Çocukları kim koruyacak!? [Flood]

Pedofili ve çocuk istismarının “LGBT ajandası” dahilinde normalleştirildiği, bunu dile getirenlere “komplocu” dendiği bu zaamanda @mrsoydan00 dan arşiv niyetine önemli bir Flood:

Çocukları kim koruyacak!?

#çocuklarıkimkoruyacak

Çocukları kim koruyacak!? [Flood] https://t.co/dTI184aklc

Küçük yaşta evlendikleri için eşi cezaevinde olan kadından ‘düzenleme’ talebi

İstanbul’da küçük yaşta kaçarak evlendikleri için resmi nikahlarından 8 yıl sonra eşi cezaevine giren 2 çocuk annesi 24 yaşındaki Ayşe Erdoğdu, mağduriyetinin giderilmesi için yeni bir düzenlemeyle af yasasının çıkarılmasını istiyor.

Zeynep Rakipoğlu   |16.04.2020

Küçük yaşta evlendikleri için eşi cezaevinde olan kadından 'düzenleme' talebi
İstanbul

Küçük yaşta kaçarak evlendikleri için resmi nikahlarından 8 yıl sonra eşi “cinsel istismar” suçundan cezaevine giren 2 çocuk annesi Ayşe Erdoğdu, yeni bir düzenlemeyle af yasasının çıkartılmasını ve eşine kavuşmayı umutla bekliyor.

Pendik’te yaşayan 24 yaşındaki Erdoğdu, 2012’de okulda tanışıp sevdiği şu anda 29 yaşında olan eşi Emrah Erdoğdu ile kaçarak dini nikahla evlendi.

Emrah Erdoğdu, küçük yaşta evlendikleri için “cinsel istismar” suçundan tutuklanarak cezaevine konuldu ve 7 ay sonra çıktığı mahkemece serbest bırakıldı.

Erdoğdu çifti, haklarında açılan kamu davası sürerken 2014 yılında resmi nikah kıydı. 2 çocuk sahibi olan Erdoğdu çifti, 8 yıl sonra yeni bir cezayla karşılaştı.

Davası sonuçlanan ve 8 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırılan Emrah Erdoğdu, 2019’da tekrar cezaevine girdi.

Çocukları küçük olduğu için çalışamayan Ayşe Erdoğdu ise eşinin ailesiyle yaşamaya başladı. Erdoğdu’nun tek isteği, yeni bir düzenlemeyle af çıkartılarak eşinin serbest bırakılması ve çocuklarının babasız büyümemesi.

“Ona güvenirken elimden aldılar”

Ayşe Erdoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 14 yaşındayken okulda tanışıp sevdiği eşine kaçtığını ve küçük yaşta evlendikleri için açılan kamu davasıyla eşinin cezaevine girdiğini belirtti.

Erdoğdu, “Eşim ilk cezaevine girdiğinde gerçekten çok zor bir süreçti. Ondan ayrı kaldım. Ona güvendim, güvenirken elimden aldılar. 7 ay boyunca hapishaneye gittim, sürekli görüştük. Hiçbir zaman arkasında durmamazlık yapmadım, ondan vazgeçmedim.” dedi.

Eşinin cezaevinde kaldığı 7 ay boyunca 5 duruşma yapıldığını aktaran Erdoğdu, “Sonuncuda hep beraber mahkemeye çıktık. Hakim bana ve eşime ‘Birbirinizi seviyor musunuz, resmi nikah yapacak mısınız?’ diye sordu. ‘Evet’ dedik. ‘O zaman eşini serbest bırakacağım, bir sonraki mahkemede benim karşıma resmi nikahınızı yapmış bir şekilde gelin.’ dedi. Sonra eşim serbest kaldı.” ifadelerini kullandı.

8 yıl sonra gelen cezayla neye uğradığını şaşırdı

Erdoğdu, ailesinin bu süreçte kendisine hep destek olduğunu ve yalnız bırakmadıklarını belirtti.

