Ev hanımlarına emeklilik… Beka meselesi!

Ev hanımlarına emeklilik… Beka meselesi! Serdar Arseven
“Aile” Bakanı Derya Yanık yakın zamanlarda bir “tehlike”ye dikkat çekmişti, “Kıta Avrupası’ndan bile dört, beş kat hızlı yaşlanıyoruz!” diyerek.

S.O.S.!

Hani nüfusumuzun genç olmasıyla övünüp dururuz ya…

Hızla yaşlanan Kıta Avrupası’ndan bile hızlı, hem de öyle böyle değil; dört, beş kat hızlı yaşlandığımıza göre, bu büyük gücümüz çok yakında elimizden çıkacak demektir.

Sayın “Aile” Bakanı öyle diyor;

“Avrupa’nın 100-120 yılda yaşadığı yaşlanma hızını Türkiye’nin 20-25 yılda tamamlayacağına” vurgu yapmak suretiyle.

Bir de, “Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘en az 3 çocuk’ tavsiyesinin arkasında çok ciddi bir araştırma var.” hatırlatmasında bulunuyor Sayın “Aile” Bakanı.

(Kaynak:Anadolu Ajansı)

*

Tehlike büyük yani, çok büyük!

Nüfusumuzun Kıta Avrupası’ndan bile dört, beş kat hızlı yaşlanması az buz tehlike midir Allah aşkına?

Sıkıntı çok büyük, çok!

Peki ne yapmak lâzım?

Sayın “Aile” Bakanı onu da söylemiş.

“Çare” faslındaki cümlesi aynen şöyle:

“Huzurevlerine, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine daha çok ihtiyacımız olacak.” !

Bir de şu cümlesini unutmamak lâzım Sayın “Aile” Bakanı’nın:

“Bu konuda (nüfusun büyük bir hızla yaşlanması konusunda)

geri döndürülemez ölçeği geçtik!”

*

Yani, bu iş bitmiş oluyor; nüfusumuz baş döndürücü bir hızla yaşlanmaya devam edecek.

Ne yapacağız bu durumda?

Huzur evlerinin, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerinin sayısını hızla arttıracağız!

Çare bu!

Ne bileyim, epeyce yaşlandım ya….

Bende de “Ey Serdar, sen de huzur evine bırakılmaya şimdiden hazırlan!” duygusunu oluşturuyor, Sayın “Aile” Bakanı’nın bu söylemi.

*

İşte, burada oturmuş, “Ailemiz nasıl kurtulur?” üzerine kafa patlatıyoruz.

Katıldığımız televizyon programlarında, meseleyi bir şekilde “Anadolu Ailesi”ne getiriyor, “Boşanmalar artıyor, evlenmeler azalıyor, Anadolu Ailesi hızla tükeniyor!” diyoruz…

Ah, “En az 3 çocuk” meselesi.

Evlenme çağına gelmiş gençlere soruyorum; “En az 3 çocuk Allah’ın izniyle” diyenlerin oranı ihmal edilebilecek kadar düşük.

“Evlenip de başıma dert mi alayım!” diyenlerin oranı ise, maalesef hayli yüksek!..

Geçim endişesi var, güven bunalımı var, “Ya süresiz nafaka derdi çıkarsa başıma?” korkusu var…

Var oğlu var!

Çevremde, birçok “boşanmış” ya da “boşanmakta olan” aile görüyorum.

Hani, hep “beka meselesi” diyoruz ya, gayet haklı ve isabetli olarak…

Aile meselesi, beka meselesi değil mi?

Nüfusumuz Kıta Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyorsa, boşanma sayıları hızla artıyorsa ve evliliği “başa dert” olarak görenlerin oranı da, böyle, hızla artıyorsa nasıl çıkacağız bu işin içinden?

Daha çok “huzur evi” yaparak mı?

*

Ben “İş bitti arkadaş, bu kadar çok olumsuzluk ve bu kadar çok saldırı varken Anadolu Ailesi’nin bitişini engelleyemeyiz!” yollu lâflara asla katılmıyorum.

Yani, bunu kabullenmeye asla razı olmuyorum.

Bir şeyler yapmak gerekiyor; Batı’dan alınma yuva yıkıcı mevzuat maddelerine son verilmesi için çok daha fazla kamuoyu baskısı meydana getirmek…

Yuva yıkıcı “sözde kadın programları” ile daha fazla mücadele etmek…

İmkânı olanları daha fazla çocuk sahibi olmaya teşvik etmek…

“Köye dönüş”ün önünü tıkayan uygulamalara son verilmesi ve köye dönüşlerin teşvik edilmesi için kamuoyu oluşturmak…

Okullarda, “Anadolu Ailesi”ni çok daha fazla anlatmak, “Anadolu Ailesi”nin güzelliklerini sık sık vurgulamak…

Femi-faşizm ile çok daha fazla mücadele etmek…

Eşcinsellik propagandalarına çok daha fazla karşı çıkmak…

Kadın ile erkeği birbirlerine karşı silahlandıran; kadın ve erkeği bir elmanın iki yarısı gibi değil de, “birbirlerine düşman gibi” gören zihniyete karşı çıkmak…

Gibi gibi….

Bir şeyler yapmamız gerekiyor, çok daha fazla şeyler!..

***

Ev Hanımlarına Emeklilik

Israrla üzerinde durduğum “Ev Hanımına Emeklilik Hakkı” teklifi, “Anadolu Ailesi”ndeki erimeyi bir nebze olsun durdurmaya matuf….

Hayli vakittir diyorum ki, evlilikte 25 yılı doldurmuş ev hanımlarına “Emeklilik İmkânı” getirilsin.

Düşük gelirli hanelerde her ay sigorta primi ödeme imkânı bulunmadığı için sigortalı olamayan nice ev hanımı var.

Bu hanımefendiler, ücreti mukabili bir yerde çalışmıyorlar.

“Emek vermek” ise…

Bu ülkeye, bu topluma, Memleket’in temeli olan Anadolu Ailesi’ne hepimizden fazla “emek” veriyorlar.

“Saçımı süpürge ettim!” diyor ya bazıları, çok doğru.

Bir işte maaşlı olarak çalışanların tatilleri, izinleri oluyor ama bu hanımefendiler 365 gün 6 saat emek veriyor yuvalarına, çocuklarına…

Onların o müşfik elleri, evi “yuva” yapıyor, huzura kavuşturuyor.

Anne sevgi ve ilgisiyle büyütülen çocuklardan oluşan “huzurlu toplum”un temellerini atıyor Ev Hanımları.

Elbette isteyen hanımefendi maaşlı olarak bir işte çalışabilir, üstelik bazı alanlarda kadın emeği olmazsa olmaz..

Burası böyle diye…

“Her hanımefendi eve para getirmeye mecbur” mu edilmeli!..

Sabahın köründe yanlarında çocuklar sokaklarda yürüyen hanımefendileri görüyorum.

Bizim buralarda da var.

Çocukları okullarına bırakıp işe yetişiyorlarmış…

Tıklım tıklım otobüslerde, gidiş dönüş yol çilesi…

Akşam yorgun argın eve gel, ev işleriyle ilgilen, çoluk çocukla ilgilen…

Artık ne kadar ilgilenebilirsen!..

Büyük bir bölümü, “Hem evin geçimine katkım olsun, hem de prim günüm, yaşım dolsun da emekli olayım.” diye çalışıyor Hanımefendilerin.

Ve kazandıklarının çoğu da giyim-kuşama gidiyor!..

*

Ben diyorum ki,

İsteyen ücret mukabili bir işte çalışsın…

İstemeyen buna mecbur edilmesin!

Erkeklerin büyük bir bölümü hem ev geçindirmekle hem de “eşleri için sigorta primi yatırmakla” başa çıkamaz…

Devlet, evlilikte 25 yılı dolduran ev hanımlarına “emeklilik imkânı” getirsin.

İşte size uzun evlilikleri teşvik etmenin yollarından biri!

Yaş sınırı olarak da, “50” dersiniz, erken emeklilik meselesi de ortadan kalkar!

Verilecek olan asgari ücretin altındaki bir emekli maaşı, talep edilen…

Hanımefendi o maaşı götürüp Paris’te harcayacak değil…

Yine evin ihtiyaçları için kullanacak ve emekli maaşı Türkiye’de kalacak.

*

Bu konuda farklı siyasi gruplardan teklifler vardı.

Son olarak HÜDA-PAR gündemine aldı bu yöndeki bir teklifi.

Genel Başkan Sayın Zekeriya Yapıcıoğlu kamuoyuna açıkladı, çok da iyi yaptı.

*

Biz de tekrar tekrar gündeme taşıyoruz işte, “Anadolu Ailesi” bitmesin diye!

Kaynak: https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/ev-hanimlarina-emeklilik-beka-meselesi-6523/

Ev hanımlarına emeklilik

Ev hanımlarına emeklilik. Serdar Arseven
“Kadına pozitif ayrımcılık”.

Ne “hoş” bir söylem değil mi?

“Ayrımcılık” gibi “sıkıntılı” bir kavramı bile “sevimli” hale getirebiliyorsunuz “kadın”ı öne çıkarttığınızda.

“Ayrımcılık” denmese de…

“Kadının kadrini kıymetini bilmek!” dense, çok daha iyi olmaz mı?

Olmaz, “feminist terminolojiye” uymaz!..

Piyasa ekonomisi de, kadın emeğinden, daha çok da “kadının tüketim arzusundan” mümkün olduğunca faydalanmak ister.

Neo-Liberal politikaların “pik yaptığı” günlerde, bir meşhur “Devlet Adamımız”ın çağrısı manşete taşınmıştı:

“Harca Türkiye!”

*

“Kadına pozitif ayrımcılık” yaklaşımı, mümkün olduğunca fazla sayıdaki kadının “iş piyasasına” çekilmesini hedefliyor.

Ara sıra gündeme getirilen, “Tır Şoförü Kadın” tiplemesi de, “Erkek ne yapıyorsa sen de yapabilirsin!” telkini üzerinden “serbest rekabet piyasası”na itiyor kadını.

Buradaki mesele “emek” meselesi değil.

Öyle olsaydı, bir işte “ücret mukabili” çalışmayı değil de, “emeğini” evine, yuvasına, çocuklarına tahsis etmeyi uygun gören kadınlar “yok” sayılmazdı!

Çok görüyorum, “Çalışıyor musunuz?” sorusuna “Ev hanımıyım” diye karşılık veren kadınlar, gözlerini kaçırıyorlar.

Soruyu soranlar ise, “Ya öyle mi, vah vah” bakışı fırlatır gibi davranıyorlar.

Kadın istiyorsa elbette çalışabilmeli.

Evet ama, niçin bir işte ücret karşılığı çalışmaya mecbur edilmeli?

“Efendim, hayat müşterek!”

Yani…

“Kadın dediğin eve para getirecek!”

İlle de!..

*

İnancımız, kadına ailesinden kalan mirası “kocasına” verme mükellefiyeti getirmiyor.

Parası üzerindeki tasarruf hakkı tamamen kadının.

“Piyasa” telkini, daha doğrusu “zorlaması” ise böyle demiyor.

“Hayatın müşterek oluşu”ndan anlaşılan , çocuklara “müştereken” sahip çıkmaktan, onlara “güzel ahlâk numuleri”olmaktan çok daha fazla…

“Kadın dediğin evine para getirecek” dayatması!..

Hele bu devirde, bir işi olan, hele de “devlet memuresi” olan kadının talibi çok daha fazla oluyormuş!

Önde gelen tercih sebeplerinden biri de, “eve para getirmek”miş!..

O kadın, günün birinde…

“Ben işe gitmeyeceğim, evini geçindir aslanım!” derse ne olacak?

Anlaşma bozulmuş mu olacak?

*

Emek meselesine dönelim.

Ev hanımlarıyla, ücret karşılığı bir işte çalıştıkları halde ev işlerini de ihmal etmeme çabası içinde olanlar, “Ev işi en nankör iş” derler, bilirsiniz.

Sabahtan akşama kadar çalışırsın, çoğu vakit evin erkeği fark etmez bile.

Çoluk çocukla bir annenin ilgilenmesi gerektiği kadar ilgilenebilmek ise büsbütün zor.

Öyle, ver eline cep telefonunu çizgi film izlesin, aç televizyonu oyalansın, koy önüne şekerlemeleri, cipsleri “avunsun”, yok!..

Kitaplar okuyacak, güzel masallar anlatacak, birlikte parklara gideceksin…

İnsan ilişkilerini öğreteceksin.

Âdâb-ı Muâşeret öğreteceksin.

Güzel Ahlâk timsali olacaksın.

Bunu da “Baba” ile birlikte yapacaksın.

Evin muallimesi olacaksın.

Erkek muallim, kadın muallime…

Ne güzel bir ev.

*

Kısacası…

Ev Hanımı olmak kolay değil.

Denirse ki..

“Gecesini gündüzüne katan ev hanımının da geliri olmalı…”

Tamam…

İşte size formül:

“Evlilikte 25 yılını doldurmuş ev hanımlarına emeklilik hakkı verilsin.”

Makul bir “toplu prim ”ödeme karşılığında…

“Erken emeklilik” olmasın diye de “50 yaş sınırı” getirebilirsiniz.

50 yaşından küçük olanlara yok!..

Evlilikte süre meselesi de, “evlilikleri teşvik” için.

Boşanmalar hızla artıyor malûm!..

*

A Haber’in bir videosunu izledim.

Takvim Gazetesi Ekonomi Müdürü Faruk Erdem diyor ki orada:

“Biraz da cebimizi ilgilendiren bir haber. Aslında ev kadınına diye başlık attık ama, çalışmadan emeklilik formülü aslında bu. (Hali hazırda) Ev kadınları çalışamıyor, prim yatıramıyor dolayısıyla emeklilik imkânları da olmuyor. Ama bana sorarsan, ev kadınları denilen kesim üretim yapıyor, bizden de daha çok çalışıyor aslında. Kimler yararlanabilir, daha önce çalışmış primi eksik olanlar, hiç çalışmamış ama emekli olmak isteyenler… Çalışma imkânı olmayan ev hanımları… Part time çalışanlar…” (A Haber, 28 Temmuz 2021)

*

Ben “ev kadının kadrini kıymetini bilmek” diyorum.

Başkaları “kadına pozitif ayrımcılık” da diyebilir…

“Ev kadınına emeklilik yolunun açılmasına” ne dersiniz?

Kaynak: https://www.milatgazetesi.com/yazarlar/ev-hanimlarina-emeklilik-7439/

Bakara 2/228 ayetinin tefsiri:

Bakara Suresi 228. ayette geçen “Erkeklere bir derece fazla hak verilmiştir” ne anlama gelmektedir?

