüteç yöntemiyle öne çıkararak cinsel bölücülük yapan, doğal kadın-erkek dengesini bozarak sosyal terör üreten sapkın dernekler kapatılmalıdır. Vatandaşların cinsiyet temelinde sürekli kışkırtılmalarına ve ayrıştırılmalarına son verilmelidir” şeklinde yer aldı.

SÖZLEŞME’NİN KALDIRILMASI İÇİN İMZA ATTILAR

Öte yandan İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için yayımlanan destek bildirisinin altına imza atan sivil toplum kuruluşları şu şekilde: Ata Eğitim ve Bilim Çalışanları Sendikası, Türkiye Aile Meclisi, Dağılmış Aileler ve Çocuk Hakları Derneği, Babalar ve Çocuklar Derneği, Boşanmanın Feri Sonuçları ve Çocuk Hakları Derneği, Mağdur Çocuklar ve Baba Hakları Derneği, Aileyi Yaşatma ve Koruma Derneği, Gelecek Dünya Çocuk Hakları Derneği, İyilik İnsan Hakları Derneği, Kemalist Atılım Birliği, Çocuk Hakları Platformu, Süresiz Nafaka Mağdurları Platformu, 6284 Sayılı Yasa Mağdurları Platformu, Velayet ve Nafaka Hapsi Platformu, Aile Platformu, Boşanmış Ebeveynler ve Çocuklar Platformu, Erkek ve Baba Hakları Platformu, Genç Evlilik Mağdurları Platformu, Bağımsız Cumhuriyet Platformu.

İSTANBUL DEĞİL KONSTANTİNİYYE SÖZLEŞMESİ

Bildiride son olarak şu ifadelere yer verildi:  “Çeşitli siyasi partilerin seçmenlerinden oluşan üyelere sahip sivil toplum kuruluşları olarak partiler üstü milli bir sorun olarak gördüğümüz İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına desteğimiz tamdır. Her bakımdan son derece yıkıcı bu sözleşmenin kaldırılmasına karşı çıkacak olanlara tepkimiz ve direncimiz de tam olacaktır. Yerli ve milli olmadığı için Konstantiniyye Mukavelesi olarak nitelendirdiğimiz işbu sözleşmenin bir an önce kaldırılmasını sarsılmaz bir iradeyle, en kuvvetli biçimde ve sonuç alana kadar ısrarla desteklediğimizi; aile hukukuna dair diğer sorunların da kültürel kodlarımıza uygun yasal düzenlemelerle çözülmesini talep ettiğimizi kamuoyuna açıkça ilan ederiz”

CİNSEL BÖLÜCÜLÜK YAPAN DERNEKLER KAPATILMALIDIR

Aile Bakanlığı’nın logosunda erkek-kadın ve çocuk figürlerinin yer almasına rağmen erkeklerin sorunlarına dair çözüm üreten bir birimin olmadığı hatırlatılan bildiride, “Şiddeti sadece tek bir cinsiyet üzerinden ele alıp toplam şiddet olayları içinden sadece bu kısmını cımbız ve büyüteç yöntemiyle öne çıkararak cinsel bölücülük yapan, doğal kadın-erkek dengesini bozarak sosyal terör üreten sapkın dernekler kapatılmalıdır” ifadeleri yer aldı.

https://www.milligazete.com.tr/amp/haber/5038116/istanbul-sozlesmesi-iptal-edilmeli?

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan İstanbul Sözleşmesi Çağrısı

Memur-Sen Kadınlar Komisyonu’ndan İstanbul Sözleşmesi Çağrısı

12 Temmuz 2019, Cuma

Son günlerde tartışmaların odağı haline gelen İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin bir çağrı da Memur-Sen Konfederasyonu’nun Kadınlar Komisyonu’ndan geldi. Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın yayımladığı yazılı bir açıklama ile İstanbul Sözleşmesi’nin iptali için Meclis’e çağrıda bulundu.    “Toplumsal yaşamımıza etkisi ve Sözleşmenin sonuçları itibariyle çok yönlü ve nitelikli bir tartışmayı beraberinde gerektirmektedir. Türkiye’nin en büyük konfederasyonunu Memur-Sen’in Kadın Komisyonu olarak görüşlerimizi kamuoyu ile paylaşmayı toplumsal bir sorumluluk ve taşıdığımız değerlerin bir gereği olarak görüyoruz” ifadelerinin yer verildiği açıklamada sözleşmenin bazı ülkeler tarafından kabul görmediği hatırlatıldı. 

2011 yılında İstanbul’da imzaya açıldığı için İstanbul sözleşmesi olarak anılan “Kadına Yönelik Şiddetle ve Aile İçi Şiddetle Mücadele ve Önleme Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin hazırlık sürecinde yaşanan tartışmaları, ülkelerin argümanlarını ve ülkelerin tavırlarını hatırlamak gerektiğinin vurgulandığı açıklamada “Sözleşme bugüne kadar 46 ülke tarafından imzalanmıştır. Birleşik Krallığı’nda içerisinde yer aldığı 11 ülke sözleşmeyi imzalamış fakat onaylamamıştır. Yine Azerbaycan ve Rusya Federasyonu sözleşmeyi ne imzalamış ne de onaylamıştır. Bulgaristan, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya ve Slovak Cumhuriyeti İstanbul Sözleşmesine karşı çıkan ülkelerdir. Türkiye ise sözleşmeyi kamuoyunda yeterince tartışmadan, hukuki ve toplumsal yapımızı denkleme katmadan, çekincesiz olarak imzalayarak onaylayan ilk ülke olmuştur” ifadelerine yer verildi. 

Türkiye Büyük Millet Meclisine İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi çağrısında bulunularak son bulan açıklamanın tam metninde şu ifadeler yer alıyor:

“Sözleşmeyi Çekincesiz İmzalayan Türkiye Temel Sorunları Tartışmadı” 

“İstanbul sözleşmesi kadına karşı şiddetin önlenmesinde cinsiyeti merkeze alan, hukuki anlamda bağlayıcı ilk uluslararası metindir. İstanbul sözleşmesinin hazırlık aşamasında yapılan en önemli tartışmalardan birisi ulusal mevzuatların uzlaştırılmasıyla ilgilidir. Bu durum hali hazırda sözleşmeyi çekincesiz imzalayan ve onaylayan bir ülke olarak halen önümüzde duran temel sorunlardan biridir. Zira sözleşme kadına karşı işlenen suçu devlete karşı işenmiş bir suç olarak nitelemektedir ve sözleşmeyi onaylayan devletlerin tüm hukuk yapısında toplumsal cinsiyet eşitliğini merkeze alan bir restorasyon yapmayı zorunlu tutmaktadır.” 

“Sözleşmenin orijinal metninde “aile” ibaresi geçmediği halde sözleşme Türkçeye çevrilirken sözleşmenin adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olarak çevrilmiştir. Sözleşmenin çevirisinde gözetilen “aile” hassasiyeti maalesef sözleşme imzalanırken gözetilmemiştir.”

“Sözleşmede Yer Alan Kavramlar İnsanın Varoluşuna Saldırıdır” 

“Açıklıkla söyleyebiliriz ki; Batı’da üretilen kadın söyleminin temelinde kadınların evrensel endüstriyel düzene entegre edilmesine yönelik stratejiler vardır. İstanbul Sözleşmesi müzakerelerinde Türkiye delegesinin beyan ettiği üzere, İstanbul sözleşmesinin gündeme ve vücuda gelmesinde önemli motivasyonlardan birisi finansal kaygılardır. Hatta Türkiye delegesi, Avrupa Konseyinin kadına karşı şiddeti bu kadar gündeme getirmesinde kadının şiddet gördüğünde ortaya çıkan iş gücü kaybının etkisinin oldukça fazla olduğunu beyan etmiştir.”

“Sözleşmeyi kadına karşı şiddetin önlenmesinin tek yolu olarak göstererek layüselleştiren zihniyetin gözden kaçırdığı nokta şu ki bu sözleşme halen birçok ülkede oldukça sıcak bir şekilde tartışılmaya devam etmektedir. Tartışmaların odağında duran “toplumsal cinsiyet eşitliği” ,“cinsel yönelim”, “cinsel eğilim”, “toplumsal cinsiyet kimliği” gibi kavramlar dün olduğu gibi bugün de aynı tartışmaların merkezinde yer almaktadır. Çünkü bu kavramlar sadece biyolojik cinsiyete değil adeta insanın varoluşuna saldıran bir zemini inşa etmektedir.”

“Sözleşmeye Yönelik Tepkiler Haklı Gerekçelere Dayanmaktadır” 

“Sözleşmenin tartışıldığı toplantılarda ülkemizi temsil edenlerin oldukça alışık olduğu bu tartışmaların bugün ülkemizde geniş bir kamuoyu nezdinde yapılmasından duydukları rahatsızlığı anlamak da mümkün değildir. Oysa Rusya, ‘partnerler arası şiddet’ ifadesinde partnerler aynı cinsten olabilir diyerek sözleşmeye karşı çıkarken, Vatikan ‘toplumsal cinsiyetin’ uluslararası hukukta karşılığı olmayan bir tanım olduğu gerekçesi ile itiraz etmiştir. İsveç ve İngiltere’nin ise, kadına uygulanan her şiddeti insan hakları ihlali olarak görmenin sakıncalı olduğuna dair şerhlerini hatırlamak gerekir. Bulgaristan geçen yıl sözleşmenin anayasalarına aykırı olduğuna hükmetti. Aynı süreçte Hırvatistan, sözleşmenin eşcinsel evliliklerini legalize etmeye imkan tanıyacağı, ‘cinsiyet ideolojisi’ üretmek istediği ve Hıristiyan değerlerine aykırı olduğu gerekçesiyle güçlü bir direniş göstermişti.” 