Ailelerinin de rızasıyla eşiyle 2014’te resmi nikah kıydıklarını dile getiren Erdoğdu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Açılan kamu davası devam etti. Resmi nikah yapınca bir daha ceza almaz diye düşündük. Aradan 8 yıl geçti, 2 çocuğum oldu, eşim tekrar cezaevine girdi. Neye uğradığımızı şaşırdık. 1 yıl 4 aydır cezaevinde. Kaçtığımda 18 yaşından küçük olduğum için cinsel istismardan suçlandı. Şikayet olmamasına rağmen, kamu davası açıldı. 18 yaşından küçük evlenince böyle bir ceza olduğunu bilmiyordum. Resmi nikah yaptıktan sonra cezaevine gireceğini bilseydim, en azından çocuklarımız olmazdı, babasız büyümezlerdi.”

“Çocuklarım baba diye ağlıyorlar”

Erdoğdu, 8 yıl 4 ay ceza alan eşinin Ümraniye Cezaevi’nde bulunduğunu anlatarak, evinden cezaevine 4 araç değiştirerek gidildiğini ve çocukları küçük olduğundan kendisinin sık sık ziyarete gidemediğini söyledi.

Önlerinde uzun bir süre bulunduğunu ifade eden Erdoğdu, şöyle devam etti:

“Yasa çıkmazsa çocuklarımızın babasız büyümesine neden olacaklar. Çocuklarım baba diye ağlıyorlar. Büyük oğlum babasına çok düşkün. Cezaevinde kapalı görüşe götürdüğüm zaman ‘Camı açın, babama gideceğim.’ diye çok ağlıyordu. Eve geldikten sonra ‘Baba gelecek, babaya gidelim.’ diyor. Biri ‘Baba gelmiyor’ dediğinde ‘Hayır gelecek’ diye karşılık veriyor. Resmine bakıyor. Zor bir süreç gerçekten. Ben de babasız büyüdüm. Çocuklarımı gayet iyi anlayabiliyorum. Baba sevgisinden eksik büyüyorlar. Kuzenleri ‘baba’ derken babasını bilmediği için amcalarına ‘baba’ diyor. Bunları yaşamak gerçekten kolay değil.”

“Eşim aile babası, istismarcı değil”

Af çıkacağına ilişkin daha önce kendilerine söz verildiğini söyleyen Erdoğdu, “Bir an önce düzenleme getirilmesi gerekiyor. ‘İnfazdan önce, siz olacaksınız.’ diye söz verildi ama şu an infaz yasası çıkarken bizi görmezden geldiler. Umutla bekliyorduk, yine umutlarımız yıkıldı. Bunun bir kereliğe mahsus affedilmesini istiyorum. Bizim durumumuz için ‘istismarcıya af’ deniliyor, öyle bir şey yok. Bunun istismarcıyla tecavüzcüyle aynı kefeye koyulmaması gerekiyor. Bunlar bizim resmi nikahlı eşlerimiz, çocuklarımızın babaları. Konu çarpıtılıyor, başka yerlere götürülüyor. Açıkça söylüyoruz, resmi nikahlı eşlerimizi istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Ayşe Erdoğdu, bu süreçte çocuklarına hem anne hem baba olduğunu dile getirerek, “Çocuklarıma, kendime ve eşime bakmakla yükümlüyüm. Çok zor bir süreç yaşıyoruz ve bu görmezden geliniyor. Çocuklarım küçük olduğundan çalışmıyorum. Ailem ve eşimin ailesi, yardım ediyor ama onlar da nereye kadar yardım edebilecekler. Eşim varken kimseye minnetim yoktu. Eşim çalışıp her şeyimizi getiriyordu, çocuklarına, bana bakabilen bir insandı. Eşim aile babası olmamış olsaydı şu an evliliğimiz sürmezdi. Eşim aile babası, istismarcı değil.” şeklinde konuştu.

Kayak: AA

https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kucuk-yasta-evlendikleri-icin-esi-cezaevinde-olan-kadindan-duzenleme-talebi/1807017

CORONA, EVSİZLERE SICAK YUVA SAĞLADIKTAN SONRA MI GİDECEK?