İslâm’da evlilik hayatını sona erdiren beş tasarruf ve olay vardır: a) İlke olarak kocanın boşaması (talâk); b) sebepleri bulununca zarar gören tarafın başvurusu üzerine hakemlerin veya hakimin evliliğe son vermesi (tefrîk); c) kadının ödeyeceği bir meblâğ karşılığında boşanma sonucunu elde etmesi (muhâlea); d) eşin ölümü; e) eşlerden birinin İslâm dininden çıkması; erkeğin, eşinin annesi vb. bir yakınıyla cinsel ilişkide bulunması gibi bir sebeple evlenme engelinin oluşması. Burada tefsir edilmekte olan âyetler grubunda bunlardan ikisine (boşama ile muhâlea) temas edilmektedir.

Evliliği sona erdiren sebeplerden biri oluşunca kadının yeni bir evlilik yapabilmesi için aradan bir sürenin geçmesi gerekir ki buna iddet denilmektedir. İddetten muaf olanlar yalnızca cinsel ilişkide bulunulmadan boşanan kadınlardır (Ahzâb 33/49)

Boşanmış hâmile kadınların iddeti doğumla, herhangi bir sebeple aybaşı görmeyen kadınların iddeti ay hesabıyla olur (Talâk 65/4). Aybaşı gören kadınların iddeti ise bu âyette açıklandığı üzere üç aybaşı geçirmektir. “Aybaşı” olarak tercüme ettiğimiz “el-kur’u” kelimesi Arapça’da ay halinden temizliğe ve temizlikten aybaşı haline geçişi (geçiş sınırı) ifade ettiği için müctehidlerin kimi bunu aybaşı (hayız) kimi de temizlik (tuhr) olarak anlamışlardır. İslâm’da sünnete uygun boşama ancak kadın temizlik halinde iken yapılır. Kelimeye temizlik mânası verenlere göre, içinde boşama yapılan temizlik günlerini bir kur’ saydıkları için iddet kısalır. Hayız mânası verenlere göre ise iddet temizliği takip eden hayızla başlayacağı için biraz daha uzar. İddetin gerekçeleri arasında kadının hâmile olup olmadığının anlaşılması ve boşayan koca ile boşanan kadının salim kafa ile düşünüp taşınmalarının, ümit görüyorlarsa tekrar evlilik hayatına dönmelerinin temini vardır. İddeti hayızla hesaplayarak süreyi uzatan müctehidler, ailenin yıkılmamasına yardımcı olabilecek ihtiyatı ve tedbiri tercih etmiş olmaktadırlar.

İddet, doğum, hayız ve aylarla hesaplanmaktadır. Hâmilelik, ay halinin kesilmesi ve gerektiğinde muayene ile anlaşılır. Bununla beraber mümin kadınlar bu konularda doğru söylemeye, Allah’ın kendilerinde yarattığı bu durumları gizlememeye teşvik edilmişlerdir

Kadınları boşayan kocaları pişmanlık duyar ve iyi niyetle yeniden evliliğe dönmek isterlerse bakılır: Kadınlar henüz iddetlerini tamamlamamış ve kocalar da üç boşama haklarını kullanmamış olurlarsa, yani ric‘î denilen dönüşü mümkün boşamalarda, söz veya cinsel ilişki gibi fiille evliliğe dönmek mümkündür. Kocalar evliliğe dönme kararı verseler dahi sayılı boşama haklarını kullanmış olurlar. Boşanmış kadınlar iddetlerini tamamlamış olurlarsa –üçüncü defa boşanmamış bulunan kadınlarla– yeniden evlilik hayatına dönebilmek için kadının da bunu istemesi gerekir ve yeniden mehir belirlenerek nikâh kıyılır. Her iki durumda da ortada önemli ve meşrû bir engel bulunmadığı takdirde aile hayatına saygı, çoluk çocuğun ve yakınların hakları, uzun veya kısa müddet paylaşılmış bulunan evlilik hayatı göz önüne alınmış ve boşanmış kadınların eski kocalarına, diğerlerine nisbetle öncelik verilmiştir

İslâm’dan önceki birçok dinde ve kültürde kadın cinsinin, hem insan olarak hem de haklar ve ödevler bakımından erkeğe nisbetle ikinci sınıf bir varlık olarak kabul edildiği bilinmektedir. Câhiliye Arapları’nda da kadının durumu farklı değildi; ana, eş, kardeş ve çocuklar olarak kızlar ve kadınların hakları erkeklerin istek ve keyiflerine bırakılmıştı; dilediklerini verir, dilediklerini alırlardı. Hz. Ömer bu tarihî gerçeği şöyle dile getirmiştir: “Câhiliye devrinde biz kadınları bir şey saymaz, hesaba katmazdık; bu durum Allah Teâlâ’nın onlar hakkında âyetler indirmesine ve kendilerine birtakım haklar vermesine kadar devam etti…” (Müslim, “Talâk”, 31 vd.). “Kadınların da ödevlerine denk haklarının bulunduğunu” bildiren âyet, özellikle o günün şartları dikkate alınırsa eşi bulunmaz bir “insan hakkı” kuralı ve “kadın hakları vesikası”dır. Hakları ve ödevleri teker teker saymak yerine bir genel çerçeve veren bu âyette yer alan üç kayıt, kadın haklarının mahiyeti, derecesi ve değişme kabiliyeti açısından büyük önem arzetmektedir: a) Kadın haklar bakımından erkeğe mutlak anlamda eşit değildir; her ikisinin hakları arasındaki nisbet “benzerlik ve denklik”tir. b) Nasların değişmez kıldıklarının dışında kalan haklar ve ödevlerin değişim ve dengesi sosyal şartlara ve kamu vicdanındaki meşruiyet ölçülerine (ma‘rûf) göre ayarlanabilecektir. c) Haklar ve ödevler karşılaştırıldıkları zaman erkeklerin haklarında bir derecelik fazlalık bulunduğu görülecektir.

Bu kayıtları biraz daha açmak gerekirse:

1. Ferdin topluma, toplumun da örgütlenme ve düzene ihtiyacı vardır. Devletten aileye kadar bütün kurumlarda düzen bir yönetimi, yönetim ise yöneten ve yönetilenlerin karşılıklı hak, salâhiyet, ödev ve sorumluluklarının belli ve dengeli kılınmasını gerekli kılmıştır. Kadını ve erkeği ile bütün insanlar insanlıkta ve insanlığa bağlı haklarla yükümlülüklerde eşittirler. Yönetimin ve düzenin gerektirdiği iş bölümüne ve farklı rollere gelindiğinde eşitlik yerine “denge, adalet, hakkaniyet, ehliyet, kabiliyet” gibi değer ve kriterler devreye girer. İslâm insan ve kul olmaya bağlı haklar ve ödevlerde kadınlarla erkekleri eşit kılmıştır. Kadınların insanlık ve kullukta erkeklerden aşağı derecede veya geri olduklarını ifade eden bütün söylemler ya dinî kaynakları bakımından sahih değildir ya da yanlış anlaşılmış ve yorumlanmışlardır. Kurumlar ve toplum içindeki farklı rollere bağlı haklar ve yükümlülüklere gelindiğinde ise kadınlarla erkekler arasında eşitlik değil, dengeli ve erkek hakkının dengi, misli olma ölçüsü vardır. Eski sosyo-ekonomik ilişkilerden bazı örnekler vermek gerekirse kadın ekmek ve yemek pişirirken kocası da âlet ve malzemeyi temin edecektir, kadın çocuğuna bakarken kocası rızıklarını temin edecektir, kadın kocasına sadık kalırken kocası da ona sadakat gösterecek, eşve çocuklarına karşı âdil davranacaktır. Karşılıklı iyi geçinmek, iffetleri korumak, geçimsizlik halinde hakeme başvurmak, aile idaresinde ve çocukların yetiştirilmesinde danışma ve işbirliği gibi konularda ise eşitliğe yakın hak ve ödev benzerliği vardır

2. Nasların sabit kılmadığı hakların ve ödevlerin takdiriyle değişme ve gelişmesinde dinin hakem kıldığı ve rol verdiği bir meşrûluk ölçüsü de “mâruf”tur. Ma‘rûf “bozulmamış fıtrat, olumsuz bir şekilde şartlanmamış akıl, dinin temel amacı ve nasları çerçevesinde oluşan, gelişen ve gerektiğinde değişen değerler, kurallar, telakkiler, kabuller, gelenekler”dir. Kadının birden fazla erkekle aynı zamanda evli olması câiz değildir. Bu kural hem değişmez dinî naslarla sabittir hem de mâruf ölçütüne uygundur. Hakları eşitlemek veya dengelemek uğruna ya da–bazı Batı ülkelerinde yaygınlık kazanan nikâhsız birlikte yaşama olgusuna dayanılarak bu kural değiştirilemez. Ama eşle kocanın ev içinde ve dışındaki rollerinde –mârufun değişmesine paralel olarak– değişiklikler olabilir. Nitekim Hz. Peygamber damadı Ali ile kızı Fâtıma arasında rolleri dağıtmış (su taşıma, ev temizliği, ekmek ve yemek pişirme vb. iç işleri Fâtıma, dışişleri ise Ali yapsın demiş) olmasına rağmen bazı fıkıhçılar bu taksimin bağlayıcı ve devamlı olmadığını, mârufa göre değişebileceğini ifade etmişlerdir (İbn Kayyim, Zâdü’l-meâd, V, 186 vd.) İslâm’ın geldiği yıllarda yaşanan bir başka değişme ve gelişmeye de Hz. Ömer şöyle işaret etmektedir: “Biz Kureyşliler kadınlarımıza hâkim bir topluluk idik. Medine’ye gelince orada, kadınları erkeklerine hâkim (dediklerini yaptırır olmuş) bir toplum yapısı bulduk, bizim kadınlarımız da onlarınkilerden bunu öğrenmeye koyuldular… Bir gün eşime kızdım. Baktım bana karşılık verip itiraz ediyor, ben buna tepki gösterince eşim, ‘Sana karşı çıkmamı niçin yadırgıyorsun? Vallahi Hz. Peygamber’in eşleri de ona itiraz ediyorlar hatta bazıları sabahtan akşama kadar ona küs bile kalıyorlar’ dedi. Derhal gidip kızım Hafsa’ya sordum, o da bunu doğruladı…” (Müslim, “Talâk”, 34). Aynı kaynaktaki bir başka rivayete göre Hz. Ömer konuyu bir de Ümmü Seleme’ye sormuş; o da “Ömer, sana şaşıyorum! Her şeye karışıyorsun. Şimdi de Resûlullah ile eşlerinin arasına mı giriyorsun?” diyerek ona sitemde bulunmuştur (Müslim, “Talâk”, 31). Bu sahih rivayetler, İslâm’ın yaptığı büyük devrim sonucu kısa zamanda kadın-erkek ilişkilerinde meydana gelmiş bulunan önemli değişikliklere ışık tutmaktadır

3. İstisnalar bir yana bırakılınca genel olarak erkeklerin, genel olarak kadınlardan bir derecelik hak fazlalığı nedir ve neye dayanmaktadır? Bu soruya cevap arayan eski müfessir ve müctehidler dayanak olarak erkeğin fizik gücünü, üstün aklını ve güçlü iradesini ileri sürmüşlerdir. Erkeğin fizik gücünün kadınınkinden fazla olduğunda şüphe bulunmadığından buna dayalı bulunan hak ve ödev farklılıkları da tabiidir. Erkeğin aklının daha fazla olduğu iddiası “Aklı ve dini eksik olanlar içinden, sizden fazla, akıl sahiplerine hâkim (galip) olanları görmedim!..” meâlindeki hadise dayandırılmıştır (Müslim, “Îmân”, 132). Halbuki bu hadisin söyleniş amacı kadınlarla erkekler arasındaki akıl farkını açıklamak değildir. Ayrıca burada geçen “akıl eksikliği”nden maksadın ne olduğu hanımlar tarafından Hz. Peygamber’e sorulmuş; akıl eksikliği, “şahitlikte bir erkeğe karşılık iki kadın şahit istenmesi”; din eksikliği ise “hayız halinde namaz kılmamak ve oruç tutmamak” olarak tanımlanmıştır. Şahitlik konusu ileride açıklanacaktır (Bakara 2/282). Kadınlar, aybaşı halinde iken menedildikleri için namazlarını kılmazlar, oruçlarını da –sonradan kazâ etmek üzere– tutmazlar. Bunun olumsuz mânada din eksikliği ile bir ilgisi olamaz. Buradaki “din”le bu kelimenin “yükümlülük” anlamının kastedildiği, dolayısıyla din eksikliğinin de “yükümlülükten muaf tutulma” anlamında kullanıldığı açıktır. Hadisin mâna ve maksadı bir vâkıayı dile getirdikten sonra buna dayanarak “Böyle olduğunuz, böyle yaptığınız halde yine de erkekleri etkiliyor ve kandırabiliyorsunuz. Bu özellik ve kabiliyetinizi kötüye kullanmayın” şeklinde bir uyarıda bulunmaktan ibarettir.

İrade gücü dahil olmak üzere kadınla erkeğin psikolojilerinde farkların bulunduğu inkâr edilmemektedir. İki cinsin fizyolojik ve biyolojik yapıları da birbirinden farklıdır. İstisnaları bulunmakla beraber genellikle evin geçimini sağlamada ağır yük ve temel rol de erkeğe aittir. İşte bu temel ve değişmez farklılıklara dayalı olarak erkeklere bir derece fazla hak verilmiştir. Bu hak, Nisâ sûresinde (4/34) açıklanan “koruma ve yönetme” (kavvâmlık) hakkıdır. Eski fıkıh âlimleri aile ve devlet yönetiminde erkeklerin önceliğini ittifakla benimsemişlerdir. Diğer hüküm ve yönetim alanlarında ise farklı ictihadlar vardır.

Kaynak: Diyanet Kuran Akademi

Abdurrahman Dilipak: Hey sen “birey”, sen “gender”!

Hey sen “birey”, sen “gender”!

– Yok, kadınmış, erkekmiş, geçin bunları, anne baba kaldı mı ki, dene nine olsun. Hayal, teyze, amca, dayı, enişte, kayınbirader, kaynana, kayınbaba, enişte, elti de kim oluyor.

Artık toplumsal cinsiyet denen bir bela var. Hey kendini anne-baba zanneden bireyler, haddinizi bilin çocuklarınızın cinsel tercih ve yönelimlerine karşı “nötr kalacaksınız”, cinsel deneyim yaşı 14, anlayışlı olacaksınız. İstanbul Sözleşmesi var artık, Lanzarote var. Bizler çağdaş, özgür bireyler olacağız.

1- “Birey”leri öyle “Allah’ın emri, peygamberin kavli” ile evlendirmek, “1500 yıl öncesinin Arap yaveleri ve gelenekleri ile nikâhlamak” da ne demek oluyor öyle. Kadının tek başına şahitliği yeter, neymiş o Bakara 282, AB neshetti o kuralı. “Yeni normal” dönemde bu böyle.