“Almanya, mevcut hukuklarında, ailenin önemi ve insani nedenlerle oturma izinlerini önkoşulları ve yasal sonuçları farklılığı gerekçesi ile madde 59’u uygulamama hakkını saklı tutarak sözleşmeyi ancak Şubat 2018 de imzalamıştır. Polonya Cumhuriyeti, sözleşmeyi ancak Polonya Cumhuriyeti Anayasası ilkelerine ve hükümlerine uygun olarak uygulayacağını beyan etmiştir.” 

“Genelde sözleşmeye getirilen eleştirilerin odağında farklı cinsel yönelimlerin meşrulaştırılması ve aile kurumunun zayıflatılması yer almıştır. Bir tarafta aileyi Türk toplumunun temeli olarak tanımlayan anayasa, öte tarafta çiftleri, aynı evde yaşayan ve cinsiyetlerine bakılmaksızın şiddete karşı korumayı esas alan uluslararası bir metin. Bu iki metnin hukuki olarak da toplumsal olarak da çatışma üretmemesini beklemek mümkün değildir. Bu yönü ile kamuoyunda sözleşmeye; aileyi zayıflatan, farklı cinsel yönelimleri akredite ederek nesli ifsat eden bir anlaşma olarak tepki gösterilmesi haklı gerekçelere yaslanmaktadır.”

sidikaaydin1

“Toplumsal Cinsiyet Kavramı Kültürel Değişimin Aracıdır”

“Bu bağlamda Memur-Sen olarak bugüne kadar İstanbul sözleşmesinin tematik yapısından, bağlayıcı bir hukuk metni olarak içerdiği muğlak kavramlarına, hukuk sistemimizde meydana getireceği sorunlardan, aile yapısında yaratacağı sosyal maliyetlere kadar bu meseleyi çok yönlü olarak birçok platformda dile getirdik. Bu çalışmalarımıza örnek olarak dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı KSGM’ne, İstanbul Sözleşmesine dair ilettiğimiz değerlendirme ve eleştirilerimizi ve ayrıca “2018-2023 Kadının Güçlenmesi Strateji Eylem Planı”na dair ortaya koyduğumuz değerlendirmelerimizi anabiliriz.” 

“İstanbul Sözleşmesine dair eleştirilerimizde: “toplumsal cinsiyet” kavramının diğer tüm kavramlar kadar kültürel değişimin aracı olarak kullanıldığını belirtmiştik. İstanbul sözleşmesinde cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesi için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması düşüncesinin diğer cinsel yönelimlerin birer kimlik olarak akredite edilmesi, meşrulaşmaya araç kılınması riskini barındırdığı uyarısında bulunmuştuk. Buna mukabil, Sözleşmede şiddet sorununa cinsiyet temelli yaklaşımın merkezileştirilmesine dikkat çekmiş, şiddetin nedenlerinin din, gelenek ve örfe indirgenmesini eleştirmiştik.”

“Kadının güçlenmesi 2018-2023 Strateji Belgesi ve Eylem Planı taslak metninde belirlenen altı temel politika başlığının her birinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin anaakımlaştırılmasına dair bariz etkiyi görmüş ve eleştirilerimizi ifade etmiştik.”

“Hali hazırda uygulanmaya devam eden Strateji Belgesi ve Eylem Planında, kadınların eğitim ve sağlık sektörlerine gösterdikleri mesleki ilgi bir sorun olarak tespit edilmekte, kadın ve erkeklerin mesleklere eşit oranda pay edilmesi ideal durum olarak resmedilmekte idi. Ailevi sorumluluklar kadının güçlenmesinin önünde bir engel olarak zikredilmekte, kadının güçlenmesi ve cinsiyetçiliği ortadan kaldırmanın ölçüsü olarak eşitlik kavramı merkeze alınmakta idi.”

“Eşitlik fetişizmi karşısında adalet kavramını, toplumsal yaşamın dinamiklerini tahlil ederken de cinsiyete dayalı toplumsal rolleri analiz ederken de merkeze almanın daha uygun olduğu kanaatimizi beyan etmiştik. Ayrıca toplumsal cinsiyet gibi muğlak bir kavram ile toplumsal yaşam içerisinde cinsiyet temelli ayrımcılığın ve şiddetin ortadan kalkacağı ve adaletin tesis edileceği ön savına da şüphe ile baktığımızı deklare etmiştik.”

Birçok platformda dile getirdiğimiz gibi bu belgedeki kadını aileden yalıtarak var etme bilincinin problematiğine işaret etmiş, ‘Toplumsal rollerin dağılımındaki fıtri farklılıkları görmezden gelerek salt eşitlik arayışı içinde değerlendirmenin aile kurumunun geleceğine dair kaygı uyandırmaktadır.’ tespitinde bulunmuştuk.

“Her Alanda Uygulanmaya Çalışılan Bu Sözleşme Durdurulmalıdır”

“İstanbul sözleşmesini münferit birkaç sonuç üzerinden tartışmak bizi doğruya ulaştırmaz. Zira bu sözleşmeyle, tümüyle yeniden restore edilecek bir hukuk yapısından ve her sene İstanbul Sözleşmesi Uzmanlar Komitesi tarafından sigaya çekilecek bir idari mekanizmadan bahsediyoruz. Bugün göçten, örgütlenmeye, eğitimden, istihdama, er erbaşlara verilen “Mehmetçik İçin Yurttaşlık Eğitimi”nden, KASAUM’lara, kamu görevlilerine verilen hizmet içi eğitime değin hemen her alanda anaakımlaştırılan bu sözleşme derhal durdurulmalıdır. İstanbul sözleşmesi kadına yönelik şiddetin önlenmesinde alternatifsiz ve vazgeçilemez bir anlaşma değildir. Küresel bir sorun olan şiddete karşı geleneği, örfü, dini olağan şüpheli ilan etmek bizi hiçbir yere vardırmayacaktır.”

“İstanbul Sözleşmesi İle Ulaşılmak İstenen Sonuç Son Derece Yıkıcıdır. Türkiye İstanbul Sözleşmesinden Çekilmelidir”

“Toplumu ifsad eden, aileyi hedef alan İstanbul sözleşmesi ile ulaşılmak istenen sonuç son derece yıkıcıdır. Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi milletçe bu büyük ve kapsamlı saldırıyı önlemek için harekete geçilmelidir. Cinsiyetsizleştirmeden eşcinselliğe kadar her türlü sapkınlığı kadına karşı şiddeti önleme parantezine alarak meşrulaştırmak bu topluma yapılacak en büyük kötülüktür. O nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisini bu konuda göreve çağırıyoruz. Türkiye İstanbul Sözleşmesinden çekilmelidir. Sözleşmeyi dayanak kılarak çıkarılan ve bahsettiğimiz sakıncalı sonuçları doğuran düzenlemeler de iptal edilmelidir. Kadına karşı şiddeti ve kadınların yaşadığı her türlü sorunu çözmek için istişareye dayalı çalışmalar yapılmalı, sosyal tarafların görüş ve önerileri alınmalıdır.”

Yazının aslı için aşağıdaki bağlantı adresini tıklayın http://www.memursen.org.tr/memur-sen-kadinlar-komisyonundan-istanbul-sozlesmesi-cagrisi

Çocukları kim koruyacak!? [Flood]

Pedofili ve çocuk istismarının “LGBT ajandası” dahilinde normalleştirildiği, bunu dile getirenlere “komplocu” dendiği bu zaamanda @mrsoydan00 dan arşiv niyetine önemli bir Flood:

Çocukları kim koruyacak!?

#çocuklarıkimkoruyacak

Çocukları kim koruyacak!? [Flood] https://t.co/dTI184aklc

İstanbul Sözleşmesi, haçlı zihniyetinin eseri

07 Ocak 2020 Milli Gazete


Millî Gazete, onlarca koldan yürütülen “özgür birey”, “özgür kadın”, “hassas konular”, “toplumsal cinsiyet eşitliği” çalışmaları ile ailemizi ele geçirmek isteyen İstanbul Sözleşmesi’nin dosyasını açıyor

Abdussamet Karataş

İslami değerlerle kâdim geleneklerimizin ortak harcıyla yoğrulmuş, en sağlam temeller üzerine inşa edilen aile yapımız, Avrupa’dan gelen kasıtlı ve planlı saldırılarla yıkılmak isteniyor. Çarpık medeniyet anlayışını çağdaşlaşma adı altında süsleyerek bağrımıza saplayan Avrupa, İstanbul Sözleşmesi’yle en vurucu silahını sahaya sürdü. İşte siyasi, toplumsal, ekonomik ve birçok yönüyle Türkiye’yi manevi işgal altına alan İstanbul Sözleşmesi’nin detayları…

ABDUSSAMET KARATAŞ’IN YAZI DİZİSİ

Kadına şiddeti önleyecek beklentisiyle Avrupa’dan getirilen, Meclis’teki bütün siyasi partilerin ve milletvekillerin hiç düşünmeksizin onayından geçen İstanbul Sözleşmesi,  ülkemizde büyük bir aile enkazı bıraktı. ‘Kadına şiddete hayır’ gibi toplumun her kesimi tarafından benimsenen ve onaylanan bir sloganın arkasına sığınarak, toplumu ifsat eden İstanbul Sözleşmesi birçok aile uzmanı tarafından adeta balın içinde sunulan zehir olarak tanımlanıyor. Kadına şiddeti önlemek bir yana aile içi şiddeti daha da artıran, boşanmalara teşvik eden, cinsi sapkınlığın önünü açan İstanbul Sözleşmesi’nin, ülkemizden sökülüp atılması için siyasi ve toplumsal olarak iki aşamalı mücadele gerekiyor.

Birincisi, Meclis’teki milletvekillerinin şuurlanıp sözleşmenin feshi için çalışması gerekirken ikincisi, halkın bilinçlendirilmesi ve daha fazla ailenin yıkılmasının önüne geçilmesi icap ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin tehlikeli sonuçlarına karşı acilen önlem alınmadığı takdirde, aile yıkımlarının daha feci noktalara gitmesinden endişe ediliyor.  