Ahmet Yavuz – 10 Nisan 2020

Bugünlerde medya; Devletin, Coronovirüsle Mücadele Tedbirleri Kapsamında, “Evsizlere Konoklama Projesi’nin Başlatılacağını” duyurdu. Ne iyi, ne kadar güzel. Lakin, durun bir dakika!
Yani, Corona geçince; konforlu veya değil, büyük veya küçük, lüks veya mütevazı milyarlarca insan, aile sıcak evlerinde otururken, bi şekilde evinden olmuş, garip, yetim, işsiz, sahipsiz, terkedilmiş yüzbinler, dünyada milyonlarca evsiz…

Kışın buz gibi soğuğunda hastane acillerine, aparman boşluklarına, parklarda banklara “Değersizce” sığınmış her milletin, her şehrin büyük ayıbı Evsizler…

Corona süresince devletlerin atıl ve boş duran sayısız sanat, spor, sosyal tesislerinde temel gıda, temizlik ve sağlık imkanları ile barındırılacak.
Corona inşallah yakında dünyamızdan yok olup gidince, yeniden yüz binlerce mazlum, mağdur, her gün gelip giderken umarsızca gördüğümüz gibi sokaklara terk edilecek yani, öyle mi? Hem de devletlerin, kurumların, belediyelerin onca imkanına rağmen…

Eğer Corona sonrası on binlerce insanımız tekrar, evsiz barksız, yurtsuz bırakılıp sokaklara terk edilecekse. Bu koca millet ve devlet sahip çıkmayacaksa hepimizin vicdanını yaralayacaksa buz gibi gecelerde evsiz bıraktığımız için sokakta kartonda yatan ihtiyarlar, gençler, çocuklar..
Corona, ülkelerde sokakta hiç kimse kalmamasına, bi şekilde ailesiz, evsiz, yurtsuz kalmışların muhakkak devlet ve millet korumasında asgari bir barınmayı sağlayan bir devlet ve toplum yapısına vesile olduktan sonra, tez zamanda toz olup gitsin diyesi geliyor Vicdanın ince sızılarından..
Paris’te evlerin dörtte biri bomboşken, haydi geçtik Amerika/Avrupada’ki 50 milyon evsizi-Onlar cezasını feci çekiyor zaten- Dünya Halklarının iyiliği, insan hakları, insanca yaşaması için koşturan Türkiyemizde tek bir mazlumun bile sokakta kalması milletimize yakışmıyordu hiç..
Hem de; Bakanlıklarımız, il temsilcilikleri, 1400 civarı belediye, sayısız kurum, sivil toplum kuruluşu, yardım kuruluşu… onlarca sanat, siyaset, kültür, ekonomi, eğitim, üniversite, dini, milli, ulusal cemaat, cemiyet, kurum, kuruluş ve oluşumlarımıza karşın…

Samimi niyetli bir kampanya, iyi bir organizasyon ile bütün bu yapılarımız, sürdürülebilir bir motivasyon ve sonrasında hukuki düzenleme ile harekete geçirilirse artık bu ülkede, sokakta kalan tek bir insanının bile ahı göklerde dolanıp, virüs, bela olarak geri dönmez umarız. İbret zamanıdır!
Toplumlar, insanlar, aileler, zengin veya fakir, imkanı çok veya az, evi büyük veya küçük, geliri gani veya asgari veya işsiz olabilir. Ancak madem ki insan yaratılmış, hiçbir insan evsiz, barksız, barınmasız ve korunmasız sokağa bırakılamaz. Her millet ve devletin temel insan hakkı olarak sağlaması gereken birinci vazife budur. Bu olsa gerek.
Şimdiye kadar ki evsiz braktıklarımızdan dolayı Allah affetsin bizi. 81 milyonunun tamamına, öteki ile dertlenmeyi mutluluğun kaynağı sayacak bir gelecek, ve tek bir kimsenin aç, açıkta kalmadığı bir dünyayı kurmayı nasip etsin bu millete.