2- Mihri muaccel, mihri muaccel de ne oluyormuş. AB’nin hükümdarı öyle buyurdu: Süresiz nafaka olacak! O (Bakara, 2/237; Nisâ, 4/4, 20, 24, 25; Mâide, 5/5) de ne oluyormuş. Onlar “tarihsel “şeyler. O gün için getirilmiş normlar onlar “eski”de kaldı. “Yeni yolu tut, eskiyi unut”.

3- Akil-baliğ de nereden çıktı şimdi.

4- Kur’an’da miras konusunda (Haşa) Allah adil davranmamış, AB adaleti sağlıyor.

5- “Fahşa” nereden çıktı şimdi, ayıp, utanmalısınız.. LGBT’ye özgürlük, cinsel tercih, cinsel yönelim konusunda özgürlük getiriyor İstanbul Sözleşmesi, zina ile ilgili 15 ayeti daha hükümsüz kılıyor. 12 ayette “İffet” bahsinden gider. Ne demek “iffet”. “Birey” din ve ahlaktan bağımsız kendi cinsel davranışını ve rolünü belirleyebilir ve karar vermek için cinsel deneyim yapabilir. Bu konuda aile, bireylerin tercihine saygılı, anlayışlı olmalı, nötr olmalı.

6- Nisa 34’de İstanbul Sözleşmesi’ne aykırı. “erkekler, kadınlar üzerinde sorumlu gözeticidir.” Ne demek. Eşitlik var eşitlik.

7- Kur’an-ı Kerim’de öğüt vermekten söz eden onlarca ayet var. Allah öğüt verir, Peygamber öğüt verir. Aile çocuklarına öğüt vermekle emrolunur. Ama yine de Allah bilir ki, “İnsanların çoğu öğüt dinlemez ve öğütten ve öğüt verenlerden hoşlanmazlar”. Öğüt/Nasihat de yasak, Arabuluculuk (Nisa 128) da yasak, Kur’an emretse de.

Şimdi Nisa 35’i ne yapacağız: (Kadın ile kocanın) Aralarının açılmasından korkarsanız, bu durumda erkeğin ailesinden bir hakem, kadının da ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar, (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da aralarında barışı sağlar. Şüphesiz, Allah, bilendir, haberdar olandır.

Hud, 34’ü ne yapacağız: “Eğer Allah sizi azdırmayı dilemişse, ben size öğüt vermek istesem de, öğüdümün size yararı olmaz. O sizin Rabbinizdir ve O’na döndürüleceksiniz.”

Nahl, 90’ı ne yapıyoruz: Şüphesiz Allah, adaleti, ihsanı, yakınlara vermeyi emreder; çirkin utanmazlıklardan (fahşa’dan), kötülüklerden ve zorbalıklardan sakındırır. Size öğüt vermektedir, umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz. Birileri ayetleri yaşamanın/yaşayamamanın endişesinden daha fazla İstanbul Sözleşmesini nasıl uygularız endişesi ile toplantı üzerine toplantı yapıyor, planlar hazırlıyorsa vay onların haline. En çok neden/kimden korkuyor ya da en çok neyi, kimden istiyorsa bu süreçte belli oluyor. İstanbul Sözleşmesi de bu neslin imtihanı. Kınayanların kınamalarına aldırmadan, sözü eğip-bükmeden yüzümüzü Hakk’a dönüp doğru yolda ileri doğru ilerlemeliyiz.

8- Hucurat 13’ü ne yapacağız. Allah “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır” buyuruyor. GENDER ne demek oluyor şimdi. “Toplumsal cinsiyet”, “cinsel yönelim”, “cinsel tercih” ne oluyor. Hucurat 13’ü de görmezden gelelim. Yani ya da orada dursun, “bir ölünün arkasından üfleyelim gitsin “mi “nazm-ı celil”i. “Nesli ifsat” değil mi bu, “Yaratılışa ve fıtrata karşı cürüm” değil mi? Bir de “Biz ıslah edicileriz” demiyorlar mı, “iyi bilin ki onlar bozguncuların ta kendileridir.” (Bakınız: Bakara 11, Şuara 152)

9- Bir de BİREY’imiz var. Din, ahlak, tarih, aile ve gelenekten bağımsız bir şekilde kişilerin “heva ve heveslerini özgürce yaşayacakları, kutsalı olmayan seküler bir karakter”. “Beni babana bırakma” diyen ahlaka, medeniyete, geleneğe ne oldu da “ben varım ve bana kimse karışamaz” diyen bir nesil çıktı ortaya! Kâfirleri dost edinip kendi kardeşlerimizle cebelleşiyor muyuz yoksa!

Onlar, eğer kitabın istişare ve şura yapmayı emrettikleri değilse sizin gerçek dostlarınız değildir. Yola çıktıklarımızı bırakıp, yolda bulduklarımızla yolunuza devam edersek, varacağınız yer bellidir. Bu dünyada yapıp yapmadıklarımız, söyleyip/söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız, ya da kendi cehennemimize kendi sırtımızda odun taşıyacağız.

10- Hani “Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletecektik İslam’ı”. Ne oldu da “Garbın afakını saran çelik zırhlı duvar”ın muhafızlığına soyunduk, o “medeniyet” dedikleri “tek dişi kalmış canavar”ın “yeni normları”na teslim oluverdik. Bu sözleşmenin, bırakın Kur’an’a uygunluğunu, ne “on emir”e uyar, ne ellerindeki Tevrat’a ve ne de ellerindeki İncil’e! Yeşil tehlikeye karşı İslamofobik BÇG kafalıları, başörtüsü ve İHL zulmüne rağmen bizi Laikleştiremedi ama bir başka birileri, (o FETÖ’nün zihniyet ikizleri) din algısını dönüştürerek, dünya sevgisi ile bizi seküleştirmeye çalışıyor sanki. Anlayana sivrisinek saz! Vs. Vs.

İstanbul Sözleşmesine buradan bakınca sanki örtülü bir “dinde reform” projesi gibi. Aile, kadın, gençlik, herkesi hedef alan dehşetli bir proje. Covid, 5G, Starlink Chip ve Neoralink, GPT3 ile birlikte düşününce, kısırlaştırılmış ve cinsiyetsizleştirilmiş, alamet-i farikaları yok edilmiş bir topluluğa dönüştürülmeye çalışılıyoruz. Bu şekilde dijital diktatörlüğün yolu mu açılıyor.

Selam ve dua ile.

Kaynak: . https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/abdurrahman-dilipak/hey-sen-birey-sen-gender-34061.html

İstanbul Sözleşmesi, haçlı zihniyetinin eseri

07 Ocak 2020 Milli Gazete


Millî Gazete, onlarca koldan yürütülen “özgür birey”, “özgür kadın”, “hassas konular”, “toplumsal cinsiyet eşitliği” çalışmaları ile ailemizi ele geçirmek isteyen İstanbul Sözleşmesi’nin dosyasını açıyor

Abdussamet Karataş

İslami değerlerle kâdim geleneklerimizin ortak harcıyla yoğrulmuş, en sağlam temeller üzerine inşa edilen aile yapımız, Avrupa’dan gelen kasıtlı ve planlı saldırılarla yıkılmak isteniyor. Çarpık medeniyet anlayışını çağdaşlaşma adı altında süsleyerek bağrımıza saplayan Avrupa, İstanbul Sözleşmesi’yle en vurucu silahını sahaya sürdü. İşte siyasi, toplumsal, ekonomik ve birçok yönüyle Türkiye’yi manevi işgal altına alan İstanbul Sözleşmesi’nin detayları…

ABDUSSAMET KARATAŞ’IN YAZI DİZİSİ

Kadına şiddeti önleyecek beklentisiyle Avrupa’dan getirilen, Meclis’teki bütün siyasi partilerin ve milletvekillerin hiç düşünmeksizin onayından geçen İstanbul Sözleşmesi,  ülkemizde büyük bir aile enkazı bıraktı. ‘Kadına şiddete hayır’ gibi toplumun her kesimi tarafından benimsenen ve onaylanan bir sloganın arkasına sığınarak, toplumu ifsat eden İstanbul Sözleşmesi birçok aile uzmanı tarafından adeta balın içinde sunulan zehir olarak tanımlanıyor. Kadına şiddeti önlemek bir yana aile içi şiddeti daha da artıran, boşanmalara teşvik eden, cinsi sapkınlığın önünü açan İstanbul Sözleşmesi’nin, ülkemizden sökülüp atılması için siyasi ve toplumsal olarak iki aşamalı mücadele gerekiyor.

Birincisi, Meclis’teki milletvekillerinin şuurlanıp sözleşmenin feshi için çalışması gerekirken ikincisi, halkın bilinçlendirilmesi ve daha fazla ailenin yıkılmasının önüne geçilmesi icap ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nin tehlikeli sonuçlarına karşı acilen önlem alınmadığı takdirde, aile yıkımlarının daha feci noktalara gitmesinden endişe ediliyor.  

SÖZLEŞME İSLAM’A SAVAŞ AÇAN HAÇLI ZİHNİYETİNİN ESERİ

Asırlarca İslam topraklarını gelişmiş silahlarıyla işgal eden vahşi Haçlı zihniyeti son yıllarda taktik değiştirdi. Silahlı işgallerin yanına kültürel işgali de dahil eden Haçlılar, İslam toplumlarını bozmak, Müslümanları Kuran-ı Kerim’den uzaklaştırmak için plan üstüne plan yapıyor. İşte İstanbul Sözleşmesi de bu şer planlamanın bir aşamasını oluşturuyor. Ailenin temellerine fitne tohumları eken, eşler arasına güvensizlik aşılayan, boşanmalara teşvik ederek çocukları anne babalarından koparan, feminizmi (kadın üstünlüğünü) kör bir anlayışla savunan, en vahimi de Allah’ın yarattığı iki cins olan erkeklerin ve kadınların fıtratını bozarak cinsiyetsiz bir toplum oluşturma amacı güden İstanbul Sözleşmesi’ni Türkiye’nin başına bela eden siyasiler, üzerlerinde ağır bir vebal taşıyor. Müslüman aile yapısına taban tabana zıt olan, hiçbir ilkesi örf geleneklerimize uymayan bu sözleşmenin acilen iptal edilmesi ve Avrupa’nın kirli lobilerine iade edilmesi bir zorunluluk arz ediyor.

BÜTÜN İSLAM ŞEHİRLERİ TEHLİKE ALTINDA

Neden İstanbul Sözleşmesi? Bu uğursuz sözleşme neden, Sevgili Peygamberimizin fetih  müjdesine nail olmuş, asırlarca İslam’a payitahtlık yapmış aziz şehir İstanbul’un adını taşıyor. Feministler bunu ‘Avrupa Konseyi ülkeleri İstanbul’da toplandığı için’ diye savunadursun asıl hedefin hilafetin merkezi İstanbul üzerinden İslam dünyasına yıkım tehditleri göndermek olduğu aşikâr. Avrupa’nın İstanbul Sözleşmesi aracılığıyla Dünya Müslümanlarına verdiği açık mesaj şudur: “Biz sizi silahlarımızla teslim alamadık ama ailelerinizi ve kutsallarınızı bozarak ruhunuzu teslim alıyoruz.” Bugün AKP hükümeti eliyle İstanbul’dan geçişine müsaade edilen bu batıl sözleşmenin daha fazla yayılmasına engel olamadığımız takdirde, yarın Tahran’ın, Bağdat’ın, Kabil’in, İslamabad’ın, Cakarta’nın ve nice İslam şehirlerinin üzerinde fitne fırtınaları esmeye devam edecek. Ümmetin teslim alınamayan son kalelerinden biri olan aile kalesini muhafaza edebilmek için, her zamankinden daha fazla uyanık olunmalı ve bu Haçlı yıkım projesine karşı seferberliğe geçilmelidir. 

TBMM’DE UTANÇ GÜNÜ… SÜREKLİ KAVGA EDEN 4 PARTİ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDE HEMFİKİR OLDU

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin kısaltılmış adı olan İstanbul Sözleşmesi), dönemin AKP hükümetinin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu tarafından imzalanarak Türkiye adına kabul edildi. Sözleşme 14 Mart 2012 tarihinde TBMM Genel Kurulu’na sunuldu. Dönemin şartlarında Mecliste grubu bulunan siyasi partiler Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Barış ve Demokrasi Partisi’’nin (BDP) oybirliğiyle 246 kabul oyuyla Meclis’te onaylandı. Akşamın geç saatlerinde saatler 22:50’yi gösterdiğinde AKP’li Meclis Başkan Vekili Sadık Yakut, 80 maddeden ilk üç maddeyi okutup sözleşmeyi toplu oylamaya sundu. Toplumsal ifsada zemin hazırlayan sözleşme, milletvekillerinin duyarsızlığı ve sorgulamamazlığı sebebiyle Meclis’ten 26 dakikada müzakeresiz geçti. Oylamada tek bir vekil çekimser oy kullandı fakat o da ertesi gün yanlış oy kullandığını ifade ederek çekimser oyunu kabul oyuna çevirtti.

Kaynak: https://www.milligazete.com.tr/haber/3460837/sozlesme-hacli-zihniyetinin-eseri?r=efddd695ab2e79a2ffd1f2dba76bbbb2

İstanbul Sözleşmesi’nin tam metni

Sözleşme metni

Madde 1 – Sözleşmenin Maksatları

1 Bu sözleşmenin maksatları şunlardır:
a kadınları her türlü şiddete karşı korumak ve kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti önlemek, kovuşturmak ve ortadan kaldırmak;
b kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasına katkıda bulunmak ve kadınları güçlendirmek de dahil olmak üzere, kadınlarla erkekler arasında önemli
ölçüde eşitliği yaygınlaştırmak;
c kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin tüm mağdurlarının korunması ve bunlara
yardım edilmesi için kapsamlı bir çerçeve, politika ve tedbirler tasarlamak;
d kadına karşı şiddeti ve aile içi şiddeti ortadan kaldırma amacıyla uluslararası işbirliğini
yaygınlaştırmak;
e Kadına karşı şiddet ve aile içi şiddetin ortadan kaldırılması için bütüncül bir
yaklaşımın benimsenmesi maksadıyla kuruluşların ve kolluk kuvvetleri birimlerinin
birbiriyle etkili bir biçimde işbirliği yapmalarına destek ve yardım sağlamak.

2 Tarafların söz konusu Sözleşmenin hükümlerini etkili bir biçimde uygulamalarını sağlama
amacıyla bu Sözleşmede spesifik bir izleme mekanizması oluşturulmuştur.

Madde 2 – Sözleşmenin Kapsamı

1 Bu Sözleşme, aile içi şiddet de dahil olmak üzere, kadınları orantısız bir biçimde etkileyen,
kadına karşı her türlü şiddet için geçerli olacaktır.