SÖZLEŞME İSLAM’A SAVAŞ AÇAN HAÇLI ZİHNİYETİNİN ESERİ

Asırlarca İslam topraklarını gelişmiş silahlarıyla işgal eden vahşi Haçlı zihniyeti son yıllarda taktik değiştirdi. Silahlı işgallerin yanına kültürel işgali de dahil eden Haçlılar, İslam toplumlarını bozmak, Müslümanları Kuran-ı Kerim’den uzaklaştırmak için plan üstüne plan yapıyor. İşte İstanbul Sözleşmesi de bu şer planlamanın bir aşamasını oluşturuyor. Ailenin temellerine fitne tohumları eken, eşler arasına güvensizlik aşılayan, boşanmalara teşvik ederek çocukları anne babalarından koparan, feminizmi (kadın üstünlüğünü) kör bir anlayışla savunan, en vahimi de Allah’ın yarattığı iki cins olan erkeklerin ve kadınların fıtratını bozarak cinsiyetsiz bir toplum oluşturma amacı güden İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye’nin başına bela eden siyasiler, üzerlerinde ağır bir vebal taşıyor. Müslüman aile yapısına taban tabana zıt olan, hiçbir ilkesi örf geleneklerimize uymayan bu sözleşmenin acilen iptal edilmesi ve Avrupa’nın kirli lobilerine iade edilmesi bir zorunluluk arz ediyor.

BÜTÜN İSLAM ŞEHİRLERİ TEHLİKE ALTINDA

Neden İstanbul Sözleşmesi? Bu uğursuz sözleşme neden, Sevgili Peygamberimizin fetih  müjdesine nail olmuş, asırlarca İslam’a payitahtlık yapmış aziz şehir İstanbul’un adını taşıyor. Feministler bunu ‘Avrupa Konseyi ülkeleri İstanbul’da toplandığı için’ diye savunadursun asıl hedefin hilafetin merkezi İstanbul üzerinden İslam dünyasına yıkım tehditleri göndermek olduğu aşikâr. Avrupa’nın İstanbul Sözleşmesi aracılığıyla Dünya Müslümanlarına verdiği açık mesaj şudur: “Biz sizi silahlarımızla teslim alamadık ama ailelerinizi ve kutsallarınızı bozarak ruhunuzu teslim alıyoruz.” Bugün AKP hükümeti eliyle İstanbul’dan geçişine müsaade edilen bu batıl sözleşmenin daha fazla yayılmasına engel olamadığımız takdirde, yarın Tahran’ın, Bağdat’ın, Kabil’in, İslamabad’ın, Cakarta’nın ve nice İslam şehirlerinin üzerinde fitne fırtınaları esmeye devam edecek. Ümmetin teslim alınamayan son kalelerinden biri olan aile kalesini muhafaza edebilmek için, her zamankinden daha fazla uyanık olunmalı ve bu Haçlı yıkım projesine karşı seferberliğe geçilmelidir. 

TBMM’DE UTANÇ GÜNÜ… SÜREKLİ KAVGA EDEN 4 PARTİ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDE HEMFİKİR OLDU

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin kısaltılmış adı olan İstanbul Sözleşmesi), dönemin AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından imzalanarak Türkiye adına kabul edildi. Sözleşme 14 Mart 2012 tarihinde TBMM Genel Kurulu’na sunuldu. Dönemin şartlarında Mecliste grubu bulunan siyasi partiler Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Barış ve Demokrasi Partisi’’nin (BDP) oybirliğiyle 246 kabul oyuyla Meclis’te onaylandı. Akşamın geç saatlerinde saatler 22:50’yi gösterdiğinde AKP’li Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut, 80 maddeden ilk üç maddeyi okutup sözleşmeyi toplu oylamaya sundu. Toplumsal ifsada zemin hazırlayan sözleşme, milletvekillerinin duyarsızlığı ve sorgulamamazlığı sebebiyle Meclis’ten 26 dakikada müzakeresiz geçti. Oylamada tek bir vekil çekimser oy kullandı fakat o da ertesi gün yanlış oy kullandığını ifade ederek çekimser oyunu kabul oyuna çevirtti.

Kaynak: https://www.milligazete.com.tr/haber/3460837/sozlesme-hacli-zihniyetinin-eseri?r=efddd695ab2e79a2ffd1f2dba76bbbb2

İstanbul Sözleşmesi’nin tam metni

Sözleşme metni

Madde 1 – Sözleşmenin Maksatları

1 Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
a kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
b kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli
ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
c kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara
yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini
yaygınlaştırmak;
e Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir
yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin
birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

2 Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama
amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.

Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı

1 Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen,
kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır.

2 Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar
bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın
mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.

3 Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır.

Madde 3 – Tanımlar

Bu Sözleşme maksatlarıyla:
a “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık
anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu
eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde
kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik
zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet
eylemleri olarak anlaşılacaktır;
b “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun
veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile
biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında
meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak
anlaşılacaktır;
c “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun
olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve
özellikler olarak anlaşılacaktır;
d “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için
yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır;
e “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs
olarak anlaşılacaktır;
f “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.

Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması

1 Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz
kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek üzere,
özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır:
– ulusal anayasalarında veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil
edecek ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini temin edeceklerdir;
– yerine göre, yaptırımların uygulanması yolu da dahil olmak üzere, kadınlara karşı
ayrımcılığı yasaklayacaklardır;
– kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaları yürürlükten kaldıracaklardır.

3 Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik
tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal
veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim,
toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci
statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın
uygulanmasını temin deceklerdir.

4 Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel
tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır.

Madde 5 – Devletin yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve
araştırmalar

1 Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet
yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer
aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir.

2 Taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dahilindeki
şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle
tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarfedilmesi için gerekli yasal ve
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 6 – Toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar

Taraflar bu Sözleşmenin uygulanmasına ve sözleşme hükümlerinin etkilerinin
değerlendirilmesine bir toplumsal cinsiyet bakış açısı katacak ve kadınlarla erkekler
arasında eşitliğe ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştıracak ve
etkili bir biçimde uygulayacaklardır.

Bölüm II – Bütüncül politikalar ve veri toplama

Madde 7 – Kapsamlı ve koordineli politikalar

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetin önlenmesi ve bu tür şiddet
eylemleriyle mücadele edilmesine yönelik ilgili tüm tedbirleri içeren Devlet çapında etkili,
kapsamlı ve birbiriyle koordineli politikaların benimsenip uygulanmasını mümkün kılacak,
gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacak ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir
mukabelede bulunulmasını temin edeceklerdir.

2 Taraflar ilgili tüm birim, kurum ve kuruluşlar arasında etkili bir işbirliği sağlanmak
suretiyle, ve 1. fıkrada yer alan politikalarla, mağdurun haklarının, alınan tüm tedbirlerin
merkezinde yer almasını temin edeceklerdir.

3 Bu fıkra uyarınca alınacak tedbirlere, yerine göre, hükümet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve
yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum
kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler müdahil olacaktır.


Madde 8 – Finansal kaynaklar

Taraflar, devlet dışı aktörler ve sivil toplum tarafından gerçekleştirilenler de dahil olmak
üzere, bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemini önlemeye ve bunlarla
mücadeleye yönelik bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların yeterli bir biçimde
uygulanması için uygun finansal kaynakları ve insan kaynaklarını tahsis edeceklerdir.

Madde 9 – Sivil Toplum Kuruluşları ve sivil toplum

Taraflar kadınlara karşı şiddet uygulanmasıyla mücadelede aktif bir rol oynayan sivil
toplum kuruluşlarının çalışmalarını her düzeyde takdir ve teşvik edecek ve destekleyecek
ve bu kuruluşlarla etkili bir işbirliği gerçekleştirecektir.

Madde 10 – Koordinasyon kurumu

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddeti önleme ve bunlarla mücadeleye
yönelik politika ve tedbirlerin koordinasyonu, uygulanması, izlenmesi ve
değerlendirmesinden sorumlu bir veya birden fazla kurumu belirleyecek veya kuracaktır.
Bu kurumlar Madde 11’de belirtildiği gibi verilerin toplanmasını koordine edecek, verileri
analiz edecek ve sonuçlarının dağıtımını sağlayacaktır.
2 Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların Bölüm VIII uyarınca
alınan tedbirlerin genel mahiyeti hakkında bilgilendirilmelerini sağlayacaktır.
3 Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların, diğer tarafların
bünyesinde yer alan muadil kuruluşlarla doğrudan iletişim kurma ve ilişkiler oluşturma
yeteneğine sahip olmalarını sağlayacaklardır.

Madde 11 – Veri toplama ve araştırma

1 Taraflar bu Sözleşmenin uygulanması maksadıyla aşağıdakileri yapacaklardır:
a Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayıyla ilgili birleştirilmemiş istatiksel
veriyi düzenli aralıklarla toplayacaklardır;
b Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının kökünde yatan nedenler ve
bunların etkileri, şiddet olayları, ceza oranlarının yanı sıra, bu Sözleşmenin
uygulanması için alınan tedbirlerin etkililiğini incelemek üzere, bu olaylarla ilgili
araştırmaları destekleyeceklerdir.
2 Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının yaygınlığını ve nasıl bir
eğilim içinde olduğunu değerlendirmek üzere, düzenli aralıklarla halk anketleri yapmaya
gayret edeceklerdir.
3 Taraflar uluslararası işbirliğini harekete geçirmek ve bu alanda uluslararası standartların
yerleştirilmesini sağlamak üzere, bu fıkra uyarınca toplanan bilgileri bu Sözleşmenin
Madde 66’sında belirtilen uzmanlar grubuna vereceklerdir.
4 Taraflar bu fıkra uyarınca toplanan bilgilerin kamuoyunun erişimine açık olmasını
sağlayacaklardır.

Bölüm III – Önleme

Madde 12 – Genel yükümlülükler

1 Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin
toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer
uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel
davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.
2 Taraflar herhangi bir gerçek veya hükmi şahsiyetin bu Sözleşmenin kapsamında kalan her
türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
3 Bu bölüm uyarınca alınan tüm tedbirlerle, belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş
insanların ihtiyaçları göz önüne alınacak ve karşılanmaya çalışılacak ve tüm tedbirlerin
merkezinde mağdurların insan hakları yer alacaktır.
4 Taraflar özellikle gençler ve erkekler olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin bu Sözleşme
kapsamındaki her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını
teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaktır.
5 Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme
kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin
edeceklerdir.
6 Taraflar kadınların güçlendirilmesine yönelik program ve faaliyetlerin yaygınlaştırılması
için gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 13 – Farkındalığın arttırılması

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eyleminin ortaya farklı şekillerde çıkışı
ve bu eylemlerin çocuklar üzerindeki etkisi ve bu şiddet eylemlerinin önlenmesi ihtiyacı
konusunda halk arasındaki farkındalığın ve anlayışın arttırılması için, yerine göre ulusal
insan hakları kuruluşları ve eşit haklar kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de
kadın örgütleriyle işbirliği de dahil olmak üzere, düzenli olarak ve her düzeyde farkındalık
arttırıcı kampanya ve programları yaygınlaştıracak veya uygulayacaktır.
2 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini önlemeye yönelik mevcut tedbirler
konusundaki bilgilerin halk arasında en geniş bir şekilde dağıtımını sağlayacaklardır.

Madde 14 – Eğitim

1 Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği,
toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel
ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı
toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin
zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için
gerekli tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar 1. fıkrada belirtilen ilkeleri yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence
tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 15 – Profesyonel kadroların eğitilmesi

1 Taraflar, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemlerinin mağdurları veya
mağduriyete neden olanlar üzerinde çalışan ilgili profesyonel kadroların, söz konusu şiddet
olaylarının önlenmesi ve tespit edilmesi, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve
haklarının yanı sıra, ikincil mağduriyetin önlenmesi konularında uygun bir şekilde eğitimini
sağlayacak veya bu eğitimi güçlendireceklerdir.

2 Taraflar 1. fıkrada sözü edilen eğitimin, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olayı vakalarının
çeşitli kurumlara sevkedildiklerinde kapsamlı ve uygun bir biçimde ilgilenilmelerini
mümkün kılmak üzere, birden fazla kurum ve kuruluş arasında koordineli işbirliği
konusunda eğitimi de içermesini teşvik edeceklerdir.

Madde 16 – Önleyici müdahale ve tedavi programları

1 Taraflar ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme ve şiddete dayalı davranış
kalıplarını değiştirme amacıyla, aile içi şiddet girişiminde bulunanlar için, kişisel ilişkilerde
şiddete başvurmayan davranışlar benimsemeyi öğretmeye yönelik eğitim programları
oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar özellikle cinsel suç işleyenlerin yeniden suç işlemelerini önlemeye yönelik eğitim
programları oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır

3 Taraflar 1. ve 2. fıkrada belirtilen tedbirleri alırken, mağdurların insan haklarının
emniyetinin ve desteklenmesinin başlıca kaygı olmasını ve yerine göre bu programların
mağdurlara yönelik özel destek hizmetleriyle yakın koordinasyon içinde oluşturulup
uygulanmasını temin edeceklerdir.

Madde 17 – Özel sektör ve medyanın katılımı

1 Taraflar, özel sektörü, bilgi ve iletişim teknolojisi sektörünü ve medyayı, bu sektörlerin
ifade özgürlüğüne ve bağımsızlığına gerekli saygıyı göstererek, kadına yönelik şiddeti
önlemeye ve kadın onuruna saygıyı arttırmaya yönelik politikaların oluşturulmasına ve
uygulanmasına ve bu konularda kılavuzların oluşturulmasına ve kendi kendini düzenleyici
standartların belirlenmesine katılmaya teşvik edecektir.

2 Taraflar özel sektör aktörleriyle işbirliği içinde, çocuklar, anne babalar ve eğitimciler
arasında, zararlı olabilecek, cinsel ve şiddet içeren aşağılayıcı içeriklere erişim sağlayan bilgi
ve iletişim ortamıyla nasıl baş edileceğine yönelik beceriler geliştirip yaygınlaştıracaktır.

Bölüm IV – Koruma ve destek

Madde 18 – Genel yükümlülükler

1 Taraflar tüm mağdurları daha başka şiddet eylemlerine karşı korumak için gerekli yasal ve
diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, iç hukukları uyarınca, bu Sözleşmenin 20 ve 22’nci maddelerinde belirtilen genel
ve uzman destek hizmetlerine sevk de dahil olmak üzere, mağdurları ve tanıkları bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemine karşı korur ve desteklerken; yargı birimleri,
savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel ve bölgesel yönetimler dahil, ilgili tüm devlet kurumlarının
yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla etkili bir işbirliği için
uygun mekanizmaların mevcudiyetini temin etmek üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri
alacaklardır.

3 Taraflar bu bölüm uyarınca alınan tedbirlerin:
– kadınlara karşı şiddetin ve aile içi şiddetin toplumsal cinsiyet boyutlu bir anlayışa
dayalı olmasını ve mağdurun insan haklarına ve emniyetine odaklanmasını,
– mağdurlar, mağduriyete neden olanlar ve çocuklar arasındaki ilişkileri ve bu
unsurların daha geniş toplumsal ortamını da göz önüne alan bütüncül bir yaklaşıma
dayalı olmasını,
– ikincil mağduriyetten kaçınılmasını amaçlamasını,
– Şiddetin kadın mağdurlarının güçlendirilmesini ve ekonomik bağımsızlığını
amaçlamasını,
– yerine göre çeşitli koruma ve destek sistemlerinin aynı binalarda bulunmasına imkan
sağlamasını,
– Çocuk mağdurlar dahil, hassas konumdaki insanların spesifik ihtiyaçlarına dönük
olmasını ve bu imkanların mağdurlara sağlanmasını temin edeceklerdir.

4 Söz konusu hizmetler, mağdurun şikayette bulunarak dava açmasından veya mağduriyete
neden olanlar hakkında ifade vermesinden bağımsız olarak sağlanacaktır.

5 Taraflar uluslararası hukuk uyarınca konsolosluk korumasına veya diğer tür korumaya
veya desteğe hakkı olan vatandaşlarına ve diğer mağdurlara bu tür hizmetleri sağlamak
üzere uygun tedbirleri alacaklardır.

Madde 19 – Bilgi

Taraflar mağdurların mevcut destek hizmetleri ve yasal tedbirler konusunda
anlayabildikleri bir dilde yeterli ve zamanında bilgi almalarını sağlayacak gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 20 – Genel destek hizmetleri

1 Taraflar mağdurların şiddet eylemi sonrasında iyileşmelerini kolaylaştıracak hizmetlere
erişimini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Bu tedbirlere
gerektiğinde, yasal ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, finansal yardım, konut sağlama,
eğitim, öğretim ve iş bulma yardımı da dahil olacaktır.

2 Taraflar mağdurların sağlık hizmetlerine ve sosyal hizmetlere erişim sağlamalarını ve söz
konusu servislerin yeterli kaynağı olmasını ve hizmeti sağlayacak profesyonel kadroların
mağdurlara yardımcı olacak ve onları uygun hizmet birimlerine sevk edecek şekilde
eğitilmelerini temin edecek yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 21 – Bireysel/toplu şikayetlerde sağlanacak yardım

Taraflar mağdurların ilgili bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikayet mekanizmalarıyla
ilgili bilgi sahibi olmalarını ve söz konusu mekanizmalara erişimini temin edeceklerdir.
Taraflar mağdurlara, bu tür şikayetlerde bulundukları sırada duyarlı ve bilgileye dayalı bir
yardım sağlanmasını destekleyecek ve yaygınlaştıracaklardır.

Madde 22 – Uzman destek hizmetleri

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, yeterli bir
coğrafi dağılım çerçevesinde, derhal, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri
sağlanması ve bu yönde gerekli düzenlemelerin yapılması için gerekli yasal ve diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar tüm şiddet mağduru kadınlara ve çocuklarına uzmanlık gerektiren kadın destek
hizmetlerini sağlayacak ve bu yönde gerekli düzenlemeleri yapacaklardır.

Madde 23 – Barınaklar

Taraflar mağdurlara, ve özellikle kadın ve çocuklara, kalacak güvenli yer sağlamak üzere
uygun, yeterli sayıda kolayca erişilebilir barınaklar oluşturmak ve mağdurların yardımına
proaktif bir biçimde koşmak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 24 – Telefon yardım hatları

Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak telefonla arayanlar
için, gizliliğe bağlı kalarak veya arayanların kimliklerinin açıklanmamasına gereken dikkati
göstererek, ülke çapında 7 gün 24 saat esasına göre faaliyet gösteren ücretsiz telefon
hatlarının oluşturulması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 25 – Cinsel şiddet mağdurlarına destek

Taraflar mağdurlar için tıbbi ve adli tıp muayenesi yapmak, travma desteği ve danışmanlık
hizmetleri sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda ve kolayca erişilebilen, ırza geçmeyle ilgili
kriz merkezleri veya cinsel şiddet sevk merkezleri oluşturmak üzere gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 26 – Çocuk tanıkların korunması ve bunlara destek sağlanması

1 Taraflar mağdurlara koruma ve destek hizmetleri sağlanırken, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarının haklarının ve ihtiyaçlarının gerektiği gibi
biçimde göz önüne alınması maksadıyla gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Bu madde uyarınca alınacak tedbirlere bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının
çocuk tanıklarına, yaşlarına uygun psikososyal danışmanlık hizmeti dahil edilecek ve söz
konusu tedbirlerle çocuğun menfaatlerine uygun olarak gereken ilgi gösterilecektir.