2 Taraflar bu Sözleşmeyi tüm aile içi şiddet mağdurları için uygulamaya teşvik edilir. Taraflar
bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın
mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.

3 Bu Sözleşme, barış zamanında ve silahlı çatışma durumlarında geçerli olacaktır.

Madde 3 – Tanımlar

Bu Sözleşme maksatlarıyla:
a “kadına karşı şiddetten”, kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık
anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu
eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde
kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik
zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet
eylemleri olarak anlaşılacaktır;
b “aile içi şiddet”, eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun
veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile
biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında
meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak
anlaşılacaktır;
c “toplumsal cinsiyet”, herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun
olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve
özellikler olarak anlaşılacaktır;
d “kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet”, bir kadına karşı, kadın olduğu için
yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır;
e “mağdur”, a ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs
olarak anlaşılacaktır;
f “kadın” terimi, 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.

Madde 4 – Temel haklar, eşitlik ve ayrımcılık yapılmaması

1 Taraflar herkesin, özellikle de kadınların, gerek kamu gerekse özel alanda şiddete maruz
kalmaksızın yaşama hakkını yaygınlaştırmak ve korumak için gerekli olan yasal ve diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı kınayacak ve ayrımcılığı önlemek üzere,
özellikle aşağıdakiler dahil olmak üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır:
– ulusal anayasalarında veya ilgili diğer mevzuata kadın erkek eşitliği ilkesini dahil
edecek ve bu ilkenin uygulamada gerçekleştirilmesini temin edeceklerdir;
– yerine göre, yaptırımların uygulanması yolu da dahil olmak üzere, kadınlara karşı
ayrımcılığı yasaklayacaklardır;
– kadınlara karşı ayrımcılık yapan yasa ve uygulamaları yürürlükten kaldıracaklardır.

3 Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik
tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal
veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim,
toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci
statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın
uygulanmasını temin deceklerdir.

4 Kadınların toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korunması için gerekli olan özel
tedbirler, bu Sözleşme hükümlerince ayrımcılık olarak sayılmayacaktır.

Madde 5 – Devletin yükümlülükleri ve titizlikle yapması gereken inceleme ve
araştırmalar

1 Taraflar kadınlara karşı herhangi bir şiddet eylemine girişmekten imtina edecek ve devlet
yetkililerinin, görevlilerinin, organlarının, kurumlarının ve Devlet adına hareket eden diğer
aktörlerin bu yükümlülüğe uygun bir biçimde hareket etmelerini temin edeceklerdir.

2 Taraflar, devlet dışı aktörlerce gerçekleştirilen ve bu Sözleşmenin kapsamı dahilindeki
şiddet eylemlerinin önlenmesi, soruşturulması, cezalandırılması, ve bu eylemler nedeniyle
tazminat verilmesi konusunda azami dikkat ve özenin sarfedilmesi için gerekli yasal ve
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 6 – Toplumsal cinsiyet konusunda hassasiyet gerektiren politikalar

Taraflar bu Sözleşmenin uygulanmasına ve sözleşme hükümlerinin etkilerinin
değerlendirilmesine bir toplumsal cinsiyet bakış açısı katacak ve kadınlarla erkekler
arasında eşitliğe ve kadınların güçlendirilmesine ilişkin politikalarını yaygınlaştıracak ve
etkili bir biçimde uygulayacaklardır.

Bölüm II – Bütüncül politikalar ve veri toplama

Madde 7 – Kapsamlı ve koordineli politikalar

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddetin önlenmesi ve bu tür şiddet
eylemleriyle mücadele edilmesine yönelik ilgili tüm tedbirleri içeren Devlet çapında etkili,
kapsamlı ve birbiriyle koordineli politikaların benimsenip uygulanmasını mümkün kılacak,
gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacak ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir
mukabelede bulunulmasını temin edeceklerdir.

2 Taraflar ilgili tüm birim, kurum ve kuruluşlar arasında etkili bir işbirliği sağlanmak
suretiyle, ve 1. fıkrada yer alan politikalarla, mağdurun haklarının, alınan tüm tedbirlerin
merkezinde yer almasını temin edeceklerdir.

3 Bu fıkra uyarınca alınacak tedbirlere, yerine göre, hükümet kuruluşları, ulusal, bölgesel ve
yerel parlamentolar ve yönetimler, ulusal insan hakları kurumları ve sivil toplum
kuruluşları gibi, ilgili tüm aktörler müdahil olacaktır.


Madde 8 – Finansal kaynaklar

Taraflar, devlet dışı aktörler ve sivil toplum tarafından gerçekleştirilenler de dahil olmak
üzere, bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemini önlemeye ve bunlarla
mücadeleye yönelik bütüncül politikaların, tedbirlerin ve programların yeterli bir biçimde
uygulanması için uygun finansal kaynakları ve insan kaynaklarını tahsis edeceklerdir.

Madde 9 – Sivil Toplum Kuruluşları ve sivil toplum

Taraflar kadınlara karşı şiddet uygulanmasıyla mücadelede aktif bir rol oynayan sivil
toplum kuruluşlarının çalışmalarını her düzeyde takdir ve teşvik edecek ve destekleyecek
ve bu kuruluşlarla etkili bir işbirliği gerçekleştirecektir.

Madde 10 – Koordinasyon kurumu

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddeti önleme ve bunlarla mücadeleye
yönelik politika ve tedbirlerin koordinasyonu, uygulanması, izlenmesi ve
değerlendirmesinden sorumlu bir veya birden fazla kurumu belirleyecek veya kuracaktır.
Bu kurumlar Madde 11’de belirtildiği gibi verilerin toplanmasını koordine edecek, verileri
analiz edecek ve sonuçlarının dağıtımını sağlayacaktır.
2 Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların Bölüm VIII uyarınca
alınan tedbirlerin genel mahiyeti hakkında bilgilendirilmelerini sağlayacaktır.
3 Taraflar bu fıkra uyarınca belirlenen veya oluşturulan kurumların, diğer tarafların
bünyesinde yer alan muadil kuruluşlarla doğrudan iletişim kurma ve ilişkiler oluşturma
yeteneğine sahip olmalarını sağlayacaklardır.

Madde 11 – Veri toplama ve araştırma

1 Taraflar bu Sözleşmenin uygulanması maksadıyla aşağıdakileri yapacaklardır:
a Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayıyla ilgili birleştirilmemiş istatiksel
veriyi düzenli aralıklarla toplayacaklardır;
b Bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının kökünde yatan nedenler ve
bunların etkileri, şiddet olayları, ceza oranlarının yanı sıra, bu Sözleşmenin
uygulanması için alınan tedbirlerin etkililiğini incelemek üzere, bu olaylarla ilgili
araştırmaları destekleyeceklerdir.
2 Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan her türlü şiddet olayının yaygınlığını ve nasıl bir
eğilim içinde olduğunu değerlendirmek üzere, düzenli aralıklarla halk anketleri yapmaya
gayret edeceklerdir.
3 Taraflar uluslararası işbirliğini harekete geçirmek ve bu alanda uluslararası standartların
yerleştirilmesini sağlamak üzere, bu fıkra uyarınca toplanan bilgileri bu Sözleşmenin
Madde 66’sında belirtilen uzmanlar grubuna vereceklerdir.
4 Taraflar bu fıkra uyarınca toplanan bilgilerin kamuoyunun erişimine açık olmasını
sağlayacaklardır.

Bölüm III – Önleme

Madde 12 – Genel yükümlülükler

1 Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin
toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer
uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel
davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır.
2 Taraflar herhangi bir gerçek veya hükmi şahsiyetin bu Sözleşmenin kapsamında kalan her
türlü şiddet eylemini önleyecek gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.
3 Bu bölüm uyarınca alınan tüm tedbirlerle, belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş
insanların ihtiyaçları göz önüne alınacak ve karşılanmaya çalışılacak ve tüm tedbirlerin
merkezinde mağdurların insan hakları yer alacaktır.
4 Taraflar özellikle gençler ve erkekler olmak üzere, toplumun tüm bireylerinin bu Sözleşme
kapsamındaki her türlü şiddet olayının önlenmesine aktif bir biçimde katkıda bulunmasını
teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaktır.
5 Taraflar kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus” gibi kavramların bu Sözleşme
kapsamındaki herhangi bir şiddet eylemine gerekçe olarak kullanılmamasını temin
edeceklerdir.
6 Taraflar kadınların güçlendirilmesine yönelik program ve faaliyetlerin yaygınlaştırılması
için gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 13 – Farkındalığın arttırılması

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eyleminin ortaya farklı şekillerde çıkışı
ve bu eylemlerin çocuklar üzerindeki etkisi ve bu şiddet eylemlerinin önlenmesi ihtiyacı
konusunda halk arasındaki farkındalığın ve anlayışın arttırılması için, yerine göre ulusal
insan hakları kuruluşları ve eşit haklar kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve özellikle de
kadın örgütleriyle işbirliği de dahil olmak üzere, düzenli olarak ve her düzeyde farkındalık
arttırıcı kampanya ve programları yaygınlaştıracak veya uygulayacaktır.
2 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini önlemeye yönelik mevcut tedbirler
konusundaki bilgilerin halk arasında en geniş bir şekilde dağıtımını sağlayacaklardır.

Madde 14 – Eğitim

1 Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği,
toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel
ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı
toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin
zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için
gerekli tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar 1. fıkrada belirtilen ilkeleri yaygın eğitimin yanı sıra, spor, kültür ve eğlence
tesislerinde ve medyada yaygınlaştırılmasına yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 15 – Profesyonel kadroların eğitilmesi

1 Taraflar, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemlerinin mağdurları veya
mağduriyete neden olanlar üzerinde çalışan ilgili profesyonel kadroların, söz konusu şiddet
olaylarının önlenmesi ve tespit edilmesi, kadın erkek eşitliği, mağdurların ihtiyaçları ve
haklarının yanı sıra, ikincil mağduriyetin önlenmesi konularında uygun bir şekilde eğitimini
sağlayacak veya bu eğitimi güçlendireceklerdir.

2 Taraflar 1. fıkrada sözü edilen eğitimin, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet olayı vakalarının
çeşitli kurumlara sevkedildiklerinde kapsamlı ve uygun bir biçimde ilgilenilmelerini
mümkün kılmak üzere, birden fazla kurum ve kuruluş arasında koordineli işbirliği
konusunda eğitimi de içermesini teşvik edeceklerdir.

Madde 16 – Önleyici müdahale ve tedavi programları

1 Taraflar ileride meydana gelecek şiddet olaylarını önleme ve şiddete dayalı davranış
kalıplarını değiştirme amacıyla, aile içi şiddet girişiminde bulunanlar için, kişisel ilişkilerde
şiddete başvurmayan davranışlar benimsemeyi öğretmeye yönelik eğitim programları
oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar özellikle cinsel suç işleyenlerin yeniden suç işlemelerini önlemeye yönelik eğitim
programları oluşturulmasını veya desteklenmesini mümkün kılacak gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır

3 Taraflar 1. ve 2. fıkrada belirtilen tedbirleri alırken, mağdurların insan haklarının
emniyetinin ve desteklenmesinin başlıca kaygı olmasını ve yerine göre bu programların
mağdurlara yönelik özel destek hizmetleriyle yakın koordinasyon içinde oluşturulup
uygulanmasını temin edeceklerdir.

Madde 17 – Özel sektör ve medyanın katılımı

1 Taraflar, özel sektörü, bilgi ve iletişim teknolojisi sektörünü ve medyayı, bu sektörlerin
ifade özgürlüğüne ve bağımsızlığına gerekli saygıyı göstererek, kadına yönelik şiddeti
önlemeye ve kadın onuruna saygıyı arttırmaya yönelik politikaların oluşturulmasına ve
uygulanmasına ve bu konularda kılavuzların oluşturulmasına ve kendi kendini düzenleyici
standartların belirlenmesine katılmaya teşvik edecektir.

2 Taraflar özel sektör aktörleriyle işbirliği içinde, çocuklar, anne babalar ve eğitimciler
arasında, zararlı olabilecek, cinsel ve şiddet içeren aşağılayıcı içeriklere erişim sağlayan bilgi
ve iletişim ortamıyla nasıl baş edileceğine yönelik beceriler geliştirip yaygınlaştıracaktır.

Bölüm IV – Koruma ve destek

Madde 18 – Genel yükümlülükler

1 Taraflar tüm mağdurları daha başka şiddet eylemlerine karşı korumak için gerekli yasal ve
diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, iç hukukları uyarınca, bu Sözleşmenin 20 ve 22’nci maddelerinde belirtilen genel
ve uzman destek hizmetlerine sevk de dahil olmak üzere, mağdurları ve tanıkları bu Sözleşmenin kapsadığı her türlü şiddet eylemine karşı korur ve desteklerken; yargı birimleri,
savcılar, kolluk kuvvetleri, yerel ve bölgesel yönetimler dahil, ilgili tüm devlet kurumlarının
yanı sıra, sivil toplum kuruluşları ve ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla etkili bir işbirliği için
uygun mekanizmaların mevcudiyetini temin etmek üzere, gerekli yasal ve diğer tedbirleri
alacaklardır.

3 Taraflar bu bölüm uyarınca alınan tedbirlerin:
– kadınlara karşı şiddetin ve aile içi şiddetin toplumsal cinsiyet boyutlu bir anlayışa
dayalı olmasını ve mağdurun insan haklarına ve emniyetine odaklanmasını,
– mağdurlar, mağduriyete neden olanlar ve çocuklar arasındaki ilişkileri ve bu
unsurların daha geniş toplumsal ortamını da göz önüne alan bütüncül bir yaklaşıma
dayalı olmasını,
– ikincil mağduriyetten kaçınılmasını amaçlamasını,
– Şiddetin kadın mağdurlarının güçlendirilmesini ve ekonomik bağımsızlığını
amaçlamasını,
– yerine göre çeşitli koruma ve destek sistemlerinin aynı binalarda bulunmasına imkan
sağlamasını,
– Çocuk mağdurlar dahil, hassas konumdaki insanların spesifik ihtiyaçlarına dönük
olmasını ve bu imkanların mağdurlara sağlanmasını temin edeceklerdir.

4 Söz konusu hizmetler, mağdurun şikayette bulunarak dava açmasından veya mağduriyete
neden olanlar hakkında ifade vermesinden bağımsız olarak sağlanacaktır.

5 Taraflar uluslararası hukuk uyarınca konsolosluk korumasına veya diğer tür korumaya
veya desteğe hakkı olan vatandaşlarına ve diğer mağdurlara bu tür hizmetleri sağlamak
üzere uygun tedbirleri alacaklardır.