Madde 27 – Haber verme

Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesine tanık olan veya
bu tür eylemlerin gerçekleştirildiğine veya müteakip şiddet eylemlerinin gerçekleştirilebileceğine dair makul gerekçeleri olan şahısların bunu yetkili makamlara bildirmelerini teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 28 – Profesyonel kadroların bildirimleri

Taraflar iç hukukun belirli meslek sahiplerine getirdiği mahremiyet ilkesinin, uygun
koşullar altında, söz konusu meslek erbabının bu Sözleşme kapsamında yer alan ciddi bir
şiddet eyleminin gerçekleştirildiğine dair makul nedenleri olması halinde, böyle bir şiddet
eyleminin gerçekleştirildiğini ve müteakip ciddi şiddet eylemlerinin
gerçekleştirilebileceğini, yetkili kurum veya makamlara bildirmesinin önünde engel teşkil
etmemesini temin etmek üzere gerekli tedbirleri alacaklardır.

Bölüm V – Esasa müteallik hukuk

Madde 29 – Hukuk davaları ve hukuk yolları
1 Taraflar mağdurun saldırgana karşı yeterli hukuki yollara başvurmasını sağlayacak yasal
veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2 Taraflar mağdurlara, uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak, güç ve yetkileri
dahilinde gerekli önleyici veya koruyucu tedbirleri almayan devlet makamlarına karşı yeterli
hukuki yolların sağlanması için gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.

Madde 30 – Tazminat

1 Taraflar mağdurların bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suç nedeniyle faillerden
tazminat talep etme hakkına sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Hasarın fail, sigorta şirketi veya finansmanı devletçe sağlanan sağlık ve sosyal sigorta
hükümlerince karşılanmaması halinde, ciddi bedensel yaralanma veya sağlık bozukluğuna
uğrayanlara yeterli Devlet tazminatı sağlanacaktır. Bu durum, mağdurun emniyetine
gereken dikkat sarfedilmesi koşuluyla, Tarafların, söz konusu tazminatın, fail tarafından
verilen tazminat kadar azaltılması talep etmesini ihtimal dışı bırakmaz.

3 2. fıkra uyarınca alınacak tedbirler, tazminatın makul bir süre içinde verilmesini teminat
altına alacaktır.

Madde 31 – Velayet altına alma, ziyaret hakları ve emniyet

1 Taraflar çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu Sözleşme
kapsamındaki şiddet olaylarının göz önüne alınmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar herhangi bir ziyaret hakkı veya velayet hakkının kullanılmasının mağdurun veya
çocukların haklarını veya emniyetini tehlikeye düşürmemesini sağlayacak gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 32 – Zorla evlendirmelerin doğuracağı hukuki sonuçlar

Taraflar mağdura gereksiz bir parasal veya idari yük getirmeksizin, zorla gerçekleştirilen
evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek
yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 33 – Psikolojik şiddet

Taraflar bir şahsın psikolojik bütünlüğünü zorlamayla veya tehditlerle ciddi bir şekilde
bozmaya yönelik kasıtlı girişimlerin cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 34 – Taciz amaçlı takip

Taraflar başka bir şahsa yönelik olarak gerçekleştirilen ve bu şahsı, şahsın kendisini
güvende hissetmesini önleyecek şekilde korkutacak, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan
tehditkar davranışların cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

Madde 35 – Fiziksel şiddet

Taraflar başka bir şahsa karşı kasten fiziksel şiddet eylemlerinde bulunmanın
cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 36 – Irza geçme de dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri

1 Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere
gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a başka bir insanla, rızası olmaksızın, herhangi bir vücut parçasını veya cismi kullanarak,
cinsel nitelikli bir vajinal, anal veya oral penetrasyon gerçekleştirmek;
b bir insanla, rızası olmaksızın, cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek;
c Başka bir insanın, rızası olmaksızın, üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere
girmesine neden olmak.

2 Rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda
gönüllü olarak verilmelidir.

3 Taraflar 1. fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski
veya mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de
geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 37 – Zorla yapılan evlilikler

1 Taraflar bir yetişkini veya çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını temin
etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, bir yetişkinin veya çocuğun, ikamet ettiği Taraf veya Devletten farklı bir Tarafa
veya devlete, söz konusu yetişkini veya çocuğu evliliğe zorlama amacıyla kasten
kandırılarak götürülmesinin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

Madde 38 – Kadın sünneti
Taraflar aşağıda belirtilen kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek
üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a kadının labia majora, labia minora veya klitorisinin tümünün kesilip çıkartılması, labia
majoranın kenarlarının birleştirilmesi veya başka türlü bir kesmeye tabi tutulması;
b bir kadını a fıkrasına belirtilen eylemlerden birine maruz kalmaya zorlama veya bu
eylemleri bir kadına yaptırmak;
c bir genç kızı a bendinde belirtilen eylemlerden herhangi birine teşvik etmek, zorla
maruz bırakmak veya bunları bizzat kendisine uygulatmak

Madde 39 – Kürtaja ve kısırlaştırmaya zorlama

Taraflar aşağıda belirtilen kasti eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli
yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a kadına, önceden bilgilendirilmiş olurunu almadan kürtaj uygulamak;
b Bir kadının önceden bilgilendirilmiş onayı olmaksızın ve kadın söz konusu usulün
mahiyetini anlamaksızın, kadının doğal üreme kapasitesini sona erdirme maksatlı veya
bu etkiyi doğuran bir ameliyat yapmak.

Madde 40 – Cinsel taciz

Taraflar bir şahsın onurunu ihlal etme etkisi yaratan veya bu maksatla gerçekleştirilen, ve
özellikle de aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşürücü veya saldırgan bir ortam
yaratırken, her türlü istenmeyen, cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan veya fiziksel
davranışın cezai veya diğer yasal yaptırıma tabi olmasını temin etmek üzere gereki yasal
veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 41 – Yardımcı olmak ve yataklık yapmak ve yeltenmek

1 Taraflar bu Sözleşmenin Madde 33,34,35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçların
işlenmesine, bu suçlar kasten işlendiğinde, yardımcı olmak ve yataklık yapmanın suç olarak
kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, kasten işlendiğinde, bu Sözleşmenin madde 35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince
belirlenmiş suçları işleme girişimlerinin suç kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer
önlemleri alacaklardır.

Madde 42 – Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, işlenen suçlar
için gerekçelerin kabul edilmemesi

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra
başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak
öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar, herhangi bir şahsın bir çocuğu 1. fıkradaki eylemleri gerçekleştirmeye
kışkırtmasının, yapılan eylemlerle ilgili olarak söz konusu şahsın cezai sorumluluğunu
ortadan kaldırmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

Madde 43 – Cezai suçların uygulanması

Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlar, mağdurla fail arasındaki ilişkinin mahiyetinden
bağımsız olarak geçerli olacaktır.

Madde 44 – Yargı yetkisi

1 Taraflar suçun aşağıdaki hallerde işlenmesi halinde, bu Sözleşme uyarınca belirlenen
herhangi bir suçla ilgili olarak yargı yetkisi oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır:
a kendi topraklarında; veya
b kendi bandıralarını taşıyan bir gemide; veya
c kendi yasalarına göre tescil edilmiş bir uçakta; veya
d kendi vatandaşlarından biri tarafından; veya
e normal ikametgahı kendi topraklarında olan bir şahıs tarafından işlenmesi halinde.

2 Taraflar söz konusu suçun vatandaşlarından birine veya normal olarak kendi topraklarında
ikamet eden birine karşı işlenmesi halinde, bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suçla ilgili
olarak yargı yetkisi oluşturmaya yönelik gerekli yasal veya diğer tedbirleri almaya
çalışacaklardır.

3 Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39 uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için,
taraflar yargı yetkilerinin söz konusu eylemlerin işlendikleri topraklarda cezalandırılması
koşuluna tabi olmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

4 Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39’u uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için,
taraflar 1 d ve e fıkralarına ilişkin yargı yetkisinin, kovuşturmanın ancak mağdurun eylemi
haber vermesinden sonra veya Devlet’in suçun işlendiği yerle ilgili bilgiyi sağlaması halinde
başlatılması koşuluna bağlı olmasınıın önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

5 Taraflar, eylemi icra ettiği iddia edilen failin kendi topraklarında bulunduğu hallerde ve söz
konusu şahsı sırf milliyetine istinaden üçüncü bir tarafa teslim etmedikleri durumlarda, bu
Sözleşmede belirlenen suçlarla ilgili yargı yetkisini oluşturmak üzere gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

6 Birden fazla Taraf bu Sözleşme uyarınca belirlenen ve işlendiği iddia edilen bir suçla ilgili
yargı yetkisi talebinde bulunduğunda, ilgili taraflar, yerine göre, kovuşturma için en iyi
yargı yetkisini belirleme amacıyla birbirleriyle istişarede bulunacaklardır.

7 Uluslararası hukukun genel kuralları saklı kalmak kaydıyla, bu Sözleşme, Taraflardan
birinin kendi iç hukukuna dayalı olarak icra edeceği cezai yargı yetkisini uygulamadan hariç
tutmaz.

Madde 45 – Yaptırımlar ve tedbirler

1 Taraflar Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçların, ciddiyetleri dikkate alınarak, etkili,
orantılı ve caydırıcı cezalarla cezalandırılması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar faillerle ilgili olarak aşağıda belirtilen diğer tedbirler de alabilirler:
– hüküm giyen şahısların izlenmesi veya bu şahısların kontrol altında tutulması;
– Çocuğun menfaatleri, ki buna çocuğun güvenliği de dahildir, başka bir şekilde teminat
altına alınamıyorsa velayet haklarının geri alınması.