Madde 19 – Bilgi

Taraflar mağdurların mevcut destek hizmetleri ve yasal tedbirler konusunda
anlayabildikleri bir dilde yeterli ve zamanında bilgi almalarını sağlayacak gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 20 – Genel destek hizmetleri

1 Taraflar mağdurların şiddet eylemi sonrasında iyileşmelerini kolaylaştıracak hizmetlere
erişimini sağlayacak gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır. Bu tedbirlere
gerektiğinde, yasal ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, finansal yardım, konut sağlama,
eğitim, öğretim ve iş bulma yardımı da dahil olacaktır.

2 Taraflar mağdurların sağlık hizmetlerine ve sosyal hizmetlere erişim sağlamalarını ve söz
konusu servislerin yeterli kaynağı olmasını ve hizmeti sağlayacak profesyonel kadroların
mağdurlara yardımcı olacak ve onları uygun hizmet birimlerine sevk edecek şekilde
eğitilmelerini temin edecek yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 21 – Bireysel/toplu şikayetlerde sağlanacak yardım

Taraflar mağdurların ilgili bölgesel ve uluslararası bireysel/toplu şikayet mekanizmalarıyla
ilgili bilgi sahibi olmalarını ve söz konusu mekanizmalara erişimini temin edeceklerdir.
Taraflar mağdurlara, bu tür şikayetlerde bulundukları sırada duyarlı ve bilgileye dayalı bir
yardım sağlanmasını destekleyecek ve yaygınlaştıracaklardır.

Madde 22 – Uzman destek hizmetleri

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerine maruz kalmış mağdurlara, yeterli bir
coğrafi dağılım çerçevesinde, derhal, kısa ve uzun dönemli uzman destek hizmetleri
sağlanması ve bu yönde gerekli düzenlemelerin yapılması için gerekli yasal ve diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar tüm şiddet mağduru kadınlara ve çocuklarına uzmanlık gerektiren kadın destek
hizmetlerini sağlayacak ve bu yönde gerekli düzenlemeleri yapacaklardır.

Madde 23 – Barınaklar

Taraflar mağdurlara, ve özellikle kadın ve çocuklara, kalacak güvenli yer sağlamak üzere
uygun, yeterli sayıda kolayca erişilebilir barınaklar oluşturmak ve mağdurların yardımına
proaktif bir biçimde koşmak üzere gerekli yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 24 – Telefon yardım hatları

Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak telefonla arayanlar
için, gizliliğe bağlı kalarak veya arayanların kimliklerinin açıklanmamasına gereken dikkati
göstererek, ülke çapında 7 gün 24 saat esasına göre faaliyet gösteren ücretsiz telefon
hatlarının oluşturulması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 25 – Cinsel şiddet mağdurlarına destek

Taraflar mağdurlar için tıbbi ve adli tıp muayenesi yapmak, travma desteği ve danışmanlık
hizmetleri sağlamak üzere uygun, yeterli sayıda ve kolayca erişilebilen, ırza geçmeyle ilgili
kriz merkezleri veya cinsel şiddet sevk merkezleri oluşturmak üzere gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 26 – Çocuk tanıkların korunması ve bunlara destek sağlanması

1 Taraflar mağdurlara koruma ve destek hizmetleri sağlanırken, bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının çocuk tanıklarının haklarının ve ihtiyaçlarının gerektiği gibi
biçimde göz önüne alınması maksadıyla gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Bu madde uyarınca alınacak tedbirlere bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayının
çocuk tanıklarına, yaşlarına uygun psikososyal danışmanlık hizmeti dahil edilecek ve söz
konusu tedbirlerle çocuğun menfaatlerine uygun olarak gereken ilgi gösterilecektir.

Madde 27 – Haber verme

Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesine tanık olan veya
bu tür eylemlerin gerçekleştirildiğine veya müteakip şiddet eylemlerinin gerçekleştirilebileceğine dair makul gerekçeleri olan şahısların bunu yetkili makamlara bildirmelerini teşvik etmeye yönelik gerekli tedbirleri alacaklardır.

Madde 28 – Profesyonel kadroların bildirimleri

Taraflar iç hukukun belirli meslek sahiplerine getirdiği mahremiyet ilkesinin, uygun
koşullar altında, söz konusu meslek erbabının bu Sözleşme kapsamında yer alan ciddi bir
şiddet eyleminin gerçekleştirildiğine dair makul nedenleri olması halinde, böyle bir şiddet
eyleminin gerçekleştirildiğini ve müteakip ciddi şiddet eylemlerinin
gerçekleştirilebileceğini, yetkili kurum veya makamlara bildirmesinin önünde engel teşkil
etmemesini temin etmek üzere gerekli tedbirleri alacaklardır.

Bölüm V – Esasa müteallik hukuk

Madde 29 – Hukuk davaları ve hukuk yolları
1 Taraflar mağdurun saldırgana karşı yeterli hukuki yollara başvurmasını sağlayacak yasal
veya diğer tedbirleri alacaklardır.
2 Taraflar mağdurlara, uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak, güç ve yetkileri
dahilinde gerekli önleyici veya koruyucu tedbirleri almayan devlet makamlarına karşı yeterli
hukuki yolların sağlanması için gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaklardır.

Madde 30 – Tazminat

1 Taraflar mağdurların bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suç nedeniyle faillerden
tazminat talep etme hakkına sahip olmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Hasarın fail, sigorta şirketi veya finansmanı devletçe sağlanan sağlık ve sosyal sigorta
hükümlerince karşılanmaması halinde, ciddi bedensel yaralanma veya sağlık bozukluğuna
uğrayanlara yeterli Devlet tazminatı sağlanacaktır. Bu durum, mağdurun emniyetine
gereken dikkat sarfedilmesi koşuluyla, Tarafların, söz konusu tazminatın, fail tarafından
verilen tazminat kadar azaltılması talep etmesini ihtimal dışı bırakmaz.

3 2. fıkra uyarınca alınacak tedbirler, tazminatın makul bir süre içinde verilmesini teminat
altına alacaktır.

Madde 31 – Velayet altına alma, ziyaret hakları ve emniyet

1 Taraflar çocukların velayetinin ve ziyaret haklarının belirlenmesinde, bu Sözleşme
kapsamındaki şiddet olaylarının göz önüne alınmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar herhangi bir ziyaret hakkı veya velayet hakkının kullanılmasının mağdurun veya
çocukların haklarını veya emniyetini tehlikeye düşürmemesini sağlayacak gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 32 – Zorla evlendirmelerin doğuracağı hukuki sonuçlar

Taraflar mağdura gereksiz bir parasal veya idari yük getirmeksizin, zorla gerçekleştirilen
evliliklerin geçersiz ve hükümsüz kılınabilmesini veya sona erdirilmesini temin edecek
yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 33 – Psikolojik şiddet

Taraflar bir şahsın psikolojik bütünlüğünü zorlamayla veya tehditlerle ciddi bir şekilde
bozmaya yönelik kasıtlı girişimlerin cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 34 – Taciz amaçlı takip

Taraflar başka bir şahsa yönelik olarak gerçekleştirilen ve bu şahsı, şahsın kendisini
güvende hissetmesini önleyecek şekilde korkutacak, kasıtlı bir biçimde tekrarlanan
tehditkar davranışların cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

Madde 35 – Fiziksel şiddet

Taraflar başka bir şahsa karşı kasten fiziksel şiddet eylemlerinde bulunmanın
cezalandırılmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 36 – Irza geçme de dahil olmak üzere cinsel şiddet eylemleri

1 Taraflar aşağıdaki kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını sağlamak üzere
gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a başka bir insanla, rızası olmaksızın, herhangi bir vücut parçasını veya cismi kullanarak,
cinsel nitelikli bir vajinal, anal veya oral penetrasyon gerçekleştirmek;
b bir insanla, rızası olmaksızın, cinsel nitelikli diğer eylemlere girişmek;
c Başka bir insanın, rızası olmaksızın, üçüncü bir insanla cinsel nitelikli eylemlere
girmesine neden olmak.

2 Rıza, mevcut koşullar bağlamında değerlendirilmek üzere, şahsın özgür iradesi sonucunda
gönüllü olarak verilmelidir.

3 Taraflar 1. fıkrada yer alan hükümlerin aynı zamanda iç hukukta kabul edilmiş olan, eski
veya mevcut eşlere veya birlikte yaşayan bireylere karşı gerçekleştirilmiş eylemler için de
geçerli olmasının temin edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 37 – Zorla yapılan evlilikler

1 Taraflar bir yetişkini veya çocuğu kasten evliliğe zorlamanın cezalandırılmasını temin
etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, bir yetişkinin veya çocuğun, ikamet ettiği Taraf veya Devletten farklı bir Tarafa
veya devlete, söz konusu yetişkini veya çocuğu evliliğe zorlama amacıyla kasten
kandırılarak götürülmesinin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

Madde 38 – Kadın sünneti
Taraflar aşağıda belirtilen kasten gerçekleştirilen eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek
üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a kadının labia majora, labia minora veya klitorisinin tümünün kesilip çıkartılması, labia
majoranın kenarlarının birleştirilmesi veya başka türlü bir kesmeye tabi tutulması;
b bir kadını a fıkrasına belirtilen eylemlerden birine maruz kalmaya zorlama veya bu
eylemleri bir kadına yaptırmak;
c bir genç kızı a bendinde belirtilen eylemlerden herhangi birine teşvik etmek, zorla
maruz bırakmak veya bunları bizzat kendisine uygulatmak

Madde 39 – Kürtaja ve kısırlaştırmaya zorlama

Taraflar aşağıda belirtilen kasti eylemlerin cezalandırılmasını temin etmek üzere gerekli
yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a kadına, önceden bilgilendirilmiş olurunu almadan kürtaj uygulamak;
b Bir kadının önceden bilgilendirilmiş onayı olmaksızın ve kadın söz konusu usulün
mahiyetini anlamaksızın, kadının doğal üreme kapasitesini sona erdirme maksatlı veya
bu etkiyi doğuran bir ameliyat yapmak.

Madde 40 – Cinsel taciz

Taraflar bir şahsın onurunu ihlal etme etkisi yaratan veya bu maksatla gerçekleştirilen, ve
özellikle de aşağılayıcı, düşmanca, hakaretamiz, küçük düşürücü veya saldırgan bir ortam
yaratırken, her türlü istenmeyen, cinsel mahiyette sözlü veya sözlü olmayan veya fiziksel
davranışın cezai veya diğer yasal yaptırıma tabi olmasını temin etmek üzere gereki yasal
veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 41 – Yardımcı olmak ve yataklık yapmak ve yeltenmek

1 Taraflar bu Sözleşmenin Madde 33,34,35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince belirlenmiş suçların
işlenmesine, bu suçlar kasten işlendiğinde, yardımcı olmak ve yataklık yapmanın suç olarak
kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, kasten işlendiğinde, bu Sözleşmenin madde 35,36,37,38.a ve 39. Maddelerince
belirlenmiş suçları işleme girişimlerinin suç kabul edilmesi için gerekli yasal veya diğer
önlemleri alacaklardır.

Madde 42 – Sözde “namus” adına işlenen suçlar da dahil olmak üzere, işlenen suçlar
için gerekçelerin kabul edilmemesi

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamında kalan şiddet eylemlerinin gerçekleştirilmesinden sonra
başlatılan ceza davalarında kültür, töre, din, gelenek veya sözde “namus”un gerekçe olarak
öne sürülmesinin önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar, herhangi bir şahsın bir çocuğu 1. fıkradaki eylemleri gerçekleştirmeye
kışkırtmasının, yapılan eylemlerle ilgili olarak söz konusu şahsın cezai sorumluluğunu
ortadan kaldırmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

Madde 43 – Cezai suçların uygulanması

Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlar, mağdurla fail arasındaki ilişkinin mahiyetinden
bağımsız olarak geçerli olacaktır.

Madde 44 – Yargı yetkisi

1 Taraflar suçun aşağıdaki hallerde işlenmesi halinde, bu Sözleşme uyarınca belirlenen
herhangi bir suçla ilgili olarak yargı yetkisi oluşturmak üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır:
a kendi topraklarında; veya
b kendi bandıralarını taşıyan bir gemide; veya
c kendi yasalarına göre tescil edilmiş bir uçakta; veya
d kendi vatandaşlarından biri tarafından; veya
e normal ikametgahı kendi topraklarında olan bir şahıs tarafından işlenmesi halinde.

2 Taraflar söz konusu suçun vatandaşlarından birine veya normal olarak kendi topraklarında
ikamet eden birine karşı işlenmesi halinde, bu Sözleşmede belirlenen herhangi bir suçla ilgili
olarak yargı yetkisi oluşturmaya yönelik gerekli yasal veya diğer tedbirleri almaya
çalışacaklardır.

3 Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39 uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için,
taraflar yargı yetkilerinin söz konusu eylemlerin işlendikleri topraklarda cezalandırılması
koşuluna tabi olmasının önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

4 Bu Sözleşmenin Madde 36,37,38 ve 39’u uyarınca belirlenen suçların kovuşturulması için,
taraflar 1 d ve e fıkralarına ilişkin yargı yetkisinin, kovuşturmanın ancak mağdurun eylemi
haber vermesinden sonra veya Devlet’in suçun işlendiği yerle ilgili bilgiyi sağlaması halinde
başlatılması koşuluna bağlı olmasınıın önlenmesini temin etmek üzere, gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

5 Taraflar, eylemi icra ettiği iddia edilen failin kendi topraklarında bulunduğu hallerde ve söz
konusu şahsı sırf milliyetine istinaden üçüncü bir tarafa teslim etmedikleri durumlarda, bu
Sözleşmede belirlenen suçlarla ilgili yargı yetkisini oluşturmak üzere gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

6 Birden fazla Taraf bu Sözleşme uyarınca belirlenen ve işlendiği iddia edilen bir suçla ilgili
yargı yetkisi talebinde bulunduğunda, ilgili taraflar, yerine göre, kovuşturma için en iyi
yargı yetkisini belirleme amacıyla birbirleriyle istişarede bulunacaklardır.

7 Uluslararası hukukun genel kuralları saklı kalmak kaydıyla, bu Sözleşme, Taraflardan
birinin kendi iç hukukuna dayalı olarak icra edeceği cezai yargı yetkisini uygulamadan hariç
tutmaz.

Madde 45 – Yaptırımlar ve tedbirler

1 Taraflar Bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçların, ciddiyetleri dikkate alınarak, etkili,
orantılı ve caydırıcı cezalarla cezalandırılması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar faillerle ilgili olarak aşağıda belirtilen diğer tedbirler de alabilirler:
– hüküm giyen şahısların izlenmesi veya bu şahısların kontrol altında tutulması;
– Çocuğun menfaatleri, ki buna çocuğun güvenliği de dahildir, başka bir şekilde teminat
altına alınamıyorsa velayet haklarının geri alınması.