Madde 46 – Cezayı ağırlaştırıcı koşullar

Taraflar, aşağıdaki koşulların, bu koşulların söz konusu suçun halihazırda temel unsurlarını
oluşturmadığı hallerde, iç hukukun ilgili hükümlerine uygun olarak, bu Sözleşmede
belirlenen suçlarla ilgili olarak verilecek cezanın belirlenmesinde ağırlaştırıcı koşullar olarak
göz önünde bulundurulabileceğini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır:
a suçun, iç hukukun kabul ettiği eski veya mevcut bir eşe veya birlikte yaşanan bireye
karşı, aile fertlerinden biri tarafından, mağdurla birlikte ikamet eden biri tarafından
veya yetkisini suistimal eden biri tarafından işlendiği hallerde;
b suçun veya suçların mükerrer olarak işlenmesi halinde;
c suçun belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş bir bireye karşı işlenmesi halinde;
d suçun bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenmesi halinde;

e suçun iki veya daha fazla insan tarafından birlikte hareket ederek işlenmesi halinde;
f suçtan önce veya suçun işlenmesi esnasında çok aşırı düzeylerde şiddet uygulanmış
olması halinde;
g suçun silah kullanarak veya silah tehdidiyle işlenmiş olması halinde;
h suçun mağdura ağır fiziksel veya psikolojik zarar vermesi halinde;
i Failin daha öncede de benzer suçlardan hüküm giymiş olması halinde.

Madde 47 – Başka bir Tarafça verilen hükümler

Taraflar ceza hükmünü belirlerken, bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlarla ilgili olarak
başka bir Tarafça verilen nihai hüküm olasılığını da göz önüne alarak gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 48 – Zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerinin veya hüküm vermenin
yasaklanması

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak,
arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif
süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar bir para cezasının ödenmesinin emredilmesi halinde, failin mağdura karşı finansal
yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğinin gereken biçimde hesaba katılmasının temin
edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Bölüm VI – Soruşturma, kovuşturma, usul hukuku ve koruyucu tedbirler

Madde 49 – Genel yükümlülükler

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayı ile ilgili soruşturma ve yasal
işlemlerin, bir yandan cezai işlemlerin tüm safhalarında mağdurun hakları dikkate alınırken,
gereksiz bir gecikme olmaksızın sürdürülmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar temel insan haklarına uygun bir biçimde ve toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet
eylemi anlayışıyla, Sözleşme uyarınca belirlenen suçların etkili bir biçimde soruşturulup
kovuşturulmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 50 – Ani mukabele, önleme ve koruma

1 Taraflar sorumlu kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet
eylemine karşı, mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlayarak süratle ve gereken biçimde
mukabelede bulunmalarını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar önleyici operasyonel tedbirler ve kanıt toplama da dahil olmak üzere, sorumlu
kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemini süratle ve
uygun bir biçimde önlemesi ve bunlara karşı koruma sağlamasını temin edecek gerekli yasal
veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 51 – Risk değerlendirmesi ve risk yönetimi

1 Taraflar riski yönetmek ve gerektiğinde koordineli bir biçimde emniyet ve destek temin
etmek üzere tüm yetkili makamların ölüm riski, durumun ciddiyeti ve şiddet eyleminin
tekrarlanması riskini değerlendirmelerini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar 1. fıkrada belirtilen değerlendirmede, soruşturmada ve koruyucu tedbirler
uygulamasının her aşamasında, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini
gerçekleştirenlerin ateşli silahlara sahip olduğunun göz önüne alınmasını temin etmek üzere
gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 52 – Acil durumlarda uzaklaştırma emirleri

Taraflar, yetkili makamlara, ani tehlike durumlarında, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun
veya risk altındaki şahsın ikametgahını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve faillerin
mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgahına girmesini veya mağdurla veya risk
altındaki şahısla temas etmesini yasaklama yetkisi verilmesini temin edecek yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 53 – Engelleme veya koruma emirleri

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya
koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar 1. fıkrada sözü edilen engelleme emirlerinin aşağıdaki niteliklere sahip olmasını
temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
– söz konusu emirler mağdurun derhal korunmasını sağlayacak ve mağdura gereksiz
finansal veya idari yük getirmeyecektir;
– belirli bir süre için veya bu süreyle ilgili bir değişiklik yapılıncaya veya yürürlükten
kalkıncaya kadar verilecektir;
– gerektiğinde derhal yürürlüğe (ex parte) girecektir;
– diğer yargı süreçlerinden bağımsız olarak veya bunlara ilaveten verilebilecektir;
– daha sonra başlatılabilecek yargı süreçlerine dahil edilmesi mümkün olacaktır.

3 Taraflar 1. fıkrada saptanan kısıtlama veya koruma emirlerinin ihlallerin etkili, orantılı ve
caydırıcı cezai veya diğer yasal yaptırımlara tabi olmasını sağlamak üzere gereken yasal veya
diğer tedbirleri alır.

Madde 54 – Soruşturmalar ve kanıtlar

Taraflar herhangi bir hukuk veya ceza davasında mağdurun cinsel geçmişi ve davranışıyla
ilgili var olan kanıtlara yalnızca davayla ilgili ve gerekliyse izin verilmesini temin etmek
üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaktır.

Madde 55 – Ex parte (nizasız) ve ex officio (re’sen) yargılama

1 Taraflar, bu Sözleşme’nin 35, 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde belirlenen suçlarla ilgili
soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş
olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikayetine bağlı olmaksızın ve mağdurun
ifadesini veya şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin
edeceklerdir.

2 Taraflar, kendi iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullara uygun biçimde, bu Sözleşme’de
belirlenen suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma ve yargı süreçlerinde mağdurun kendi
talebi doğrultusunda kamu kuruluşlarından ve sivil toplum kuruluşlarından ve aile içi
şiddet danışmanlarından yardım ve/veya destek almasına olanak sağlamak üzere gereken
yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

Madde 56 – Koruma tedbirleri

1 Taraflar soruşturmaların ve yargı sürecinin tüm safhalarında, özellikle aşağıdakileri
sağlayarak, mağdurların, tanık olarak özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere, haklarını ve
çıkarlarını koruyacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a mağdurların, ailelerinin ve tanıkların, sindirmeye, misillemeye ve tekrar mağdur
bırakılmaya karşı korunmalarını sağlayacaklardır;
b mağdurun en azından kendisinin veya ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda,
failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde mağdurun
bilgilendirilmesini sağlamak;
c mağdurlara, iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında, hakları ve
faydalanabilecekleri hizmetler ve şikayetlerinin takibi, masraflar, soruşturma veya
davaların genel gelişimi ve mağdurların bu süreç içindeki rolleri, ve davalarının
sonuçları hakkında bilgi vermek;
d mağdurun iç hukuk kurallarının usulüne uygun olarak duruşmalara katılmasını,, kanıt
temin etmesini ve kendi görüşlerini, ihtiyaçlarını ve kaygılarını doğrudan veya bir
aracı vasıtasıyla sunmasını ve bunların dikkate alınmasını sağlamak;
e mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin usule uygun olarak arz edilmesi ve dikkate
alınması için uygun destek hizmetleri sağlamak;
f mağdurun mahremiyetini ve görüntüsünü korumak için tedbirlerin alınabilmesini
temin etmek;
g mağdur ile failler arasında temastan mahkemede ve kolluk kuvvetlerinin binalarında,
mümkün olduğu ölçüde kaçınmak;
h davaya taraf olarak katılan veya kanıt sunan mağdurlara bağımsız ve yetkin
çevirmenler sağlamak;
i iç hukuk kurallarına uygun biçimde, mağdurun, varsa uygun iletişim teknolojilerinden
yararlanarak, mahkeme salonuna gitmeden veya en azından fail olduğu iddia edilen
kişinin mahkeme salonunda bulunmadığı bir ortamda ifade vermesini sağlamak

2 Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağduru ve tanığı olan bir çocuğa, çocuğun çıkarları
ilkesini dikkate alınarak, yerine göre, özel koruma önlemleri sağlanacaktır.

Madde 57 – Hukuki yardım

Taraflar, mağdurların iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında hukuki yardım ve
ücretsiz adli yardım alma hakkını sağlayacaklardır.

Madde 58 – Zaman aşımı

Taraflar, bu Sözleşme’nin 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde tanımlanan suçlarla ilgili yasal
işlemlerin başlatılması için öngörülen zaman aşımı süresinin, mağdurun reşit olmasından
sonra etkili bir dava sürecini başlatmaya olanak tanıyacak şekilde, yeterli bir süre devam
etmesini ve suçun ağırlığıyla orantılı olarak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer
tedbirleri alacaktır.

Bölüm VII – Göç ve iltica

Madde 59 – Oturma izni

1 Taraflar, ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye
bağlı olan mağdurlara, evliliğin veya ilişkinin bozulması durumunda özellikle zor
koşullarda, başvuru üzerine, evliliğin veya ilişkinin süresini dikkate almaksızın eşten
bağımsız oturma izninin verilmesini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri
alacaktır. Eşten bağımsız oturma izninin verilmesine ve süresine ilişkin koşullar iç hukuk
tarafından belirlenir.

2 Taraflar ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye
bağlı olan mağdurların ikametgah nedeniyle başlatılan sınır dışı işlemlerini bağımsız oturma
izni için başvurmalarına olanak sağlayacak şekilde durdurabilmelerini sağlamak üzere
gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

3 Taraflar, aşağıdaki durumlardan biri veya her ikisi birden söz konusu olduğunda
mağdurlara yenilenebilir oturma izni verecektir:
a yetkili makamların, mağdurların, kişisel durumlarının bir gereği olarak ülkede
kalmalarının gerekli olduğunu uygun bulması halinde;
b yetkili makamların mağdurların, soruşturma veya cezai işlemler sırasında yetkili
makamlarla işbirliği içinde olmaları amacıyla ülkede kalmalarının gerekli olduğunu
uygun bulması halinde

4 Taraflar evlilik amacıyla başka bir ülkeye getirilen ve bunun sonucunda normal olarak
yaşadıkları ülkenin oturma iznini kaybeden zorla evlilik mağdurlarına, izinlerini geri
alabilmelerini temin etmek üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 60 – Toplumsal cinsiyete dayalı iltica talepleri

1 Taraflar kadına yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, Mültecilerin Statüsüne İlişkin
1951 Sözleşmesi 1A(2) Maddesi anlamında zulüm olarak ve tamamlayıcı/ ikincil korumayı
gerektiren ciddi bir hasar biçimi olarak tanınabilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, Sözleşme’de tanımlanan tüm gerekçelerin toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde
yorumlanmasını ve bu gerekçelerden herhangi biri veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme
tehlikesi söz konusuysa, başvuru sahiplerine, yürürlükteki ilgili hukuki vasıtalara göre
mülteci statüsünün tanınmasını temin edeceklerdir.