Madde 46 – Cezayı ağırlaştırıcı koşullar

Taraflar, aşağıdaki koşulların, bu koşulların söz konusu suçun halihazırda temel unsurlarını
oluşturmadığı hallerde, iç hukukun ilgili hükümlerine uygun olarak, bu Sözleşmede
belirlenen suçlarla ilgili olarak verilecek cezanın belirlenmesinde ağırlaştırıcı koşullar olarak
göz önünde bulundurulabileceğini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır:
a suçun, iç hukukun kabul ettiği eski veya mevcut bir eşe veya birlikte yaşanan bireye
karşı, aile fertlerinden biri tarafından, mağdurla birlikte ikamet eden biri tarafından
veya yetkisini suistimal eden biri tarafından işlendiği hallerde;
b suçun veya suçların mükerrer olarak işlenmesi halinde;
c suçun belirli şartlar nedeniyle hassas konuma gelmiş bir bireye karşı işlenmesi halinde;
d suçun bir çocuğa karşı veya çocuğun huzurunda işlenmesi halinde;

e suçun iki veya daha fazla insan tarafından birlikte hareket ederek işlenmesi halinde;
f suçtan önce veya suçun işlenmesi esnasında çok aşırı düzeylerde şiddet uygulanmış
olması halinde;
g suçun silah kullanarak veya silah tehdidiyle işlenmiş olması halinde;
h suçun mağdura ağır fiziksel veya psikolojik zarar vermesi halinde;
i Failin daha öncede de benzer suçlardan hüküm giymiş olması halinde.

Madde 47 – Başka bir Tarafça verilen hükümler

Taraflar ceza hükmünü belirlerken, bu Sözleşme uyarınca belirlenen suçlarla ilgili olarak
başka bir Tarafça verilen nihai hüküm olasılığını da göz önüne alarak gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 48 – Zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerinin veya hüküm vermenin
yasaklanması

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak,
arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif
süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar bir para cezasının ödenmesinin emredilmesi halinde, failin mağdura karşı finansal
yükümlülüklerini yerine getirebilme yeteneğinin gereken biçimde hesaba katılmasının temin
edilmesi için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Bölüm VI – Soruşturma, kovuşturma, usul hukuku ve koruyucu tedbirler

Madde 49 – Genel yükümlülükler

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet olayı ile ilgili soruşturma ve yasal
işlemlerin, bir yandan cezai işlemlerin tüm safhalarında mağdurun hakları dikkate alınırken,
gereksiz bir gecikme olmaksızın sürdürülmesini temin etmek üzere gerekli yasal ve diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar temel insan haklarına uygun bir biçimde ve toplumsal cinsiyet temelli bir şiddet
eylemi anlayışıyla, Sözleşme uyarınca belirlenen suçların etkili bir biçimde soruşturulup
kovuşturulmasını temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 50 – Ani mukabele, önleme ve koruma

1 Taraflar sorumlu kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet
eylemine karşı, mağdurlara yeterli korumayı derhal sağlayarak süratle ve gereken biçimde
mukabelede bulunmalarını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar önleyici operasyonel tedbirler ve kanıt toplama da dahil olmak üzere, sorumlu
kolluk kuvveti birimlerinin bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet eylemini süratle ve
uygun bir biçimde önlemesi ve bunlara karşı koruma sağlamasını temin edecek gerekli yasal
veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 51 – Risk değerlendirmesi ve risk yönetimi

1 Taraflar riski yönetmek ve gerektiğinde koordineli bir biçimde emniyet ve destek temin
etmek üzere tüm yetkili makamların ölüm riski, durumun ciddiyeti ve şiddet eyleminin
tekrarlanması riskini değerlendirmelerini temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer
tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar 1. fıkrada belirtilen değerlendirmede, soruşturmada ve koruyucu tedbirler
uygulamasının her aşamasında, bu Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerini
gerçekleştirenlerin ateşli silahlara sahip olduğunun göz önüne alınmasını temin etmek üzere
gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 52 – Acil durumlarda uzaklaştırma emirleri

Taraflar, yetkili makamlara, ani tehlike durumlarında, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun
veya risk altındaki şahsın ikametgahını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve faillerin
mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgahına girmesini veya mağdurla veya risk
altındaki şahısla temas etmesini yasaklama yetkisi verilmesini temin edecek yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 53 – Engelleme veya koruma emirleri

1 Taraflar bu Sözleşme kapsamındaki her türlü şiddet mağdurlarının uygun engelleme veya
koruma emirlerinden yararlanmasını temin edecek gerekli yasal veya diğer tedbirleri
alacaklardır.

2 Taraflar 1. fıkrada sözü edilen engelleme emirlerinin aşağıdaki niteliklere sahip olmasını
temin etmek üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
– söz konusu emirler mağdurun derhal korunmasını sağlayacak ve mağdura gereksiz
finansal veya idari yük getirmeyecektir;
– belirli bir süre için veya bu süreyle ilgili bir değişiklik yapılıncaya veya yürürlükten
kalkıncaya kadar verilecektir;
– gerektiğinde derhal yürürlüğe (ex parte) girecektir;
– diğer yargı süreçlerinden bağımsız olarak veya bunlara ilaveten verilebilecektir;
– daha sonra başlatılabilecek yargı süreçlerine dahil edilmesi mümkün olacaktır.

3 Taraflar 1. fıkrada saptanan kısıtlama veya koruma emirlerinin ihlallerin etkili, orantılı ve
caydırıcı cezai veya diğer yasal yaptırımlara tabi olmasını sağlamak üzere gereken yasal veya
diğer tedbirleri alır.

Madde 54 – Soruşturmalar ve kanıtlar

Taraflar herhangi bir hukuk veya ceza davasında mağdurun cinsel geçmişi ve davranışıyla
ilgili var olan kanıtlara yalnızca davayla ilgili ve gerekliyse izin verilmesini temin etmek
üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri alacaktır.

Madde 55 – Ex parte (nizasız) ve ex officio (re’sen) yargılama

1 Taraflar, bu Sözleşme’nin 35, 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde belirlenen suçlarla ilgili
soruşturma ve kovuşturmaların, suçun kısmen veya tamamen kendi topraklarında işlenmiş
olması durumunda, mağdurun ifadesine veya şikayetine bağlı olmaksızın ve mağdurun
ifadesini veya şikayetini geri çekmesi durumunda dahi devam edebilmesini temin
edeceklerdir.

2 Taraflar, kendi iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullara uygun biçimde, bu Sözleşme’de
belirlenen suçlarla ilgili olarak yürütülen soruşturma ve yargı süreçlerinde mağdurun kendi
talebi doğrultusunda kamu kuruluşlarından ve sivil toplum kuruluşlarından ve aile içi
şiddet danışmanlarından yardım ve/veya destek almasına olanak sağlamak üzere gereken
yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

Madde 56 – Koruma tedbirleri

1 Taraflar soruşturmaların ve yargı sürecinin tüm safhalarında, özellikle aşağıdakileri
sağlayarak, mağdurların, tanık olarak özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere, haklarını ve
çıkarlarını koruyacak yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır:
a mağdurların, ailelerinin ve tanıkların, sindirmeye, misillemeye ve tekrar mağdur
bırakılmaya karşı korunmalarını sağlayacaklardır;
b mağdurun en azından kendisinin veya ailesinin tehlikede olabileceği durumlarda,
failin kaçması veya geçici veya kesin olarak serbest bırakılması halinde mağdurun
bilgilendirilmesini sağlamak;
c mağdurlara, iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında, hakları ve
faydalanabilecekleri hizmetler ve şikayetlerinin takibi, masraflar, soruşturma veya
davaların genel gelişimi ve mağdurların bu süreç içindeki rolleri, ve davalarının
sonuçları hakkında bilgi vermek;
d mağdurun iç hukuk kurallarının usulüne uygun olarak duruşmalara katılmasını,, kanıt
temin etmesini ve kendi görüşlerini, ihtiyaçlarını ve kaygılarını doğrudan veya bir
aracı vasıtasıyla sunmasını ve bunların dikkate alınmasını sağlamak;
e mağdurlara haklarının ve menfaatlerinin usule uygun olarak arz edilmesi ve dikkate
alınması için uygun destek hizmetleri sağlamak;
f mağdurun mahremiyetini ve görüntüsünü korumak için tedbirlerin alınabilmesini
temin etmek;
g mağdur ile failler arasında temastan mahkemede ve kolluk kuvvetlerinin binalarında,
mümkün olduğu ölçüde kaçınmak;
h davaya taraf olarak katılan veya kanıt sunan mağdurlara bağımsız ve yetkin
çevirmenler sağlamak;
i iç hukuk kurallarına uygun biçimde, mağdurun, varsa uygun iletişim teknolojilerinden
yararlanarak, mahkeme salonuna gitmeden veya en azından fail olduğu iddia edilen
kişinin mahkeme salonunda bulunmadığı bir ortamda ifade vermesini sağlamak

2 Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddet mağduru ve tanığı olan bir çocuğa, çocuğun çıkarları
ilkesini dikkate alınarak, yerine göre, özel koruma önlemleri sağlanacaktır.

Madde 57 – Hukuki yardım

Taraflar, mağdurların iç hukuk kurallarının öngördüğü koşullar altında hukuki yardım ve
ücretsiz adli yardım alma hakkını sağlayacaklardır.

Madde 58 – Zaman aşımı

Taraflar, bu Sözleşme’nin 36, 37, 38 ve 39. maddelerinde tanımlanan suçlarla ilgili yasal
işlemlerin başlatılması için öngörülen zaman aşımı süresinin, mağdurun reşit olmasından
sonra etkili bir dava sürecini başlatmaya olanak tanıyacak şekilde, yeterli bir süre devam
etmesini ve suçun ağırlığıyla orantılı olarak sağlamak üzere gereken yasal veya diğer
tedbirleri alacaktır.

Bölüm VII – Göç ve iltica

Madde 59 – Oturma izni

1 Taraflar, ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye
bağlı olan mağdurlara, evliliğin veya ilişkinin bozulması durumunda özellikle zor
koşullarda, başvuru üzerine, evliliğin veya ilişkinin süresini dikkate almaksızın eşten
bağımsız oturma izninin verilmesini sağlamak üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri
alacaktır. Eşten bağımsız oturma izninin verilmesine ve süresine ilişkin koşullar iç hukuk
tarafından belirlenir.

2 Taraflar ikametgâh durumu iç hukuk tarafından tanınan eş veya birlikte yaşanan bireye
bağlı olan mağdurların ikametgah nedeniyle başlatılan sınır dışı işlemlerini bağımsız oturma
izni için başvurmalarına olanak sağlayacak şekilde durdurabilmelerini sağlamak üzere
gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

3 Taraflar, aşağıdaki durumlardan biri veya her ikisi birden söz konusu olduğunda
mağdurlara yenilenebilir oturma izni verecektir:
a yetkili makamların, mağdurların, kişisel durumlarının bir gereği olarak ülkede
kalmalarının gerekli olduğunu uygun bulması halinde;
b yetkili makamların mağdurların, soruşturma veya cezai işlemler sırasında yetkili
makamlarla işbirliği içinde olmaları amacıyla ülkede kalmalarının gerekli olduğunu
uygun bulması halinde

4 Taraflar evlilik amacıyla başka bir ülkeye getirilen ve bunun sonucunda normal olarak
yaşadıkları ülkenin oturma iznini kaybeden zorla evlilik mağdurlarına, izinlerini geri
alabilmelerini temin etmek üzere gereken yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 60 – Toplumsal cinsiyete dayalı iltica talepleri

1 Taraflar kadına yönelik, toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin, Mültecilerin Statüsüne İlişkin
1951 Sözleşmesi 1A(2) Maddesi anlamında zulüm olarak ve tamamlayıcı/ ikincil korumayı
gerektiren ciddi bir hasar biçimi olarak tanınabilmesini temin etmek üzere gerekli yasal veya
diğer tedbirleri alacaklardır.

2 Taraflar, Sözleşme’de tanımlanan tüm gerekçelerin toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde
yorumlanmasını ve bu gerekçelerden herhangi biri veya bir kaçı nedeniyle zulüm görme
tehlikesi söz konusuysa, başvuru sahiplerine, yürürlükteki ilgili hukuki vasıtalara göre
mülteci statüsünün tanınmasını temin edeceklerdir.

3 Taraflar iltica başvurusu yapanlar için toplumsal cinsiyete duyarlı ülkeye kabul usullerinin
ve destek hizmetlerinin yanı sıra, toplumsal cinsiyet yönergelerini ve mülteci statüsünün
belirlenmesi ve uluslararası koruma için başvuruyu da kapsayan, toplumsal cinsiyete duyarlı
sığınma usullerini oluşturmak için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.

Madde 61 – Geri göndermeme

1 Taraflar, uluslararası hukuk çerçevesindeki yükümlülükleri uyarınca geri göndermeme
ilkesinin tanınması için gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaktır.

2 Taraflar statüsü ve ikamet durumuna bakılmaksızın, korumaya muhtaç, kadına yönelik
şiddet mağdurlarının hayatlarının risk altında olabileceği veya işkenceye veya insanlık dışı
muameleye veya cezalandırılmaya maruz kalabilecekleri hiçbir ülkeye hiçbir durum altında
iade edilmeyeceklerini güvence altına almak üzere gerekli yasal veya diğer önlemleri
alacaklardır.

VIII. Bölüm – Uluslararası işbirliği

Madde 62 – Genel prensipler

1 Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerine uyarak, medeni hukuk ve ceza hukuku konularında
işbirliğine ilişkin uluslararası ve bölgesel anlaşmaları ve belgeleri uygulayarak, ortak veya
karşılıklı mevzuat ve iç hukuk kuralları esas alınarak üzerinde mutabakata varılmış
düzenlemeleri uygulayarak, ve mümkün olan en kapsamlı şekilde, aşağıdaki amaçlara
yönelik olarak işbirliği yapacaklardır:
a bu Sözleşmenin kapsamına giren her türlü şiddet eyleminin önlenmesi, bunlarla
mücadele edilmesi ve bunların kovuşturulması;
b mağdurların korunması ve mağdurlara destek sağlanması;
c bu Sözleşmeye göre suç olarak kabul edilen eylemler hakkında soruşturmaların ve
yasal sürecin yürütülmesi;
d Koruma emirleri dahil olmak üzere, Tarafların yargı makamlarınca bu konuya ilişkin
verdikleri hukuki ve cezai kararlarının uygulanması.

2 Taraflar, bu Sözleşme uyarınca suç olarak tanımlanan bir eylemin mağdurlarının, bu suç
ikamet ettikleri ülkeden başka bir Taraf devletin topraklarında gerçekleştiği takdirde,
ikamet ettikleri Devletin yetkili makamlarına şikayet başvurusunda bulunabilmelerini temin
etmek üzere gereken yasal ve diğer tedbirleri alacaklardır.