3 Taraflar iltica başvurusu yapanlar için toplumsal cinsiyete duyarlı ülkeye kabul usullerinin
ve destek hizmetlerinin yanı sıra, toplumsal cinsiyet yönergelerini ve mülteci statüsünün
belirlenmesi ve uluslararası koruma için başvuruyu da kapsayan, toplumsal cinsiyete duyarlı
sığınma usullerini oluşturmak için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 61 – Geri göndermeme

1 Taraflar, uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülükleri uyarınca geri göndermeme
ilkesinin tanınması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

2 Taraflar statüsü ve ikamet durumuna bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına yönelik
şiddet mağdurlarının hayatlarının risk altında olabileceği veya işkenceye veya insanlık dışı
muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir ülkeye hiçbir durum altında
iade edilmeyeceklerini güvence altına almak üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri
alacaklardır.

VIII. Bölüm – Uluslararası işbirliği

Madde 62 – Genel prensipler

1 Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerine uyarak, medeni hukuk ve ceza hukuku konularında
işbirliğine ilişkin uluslararası ve bölgesel anlaşmaları ve belgeleri uygulayarak, ortak veya
karşılıklı mevzuat ve iç hukuk kuralları esas alınarak üzerinde mutabakata varılmış
düzenlemeleri uygulayarak, ve mümkün olan en kapsamlı şekilde, aşağıdaki amaçlara
yönelik olarak işbirliği yapacaklardır:
a bu Sözleşmenin kapsamına giren her türlü şiddet eyleminin önlenmesi, bunlarla
mücadele edilmesi ve bunların kovuşturulması;
b mağdurların korunması ve mağdurlara destek sağlanması;
c bu Sözleşmeye göre suç olarak kabul edilen eylemler hakkında soruşturmaların ve
yasal sürecin yürütülmesi;
d Koruma emirleri dahil olmak üzere, Tarafların yargı makamlarınca bu konuya ilişkin
verdikleri hukuki ve cezai kararlarının uygulanması.

2 Taraflar, bu Sözleşme uyarınca suç olarak tanımlanan bir eylemin mağdurlarının, bu suç
ikamet ettikleri ülkeden başka bir Taraf devletin topraklarında gerçekleştiği takdirde,
ikamet ettikleri Devletin yetkili makamlarına şikayet başvurusunda bulunabilmelerini temin
etmek üzere gereken yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

3 Bu sözleşmeye Taraf başka bir devlet ile, cezai konularda, suçluların iadesinde veya o
devletin verdiği hukuk ve ceza davaları kararlarının uygulanmasında, aralarında yapmış
oldukları anlaşmaya dayanarak hukuki konularda karşılıklı yardımlaşmada bulunan bir
Taraf, böyle bir anlaşma yapmadığı başka bir Taraftan, kendisine hukuki işbirliği talebi
geldiğinde, bu Sözleşmenin tanımladığı suçlara ilişkin cezai konularda, suçluların iadesinde
veya bu Sözleşmeye Taraf o ülkenin hukuk veya ceza davaları kararlarının uygulanmasında
karşılıklı hukuki yardımlaşmada bulunabilmek için bu Sözleşmeyi hukuki temel olarak
alabilir.

4 Taraflar, kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele
edilmesi çabalarını, üçüncü Devletlerin yararlanacağı kalkınma amaçlı yardım
programlarıyla, gereken yerlerde bütünleştirecekler, Madde 18, 5. fıkra uyarınca
mağdurların korunmasını kolaylaştırmak amacıyla üçüncü Devletlerle ikili ve çok taraflı
anlaşmalar yapacaklardır.

Madde 63 – Risk altındaki kişilerle ilgili tedbirler

Taraflardan herhangi birinin, edindiği bilgilere dayanarak, bir kişinin başka bir Taraf ülkede
bu Sözleşmenin Madde 36, 37 38 ve 39’da belirtilen şiddet eylemlerine her an maruz kalma
riski altında olduğunu düşünmek için makul nedenleri varsa, bilgilere sahip olan bu Tarafın
elindeki bilgileri, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla, gecikmeksizin diğer
Tarafa iletmesi teşvik edilmektedir. Risk altındaki kişinin çıkarları açısından, mümkün olan
her yerde bu bilgilere, korumayla ilgili mevcut hükümlerin ayrıntıları da dahil edilmelidir.

Madde 64 – Bilgilendirme

1 Önlemler alması talep edilen Taraf, talep eden Tarafı bu konuda atılan adımların sonuçları
hakkında derhal bilgilendirecektir. Talep edilen Taraf, önlemlerin alınmasını talep eden
Tarafı, amaçlanan faaliyetlerin yerine getirilmesini engelleyen veya önemli derecede
geciktirme ihtimali olan koşullardan da gecikmeksizin haberdar edecektir.

2 Taraflardan biri, karşıdan bir talep gelmeksizin, kendi yaptığı soruşturmalar çerçevesinde
edindiği bilgileri, bu bilgilerin karşı Tarafa bu Sözleşmede belirtilen suçları önlemede veya
bu suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma başlatılmasında veya yürütülmesinde yardımcı
olacağını düşünüyorsa veya söz konusu karşı Tarafın bu konuyla ilgili işbirliği talebi
olacağını düşünüyorsa, kendi iç hukukunun izin verdiği ölçüde diğer Tarafa iletebilir.

3 2. Fıkra uyarınca herhangi bir bilgi edinen bir Taraf, uygun görüldüğü takdirde, yargı
sürecinin başlatılması veya bu bilgilerin hukuki ve cezai kovuşturmada göz önüne alınması
için bu bilgileri kendi yetkili makamlarına ulaştıracaktır.

Madde 65 – Verilerin Korunması

Kişisel veriler, Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesinde Bireylerin Korunması Sözleşmesinin
Taraflara getirdiği yükümlülükler gereğince saklanacak ve kullanılacaktır (ETS No. 108).

IX. Bölüm – İzleme yöntemi

Madde 66 – Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda
uzmanlar grubu

1 Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar Grubu
(bundan böyle “GREVIO” olarak anılacaktır) bu Sözleşmenin Taraflarca uygulanmasını
izleyecektir.

2 GREVIO en az 10, en çok da 15 üyeden oluşacak, üyelerin cinsiyet ve coğrafi bölge
açısından dengeli olması, ayrıca farklı konularda uzmanlaşmış olmaları gözetilecektir.
Üyeler, dört yıllık bir görev süresi için Tarafların aday gösterdiği kimseler arasından
Taraflar Komitesince seçilecek; üyeler ancak bir dönem daha görev yapabilecek ve Taraf
ülkelerin vatandaşları arasından seçilecektir.

3 10 üyenin ilk seçimi bu Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
yapılacaktır. Diğer 5 üyenin seçimi ise 25inci ülke onayladığında veya katıldığında
gerçekleşecektir.

4 GREVIO üyelerinin seçimi şu prensiplere göre yapılacaktır:
a yüksek ahlaki değerlere sahip bir kişiliği olan; insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği,
kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet, veya mağdurlara yardımcı olma veya onları
koruma konularında yetkinlikleri kabul edilmiş, veya bu Sözleşmenin kapsadığı alanlarda
mesleki deneyimi olan kişiler arasından şeffaf usuller ile seçileceklerdir;
b GREVIO’da aynı ülke vatandaşı iki üye bulunamaz;
c üyeler, temel hukuk sistemlerini temsil etmelidirler;
d kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet alanı ile ilgili kişileri ve kurumları temsil
etmelidirler;
e üyeler kendi kişisel özellikleriyle katılacaklar, görevlerini yerine getirirken bağımsız ve
tarafsız davranacaklar ve görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmeye müsait
olacaklardır.

5 GREVIO üyelerinin seçilme usulleri, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından,
Taraflara danışıldıktan ve Tarafların oybirliğiyle onayı alındıktan sonra, bu Sözleşmenin
yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde belirlenecektir.

6 GREVIO kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.

7 GREVIO üyeleri ve, Madde 68’in 9. ve 14. fıkralarında belirtildiği şekilde ülke ziyareti
yapacak diğer heyet üyeleri, bu Sözleşmenin ekinde belirlenmiş olan ayrıcalıklardan ve
dokunulmazlıklardan yararlanacaklardır.

Madde 67 – Taraflar Komitesi

1 Taraflar Komitesi, Sözleşmeye Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşacaktır.

2 Taraflar Komitesi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından toplantıya çağırılacaktır. İlk
toplantısını, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde, GREVIO
üyelerini seçmek üzere yapacaktır. Müteakip toplantılar, Tarafların üçte birinin, Taraflar
Komitesinin Başkanının veya Genel Sekreterin talebi üzerine yapılacaktır.

3 Taraflar Komitesi kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.

Madde 68 – Usuller

1 Taraflar, GREVIO’nun hazırladığı bir soru formunu esas alarak, Avrupa Konseyi Genel
Sekreterine, GREVIO tarafından değerlendirilmek üzere, bu Sözleşmenin hükümlerinin
uygulanabilmesini sağlayacak yasama tedbirleri ve diğer tedbirler hakkında bir rapor
sunacaktır.

2 GREVIO 1. fıkra uyarınca sunulan bu raporu, ilgili Tarafın temsilcileriyle birlikte
değerlendirecektir.

3 Daha sonraki değerlendirme faaliyetleri dönemler halinde yapılacak, bunların uzunluğuna
da GREVIO karar verecektir. Her dönem başında GREVIO, değerlendirmeye esas alınacak
spesifik maddeleri seçerek bir soru formu gönderecektir.

4 GREVIO bu izleme usulünü yürütebilmek için uygun araçları belirleyecektir. GREVIO her
değerlendirme dönemi için, Tarafların uygulamalarını değerlendirme prosedürüne esas
oluşturacak bir soru formu kullanabilir. Bu soru formu bütün Taraflara hitaben
hazırlanacaktır. Taraflar bu ankete ve GREVIO’dan gelecek bütün bilgi taleplerine cevap
vereceklerdir.

5 GREVIO, Sözleşmenin uygulamasıyla ilgili bilgileri, insan haklarının korunmasıyla görevli
ulusal kurumlar yoluyla olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarından ve sivil toplumdan da
edinebilir.

6 GREVIO, bu Sözleşmenin ilgi alanına giren bölgesel ve uluslararası enstrümanlardan ve
kuruluşlardan elde edilecek mevcut bilgilere gereken önemi verecektir.

7 Her değerlendirme dönemi için soru formu belirlerken GREVIO, bu Sözleşmenin Madde
11’inde belirtildiği şekilde Taraflarca toplanmış olan mevcut verileri ve araştırmaları
dikkate alacaktır.

8 GREVIO, diğer uluslararası belgeler uyarınca oluşturulmuş kuruluşlardan olduğu kadar
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinden, Parlamenter Asamblesinden ve Avrupa
Konseyinin bu konuda özelleşmiş birimlerinden bu Sözleşmenin uygulamaları hakkında
bilgi edinebilir. Söz konusu kuruluşlara iletilen şikayetler ve bunların sonuçları GREVIO’ya
bildirilecektir.

9 GREVIO, elde edilen bilgiler yetersiz ise veya 14. fıkrada hükmedilen koşullarda, ulusal
makamların işbirliği ve bağımsız ulusal uzmanların yardımıyla, ülke ziyaretleri
düzenleyebilir. Bu ziyaretler sırasında GREVIO’ya belirli konularda uzmanlaşmış kişiler
yardımcı olabilir.

10 GREVIO, değerlendirmeye esas alınan sözleşme hükümlerinin uygulamalarına ilişkin
incelemelerinin yer alacağı bir rapor taslağı hazırlayacak; bu taslakta, tespit edilmiş
sorunları söz konusu Tarafın ne şekilde ele alması gerektiğine ilişkin önerilerine ve
tavsiyelerine de yer verecektir. Bu rapor taslağı, hakkında değerlendirme yürütülen Tarafa,
yorumlarını almak üzere iletilecektir. Bu yorumlar, raporun kabulü sürecinde GREVIO
tarafından dikkate alınacaktır.

11 Elde edilen bütün bilgileri ve Tarafların yaptığı yorumları esas alarak GREVIO, raporu ve,
bu Sözleşme hükümlerini uygulayabilmek amacıyla Taraf ülkenin aldığı tedbirlere ilişkin
vardığı sonuçları, kabul edecektir. Bu rapor ve varılan sonuçlar, ilgili Tarafa ve Taraflar
Komitesine gönderilecektir. GREVIO’nun raporu ve varılan sonuçlar, söz konusu Tarafın
olası yorumlarıyla birlikte, kabul edildikten sonra kamuya açıklanacaktır.

12 1. ila 8. fıkralardaki usuller saklı kalmak üzere, Taraflar Komitesi rapora ve GREVIO’nun
vardığı sonuçlara dayanarak söz konusu Tarafa yönelik şu tavsiyeleri benimseyebilir: (a)
GREVIO’nun vardığı sonuçların uygulanması için alınması gereken tedbirlere ilişkin
tavsiyeler; gerekirse bunların uygulaması hakkındaki bilgilerin sunulması için bir tarih
belirlenebilir; ve (b) bu Sözleşmenin layıkıyla uygulanabilmesi için söz konusu Taraf ile
işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan tavsiyeler.

13 GREVIO’ya, Sözleşmenin geniş çapta veya defalarca ihlalinin önlemesi veya sınırlanması
amacıyla derhal müdahale gerektiren sorunların bulunduğunu gösteren güvenilir bilgiler
ulaştığında, kadınlara yönelik ciddi, büyük çapta veya sürekli şiddet uygulanmasını önlemek için taraflarca alınan tedbirlere ilişkin özel bir raporun acilen sunulmasını talep
edebilir.

14 GREVIO, söz konusu Tarafın verdiği bilgileri ve kendisine ulaşan diğer güvenilir bilgileri
göz önüne alarak, bir veya daha fazla üyesini, bir soruşturma yapıp acilen GREVIO’ya rapor
etmek üzere tayin edebilir. Gerektiğinde ve söz konusu Tarafın rızası ile, bu soruşturma
kapsamında söz konusu ülkeye bir ziyaret de yapılabilir.

15 14. fıkrada sözü edilen soruşturmanın bulguları incelendikten sonra GREVIO bu bulguları,
kendi yorum ve tavsiyelerini ekleyerek söz konusu Tarafa, durum gerektiriyorsa Taraflar
Komitesine ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine iletecektir.

Madde 69 – Genel tavsiyeler

GREVIO uygun düşen ve gereken her durumda, bu Sözleşmenin uygulamasına ilişkin genel
tavsiyeler belirleyebilir.

Madde 70 – İzlemede parlamentonun rolü

1 Ulusal parlamentolar, bu Sözleşmenin uygulanması için alınan tedbirlerin izlenmesine
katılmaya davet edilecektir.

2 Taraflar GREVIO raporlarını kendi ulusal parlamentolarına sunacaklardır.

3 Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi, bu Sözleşmenin uygulamalarını düzenli aralıklarla
değerlendirmeye davet edilecektir.

X. Bölüm – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler

Madde 71 – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler

1 Bu Sözleşme, Sözleşmeye Taraf olan ülkelerin Taraf olduğu veya Taraf olacağı ve bu
Sözleşmenin ele aldığı konular hakkında hükümler içeren diğer uluslararası
enstrümanlardan doğan yükümlülükleri etkilemeyecektir.

2 Bu Sözleşmenin Tarafları, Sözleşmenin hükümlerini tamamlamak veya güçlendirmek veya
bu hükümlerle ifadesini bulmuş prensiplerin uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla
birbirleriyle, bu Sözleşmenin ele aldığı konularda iki taraflı veya çok taraflı anlaşmalar
yapabilirler.

XI. Bölüm – Sözleşmede yapılacak değişiklikler

Madde 72 – Değişiklikler

1 Taraflardan herhangi birinin bu Sözleşmede değişiklik yapmak üzere getireceği her teklif,
Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletilecek ve Genel Sekreter tarafından Avrupa Konseyi
üye Devletlerine, bütün imza sahiplerine, bütün Taraflara, Avrupa Birliğine, Madde 75’in
hükümleri uyarıca bu Sözleşmeyi imzalamaya davet edilen Devletlere ve Madde 76’nın
hükümleri uyarınca bu Sözleşmeyi kabul etmeye davet edilmiş bütün Devletlere
gönderilecektir.

2 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, değişiklik teklifini değerlendirecek ve, bu Sözleşmenin
Avrupa Konseyi üyesi olmayan Tarafların görüşünü aldıktan sonra, Avrupa Konseyi
Kuruluş Belgesi Madde 20.d’de belirtildiği şekilde çoğunluk sağlayarak değişikliği kabul
edebilecektir.

3 Bakanlar Komitesi tarafından 2. fıkraya göre kabul edilen değişiklik metni, onaylanmak
üzere Taraflara gönderilecektir.

4 2. fıkraya göre kabul edilen herhangi bir değişiklik, tüm Tarafların onaylarını Genel
Sekretere bildirdikleri tarihten itibaren bir aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü
yürürlüğe girecektir

XII. Bölüm – Son maddeler

Madde 73 – Bu Sözleşmenin etkileri

Bu Sözleşmenin hükümleri, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeye ve bunlarla
mücadeleye çalışan kimselere daha uygun haklar tanıyan veya tanıyacak olan iç hukuk
hükümlerinin ve halen yürürlükte olan veya yürürlüğe girme ihtimali bulunan bağlayıcı
uluslararası enstrümanların hükümlerinin uygulanmasını engellemeyecektir.

Madde 74 – Uyuşmazlıkların çözümlenmesi

1 Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanması veya yorumlanmasında ortaya
çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlığı karşılıklı olarak görüşerek, uzlaşarak, bir hakeme
başvurarak veya karşılıklı olarak anlaşarak belirleyecekleri herhangi bir barışçıl yoldan
çözümlemenin yollarını arayacaklardır.

2 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, anlaşmazlığa düşen Tarafların başvurabileceği,
tarafların üzerinde mutabık kalmaları halinde, çözüm yöntemleri oluşturabilir.

Madde 75 – İmzalama ve yürürlüğe girme

1 Bu Sözleşme Avrupa Konseyi üye Devletlerinin, hazırlanma sürecine katılmış üye olmayan
Devletlerin ve Avrupa Birliğinin imzasına açılacaktır.

2 Bu Sözleşme onaya veya kabule tabidir. Onay veya kabul belgeleri Avrupa Konseyi Genel
Sekreterliğine teslim edilecektir.

3 Avrupa Konseyi üye devletlerinden en az sekizi dahil olmak üzere, Sözleşmeyi imzalayan
10 devletin, 2. fıkranın hükümleri uyarınca Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiklerini
ifade etmelerinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe
girecektir.

4 1. fıkrada söz edilen ve Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiğini sonradan bildiren
devletler veya Avrupa Birliği açısından Sözleşme, onay veya kabul belgesinin teslim
tarihinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.

İstanbul Sözleşmesini İmzalayanların Sıralı Tam Listesi (Resmi Gazete)

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/03/20120308M1-1.htm