3 Bu sözleşmeye Taraf başka bir devlet ile, cezai konularda, suçluların iadesinde veya o
devletin verdiği hukuk ve ceza davaları kararlarının uygulanmasında, aralarında yapmış
oldukları anlaşmaya dayanarak hukuki konularda karşılıklı yardımlaşmada bulunan bir
Taraf, böyle bir anlaşma yapmadığı başka bir Taraftan, kendisine hukuki işbirliği talebi
geldiğinde, bu Sözleşmenin tanımladığı suçlara ilişkin cezai konularda, suçluların iadesinde
veya bu Sözleşmeye Taraf o ülkenin hukuk veya ceza davaları kararlarının uygulanmasında
karşılıklı hukuki yardımlaşmada bulunabilmek için bu Sözleşmeyi hukuki temel olarak
alabilir.

4 Taraflar, kadınlara yönelik şiddetin ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadele
edilmesi çabalarını, üçüncü Devletlerin yararlanacağı kalkınma amaçlı yardım
programlarıyla, gereken yerlerde bütünleştirecekler, Madde 18, 5. fıkra uyarınca
mağdurların korunmasını kolaylaştırmak amacıyla üçüncü Devletlerle ikili ve çok taraflı
anlaşmalar yapacaklardır.

Madde 63 – Risk altındaki kişilerle ilgili tedbirler

Taraflardan herhangi birinin, edindiği bilgilere dayanarak, bir kişinin başka bir Taraf ülkede
bu Sözleşmenin Madde 36, 37 38 ve 39’da belirtilen şiddet eylemlerine her an maruz kalma
riski altında olduğunu düşünmek için makul nedenleri varsa, bilgilere sahip olan bu Tarafın
elindeki bilgileri, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamak amacıyla, gecikmeksizin diğer
Tarafa iletmesi teşvik edilmektedir. Risk altındaki kişinin çıkarları açısından, mümkün olan
her yerde bu bilgilere, korumayla ilgili mevcut hükümlerin ayrıntıları da dahil edilmelidir.

Madde 64 – Bilgilendirme

1 Önlemler alması talep edilen Taraf, talep eden Tarafı bu konuda atılan adımların sonuçları
hakkında derhal bilgilendirecektir. Talep edilen Taraf, önlemlerin alınmasını talep eden
Tarafı, amaçlanan faaliyetlerin yerine getirilmesini engelleyen veya önemli derecede
geciktirme ihtimali olan koşullardan da gecikmeksizin haberdar edecektir.

2 Taraflardan biri, karşıdan bir talep gelmeksizin, kendi yaptığı soruşturmalar çerçevesinde
edindiği bilgileri, bu bilgilerin karşı Tarafa bu Sözleşmede belirtilen suçları önlemede veya
bu suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturma başlatılmasında veya yürütülmesinde yardımcı
olacağını düşünüyorsa veya söz konusu karşı Tarafın bu konuyla ilgili işbirliği talebi
olacağını düşünüyorsa, kendi iç hukukunun izin verdiği ölçüde diğer Tarafa iletebilir.

3 2. Fıkra uyarınca herhangi bir bilgi edinen bir Taraf, uygun görüldüğü takdirde, yargı
sürecinin başlatılması veya bu bilgilerin hukuki ve cezai kovuşturmada göz önüne alınması
için bu bilgileri kendi yetkili makamlarına ulaştıracaktır.

Madde 65 – Verilerin Korunması

Kişisel veriler, Kişisel Verilerin Otomatik İşlenmesinde Bireylerin Korunması Sözleşmesinin
Taraflara getirdiği yükümlülükler gereğince saklanacak ve kullanılacaktır (ETS No. 108).

IX. Bölüm – İzleme yöntemi

Madde 66 – Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda
uzmanlar grubu

1 Kadınlara yönelik şiddetle ve aile içi şiddetle mücadele konusunda uzmanlar Grubu
(bundan böyle “GREVIO” olarak anılacaktır) bu Sözleşmenin Taraflarca uygulanmasını
izleyecektir.

2 GREVIO en az 10, en çok da 15 üyeden oluşacak, üyelerin cinsiyet ve coğrafi bölge
açısından dengeli olması, ayrıca farklı konularda uzmanlaşmış olmaları gözetilecektir.
Üyeler, dört yıllık bir görev süresi için Tarafların aday gösterdiği kimseler arasından
Taraflar Komitesince seçilecek; üyeler ancak bir dönem daha görev yapabilecek ve Taraf
ülkelerin vatandaşları arasından seçilecektir.

3 10 üyenin ilk seçimi bu Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde
yapılacaktır. Diğer 5 üyenin seçimi ise 25inci ülke onayladığında veya katıldığında
gerçekleşecektir.

4 GREVIO üyelerinin seçimi şu prensiplere göre yapılacaktır:
a yüksek ahlaki değerlere sahip bir kişiliği olan; insan hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği,
kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet, veya mağdurlara yardımcı olma veya onları
koruma konularında yetkinlikleri kabul edilmiş, veya bu Sözleşmenin kapsadığı alanlarda
mesleki deneyimi olan kişiler arasından şeffaf usuller ile seçileceklerdir;
b GREVIO’da aynı ülke vatandaşı iki üye bulunamaz;
c üyeler, temel hukuk sistemlerini temsil etmelidirler;
d kadınlara yönelik şiddet ve aile içi şiddet alanı ile ilgili kişileri ve kurumları temsil
etmelidirler;
e üyeler kendi kişisel özellikleriyle katılacaklar, görevlerini yerine getirirken bağımsız ve
tarafsız davranacaklar ve görevlerini etkili bir şekilde yerine getirmeye müsait
olacaklardır.

5 GREVIO üyelerinin seçilme usulleri, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından,
Taraflara danışıldıktan ve Tarafların oybirliğiyle onayı alındıktan sonra, bu Sözleşmenin
yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde belirlenecektir.

6 GREVIO kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.

7 GREVIO üyeleri ve, Madde 68’in 9. ve 14. fıkralarında belirtildiği şekilde ülke ziyareti
yapacak diğer heyet üyeleri, bu Sözleşmenin ekinde belirlenmiş olan ayrıcalıklardan ve
dokunulmazlıklardan yararlanacaklardır.

Madde 67 – Taraflar Komitesi

1 Taraflar Komitesi, Sözleşmeye Taraf ülkelerin temsilcilerinden oluşacaktır.

2 Taraflar Komitesi, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri tarafından toplantıya çağırılacaktır. İlk
toplantısını, bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren bir yıl içinde, GREVIO
üyelerini seçmek üzere yapacaktır. Müteakip toplantılar, Tarafların üçte birinin, Taraflar
Komitesinin Başkanının veya Genel Sekreterin talebi üzerine yapılacaktır.

3 Taraflar Komitesi kendi çalışma esaslarını kendisi belirleyecektir.

Madde 68 – Usuller

1 Taraflar, GREVIO’nun hazırladığı bir soru formunu esas alarak, Avrupa Konseyi Genel
Sekreterine, GREVIO tarafından değerlendirilmek üzere, bu Sözleşmenin hükümlerinin
uygulanabilmesini sağlayacak yasama tedbirleri ve diğer tedbirler hakkında bir rapor
sunacaktır.

2 GREVIO 1. fıkra uyarınca sunulan bu raporu, ilgili Tarafın temsilcileriyle birlikte
değerlendirecektir.

3 Daha sonraki değerlendirme faaliyetleri dönemler halinde yapılacak, bunların uzunluğuna
da GREVIO karar verecektir. Her dönem başında GREVIO, değerlendirmeye esas alınacak
spesifik maddeleri seçerek bir soru formu gönderecektir.

4 GREVIO bu izleme usulünü yürütebilmek için uygun araçları belirleyecektir. GREVIO her
değerlendirme dönemi için, Tarafların uygulamalarını değerlendirme prosedürüne esas
oluşturacak bir soru formu kullanabilir. Bu soru formu bütün Taraflara hitaben
hazırlanacaktır. Taraflar bu ankete ve GREVIO’dan gelecek bütün bilgi taleplerine cevap
vereceklerdir.

5 GREVIO, Sözleşmenin uygulamasıyla ilgili bilgileri, insan haklarının korunmasıyla görevli
ulusal kurumlar yoluyla olduğu kadar sivil toplum kuruluşlarından ve sivil toplumdan da
edinebilir.

6 GREVIO, bu Sözleşmenin ilgi alanına giren bölgesel ve uluslararası enstrümanlardan ve
kuruluşlardan elde edilecek mevcut bilgilere gereken önemi verecektir.

7 Her değerlendirme dönemi için soru formu belirlerken GREVIO, bu Sözleşmenin Madde
11’inde belirtildiği şekilde Taraflarca toplanmış olan mevcut verileri ve araştırmaları
dikkate alacaktır.

8 GREVIO, diğer uluslararası belgeler uyarınca oluşturulmuş kuruluşlardan olduğu kadar
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinden, Parlamenter Asamblesinden ve Avrupa
Konseyinin bu konuda özelleşmiş birimlerinden bu Sözleşmenin uygulamaları hakkında
bilgi edinebilir. Söz konusu kuruluşlara iletilen şikayetler ve bunların sonuçları GREVIO’ya
bildirilecektir.

9 GREVIO, elde edilen bilgiler yetersiz ise veya 14. fıkrada hükmedilen koşullarda, ulusal
makamların işbirliği ve bağımsız ulusal uzmanların yardımıyla, ülke ziyaretleri
düzenleyebilir. Bu ziyaretler sırasında GREVIO’ya belirli konularda uzmanlaşmış kişiler
yardımcı olabilir.

10 GREVIO, değerlendirmeye esas alınan sözleşme hükümlerinin uygulamalarına ilişkin
incelemelerinin yer alacağı bir rapor taslağı hazırlayacak; bu taslakta, tespit edilmiş
sorunları söz konusu Tarafın ne şekilde ele alması gerektiğine ilişkin önerilerine ve
tavsiyelerine de yer verecektir. Bu rapor taslağı, hakkında değerlendirme yürütülen Tarafa,
yorumlarını almak üzere iletilecektir. Bu yorumlar, raporun kabulü sürecinde GREVIO
tarafından dikkate alınacaktır.

11 Elde edilen bütün bilgileri ve Tarafların yaptığı yorumları esas alarak GREVIO, raporu ve,
bu Sözleşme hükümlerini uygulayabilmek amacıyla Taraf ülkenin aldığı tedbirlere ilişkin
vardığı sonuçları, kabul edecektir. Bu rapor ve varılan sonuçlar, ilgili Tarafa ve Taraflar
Komitesine gönderilecektir. GREVIO’nun raporu ve varılan sonuçlar, söz konusu Tarafın
olası yorumlarıyla birlikte, kabul edildikten sonra kamuya açıklanacaktır.

12 1. ila 8. fıkralardaki usuller saklı kalmak üzere, Taraflar Komitesi rapora ve GREVIO’nun
vardığı sonuçlara dayanarak söz konusu Tarafa yönelik şu tavsiyeleri benimseyebilir: (a)
GREVIO’nun vardığı sonuçların uygulanması için alınması gereken tedbirlere ilişkin
tavsiyeler; gerekirse bunların uygulaması hakkındaki bilgilerin sunulması için bir tarih
belirlenebilir; ve (b) bu Sözleşmenin layıkıyla uygulanabilmesi için söz konusu Taraf ile
işbirliğini geliştirmeyi amaçlayan tavsiyeler.

13 GREVIO’ya, Sözleşmenin geniş çapta veya defalarca ihlalinin önlemesi veya sınırlanması
amacıyla derhal müdahale gerektiren sorunların bulunduğunu gösteren güvenilir bilgiler
ulaştığında, kadınlara yönelik ciddi, büyük çapta veya sürekli şiddet uygulanmasını önlemek için taraflarca alınan tedbirlere ilişkin özel bir raporun acilen sunulmasını talep
edebilir.

14 GREVIO, söz konusu Tarafın verdiği bilgileri ve kendisine ulaşan diğer güvenilir bilgileri
göz önüne alarak, bir veya daha fazla üyesini, bir soruşturma yapıp acilen GREVIO’ya rapor
etmek üzere tayin edebilir. Gerektiğinde ve söz konusu Tarafın rızası ile, bu soruşturma
kapsamında söz konusu ülkeye bir ziyaret de yapılabilir.

15 14. fıkrada sözü edilen soruşturmanın bulguları incelendikten sonra GREVIO bu bulguları,
kendi yorum ve tavsiyelerini ekleyerek söz konusu Tarafa, durum gerektiriyorsa Taraflar
Komitesine ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine iletecektir.

Madde 69 – Genel tavsiyeler

GREVIO uygun düşen ve gereken her durumda, bu Sözleşmenin uygulamasına ilişkin genel
tavsiyeler belirleyebilir.

Madde 70 – İzlemede parlamentonun rolü

1 Ulusal parlamentolar, bu Sözleşmenin uygulanması için alınan tedbirlerin izlenmesine
katılmaya davet edilecektir.

2 Taraflar GREVIO raporlarını kendi ulusal parlamentolarına sunacaklardır.

3 Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesi, bu Sözleşmenin uygulamalarını düzenli aralıklarla
değerlendirmeye davet edilecektir.

X. Bölüm – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler

Madde 71 – Diğer uluslararası enstrümanlarla ilişkiler

1 Bu Sözleşme, Sözleşmeye Taraf olan ülkelerin Taraf olduğu veya Taraf olacağı ve bu
Sözleşmenin ele aldığı konular hakkında hükümler içeren diğer uluslararası
enstrümanlardan doğan yükümlülükleri etkilemeyecektir.

2 Bu Sözleşmenin Tarafları, Sözleşmenin hükümlerini tamamlamak veya güçlendirmek veya
bu hükümlerle ifadesini bulmuş prensiplerin uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla
birbirleriyle, bu Sözleşmenin ele aldığı konularda iki taraflı veya çok taraflı anlaşmalar
yapabilirler.

XI. Bölüm – Sözleşmede yapılacak değişiklikler

Madde 72 – Değişiklikler

1 Taraflardan herhangi birinin bu Sözleşmede değişiklik yapmak üzere getireceği her teklif,
Avrupa Konseyi Genel Sekreterine iletilecek ve Genel Sekreter tarafından Avrupa Konseyi
üye Devletlerine, bütün imza sahiplerine, bütün Taraflara, Avrupa Birliğine, Madde 75’in
hükümleri uyarıca bu Sözleşmeyi imzalamaya davet edilen Devletlere ve Madde 76’nın
hükümleri uyarınca bu Sözleşmeyi kabul etmeye davet edilmiş bütün Devletlere
gönderilecektir.

2 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, değişiklik teklifini değerlendirecek ve, bu Sözleşmenin
Avrupa Konseyi üyesi olmayan Tarafların görüşünü aldıktan sonra, Avrupa Konseyi
Kuruluş Belgesi Madde 20.d’de belirtildiği şekilde çoğunluk sağlayarak değişikliği kabul
edebilecektir.

3 Bakanlar Komitesi tarafından 2. fıkraya göre kabul edilen değişiklik metni, onaylanmak
üzere Taraflara gönderilecektir.

4 2. fıkraya göre kabul edilen herhangi bir değişiklik, tüm Tarafların onaylarını Genel
Sekretere bildirdikleri tarihten itibaren bir aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü
yürürlüğe girecektir

XII. Bölüm – Son maddeler

Madde 73 – Bu Sözleşmenin etkileri

Bu Sözleşmenin hükümleri, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önlemeye ve bunlarla
mücadeleye çalışan kimselere daha uygun haklar tanıyan veya tanıyacak olan iç hukuk
hükümlerinin ve halen yürürlükte olan veya yürürlüğe girme ihtimali bulunan bağlayıcı
uluslararası enstrümanların hükümlerinin uygulanmasını engellemeyecektir.

Madde 74 – Uyuşmazlıkların çözümlenmesi

1 Taraflar, bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanması veya yorumlanmasında ortaya
çıkabilecek herhangi bir uyuşmazlığı karşılıklı olarak görüşerek, uzlaşarak, bir hakeme
başvurarak veya karşılıklı olarak anlaşarak belirleyecekleri herhangi bir barışçıl yoldan
çözümlemenin yollarını arayacaklardır.

2 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, anlaşmazlığa düşen Tarafların başvurabileceği,
tarafların üzerinde mutabık kalmaları halinde, çözüm yöntemleri oluşturabilir.

Madde 75 – İmzalama ve yürürlüğe girme

1 Bu Sözleşme Avrupa Konseyi üye Devletlerinin, hazırlanma sürecine katılmış üye olmayan
Devletlerin ve Avrupa Birliğinin imzasına açılacaktır.

2 Bu Sözleşme onaya veya kabule tabidir. Onay veya kabul belgeleri Avrupa Konseyi Genel
Sekreterliğine teslim edilecektir.

3 Avrupa Konseyi üye devletlerinden en az sekizi dahil olmak üzere, Sözleşmeyi imzalayan
10 devletin, 2. fıkranın hükümleri uyarınca Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiklerini
ifade etmelerinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe
girecektir.

4 1. fıkrada söz edilen ve Sözleşmenin bağlayıcılığına rıza gösterdiğini sonradan bildiren
devletler veya Avrupa Birliği açısından Sözleşme, onay veya kabul belgesinin teslim
tarihinden itibaren üç aylık sürenin bitimini izleyen ayın birinci günü yürürlüğe girecektir.

İstanbul Sözleşmesini İmzalayanların Sıralı Tam Listesi (Resmi Gazete)

https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/03/20120308M1-1.htm

6284 sayılı yasanın mimarından itiraf!

YÖK Başkan vekilliği/üyeliği, Saadet Partisi GİK üyeliği ve genel başkan Temel Karamollaoğlu’nun danışmanlığını yapan ve halen Hacı Bayram Veli Üniversitesinde öğretim üyesi Prof. Dr. İzzet Özgenç İstanbul Sözleşmesi’nin gereği olarak hazırlanan 6284 sayılı yeni devrim yasasının kendisi tarafından hazırlandığı/yazıldığını sonunda itiraf etti.

Aileleri dağıtan, şiddet olaylarını ve boşanmaları artıran, delil ve belge aranmaksızın uzaklaştırma (sürgün) ve tedbir kararları verilen, arabuluculuk ve uzlaşmayı yasaklayan, ceza hukukunda karşılığı bulunmayan yeni suç tipleri (psikolojik, duygusal ve ekonomik şiddet) ihdas eden, İstanbul Sözleşmesi’nin gereği olarak hazırlanan 6284 sayılı yeni devrim yasasının kendisi tarafından hazırlandığı/yazıldığını Prof. Dr. İzzet Özgenç sonunda itiraf etti.

14.01.2020 tarihinde sosyal medyadan yayınladığı mesajında, “6284 sayılı kanunun redaksiyonu (hazırlayan/yazan) görevim dolayısıyla şahsım hakkındaki psikiyatrik bir vaka olarak ele alınması gereken tezviratlara…” şeklinde ifadelerde bulunarak, bugüne kadar defalarca yazmamıza, cevap beklememize, basının röportaj ve canlı yayın taleplerini reddetmesine, duymazlıktan/görmezlikten gelmesine rağmen “Mızrak çuvala sığmaz” misali 6284 sayılı kanunu hazırladığını itiraf etmek zorunda kalmıştır. Her ne kadar eleştirileri psikiyatrik vaka olarak tanımlasa da uzmanlık alanı olmadığından iddiası ciddiye alınmaz. Ancak erbabı ve uzmanının teşhis ve tespitleri önem arz eder.

6284 sayılı yasa ve yönetmeliği ile uygulama sonuçlarına yönelik itirazlarımıza/eleştirilerimize hukuki cevaplar verilmesi gerekmektedir. YÖK Başkan vekilliği/üyeliği, Saadet Partisi GİK üyeliği ve genel başkan Temel Karamollaoğlu’nun danışmanlığını yapan ve halen Hacı Bayram Veli Üniversitesinde öğretim üyesi, Bezmialem Vakıf Üniversitesinde mütevelli üyesi olan Sayın Özgenç’e mimarı olduğu yasa hakkında sorularımızı tekrarlıyoruz. Hukuk zemininde cevapladığı takdirde köşemizde yayınlayacağız:

6284 sayılı özel ceza yasası, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile hukukun temel ilkelerine uyumlu mudur?

Masumiyet karinesinin bir sonucu olan Ceza Muhakemesinin temel prensiplerinden en önemlisi “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır”, (affirmanti incumbit probatio) ispat yükü, iddia eden üzerindedir, suçta ve cezada kanunilik ilkeleriyle, adil ve doğru yargılanma hakkı, lekelenmeme hakkı karşısında 6284 sayılı yasayla getirilen düzenlemelerle aykırılık oluşturmakta mıdır?

Hukuk tarihinde “delil-belge aranmaz” şeklinde başka bir yasada benzer bir hüküm mevcut mudur? Yerel mahkemelerin, tedbir talepleri üzerine delil ve belge aranmaksızın karar vermeleri karşısında açıklama, gerekçe veya yasada değişiklik yapılmasını düşünüyor musunuz?

2019 yılı itibariyle yılda 550.000 tedbir kararı verilmesi (uzaklaştırma/yaklaşmama vd.) yasanın amacına uygun mudur? 2016 tarihli Meclis Komisyon Raporu’nda açıklanan eleştiriler dikkate alınmalı mıdır?

İstanbul Sözleşmesi ve sözleşmenin gereği olarak hazırlanan 6284 sayılı yasanın yürürlüğü tarihinden itibaren işlenen kadın cinayet oranının yaklaşık % 500 artması ile boşanmaların artışı ve evliliklerin azalmasına bu sözleşme ve yasanın uygulanmasının etkisi bulunmakta mıdır?

Cinayet suçu faillerinin bir kısmının eşzamanlı intihar etmesi olgusu bu yasanın uygulanması sonucu ile bağlantılı mıdır?

6284 sayılı yasanın dünyada EŞİ ve BENZERİ var mıdır? Diğer ülkelerde uygulama örnekleri nelerdir?

Babayı/kocayı ve diğer erkek aile bireylerini konutundan/ailesinden/çocuklarından 1 aydan 6 aya kadar ve tekrarlanan her başvuruda yeniden aynı sürelerde uzaklaştırmak (sürgün) ve tazyik hapisleri kişiyi ıslah etmekte midir? Ailelerin dağılmasına ve şiddettin artmasına mı sebebiyet vermektedir?

6284 sayılı yasa ve yönetmeliğinde “UZLAŞMA ve ARABULUCULUK” hükümlerinin uygulanmasının yasaklanması ile inanç değerlerimizi nasıl tevil ediyorsunuz?

“Eğer karı koca arasının açılmasından endişeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının ailesinden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, Allah karı koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki Allah hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdardır.” (Elmalılı Hamdi Yazır Meali-Nisa 35)

Kanunlardaki 48 ayrı suç tipinde uzlaşma hükümlerinin uygulanması mümkün iken, aile ve eşler arasında uzlaşma yasağının amacı nedir? Şikâyetten vazgeçme hakkının tanınmaması ile beklenen hukuki yarar nedir?

Kralların bile girmemesi gereken son kale olan ailenin içine kamu gücünün bu denli sokulması doğru mudur?

Feminist önderlerden Av. Canan Arın ve Hülya Gülbahar “ ..biz çıkartırdık, noktasına virgülüne kadar biz yazdık “ ifadelerine ne diyeceksiniz? Mimarı olduğunuz 6284 sayılı yasayı “Türk Ceza Hukuku Mevzuatı” kitabınıza almamanızın saiki nedir?

6284 sayılı yasada tanımlanan “psikolojik (duygusal) ve ekonomik şiddet” suçlarının ceza genel hükümlerinde karşılığı var mıdır? “Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” ile bağdaşmakta mıdır? Aile çöküyor. Toplum atomize ediliyor. Ahlaki erozyon hızla devam ediyor. Parçalanan ailelerin çocuklarının feryatları yeri/göğü inletiyor. Babasız veya itibarı yerle bir edilen insanların çocuklarından sağlıklı bir nesil bekleyebilir miyiz? Sayın Prof. Dr. İzzet Özgenç beyefendi, 6284 sayılı yasanın mimarı olmanız hasebiyle halkımızın merak ettiği şimdilik bu soruları hukuki bir üslupla cevaplandırmanızı bekliyoruz.

Kaynak: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/sefa-saygili/6284-sayili-yasanin-mimarindan-itiraf-31103.html

Babasını ilaçlı sütle uyuttu ve…

Zonguldak’da evde bir erkekle yakaladığı kızına tokat atan temizlik işçisi babaya, kızının şikayetçi olması üzerine 740 lira para cezası verildi.

ZONGULDAK’ın Devrek İlçesi’nde belediye temizlik işçisi 43 yaşındaki Sefer B., evde bir erkekle yakaladığı kızı 19 yaşındaki E.B.’ye Tokat attı.

Kızının şikayeti üzerine, ’Basit kasten yaralama’ suçundan hakkında dava açılan Sefer B.’ye 740 lira para cezası verildi.

Geçen 1 Mart’ta meydana gelen olayda Sefer B., iddiaya göre Sabah kalktığında kızını odasında bir erkekle aynı yatakta gördü. Sefer B., yanına çağırdığı kızına tokat attı. Sefer B., daha sonra kızıyla karakola giderek o gün evde ilişkiye girdiği kişi ve daha önce ilişkiye girdiği 2 kişi hakkında şikayetçi oldu. Karakolda ifade veren kızı ise kendi isteği ile ilişkiye girdiğini söyleyip kendisine tokat atan babasından şikayetçi oldu.

DARP VE CEBİR İZİNE RASTLANMASA DA

Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonunda cinsel saldırı suçlamasında 3 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verirken, Sefer B.’nin, ’Alt soya karşı basit kasten yaralama’ suçundan cezalandırılmasını istedi. İddianamede, Sefer B.’nin kızı E.B.’yi tokat atarak dövdüğü, E.B. hakkında olaydan 2 gün sonra alınan adli raporda vücudunda darp ve cebir izine rastlanmasa da tokat atılması neticesinde oluşan yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte kabul edilmesinin gerektiği ifadesi yer aldı.

DURUŞMALARA KATILMADI

İddianame doğrultusunda Sefer B. hakkında, Sulh Ceza Mahkemesi’nde 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sefer B., kızına kızdığı için tokat attığını söylerken, E.B. iki duruşmaya da katılmadı. Karar duruşmasında hakim, zorla getirilme kararına rağmen adresi saptanamadığı için duruşmalara gelmeyen E.B.’nin ifadesinin dosyaya katkı sağlamayacağına hükmetti.

740 LİRA CEZAMahkeme, Sefer B.’ye önce 180 gün karşılığı 3 bin 600 lira verdiği para cezasını, daha sonra kızının davranışları nedeniyle haksız tahrik altında eylemi gerçekleştirdiği gerekçesiyle 37 gün karşılığı 740 liraya düşürdü.

kizina-tokat-atan-babaya-740-tl-ceza-4540270.jpg

’İLAÇLA BENİ UYUTUP EVE ERKEK ALMIŞ’

Karara tepki gösteren Sefer B., 15 yıl önce boşandığı ilk eşinden olan kızının velayetinin annesinde olduğunu ve yıllar sonra geçen Aralık’ta annesini terk edip yanına geldiğini söyledi. Sefer B., 2.5 yıl önce ikinci evliliğini yaptığı eşiyle kızını çok sevdiklerini, onu düştüğü durumun içinden kurtarmak için çabaladıklarını, ancak başlarına bu olayın geldiğini belirtti. Olay günü eşinin köye gittiğini, kızının sütüne uyku ilacı atarak kendisini uyutup eve erkek aldığını ileri süren Sefer B., şöyle konuştu:

“Sabah uyandığımda odada yakaladım. ’Niye böyle yaptın?’ dedim. ’İstemeyerek oldu’ dedi. Bir tokat attım. Emniyete giderek durumu bildirdim. Kızımı fuhuş bataklığından kurtarmak istedim. Ama o benden şikayetçi oldu. Duruşmalara hiç gelmedi. Ama mahkeme bana böyle bir ceza verdi. Kendi kızımı korumayacak mıyım? ’Bir tokat attım’ diye bu cezayı haketmedim. Haksız yere verilen bir ceza. Başka birisi aynı durum karşısında benim yaptığımdan daha kötüsünü yapardı. Hakime bunları söyledim. ’Öfkeyle bir tokat attım’ dedim. Hakim de ’Yasa bu şekilde’ dedi.”

’PARAYI ÖDEYEMEM’

Belediyede taşeron firmada 850 lira ücretle çalıştığını ve verilen para cezasını ödeyecek durumda olmadığını anlatan Sefer B., “220 lira kira veriyorum. Elektrik, su derken zor geçiniyoruz. Mümkün değil pu parayı ödeyemem. Zaten karara itiraz edeceğim. Kızım duruşmalara katılmadan hakimin bu kararı vermesi usulsüz. Yargıtay da kararı onarsa o zaman gerekirke 3-4 ay içeride yatacağım” diye konuştu.

Kızını 15 yıl sonra ilk kez gördüğünde çok sevindiğini belirten Sefer B., “Ama şimdi yaşadıklarımız beni çok üzdü. Olaydan sonra polis eşliğinde annesine teslim ettim. Ama oradan da ayrılmış. Kız arkadaşlarıyla bir evde kaldıklarını duydum. Polise bildirdim, bulamadılar” dedi.

Kaynak